TBMM Başkanı Cemil Çiçek, "İnsanlar sokağa çıksın derseniz, eylemlerin içinden gelen siyasetçilerin şunu bilmesi gerekir ki; sen ne kadar masume bir talep olarak bunu söylersen söyle, bu fırsattan yararlanmak isteyen fırsatçılar, provokatörler, eli kanlı katiller çıkar, ortalığı kana bular" dedi.
Meclis Başkanı Çiçek, A Haber'in canlı yayınında, son günlerde yaşanan olaylara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Çiçek sözlerine, başta emniyet mensupları olmak üzere hayatını kaybedenlere rahmet, ailelerine başsağlığı dileyerek başladı.
Çok sabırlı, itidalli olmaları gereken bir süreçten geçtiklerini ifade eden Çiçek, taşların bağlı, şeytanların serbest olduğu bir ortamın bulunduğunu söyledi. Çiçek, birbirlerini daha iyi anlamaya, provokasyonlara alet olmamaya, bin defa düşünüp bir defa konuşmaya, hareket etmeye mecbur olduklarını belirtti.
Ölenlerin kendi insanlarımız olduğunu dile getiren Çiçek, "Ama inanıyorum ki sevinenler de başkaları. Bu süreç iyi bir süreç değil. Belli bir süreden beri Türkiye'de belli ölçüde huzur ortamı sağlanmışken şimdi Türkiye'nin dışında meydana gelen gelişmelerden Türkiye'yi sorumlu tutarak, 1990'lı yılları hatırlatan olumsuz bir görüntü yaşıyoruz" diye konuştu.
"Türkiye'den başka kapısını açan yok"
Çiçek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni suçlamaya kalkanlarda biraz insaf, vicdan kaldıysa bir şeyi görmeleri, bundan sonra yapılanları, yapılacak olanları anlamaları gerektiğini söyledi.
Türkiye'ye sayısını bile her gün yaklaşık olarak söyledikleri 1 milyon 600 binden fazla sığınmacı geldiğini anımsatan Çiçek, Türkiye'den başka da kapısını açanın bulunmadığını belirtti. Sadece Kobani'den ilk üç günde gelenlerin sayısının 180 bin civarında olduğuna işaret eden Çiçek, "Türkiye şuradan girsin, buradan çıksın, kara harekatına katılsın" diye hariçten gazel okuyan ülkelerin tamamında 130 bin civarında mültecinin bulunduğunu belirtti. Çiçek, mültecilere kapılarını kapatanların bütün yükü, faturayı Türkiye'ye çıkarmaya çalıştıklarını ifade etti.
Dünyada ekonomik kriz bulunduğunu, Türkiye'de de ekonomik sıkıntılar olduğunu vurgulayan Çiçek, ancak Türkiye'nin bu sıkıntılar içinde 4 milyar 519 milyon dolar bütçesinden, rızkından, yatırımından, acil ihtiyaçlarından keserek, insani yardım olarak, etnik köken, mezhep ve düşüncesine bakmaksızın bu insanlara kucak açtığını anlattı.
Çiçek, Türkiye'nin yaptıklarını takdir etmek bir yana, sağı solu yakıp yıkmanın, insanlıkla, insafla bağdaşır bir durum olmadığını belirtti.
"Seninki insan, asker, can da..."
Türkiye'nin, bu gelişmelerin sorumlusu değil, sonuçlarından etkilenen bir ülke olduğuna işaret eden Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Suriye, Irak'ta başlayan ayrımcı, diktatör bir kısım uygulamalardan, halka yapılan zulümlerden sonra meydana gelen gelişmeler nedeniyle bu kadar insan, yerinden, yurdundan olarak Türkiye'ye geldi. Türkiye bunlara kardeşliğinin, insanlığının gereği kucağını açtı. Kimsenin elini cebine attığı yok. Kimsenin bu noktada ileri bir çaba içinde olduğunu söylemek mümkün değil. Ama her şeyi Türkiye'den bekliyorlar. İki yüzlülüğün çok açık sırıttığı bir ortamdayız. 'Türkiye kara harekatına girişsin' deniliyor. Peki sen niye girişmiyorsun? Türkiye niye tek başına böyle bir kara harekatına girişecek? Bize bunu teklif edenler Afganistan, Irak bataklığından, geçmişte Vietnam'dan kendisini zor kurtardı. İstiyor ki şimdi Türkiye, bodoslama bu kara harekatıyla, bu bataklığın içine girsin. Peki sen ne yapacaksın? 'Havadan bombardıman yapacağım' Niye havadan; çünkü bunun riski yok. Onun askeri, insanı ölmeyecek ama Türk askeri ölsün. Bunu söyleyebilmek için nasıl niteleme yapmak lazım anlamak mümkün değil. Türkiye, sebebinin kendisinin olmadığı, sonuçlarından da en olumsuz şekilde etkilendiği bir kara harekatının içine bodoslama girsin isteniliyor. Tamam gireceksem yanımda sen olacak mısın 'yok', koalisyon güçleri olacak mı 'yok', ben bir tugayla gireyim hiç olmazsa sen bir mangayla gel yanıbaşımda dur, 'yok'. Seninki insan, asker, can da bizim insanımız hayatını bu kadar bedava, sebebinin kendisi olmadığı, sorumlu olmadığı bir savaşın içine niye sokacak? Bundan dolayı Türkiye'ye, neden ikide bir baskı yapılma çabası içinde olunuyor?"
