Yazete.com yazarlarından Musa Umutcan Yüksel, Mısır'da yaşanan tahliye krizini analiz etti. Yüksel, darbe yönetiminin Hüsnü Mübarek'i tahliye ettirmesini Ortadoğu'daki şekillenmeye en büyük etkiyi yapacak unsur olarak değerlendirdi.
İşte Musa Umutcan Yüksel'in o analizi...
Mısır’da yaşanan Arap Baharı’nın ardından görevden ayrılan Hüsnü Mübarek, 3 Temmuz’da yönetime el koyan ve 14 Ağustos’ta Olağan Üstü Hal ilan eden orduya bağlı mahkeme tarafından tahliye edildi.
Mısır’da yaşanan insan haklarına, demokrasi değerlerine aykırı olan katliam bir yana; Mübarek’in tahliye kararı Mısır için ne anlama geliyor?
Gözlemciler, Mübarek'in serbest kalması halinde bunun, darbe sonrası oluşturulan geçici yönetimin 2011 öncesine dönüşe yöneldiğine ilişkin güçlü bir işaret olacağını belirtiyor. Ayrıca Mübarek’in tahliyesi hem Mısır hem de Ortadoğu için önemli ipuçları veriyor.
MÜBAREK'İN TAHLİYESİ ORTADOĞU'NUN KADERİNİ DE ETKİLEYECEK
Bilindiği gibi 25 Ocak Devrimiyle belirginleşen Mısır’daki halk hareketleri ve henüz 1 yılını yeni tamamlamış olan İhvan iktidarı 3 Temmuz’daki askeri darbeyle adeta kesintiye uğramıştı. Bu tarihten itibaren Mursi yanlılarının yaklaşık 40 günlük darbe karşıtı gösterilerine 14 Ağustos’ta başlayan OHAL durumu ve katliamlarla müdahale edilmişti. Böylece yaklaşık bir haftadır Mısır’daki durum konuşulurken, devrik diktatör Mübarek’in tahliyesi tartışmalara yeni bir boyut kattı. Mısır siyasetiyle ilgili yaşanan bu tartışmaların hiç şüphesiz önemli bir kırılma olduğunu söylemek gerekir. Çünkü Mısır artık bölge siyasetinin kaderini etkileyecek bir görüntü çiziyor.
Mısır’da Mübarek’in tahliyesi bölge siyaseti açısından birçok şeyi değiştirecektir. 2011 yılından öncesine dönüş Mısır siyaseti açısından en kuvvetli tahmin olarak görülüyor. Mısır’da askeri yönetimin Mursi iktidarı sırasında dahi 1 yıldır bu süreci planladığı bilinmekteydi. Bu süreci darbe yönetiminin işlettiği aşikârdır. Diğer yandan artık Mısır’ın kaderinin Ortadoğu’nun kaderini belirleyeceği de söylenmelidir.
EN ÖNEMLİ ROL MÜSLÜMAN KARDEŞLER'İN
Mısır’ın kaderi; Suriye'de çıkmaza giren krizi, İsrail-Filistin sorununu, Tunus'ta ve Libya’daki geçiş hükümetinin akıbetini, Irak'ta Sünni-Şii çatışmasını, Lübnan'ın akıbetini, Cezayir’in durumunu, İran’ın rejim ihracı politikasını, Suud’un ikiyüzlü politikalar narkozundan kurtulmasını ve bölgedeki birçok etnik/mezhepsel kimlikleri etkileyecek. Burada en önemli rol Müslüman Kardeşlerin.
Mursi'nin göreve dönmesi için düzenlenen ve kanlı şekilde bastırılan gösterilere öncülük eden Müslüman Kardeşler hareketinin lideri Muhammed Bedii ise hâlâ gözaltında tutuluyor.
MÜSLÜMAN KARDEŞLER SİSTEMDEN TASFİYE EDİLMEK İSTENİYOR
Tüm bu yaşanan süreçle ilgili özetle şunu söyleyebiliriz: Mısır’da askeri yönetim 1950’li yıllarda olduğu gibi Müslüman Kardeşleri sistemden tasfiye etmek istiyor. 3 Temmuz’daki darbe, 14 Ağustos’ta başlayan kanlı müdahale, İhvan lideri Bedii’nin gözaltına alınması, Mübarek’in tahliyesi ve buna benzer tüm girişimlerin amacı; İhvan hareketinin politik şiddet yoluna başvurmasını sağlamak. Böylece Ordu, halkın önüne kurban olarak İhvan’ı çıkartıp kendisini aklayacak.
Mısır’da sürecin en hassas gruplardan biri de Kıptiler. Şuan için Mısır'daki süreç açısından en büyük risklerden biri de Kıpti kiliselerinin kundaklanması. Böyle bir provokasyon, sorunun uluslararasılaşmasına büyük bir darbe vuracaktır.
Mısır artık Ortadoğu’nun aynası. Gözlemcilerin deyişiyle Mısır bölgesel görünüm etkisi yaratacak bir karakter haline geldi. Mısır’daki sürecin nasıl sonuçlanacağı Ortadoğu’nun kaderini belirleyecek.
Musa Umutcan Yüksel
