ÖNE ÇIKANLAR :
YAŞAMTÜMÜ
  • GÜNCELLEME: 08 Ekim 2013 Salı 16:08

Erdoğan kadınları böyle ağlattı

Erdoğan kadınları böyle ağlattı

Başbakan Erdoğan'ın başörtülü kadınların uğradığı mağduriyetleri anlatırken, salonda duygusal anlar yaşandı.


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, partisinin TBMM grup toplantısında konuşması esnasında bazı vatandaşlar gözyaşlarına hakim olamadı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Başı açık olan bu Cumhuriyet'in ne kadar sahibiyse başı örtülü olan da bu Cumhuriyet'in işte o kadar sahibidir. İstanbul’daki ne kadar bu Cumhuriyet'in sahibiyse Ankara’daki ne kadar bu Cumhuriyet'in sahibiyse; Edirne’deki, Trabzon’daki, Diyarbakır’daki, Van’daki de işte o kadar bu Cumhuriyet'in sahibidir. Bu ülkede farklı olanlar uzaydan gelmediler. 76 milyon içinde bir tek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının bile kendisini öz yurdunda garip, öz vatanında payda olarak hissetmesini kabul etmeyiz." dedi.

AK Parti Grup Toplantısında konuşan Erdoğan, bugün attıkları her adımı her reformu Cumhuriyet'e karşıymış gibi göstermeye çalışan cahiller ve istismarcılar olduğunu söyledi. Demokratikleşme paketinde yer alan bazı yerleşim yerlerinin eski isilerinin iade edilmesi konusuna değinen Erdoğan, "Türkiye’de yer isimlerinin değiştirilmesi 1949 tarihli bir yasaya dayandırılmıştır. Milletimizin şunu özellikle duymasını istiyorum; 27 Nisan 1960 darbesinin hemen sonrasında sadece 4 ay içerisinde Türkiye’de 10bin civarında yerleşim merkezinin ismi değişmiştir. 27 Mayıs 1960’dan 1965’e kadar 16 binden fazla yer adı değiştirilmiştir. Aynı şekilde yer adları 12 Eylül 1980 müdahalesinin ardından yine gündeme gelmiş, binlerce yer adı da bu müdahalenin ardından değişmiştir. Örneğin; Tillo ismi Siirt Tillo bundan sadece 23 yıl önce 1990 yılında aydınlar olarak değiştirilmiştir. Eniştesi olduğum için ben orayı örnek veriyorum. Allah aşkına bunun Cumhuriyet ile, Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesiyle nasıl bir ilgisi, nasıl bir alakası olabilir. Her sabah öğrencilere okutulan And 1933 yılında başlayan bugüne kadar da defalarca değiştirelen, kaldırıldığı halde 12 Mart’ta 12 Eylül’de yeniden diriltilen bir uygulamadır. Bunun Cumhuriyet'le ilgili olduğunu iddia etmek nasıl bir cahilliktir.” dedi.

Türkiye’de kılık kıyafet üzerinden ayrımcılığın cumhuriyetin kurulmasından çok sonra uygulandığını kaydeden Erdoğan, "12 Eylül ve 28 Şubat dönemlerinde bu zulüm doruk noktasına ulaşmıştır. Başörtüsü yasağını Cumhuriyetle ilişkilendirmek nasıl bir cahilliktir, nasıl bir istismarlıktır. Hiç kimse kusura bakmasın bu Cumhuriyet 28 Şubat’ta, 12 Eylül’de, 27 Mayıs’ta kurulan bir Cumhuriyet değildir. Bu Cumhuriyet 23 Nisan 1920’de temeli atılan, 29 Ekim 1923’de kuruluşu ilan edilen bir Cumhuriyettir. 11 yıldır attığımız her adım, yaptığımız her reform özünden uzaklaşan Türkiye’yi özüne döndürmüştür. Yaptığımız her reform kuruluş felsefesinden uzaklaştırılan Türkiye’yi yeniden kuruluş felsefesine yaklaştırmıştır. Her reform, attığımız her adım Cumhuriyetimizi daha da güçlendirmiş, bir arada yaşama zeminimizi daha da sağlam hale getirmiştir." dedi.

Hükümetlerinin Cumhuriyeti yeniden özüyle buluşturduğunu ve cumhur ile cumhuriyeti yeniden kucaklaştırdıklarını savunan Erdoğan, yatıkları işin Türkiye’yi normalleştirmek, derin yaraları tedavi etmek, derin acıları dindirmek olduğunu ifade etti.