"Kerkük, Telafer'deki katliamların üzerinde kimse durmuyor"
Meclis Başkanı Çiçek, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun tezkerenin sınırlandırılmasına ilişkin önerisinin sorulması üzerine, bu konunun tartışmaya açık olduğunu kaydetti. Çiçek, bunun üzerinden değerlendirme yapmayı, bu fotoğraf açısından yeterli bulmadığını söyledi.
Bugüne kadar 300 binden fazla kişinin öldüğüne işaret eden Çiçek, bunların da anası, babası, ailelerinin olduğunu söyledi. Türkmenler, Araplar katledilirken kimsenin sesi soluğunun çıkmadığına dikkati çeken Çiçek, uluslararası toplumun, "Kimyasal silah kullanmayın, birbirinizi nasıl öldürürseniz öldürün" dediğini ifade ederek, "Böyle bir anlayışın sahipleri, sorumluları, Türkiye'ye 'niye oradan girmiyorsunuz, niye buradan...' O coğrafyada ölen kim olursa olsun, kökeni ne olursa olsun, nerede olursa olsun ister Kobani, Halep, Telafer, Kerkük'te" diye konuştu.
Kerkük'teki, Telafer'deki katliamların üzerinde kimsenin durmadığını ifade eden Çiçek, sözlerini, "Bunlar da insan. Bu katliamlar olurken sokağa çıkılmadı da şimdi Kobani meselesi olduğu zaman... Elbette Kobani de bizim meselemiz. Ama bir bütünlük içinde bakmak gerekirken, sorumsuz açıklamaların sonucunda millet sokaklara dökülür hale geldi" diye sürdürdü.
"Geveze Türkiye oluruz"
Çiçek, siyaset adamlarına, Türkiye'de siyaset yapanlara ciddi sorumluluklar düştüğünü söyledi. "Sözünüz HDP'ye mi?" sorusuna Çiçek, "Kim olursa olsun. Bu sorumsuzlukları kim yapıyorsa, artık onu ayırma, bunu ayırma dönemi geçti. Daha soğukkanlı, itidalli, daha sorumlu konuşmamız lazım. O sorumsuzluğu yapmamak adına isimlendirme yapmak istemiyorum. Geçmişte bir siyasetçimiz 'özgürlük talep etmek adına konuşan Türkiye istiyoruz' dedi. Şimdi düşünürek konuşan Türkiye'ye ihtiyacımız var. Düşünerek konuşmadığımız takdirde, siyaseti gevezeliğe dönüştürmüş oluruz. O zaman geveze Türkiye oluruz" karşılığını verdi.
TBMM Başkanı Çiçek, 30'a kişinin hayatını kaybettiğini anımsatarak, "Bunun sorumlusu kim?" diye sordu.
Çiçek, "İnsanlar sokağa çıksın derseniz, insanlar sokağa çıkarsa, eylemlerin içinden gelen siyasetçilerin şunu bilmesi gerekir ki; sen ne kadar masume bir talep olarak bunu söylersen söyle, bu fırsattan yararlanmak isteyen fırsatçılar, provokatörler, eli kanlı katiller çıkar, ortalığı kana bular. Bu da olmuştur" dedi.
