ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

30 AÄŸustos 2010 Pazartesi 23:31
  • A
  • A

Adam kederle yıkanmış gözlerine baktı kadının, sustu, ancak susarak konuşabileceklerini duyurdu. Kadın, içinden bir şeyin koptuğunu, umarsızlığa savrulduğunu anlatmaya çalıştı suskunluğuyla. Çocuğa eğildiler ve yüceldiklerini hissettiler. Çocuk dolaysız bir bakışla baktı kalplerine. Bir şefkat rüzgarı estirdi. Yağmur umarsızlıklarına vurdu. Daha koyu bir sükuta daldılar. Sükut denizi büyüyordu. Dalgalar gece yarısını gizli bir sessizliğe doğru hareketlendiriyor, kalplerindekini büyütüyordu. Balkondan toprağa düştüler ve denize koştular.
Birkaç metre yükselen dalgalar kıyıyı dövüyor, adamla kadını çocuğa çağırıyordu.
Duyuyor musun diye sordu adam. Evet, diye fısıldadı kadın. Ya Celal, diye inledi adam.
Ya Celal, diye yankıladı kadın. Kalpleri zikre başladı. Ruh cesede sığmıyor Vedud’a yükseliyordu. Denizin zikrine ve öğülmüş olana götürüyordu. Çölde bir serap gibiydi yüzü kadının. Adam yüzündeki ismi okudu, içindeki ateş yalımının bahar bulutuna dönüştüğünü gördü.
Sükutun kalbindeki sesi buldular. Dönenip duruyordu bedenleri ruhların semaıyla. Adam yüreğindeki kıskançlığın eridiğini hissetti. Yüzün birlik denizi, orada yıkanıyorum acılarımdan dedi susarak. Denizde boğularak kavuştular havaya, suya ve çocuğa. Elleri kavuştu, kalpleri birbirine dokundu, ruhları koklaştı kendilerinden geçtiler. Taşların, damlaların, yıldızların, midyelerin, cinlerin ve bedenleri uyuyan, yürekleri uyanıkların zikrine katıldılar. Birleştiler, ayrıldılar, yeniden geldiler ve gittiler. Denizin medcezirini çektiler içlerine. Hiçleşti ve herşeyleştiler. Geceyle gündüzün sınırında ıslak kumlara serildiler. Yedi gün sonra bir taşyapı tapınağın avlusunda, ayışığında yıkandılar. Zemheri soğuğunda soyundu ve üşüdüler.
Şehirleri, caddeleri, insanları, yapıları dolaştılar. Hareketlendikleri kutba döndüler her defasında.
Çocuğun dolaysız bakışını buldular. Kendilerinden uzağa savrulduklarında kentin doğu yakasını kuşatan bir portalin çarkıfeleği çıktı karşılarına. Sabahladılar ve yeni bir zamana erdiler. Oniki gözü vardı ve merhameti koruma isteğini besliyordu damarları. Çocuğu çarkıfelek emziriyordu.
Kadını çarkıfelek koruyordu. Adamı çarkıfelek sessizleştiriyordu. Adam bu kez sürurla yıkanmış gözlerine baktı kadının ve ‘seninle ölmek istiyorum’ dedi. Sadece e, de ve den hallerini gören, onları bir türlü yalın halde göremeyen bir baykuş, fena halde eğlenceli buldu hallerini ve ‘hadi canım sen de’ dedi.
YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.