"HİÇ KİMSE KENDİSİNİ CUMHURİYETİN YEGANE TEMSİLCİSİ OLARAK GÖREMEZ"

Kendileri açısından tarihin bazıları gibi 27 Mayıs 1960’da, 12 Eylül 1980’de başlamadığını kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti: "Biz bin yılların içinden çözülerek bugünlere ulaştık. Bin yıllar boyunca tek bir millet olarak, bir olarak, beraber olarak bugünlere ulaştık. 23 Nisan’da Meclis’i birlikte açtık, İstikla Savaşı’nı birlikte verdik. 29 Ekim’de bu Cumhuriyeti birlikte kurduk. Hiç kimse ama hiç kimse kendisini Cumhuriyet'in yegane temsilcisi olarak görmez. 76 milyonun fertlerine tepeden kibirle bakıp dayatmalarda bulunamaz."

"YA SİZ KİMİ KİMİN TOPRAĞINDAN KOVUYORSUNUZ?"

Cumhuriyetin 76 milyonun cumhuriyeti olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti: "Başı açık olan bu Cumhuriyet'in ne kadar sahibiyse başı örtülü olan da bu Cumhuriyet'in işte o kadar sahibidir. İstanbul’daki ne kadar bu Cumhuriyet'in sahibiyse Ankara’daki ne kadar bu Cumhuriyet'in sahibiyse; Edirne’deki, Trabzon’daki, Diyarbakır’daki, Van’daki de işte o kadar bu Cumhuriyet'in sahibidir. Bu ülkede farklı olanlar uzaydan gelmediler. Anadili Kürtçe, Arapça, Lazca,Çerkezce olanlar bu ülkeye sonradan gelmediler. Aleviler, Sunniler bu ülkeye dışarıdan gelmediler. Namaz kılanlar, başını örtenler, bir yere girince ‘Selamün aleyküm’ diyenler bu ülkeye başka bir ülkeden gelmediler. Bakıyorsun birileri çıkıyor gitsinler Arabistan’da okusunlar diyor, birileri çıkıyor çölde yaşasınlar diyor, birleri çıkıyor ‘ya seveceksin ya terk edeceksin’ diyor. Ya siz kimi kimin toprağından kovuyorsunuz. Burası bizim toprağımız, burası bizim vatanımız. Hiçbir yere gitmiyoruz, gitmeyeceğiz. Biz burada yaşıyor ve burada öleceğiz. 76 milyon içinde bir tek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının bile kendisini öz yurdunda garip, öz vatanında payda olarak hissetmesini kabul etmeyiz ve buna rıza göstermeyiz”

"KİMSE KİMSEYE YAŞAM TARZI DAYATAMAZ"

Bu topraklar üzerinde bayrağın gölgesi altında 76 milyonun bir ve beraber olacağını, bir ve beraber yaşayacağını söyleyen Erdoğan, kimsenin kimseye yaşam tarzı dayatmayacağını kaydetti. Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kimse kimsenin yaşam tarzına karışmayacak. Hiç kimse özgürlük alanına müdahale etmeyecek. Cumhuriyeti işte biz böyle düzenledik, böyle yaşatacak ve böyle geleceğe taşıyacağız. Birbirimize saygı duyarak, bir birimize hoş görü ile davranarak, birbirimizi anlamaya çalışarak geleceğe yürüyeceğiz. Silahla değil, terörle değil, molotofla, taşla, sapanla, demir bilye ile değil konuşarak, birbirimizi dinleyerek anlamaya ve anlatmaya çalışacağız. Ötekileştirmeden, ayırmadan, öfkelenmeden, şiddete asla başvurmadan, demokrasi zemininde, siyaset zemininde sorunlarımızı çözeceğiz. Bizim bayrak sorunumuz yok diyenler bakıyorsunuz farklı bayraklarla kendilerine özel mezarlar ihdas ediyorlar. Nereden çıktı? Bu nasıl bir yaklaşım tarzıdır. Bu nasıl ülkenin bütünlüğüne katkıda bulunma anlayışıdır. Bir taraftan bunu söyleyeceksin öbür taraftan bu adımları atacaksın. İşte ta kendisidir. 30 Eylül’de demokratikleşme paketimizi biz birliğimizin ve beraberliğimizin nişanesi olarak böyle bir halkası olarak kamuoyuna açıkladık. Yapacağımız reformlarla Türkiye’de demokrasiyi daha da güçlendiriyor, ekonomiye ivme kazandırıyor, Cumhuriyetimizi daha fazla cumhurla buluşturuyor, kardeşliğimize daha fazla güç katıyoruz. Siyasetin alanını genişletiyor, katılımcığı arttırıyor, siyasetin kendisini de yasak ve sınırlandırmalardan kurtarıyoruz”
 

KAYNAK:
CİHAN
ÖNCEKİ HABER

SONRAKİ HABER