"Şiddet, hak talep etme yöntemi olamaz"
Demokratik talebin olabileceğini dile getiren Çiçek, şunları söyledi:
"Meydanlarda miting yaparsın, imza kampanyası başlatırsın, demokratik başka yol ve yöntemler neyse cebir, şiddete itibar etmeden, her türlü protestoyu yapabilirsin. Ama camlar, çerçeveler kırılıyor, dükkanlar soyuluyor, yağmalama yapılıyor, devlet malı tahrip ediliyor, insanların canı kıyılıyor. Sonuçta da hiçbir şey olmamış gibi siyaset yapıyor olamayız.
Geçmişte talk şov, bir yarışma programı yapan bir spikerin toplumun belli kesimini rahatsız edecek tek cümlesi oldu, yer yerinden oynadı. Başka siyasetçimiz benzer laf söyledi, sokaklar meydan muharebesine döndü. Türkiye'nin böyle hassasiyetleri var. Türk bayrağını, Atatürk büstünü yakacaksın, o zaman nasıl olacak da biz birarada yaşayacağız. Bir arada yaşamanın yolu; ne talep ediyorsan et, cebir ve şiddet bunun içinde olamaz. Cebir ve şiddet, bir hak talep etme yöntemi olamaz. Bu uluslararası hukuka, AİHM'in kararlarına, insan vicdanına, aklına aykırı."
Bu iş kullanılmaktan başka bir şey değil
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, IŞİD bahanesiyle yapılan izinsiz gösterilerin ve olayların ipinin Türkiye'nin dışında olduğunu ifade ederek, "Sokağa dökülmek için, 30 vatandaşımın hayatını kaybetmesi için aklı başında, makul gerekçe göstersinler. Bu iş kullanılmaktan başka bir şey değil" dedi.
"A haber" kanalında katıldığı programda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Çiçek, "Türkiye'nin IŞİD ile komşu olacağı" yorumlarıyla ilgili, Türkiye'nin terör örgütlerinden biriyle komşu olmaya zorlandığını söyledi.
Suriye'deki kaosun Türkiye'nin kamu düzenini bozduğunu vurgulayan Çiçek, "Ben adam gibi adamla komşu olmak istiyorum, hiçbir terör örgütüyle komşu olmak istemiyorum. Türkiye, birinden birini tercih etmeye neden zorlanmak isteniyor?" diye konuştu.
IŞİD'in terör örgütü olduğunu ve hükümetin bunu geçen yıl ilan ettiğini anlatan Çiçek, "Belki de bugüne kadarki en vahşi örgütlerden biri. Bunda hiç tereddüt yok. Bunların insanlıkla, Müslümanlıkla alakası yok ama Türkiye, bunun vahşetini görüp öbürlerinin yaptığını görmemek gibi bir aymazlığın içinde olamaz" dedi.
Hükümetin belli riskleri göze alarak İmralı ile HDP arasında mesajlaşma yolunu tercih ettiğini belirten Çiçek, şunları söyledi:
"Çözüm süreci eksik, doğru, yanlış yürüyor. Belli bir noktaya gelmişken, 2000'den bu yana birçok hak ve özgürlükler sağlanmışken, yapılma yolunda çaba varken, bu kaos, bu kargaşa, bu şiddet, bu terör neyin nesi? Ne zaman Türkiye işlerini yoluna koymaya çalışsa bu örgütler devreye giriyor, kan döküyor, süreç başarıya ulaşmasın diye bir gayretin içinde oluyorlar. Şu an sokağa dökülmek için, 30 vatandaşımızın hayatını kaybetmesi için aklı başında, makul gerekçe göstersinler. Bazı vatandaşlarımızın dükkanları soyuldu, yağmalandı, binalar yakıldı, yıkıldı, kamu malları yakıldı, yıkıldı. Bunların izahını yapabilmek için bana makul bir tek gerekçe söylesinler. Bu iş kullanılmaktan başka bir şey değil. Terör örgütleri her zaman uluslararası politikanın bir parçasıdır. Bu noktada da en önemli görev ifa eden örgüt PKK'dır. Önde gelen ülkelerin örgütte adamları var. Lazım olduğu zaman, işleri yoluna koymuşsunuz, bakarsınız Erbaa'da olay meydana gelir. Sağduyu çağrısı yapıldı, 'şiddet olmasın' dedi, dün gece emniyet görevlilerimiz şehit oldu. Namludan mermi çıktıktan sonra nereye isabet edeceğini kontrol edemezsiniz. Mühim olan tetiğe basmamaktır. Olan oldu, hiç olmazsa bundan sonra herkes aklını başına toplamalı. Bir arada yaşamanın şartlarını oluşturarak, ne yapacaksak demokratik imkanlar içinde yapmamız gerekir. Siyasi kanallar açıldı. Herkes düşüncesini söyleyebiliyor. Meclis'te, dışarıda söyleyebiliyor. Demokratik imkanlar varken silah neyin nesi, masum insanların katledilmesi neyin nesidir?"
