ÖNE ÇIKANLAR :
POLİTİKATÜMÜ
  • GÜNCELLEME: 04 Kasım 2014 Salı 16:26

Davutoğlu: Zihnimizden tek bir vatandaşımızı dahi dışlamak geçmez

Davutoğlu: Zihnimizden tek bir vatandaşımızı dahi dışlamak geçmez

Başbakan Ahmet Davutoğlu, eski Türkiye'de insanların düşünceleri, inançları, giydikleri kıyafetler, konuştukları diller itibarıyla tahkir edildiğini, sorgulandığını, dışlandığını ve tehdit olarak tanımlandığını söyledi.


Başbakan Ahmet Davutoğlu, eski Türkiye'de insanların düşünceleri, inançları, giydikleri kıyafetler, konuştukları diller itibarıyla tahkir edildiğini, sorgulandığını, dışlandığını ve tehdit olarak tanımlandığını söyledi. Bunlara artık son verdiklerini savunan Davutoğlu, "Yeni Türkiye'de son 12 yılda aldığımız mesafelerle artık herkes tam bir düşünce ve inanç özgürlüğüne, fikir özgürlüğüne sahip oldu. Kimse artık bu özgür ülkede düşüncesi, inancı, kıyafeti, dili dolayısıyla tahkir edilmeyecek, ezilmeyecek, aşağılanmayacak. Artık, eşit vatandaşların bir Türkiye'si doğdu. Zihnimizden ve gönlümüzden, hiçbir zaman tek bir vatandaşımızı dahi dışlamak, onun aidiyetine halel getirecek bir söylemde bulunmak geçmez." dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, haftalık AK Parti Grup Toplantısı'ndaki konuşmasının başında Ermenek'te yaşanan maden kazasına değindi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile kendisinin de bizzat olay yerine giderek, madenin içine girdiğini anlatan Davutoğlu, "Alınması gereken tedbirler konusunda da dün bir kez daha Bakanlar Kurulumuzda kapsamlı bir değerlendirme yaptık ve daha önce hazırlamış olduğumuz, iş kazalarıyla ilgili düzenlemeye yeni unsurlar katarak, bunun inşallah en kısa zamanda TBMM'ye sunulması konusunda da nihai noktaya gelmiş bulunuyoruz." diye konuştu.

'3 KASIM 2002'DE AK PARTİ GÜNEŞİ DOĞDU'

Davutoğlu, AK Parti'nin, 3 Kasım 2002'de tek başına iktidara geldiğini hatırlatarak, partisinin iktidar oluşunu şu sözlerle tarif etti: "3 Kasım 2002'de Türkiye'nin ufkunda yeni bir güneş doğdu, AK Parti güneşi doğdu. 3 Kasım 2002'de bu güneşin gece karanlığı içinden çıkarak ülkemizi, çevre bölgeleri, dost ve komşu halkları, bütün dünyayı aydınlatmaya başladığına şahitlik ettik. 12 yıldır bu güneş yükselmeye devam ediyor. 4 Kasım 2002 sabahı, Türkiye'de aziz milletimiz yeni bir güne büyük umutlarla başladı. Aslında tam da bugün, 4 Kasım 2014'te, 12 yıl sonra bu güneşin aldığı mesafenin idrakini ve muhasebesini yapmak durumdayız."

'KİMSE ARTIK BU ÖZGÜR ÜLKEDE DÜŞÜNCESİ DOLAYISIYLA AŞAĞILANMAYACAK'

Ardından "Kısa bir mukayese yapalım" diyen Davutoğlu, "eski Türkiye" dediği 3 Kasım 2002 öncesi Türkiye ile bugünü karşılaştırdı: "3 Kasım 2002'den önce milli irade vesayet tehdidi altındaydı. 28 Şubat'ın, ki gerisinde 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül müdahalelerini barındıran bir darbe geleneğinin son halkasını teşkil eden 28 Şubat'ın gölgesi eski Türkiye'nin üzerindeydi. Yeni Türkiye'de, gür bir sesle 'Yeter, söz de karar da sadece milletindir' diyen bir kadronun iş başına gelmesiyle milli irade egemen kılındı. Eski Türkiye'de insanlar düşünceleri, inançları, giydikleri kıyafetler, konuştukları diller itibarıyla tahkir ediliyordu, sorgulanıyordu, dışlanıyordu, tehdit olarak tanımlanıyordu. Yeni Türkiye'de son 12 yılda aldığımız mesafelerle artık herkes tam bir düşünce ve inanç özgürlüğüne, fikir özgürlüğüne sahip oldu. Kimse artık bu özgür ülkede düşüncesi, inancı, kıyafeti, dili dolayısıyla tahkir edilmeyecek, ezilmeyecek, aşağılanmayacak. Artık, eşit vatandaşların bir Türkiye'si doğdu."

