ÖNE ÇIKANLAR :
YAŞAMTÜMÜ
  • GÜNCELLEME: 28 Haziran 2017 Çarşamba 14:17

Deniz canlıları "aşırı avlanma" tehdidi altında

Deniz canlıları "aşırı avlanma" tehdidi altında

İÜ Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Karakulak: "Balina, yunus, fok, deniz kaplumbağası, orkinos, kılıç balığı, köpek balığı aşırı avcılıktan etkilenen türlerdir. Avcı türler kaybolunca, yani büyük boylu türlerin kaybolmasıyla, deniz ekosistemi daha çok küçük boylu türlerden oluşmaya başlar. Besin zinciri bozulabilir. Predatör türlerin kaybolması, deniz ekosisteminde deniz analarının aşırı olarak çoğalmasına yol açabilir"


İstanbul Üniversitesi (İÜ) Su Ürünleri Fakültesi Avlama Teknolojisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Saadet Karakulak, balina, yunus, fok, deniz kaplumbağası, orkinos, kılıç balığı, köpek balığının aşırı avlanmadan etkilenen türler olduğunu belirterek, "Avcı türler kaybolunca, yani büyük boylu türlerin kaybolmasıyla, deniz ekosistemi daha çok küçük boylu türlerden oluşmaya başlar. Besin zinciri bozulabilir. Predatör türlerin kaybolması, deniz ekosisteminde deniz analarının aşırı olarak çoğalmasına yol açabilir." dedi.

Prof. Dr. Karakulak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'nin su ürünleri üretiminin yıllık 672 bin 241 ton olduğunu, bu üretimin 431 bin 907 tonunun avcılık, 240 bin 334 tonunun yetiştiricilik yoluyla elde edildiğini söyledi.

Yetiştiricilik yoluyla elde edilen ürün her yıl artan bir trend gösterirken, avcılık yoluyla elde edilen üründe azalma söz konusu olduğunu anlatan Karakulak, 2000 yılında denizlerden avlanan ürün 460 bin 521 tonken, bunun 2015 yılında 397 bin 731 tona düştüğünü ifade etti.

Özellikle bazı türlerin avlanma miktarında azalmanın daha fazla olduğunu aktaran Karakulak, "Hem dünya hem de ülkemiz sularında balık stoklarında azalma söz konusu. Her ne kadar balık stoklarının tahminine yönelik araştırmalar olmasa da avlanan balıkların boylarının küçülmesi, tekne başına düşen av miktarlarının azalması ve balıkçılık sezonlarının kısa olması gibi durumlar, stokların azaldığını göstermekte. 2000 yılında hamsi av miktarı, 280 bin tondan 193 bin 492 tona, palamut av miktarı 12 bin tondan 4 bin 573 tona, istavrit 22 bin 200 tondan 16 bin 664 tona, mezgit 18 bin tondan 13 bin 158 tona, berlam balığı 18 bin 190 tondan 706 tona ve kalkan balığı 2 bin 700 tondan 239 tona düşmüştür." diye konuştu.

- "33 deniz canlısı tehdit altında"

Prof. Dr. Karakulak, tehdit altında bulunan 33 deniz canlısının korunduğunu dile getirerek, şu bilgileri verdi:

"Bu canlılar, deniz çayırlarından 5 tür, omurgasız deniz canlılarından 9 tür (bunların arasında siyah mercanlar, 2 yengeç türü ile böcek ve ıstakoz türleri yer almaktadır), balıklardan 15 tür (mersin balığı türü), 2 denizatı türüdür. Deniz memelilerinden 3 yunus türü ve Akdeniz foku, korunması gereken türlerdir. Bölgesel olarak kaybolan türlerimiz var. Karadeniz ve Marmara Denizi'nde kılıç, orkinos balıkları görünmüyor. İstanbul’un sembolü olan ve çiroz yapılan uskumru, bu bölgede artık yok. Özellikle predatör durumda olan deniz memelileri ve köpek balıklarının nesli tehlike altındadır. Nesli tehlikede olan türlerin korunmaya alınması, yaşam alanlarının ve üreme alanlarında avcılığa tamamen kapatılması, hatta deniz koruma alanı olarak ilan edilmesi gerekir."

- "Yavru balıkları satın almayın"

Karakulak, küresel iklim değişikliğinin etkisiyle su sıcaklığının arttığını, okyanus dolaşım modelleri, tuzluluk, ph oranı, deniz seviyelerinin değiştiğini ve bununla birlikte balıkların göç yollarında, üreme periyotlarında ve beslenme seviyelerinde değişimler meydana geldiğini söyledi.