"Devlet ve makamlar bu günler için var"
Çiçek, bu ortamda siyasi parti liderlerinin bir araya gelip gelmemesinin kendisinin dışında olduğunu ifade ederek, "Geriye dönük baktığımızda değil bir araya gelmek, el sıkışmak bile büyük olay oluyor. Maalesef diyaloğun sıfıra müncer olduğu bir süreçten geçiyoruz" dedi.
Devletin ve belli makamların bu günler için olduğunu dile getiren Çiçek, "Çağrıyı yapmak önemlidir de havada kalırsa başka sıkıntıya sebebiyet verir. Böyle bir çağrıyı yapmak bana düşmez ama olacaksa da üzerimize düşeni yapalım. Bir araya gelip mutabakata varabilmek önemli" diye konuştu.
"Sürece örgütün kendisi zarar veriyor"
Yaşananların bölgedeki vatandaşların canına tak ettiğini, bölge insanının hizmet alamadığını vurgulayan Çiçek, şöyle devam etti:
"Çözüm süreci engellenmesin diye belki Yozgat'ta, Ankara'da, Edirne'de uygulanan kanunlar orada aynı kararlılıkla uygulanmıyor ama sürece bizatihi örgütün kendisi başkalarının emir ve talimatıyla zarar veriyor. Sokağa çıkma ve 30 insanımızın hayatına mal olan bu vandalizm hangi gelişmelerin sonucunda oldu, ona bakmamız lazım. Ne oldu da birden düğmeye basıldı, KCK'sı, ötekisi 'sokağa çıkın' talimatı verdi? Bunu gördüğümüz anda bu işin şifresi çözülür. Örgütün nasıl bir oyun içinde ve kimlerin maşası olduğu çok açık ortaya çıkar.
Sen diyalog masasına C-4 patlayıcıyla gelirsen, tehditle gelirsen, benim dediklerimi kabul etmezsen, 'yakarım, yıkarım' dersen bu diyalog olmaz. Diyalog isteniyorsa evvela herkesin üslubuna, tercih ettiği yöntemlere dikkat etmesi gerekiyor. Bu yöntemlerin içinde şiddet, kan dökmek, kin tutmak olmaz, olaylara bütüncül yaklaşım içinde olursunuz. Türkiye ister Ezidi, ister Türk, ister Kürt, ister Arap hiçbir ayrım yapmadan kucaklayıcılığı yaptı ama bu eylemi koyanlar bu kucaklayıcılık içinde olmadı, olmuyor. Buna da biraz kafa yormak gerekiyor. Bu neyin fitnesidir, bu fitnenin ucu nereden ateşleniyor ve hangi gelişmelerin sonucunda bu sokağa dökülme olayı meydana geldi? 30 senedir terörden acı çekmiş toplum bu sorunun cevabını kolaylıkla bulacaktır. Bu olayların hiçbirinin ipi Türkiye'den değil, başka yerdendir. Türkiye'dekiler bu işin maşasıdır. Bunu anlayabildiğimiz anda, talimat ister KCK'dan, ister başka yerden gelsin, vatandaşlarımız 9 defa düşünsün. Başkalarının kirli tezgahları yüzünden kendi insanlarımızı kaybediyoruz."
Çiçek, TBMM'de grubu bulunan dört siyasi partinin yeni anayasayla ilgili her konuşu konuştuğunu, ancak uzlaşma iradesinin gerekli olduğunu söyledi. Belli konularda dört partinin birden uzlaşma imkanı olmadığını dile getiren Çiçek, "Ya kuvvetli çoğunluğa dayalı yeni yöntem belirlenecek ya da başka yöntem bulunacak. Yakın gelecekte bunu çok gerçekçi görmüyorum" dedi.
Çiçek, yeni yasama yılında milleti rahatlatacak olumlu bir atmosfer ve anlayış ortamı beklediğini de ifade etti.
"Nasıl işbirliği yapacağız?"
