ÖNE ÇIKANLAR :
YAZARLARTÜMÜ
  • GÜNCELLEME: 20 Nisan 2024 Cumartesi 11:40

Kötü Bir Rüya

Kötü Bir Rüya


Hayatımdaki en uzun ve en kötü rüyayı gördüm cumartesi günü...

Bir toplantıya katılmam gerekiyordu ve içinden çıktığım o toplantı odasını bir türlü bulamıyordum. Dönüp duruyordum bina içinde ama sanki o oda duvara gömülmüştü. Koridorlarda o kadar çok dolandım ki sonunda siyah giyimli üç güvenlik görevlisi beni kenara çekip üstümü ve çantamı aramaya başladılar. Didik didik ettiler her şeyi. Cep telefonumu bile parçalarına ayırdılar. Sim kartımı çıkardılar, cüzdanımı parçaladılar.

Hatta çantamın içinden beni dinlemeye yarayan tozlanmış aleti bile söktüler.

Şaşkınlık içinde aleti incelerken “zaten evinde iki yıldır kamera var, buna neden şaşırdın ki” dediler.

Eve nasıl gittiğimi bilmiyorum ama toz ve inşaat molozu içindeki evime ulaştığımda kucağımda ölü bir kız çocuğu vardı. Evin bir duvarındaki kahverengi boyayla çizilmiş deniz resmine doğru koşmaya başladım. Hem resme doğru koşuyor hem de evdekilere “kızım sakın arkamdan gelmesin” diye bağırıyordum.

Ama kızım “anne nereye gidiyorsun” diyerek peşim sıra koşmaya başladı. “Kızımı tutun sakın gelmesin” diye bağırırken resmin içine girdim...

Resim canlandı. Alacakaranlıkta bir mavi denize dönüştü. Kucağımdaki ölü çocuğu denize bıraktım. Çocuk yüzmeye başladı. Arkaya dönüp baktığımda içinden çıktığım hayatın kahverengi bir kalemle çizilmiş resme dönüşmüş olduğunu gördüm. Kızımın ve annemin donup kalmış suretlerine baktım uzun uzun... İçimde müthiş bir huzur vardı. Resimden kafamı çevirip denizdeki insanları izlemeye başladım. Gökyüzünde güneşten çok çok çok daha büyük mavi beyaz-mavi bir gezegen vardı...

“Demek Dünya buradan bakılınca böyle görünüyor” diye düşünürken telefon sesiyle uyandım...

***


Daha birçok detayı olan bu rüya bütün bir günümün canına okudu. Hasta uyandım. Yapmam gereken işler vardı ve yataktan kalkamayacak kadar halsizdim... Midem bulanıyordu.

Başımda müthiş bir ağrı, kalbimde dinmeyen bir çarpıntı vardı. Tekrar uyumak istiyordum ama ya rüyanın devamını görürsem diye korkuyordum...

Yataktan kalktım. Kızım odasında kitap okuyordu. Ev tertemizdi. Bir ilaç aldım. Salona oturdum. Pencereden dışarıyı izledim bir süre...

Rüyam sürekli aklımdaydı.

Kucağımdaki ölü çocuk? İçinde daldığım kahverengi resim?

Her şeyimi karıştıran, parçalayan güvenlik görevlileri?

İçinden dünyayı izlediğim o mavi deniz?

Ne anlatıyordu bu rüya?

***


Gizemli ve haberci bir rüya olmadığı apaçık...

İş dünyasındaki kaygılara kişisel ve toplumsal güvenlik sorunu eklenmiş işte! Güvenmek istediğim kurumlara karşı şüphe içinde olmama rağmen “artık değişmez, bu böyle denilen” düşünceleri yıkma arzumu kucağımdaki ölü çocuk temsil ediyor olsa gerek...

Renksiz bir duvar resminin bile gerçeğe dönüşebileceğine, ölü bir çocuğun bile dirilebileceğine inandığım rüya gerçek yaşamdaki çabamın ta kendisi belki de...

“Kızım arkamdan gelmesin” diye yalvarmak neyin nesi peki?

Benim yaşadıklarımı o yaşamasın, şahit olduklarıma o olmasın mı istiyorum?

Kaçımız benzer bir kâbusun insanıyız?

Hanginiz huzurlu uykulara dalabiliyorsunuz? Bir cep telefonu firmasının bilgisayar açığından o firmaya ait hatların tüm bilgilerine ulaşılabiliyormuş. Resmi olarak dinlenenlerin sayısı 75 binmiş...

Kızım arkamdan gelmesin.. Gitsin, kişi haklarına saygılı bir ülkede özgürce uyusun.
KAYNAK:
ETİKETLER:
ÖNCEKİ HABER

SONRAKİ HABER