Son yıllarda su sıcaklığının artmasıyla Kızıldeniz'den birçok lesepsiyen türünün, ülke sularına giriş yaptığına dikkati çeken Karakulak, "Ülkemizde 63 lesepsiyen balık türü bulunmaktadır. Besin zincirinin aynı halkasında bulunan canlılar arasında görülebilen besin rekabetinden, yabancı türlerin galip çıkması durumunda, yerli türlerin bolluk derecelerinde değişimler söz konusu olabilmektedir." dedi.

Prof. Dr. Karakulak, tüketicilere de balık konusunda "Markette, sofrada, restoranda önünüze gelen deniz ürünlerinin, sürdürülebilir balıkçılık yöntemleri ile avlanıp avlanmadığını öğrenin, tercihinizi sorumlu üretimden ve satıcıdan yana kullanın. Yasa dışı avcılıkla mücadele etmek için ilgili kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan karar vericileri bilgilendirin. Denizlerimizin korunması için düzenlenen kampanyalara katılın, çevrenizi bu konuda destek olmaları için bilgilendirin ve teşvik edin. Atıklarınızın bertarafı ve geri dönüşümü için gerekli adımları atarak denizlerin kirlenmesini engelleyin. Deniz ekosistemini ve deniz canlılarını daha yakından tanıyın. Ülkemizdeki denizel değerlerin korunması için yapılan düzenlemeleri öğrenin, günlük yaşamınızda uygulayın. Minimum avlanabilir boyun altındaki yavru balıkları satın almayın." uyarısında bulundu.

- "En önemli sorun, yasa dışı avcılık ve yetersiz denetim"

Balıkçılıkta en önemli sorunun, yasa dışı avcılık ve denetimlerin yetersizliği olduğunu belirten Karakulak, "1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu ile 1971 yılından beri Marmara Denizi’nde trol avcılığı yasak olmasına rağmen, illegal avcılık devam etmektedir. Bir iç denizimizde gerekli denetim ve kontrollerin yapılmaması, yasa dışı avcılığın daha da artmasına yol açmaktadır. Denetimlerin her aşamada (denizde, karada ve satış noktalarında) yapılması gerekir." değerlendirmesini yaptı.

Aşırı avlanmanın bir türün stoklarının azalmasına ve neslinin tükenmesine yol açtığını dile getiren Karakulak, "Özellikle kaybolan türler predatör tür olarak adlandırdığımız avcı türlerdir. Örneğin; deniz memelileri (balina, yunus, fok, deniz kaplumbağası), orkinos, kılıç balığı, köpek balığı aşırı avcılıktan etkilenen türlerdir. Avcı türler kaybolunca, yani büyük boylu türlerin kaybolmasıyla deniz ekosistemi daha çok küçük boylu türlerden oluşmaya başlar. Besin zinciri bozulabilir. Predatör türlerin kaybolması, deniz ekosisteminde deniz analarının aşırı olarak çoğalmasına yol açabilir." diye konuştu.

- Balıkçılık filosundaki tekne sayısı 18 bin 494

Son istatistiklere göre, Türkiye'deki balıkçı filosunda 18 bin 494 tekne bulunduğuna işaret eden Karakulak, şöyle devam etti:

"Gelişmiş balıkçı filomuz, yeni balıkçılık sahasına yönelmeden, kendi ülkemiz kıyılarında avcılık yaptığı için balık stokları üzerinde aşırı av baskısı oluşturmaktadır. Avcılıkta kota uygulaması yapılmadığı için de maksimum düzeyde avlanmaktadırlar. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı balıkçılık kapasitesini azaltmak amacıyla, 2012 yılında yayınladığı tebliğle balıkçı teknelerini avcılıktan çıkarılması karşılığında satın almaya başlamıştır. 2013-2015 yılları arasında toplam bin 11 tekne balıkçı filosundan çıkarılmıştır. Satın alınan bu tekneler, daha çok avcılık faaliyeti yapmayan eski tekneler ve küçük boya sahip tekneler olmuştur.

Aslında balık stokları üzerinde aşırı avcılığa yol açan büyük boylu balıkçı teknelerinin filodan çıkarılması gerekir. Başlatılan bu programın devam etmesi sürdürülebilir balıkçılık açısından önemlidir. Diğer bir çözüm ise endüstriyel balıkçı teknelerinin başka ülke sularında avcılık yapmak üzere ikili anlaşmalarla gönderilmesidir. Şu an Moritanya’da avcılık yapan 20 gırgır teknemiz bulunmakta. Bu örnekler çoğaltılabilir."

Balıkçılık sezonunda balığın bol olmasının birçok faktöre bağlı olduğunu belirten Karakulak, en önemli faktörün bir önceki yıl balıkçılık sezonunda denizde üreme yapabilecek ve neslini devam ettirecek sayıda balığın avlanmadan denizde bırakılması ve buna bağlı olarak üreme zamanı deniz şartlarının elverişliliği olduğunu vurguladı.

KAYNAK:
AA
ÖNCEKİ HABER

SONRAKİ HABER