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, geçmişte yatırımlar yapılmadığı için suçlandığını anımsatan Çiçek, şimdi ise devletin havaalanı yapmak istediğini, şantiyelerin yakıldığını, baraj yapmak istediğini, işçilerin kaçırıldığını, dozerlerin yakıldığını, haraç almaya çalışıldığını, hastane yapılmasına karşı çıkıldığını anlattı. Çiçek, devletin dişinden tırnağından artırdığını, bölgeler arası dengesizliği ortadan kaldırmaya ve bölge insanının refahını artırmaya çalıştığını söyledi.
"PKK'ya şu veya bu şekilde sempati duyan bir kısım vatandaşlarımıza seslenmek istiyorum" diyen Çiçek, şunları kaydetti:
"Bir oyunun içine girdiniz, giriyorsunuz, daha fazla kullanılıyorsunuz. O bölgenin ve Türkiye'nin geleceğiyle ilgili sıkıntılı bir sürecin içinde oluyorsunuz. Bunlardan vazgeçmeniz lazım. Daha makul, daha itidalli, sağduyulu olup bitenleri değerlendirmeniz lazım. Bu işler, durup dururken nereden çıkıyor, hemen bir beyanat. Hangi olayların sonucunda sokağa dökülme kararları verilebiliyor. Şunu görmek lazım: Geçmişte de bu işlere bakan biri olarak, kesinlikle şuna adıma inandığım kadar inanıyorum ki, PKK'nın müstakil hareket etme kabiliyeti yok. Bu süreçte Türkiye'yi belli bir bataklığa sürükleme noktasında PKK kullanılıyor. PKK'nın talimatıyla veya onun emrine uyarak sokağa çıkanlar kullanıldığının farkında olması lazım. Türkiye, bu bataklığa sürüklensin diye terör örgütü üzerinden Türkiye'ye baskı yapılmaya çalışılıyor. Bu normal bir olay, protesto hareketi değil. Neresinden bakarsanız bakın her tarafından pislik kokan, her tarafında uluslararası oyun kokan bir provokasyonla Türkiye karşı karşıya. PKK, bugüne kadar kendi başına karar vermedi. Bunları orada eğitenler, silah, lojistik desteği yapanlar, bugünler için bu destekleri yapıyorlar. Bu raporlarda da var. Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir terör örgütü dış destek olmadan eylem de yapamaz başka türlü karar da veremez. Bunun içine IŞİD, PKK, dünyanın başka yerlerindeki terör örgütleri de dahil. "
Çiçek, ikiyüzlülükte bir başka noktanın daha bulunduğunu vurgulayarak, eğer teröre karşı çıkılıyorsa, hepsine, her türlüsüne karşı olmaları gerektiğini kaydetti. Çiçek, "Bunun içinde PKK, IŞİD, DHKP-C de var. Suriye veya Irak'ta adını Horasan, El Nusra dediğimiz, daha adını sanını duymadığımız veya daha sonra duyacağımız bir çok örgüt. Buna karşı uluslararası toplumun ortak tavır içinde olması lazım" dedi.
Bir ülkenin, "Benim için IŞİD önceliklidir" dediğini dile getiren Çiçek, "Benim için de PKK ve IŞİD önemli. Bu da benim 40 binden fazla insanımın kanına girdi, Türkiye'yi bu kadar sıkıntıya soktu. 2-3 günden beri 30'dan fazla insanımız hayatını kaybettiği gibi milyarlarca liralık zarara girdi. Türkiye bir anda farklı atmosferin içine girdi. Senin için IŞİD önemli, PKK önemli değil. O zaman nasıl olacak da işbirliği yapacağız" diye sordu.
"Kaç kişi öldükten sonra yapılan açıklama"
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın, "şiddet dursun" açıklamasının geç kalan bir çağrı olup olmadığı sorusuna Çiçek, "Kaç kişi öldükten sonra yapılan açıklamadır. Sokağa çıkma yönündeki talep doğru değildi. Bu kadar insanı sokağa davet ederseniz, sonucunu önleyemezsiniz. Eylemlerin içinden gelen siyaset adamları olarak 'sokağa çıkın' dediğiniz andan itibaren sokağı kontrol etmek mümkün olmaz. Bu 30 kişinin sorumlusu kim olacak? Vicdanen çok mu doğru iş yaptık? Gel miting yap ama sokaklara çıkın dediğinizde yakıldı, yıkıldı, Türkiye bir anda cehenneme döndü" karşılığını verdi.
