ÖNE ÇIKANLAR :
AJANSTÜMÜ
  • GÜNCELLEME: 13 Haziran 2014 Cuma 14:19

Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın öldürülmesi

Tuğgeneral Bahtiyar Aydının öldürülmesi

Diyarbakır'ın Lice ilçesinde 1993 yılında dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın da aralarında bulunduğu 16 kişinin yaşamını yitirdiği olayla ilgili dava İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye başlandı.


Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi ve 18 avukat ile sanık avukatlarının katıldığı duruşmayı CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu da izledi.

Haklarında TCK'nın "Taammüden öldürme", "Halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik", "Cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ve 24 yıla kadar hapis istenilen dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Eşref Hatipoğlu, üsteğmen Tünay Yanardağ ise duruşmaya katılmadı.

Sanık avukatları, Tuğgeneral Aydın'ın ailesinden tek bir avukatın bile duruşmada bulunmadığını, Aydın'ın öldürülmesiyle ilgili dosyanın ayrılmasını talep etti.

Katılan avukatları, bu talebin reddini isterken, avukat Tahir Elçi, davanın hem öldürme hem de örgütsel bir dava olduğunu savunarak, "Aydın'ın öldürülmesiyle Lice'de yaşananlar bire bir irtibatlıdır, tüm olaylar bir plan çerçevesinde örgütün eylemidir. Bu nedenle ayrılmamalıdır." dedi.

"Dava Diyarbakır'da görülmeli"

Elçi, davanın suçun işlendiği şehir olan Diyarbakır'da görülmesi gerektiğini de belirterek, bin 500 kilometre uzak bir şehirde görülmesi kararıyla davaya müdahale edildiğini, bu yolla "dava hassas bir dava" mesajının mahkeme heyetine gönderildiğini söyledi.

Duruşmaya tarafların davet edilmediğini, tensip görüşmesi yapılacağının bildirildiğini ifade eden Elçi, "Biz duruşmayı tesadüfen öğrenip geldik. Bu, yıllardır adalet bekleyin insanların beklentisine engel çıkarılmasıdır" dedi.

"Soruşturmanın durdurulması ve yayın yasağı" talepleri

Katılan avukatlarından Zeynep Sedef Özdoğan, duruşmaya tarafların çağrılmamasının usulsüzlük olduğunu savunarak, "Bu dava devlet yetkililerinin yaptığı zulmün davasıdır. Buna uygun davranmak zorundasınız. Buraya gelen avukatlara 'biz çağırmadık' diyemezsiniz. Siz çağırmasanız da biz geldik, geliriz. Bizim taleplerimizi, sözlerimizi tutanağa geçmek zorundasınız. Yapmazsanız suç işlersiniz. Biz beyanda bulunmadan hiçbir karar veremezsiniz" diye konuştu.
Davanın adli kayıtlara ve iddianameye göre, "devlet yetkilileri eliyle isyana teşvik edildiği olayların" yargılandığı dava olduğunu, isyana teşvik edenlerin yargılandığını, AIHM kararlarına göre devletin Lice'de bir katliam yaptığını, evlerin, iş yerlerinin, arabalarının yakılıp yıkıldığını, 2 gün ateş hattında tutulduğunu, 1 hafta süreyle kente giriş çıkışlar yasaklandığını ifade etti.

Bu çapta ağırlığı olan bir dava söz konusuyken, sanık avukatlarının verdiği dilekçe üzerine tensip zaptında "soruşturma ve kovuşturmanın durdurulması kararının düşünülmesi" ve "yayın yasağının düşünülmesi" maddelerine yer verilmesini eleştiren Özdoğan, "Sanık savunması yargılamayı başlatan bir işlem olduğu halde, bu kadar vahim olayların yargılandığı bir davada sanıkların henüz savunmaları tamamlanmamış olduğu halde, üstelik adalet arayışının üzerinden 21 yıl geçmiş olmasına rağmen sanıkların duruşmada temin etmeye yönelik en temel işlem gerçekleştirilmemiş olduğu için bu durum bir güvensizlik yaratmıştır ve mahkemenizin bu güvensizliği aşma zorunluluğu vardır" dedi.

Özdoğan'ın "Siz bu davayı yapmak istemiyorsunuz anlaşılan" sözleri üzerine Mahkeme Başkanı Nurettin Küdür, "Niye yapmak istemeyeyim?" karşılığını verdi.

"Olay tarihinde öğrenciydim şimdi avukatım"

Avukat Yunus Muratakan, "22 Ekim 1993 tarihinde ilkokul 2. sınıftaydım. Lice'nin bombalanmasını yaşadım. Ben de ölebilirdim, ölmedim, şimdi buradayım, adalet için" diyerek, sanık avukatlarının dilekçeyle başvurması üzerine tensipte yer verilen "davanın durdurulması ve yayın yasağının düşünülmesi" maddelerinin uygulanmamasını ve iki sanığın tutuklanmasını talep etti.

Diğer katılan avukatları da yayın yasağının terörle mücadelede görev yaptırılan insanlara ilişkin bir düzenleme olduğunu, 16 kişinin ölümü onlarca kişinin yaralanması, 242 iş yerinin, 401 evin, çok sayıda aracın yakılması, yıkılması faaliyetlerinin faili olan sanıkların yargılandığı bir davada, "ölenlerin, yaralananların, zorbalığa uğrayanların, Lice halkının terörist olarak değerlendirilmesi" halinde davaya yayın yasağı getirilebileceğini, bunun da AIHM sözleşmesi ve anayasanın ihlal edilmesi anlamına geleceğini ve davanın savaş suçları mahkemesine kadar gideceğini savundular.

Cumhuriyet savcısı, sanıkların tutuklanması yönündeki talepler ile "soruşturma ve kovuşturmanın durdurulması" ve "yayın yasağı" taleplerinin reddi yönünde mütalaa verdi.

Mahkeme heyeti, taleplere ilişkin karar vermek üzere duruşmayı öğleden sonraya erteledi.

Duruşma sonrası yapılan basın açıklamasında Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi ve diğer avukatlar duruşmada dile getirdikleri talepleri yineledi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ve HDP İzmir İl Başkanı Cavit Uğur, bugün Lice'de kalekol inşası sürecinde yaşananları anlayabilmek için bu davanın iyi takip edilmesi gerektiğini belirterek, davaların güvelik gerekçesiyle başka şehirlere nakledilmesini eleştirdi.

İddianameden

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, sanıklar Eşref Hatipoğlu ve Tünay Yanardağ hakkında, TCK'nın "Taammüden öldürme", "Halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik", "Cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ve 24 yıla kadar hapis cezası isteniyor.

Öte yandan, dava kapsamında 18 yıldır tutuklu bulunan ve müebbet hapse mahkum edilen Mehmet Emin Özkan, Avukat Serdar Çelebi'nin başvurusu üzerine 29 Nisan 2014'te Diyarbakır'da yeniden yargılanmaya başladı.
 

KAYNAK:
AA
ÖNCEKİ HABER

SONRAKİ HABER