"PKK, uluslararası oyunun parçası"
Bu olaylardan çözüm sürecinin nasıl etkileneceği sorusu üzerine Çiçek, Türkiye'de çözüm sürecini istemeyen çok şey olduğunu kaydetti.
Bu işin çözülmesini isteyenlerden daha fazla çözülmemesini isteyen ülkeler, gruplar, uluslararası güçlerin olduğunu anımsatan Çiçek, Türkiye'nin bu sorunu çözmesi halinde elinin rahatlayacağını ifade etti. Çiçek, "Ama bu sorun çözülsün, PKK bitsin istemiyor. Çünkü gün geliyor kullanmak gerekiyor, şimdi de kullanıyorlar. Yemin ederek söylüyorum ki PKK, bir uluslararası oyunun parçasıdır. Bunun üzerinden Türkiye belli bir yöne itilmek isteniyor. Bunu en önce o bölgedeki vatandaşlarımızın, şu veya bu nedenle sempati duyan insanların bir oyuna geldiğinin farkında olunması lazım" dedi.
"Hak talebi, C-4 patlayıcıya bağlanamaz"
Çiçek, belli bir süreden beri Türkiye bağrına taş basarak olup bitenleri takip etmeye çalıştığını dile getirdi.
Hiçbir demokratik ülkede, bir hak talebinin C-4 patlayıcıya bağlanamayacağını vurgulayan Çiçek, "Şunları istiyorum olmadığı takdirde yakarım, yıkarım, adam öldürürüm" yönündeki hak talebinin uluslararası hukukta cezasının olmadığını, insan vicdanının kabul edemeyeceğini söyledi. Çiçek, bunun uluslararası bir oyun olduğunu ifade etti.
Çiçek, çözüm sürecinden geri dönüş olup olmayacağı sorusunu ise şöyle yanıtladı:
"Çözüm sürecinden geri dönüş olmayabilir ama bütün bunlar çözüm sürecini zorluyor. Çözüm süreci olmasın diye bir kısım oyunlar... Bu üstelik Kobani üzerinden yapılmaya çalışılıyor. Kobani, Türkiye ilgi duyuyor, elden gelen yardımı yapıyor, bundan sonra yapacak. Türkiye'ye, 'sen kara harekatına tek başına gir' deniliyor. Sen, NATO niye girmiyor? Koalisyon güçlerinin kara birlikleri var. Bütüncül yaklaşım içinde olunmuyor. Kobani var da Halep, Telafer, Kerkük yok mu? Niye bölgenin tümüne bütüncül yaklaşım içinde bakmıyoruz? Niye terör örgütleri arasında ayırım yapıyoruz, önce IŞİD, sonra... IŞİD'e karşı bir başka terör örgütü silahlandırılmak isteniyor. O silahların Türkiye'ye karşı kullanılmayacağını kimse garanti edemez. Çünkü Türkiye bunu yaşadı. Amerikan'ın Irak askerlerine verdiği silahların bir kısmının PKK'nın eline geçtiğini biliriz. Öyle ya da böyle geçti, çalındı veya satıldı. Bu silahlar geldi Türkiye'de kan döktü, benim insanımın canına mal oldu. Ortada bir ikiyüzlülük, tutarsızlık, kendi ülkeleri açısından iç politika, bir şey yapıyor gözükmek. İşin ekonomik, sosyal faturası Türkiye'nin üzerinde. Buna ilaveten benim askerimin önü sonu belli olmayan, girdik oraya ondan sonra ne olacak, ne yapılacak, doğru dürüst, etraflıca konuşulmadan bir maceraya sürüklenmesi isteniyor. Türkiye bu konuda soğukkanlı davranmaya çalıştıkça PKK üzerinden, bu eylemler kışkırtılarak, bundan sonra da bu eylemlere çanak tutanlar olabilir. Bu provokasyonlara yeltenenler içeride olabilir. Önce içeriyi sağlam tutmaya mecburuz. Biz siyaset adamlarının 9 defa değil 9 bin defa düşünüp ondan sonra konuşması lazım. İş bittikten sonra Basra harap olduktan sonra sağduyu çağrısının anlamı yok. Hepimiz sağduyulu, birbirimize yardımcı olmaya mecburuz. Birbirimizin daha az hata yapmasına imkan verecek bir çabanın içinde olmamız lazım. Sadece bir çarpıklığı, bu provokasyonların arkasında yatan kitleyi ortaya koymaya çalışıyorum. Yoksa Kobani bizim için hükümet için önemli."