Davutoğlu, eski Türkiye'de 16 ayda bir hükümet değiştiğini, popülist ekonomik politikaların takip edildiğini, vesayet sisteminin özüne müdahaleden kaçınıldığını iddia ederek, "Özellikle 28 Şubat döneminde nasıl bir hortumculuğun yaşandığını, nasıl büyük bir ekonomik felaketin milleti tarumar ettiğine herkes şahittir." diye ekledi. Ancak 'Yeni Türkiye'de, 12 yıldır süreklilik içinde vizyon üreten, tek bir partinin iktidarında bir hükümet ve siyasi istikrar olduğunu, 'Eski Türkiye'nin "istikrarsızlık", yeni Türkiye'nin ise "istikrar ve kalkınma" anlamına geldiğini savunan Başbakan Davutoğlu, "Eski Türkiye'de, Allah muhafaza, bir felaket olduğunda felaket mahalline ulaşamayan, aciz bir devlet görüntüsü vardı." diye konuştu.

'GEREKTİĞİNDE BİZ DE ÖZELEŞTİRİ YAPIYORUZ'

Ardından 1999'da Kocaeli ve Adapazarı'nda yaşanan depremleri hatırlatan Davutoğlu, dönemin Başbakan Yardımcısı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi, deprem bölgelerine gitmemekle eleştirdi: "Bunu bugün sabah, Sayın Bahçeli'yi dinlediğim için ısrarla vurguluyorum. Bahçeli, Ermenek kazasında yaşanan acıları bizlerle paylaşmak yerine, istismar etmeyi tercih ediyor. Ermenek kazasıyla ilgili bütün araştırmalar yapılacak, ihmal varsa, kim ihmal yapmışsa gerekli cezayı bulacak. Sadece denetim elemanları değil, işveren ve orada herhangi bir eksiklik söz konusu olmuşsa, eksikliğin müsebbibi kimse onunla ilgili takibat yapılacak. Buradan Sayın Bahçeli'ye sesleniyorum, onun iktidarında bu ülkenin başbakanı, Ankara'dan Sakarya'ya gitmek için günlerce beklemişti, deprem esnasında. Bizim iktidarımızda haber ulaşır ulaşmaz en süratli bir şekilde, birkaç saat içinde üç bakanımız da alana intikal etti, AFAD bütün birimleriyle alana ulaştı, 500 kişilik kurtarma ekibiyle, her türlü imkanla oraya ulaşıldı. Hemen ertesi gün ben ve Sayın Cumhurbaşkanımız, maden kazasında oradaki vatandaşlarımızla acıyı paylaştık, neler yapılabileceğinin planlamasını gerçekleştirdik. Bizzat kazanın yaşandığı madene doğru indim ve orada gözlemde bulundum. Sayın Bahçeli, acaba o büyük deprem sonrasında Kocaeli'ye, Sakarya'ya ne zaman gitmişti? Başbakan Yardımcısı olarak ne zaman ulaşabilmişti? Onun hesabını versin. Maden kazaları üzerinden istismar edenler, Kocaeli ve Adapazarı depremlerinden sonra kaç senede o şehirlerin ayağa kalkabildiğini ve oralarda nasıl bir istismar çarkının işlediğinin hesabını vermek durumundalar. Kimse, bu tür acıları istismar etmek üzerine dayalı bir siyaset izlememelidir. Eleştirmeliyiz, tamam, ki gerektiğinde biz de özeleştiri yapıyoruz. Bizzat gözlüyoruz ve eksiklikleri hiç tereddütsüz bir şekilde tanımlıyor, üzerine gidiyoruz. Ama acılar üzerinden bir kez siyaset yapma alışkanlığı devreye girerse, bunun sonu maalesef Türkiye'de kısır siyaset ve karşılıklı suçlamaların içinde haksız ithamlarla ülkeyi zayıflatmak demektir. Herkesi, özellikle bugünlerde, acı yaşanan günlerde bu acıyı paylaşmaya ve halkımızın yaralarını sarmaya çalışmaya davet ediyorum."

'ZİHNİMİZDEN HİÇBİR ZAMAN VATANDAŞIMIZI DIŞLAMAK GEÇMEZ'

Eski Türkiye'nin bir "OHAL Türkiye'si" olduğunu söyleyen Ahmet Davutoğlu, "AK Parti iktidara geldiğinde ilk olarak olağanüstü hal kaldırıldı. Kim ne yaparsa yapsın, kim hangi provokasyonu yaparsa yapsın bu özgür ve demokratik ülke, bir daha OHAL benzeri uygulamalarla karşı karşıya kalmayacaktır. Kamu düzeni tesis edilecektir ama özgürlükler hiçbir zaman kısıtlanmayacaktır. Eski Türkiye, IMF kapısında, sıradan IMF memurlarıyla müzakere ederek faizleri ödemeye çalışan bir Türkiye'ydi. Yine Sayın Bahçeli, o günün kadrolarını bugün bünyesinde barındıran CHP, bir özeleştiri yapmak durumunda. 'Yeni Türkiye'den kastettiğiniz ne' diye bize soruyorlar. Çok açık söylüyorum, yeni Türkiye'den kastettiğimiz, bir daha değil namerde, merde dahi muhtaç olmayan bir Türkiye'dir. Ama onların zihinleri, gönülleri, yürekleri bunu almaz. Çünkü onlar kısa dönemde iktidara ayarlıydılar, iktidar olmayı hedef ediniyorlardı. Bizse iktidar olmayı bir araç olarak görüyoruz, milletin yükselmesine, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yüzüncü yılında küresel güç olmasına dönük faaliyetlerin bir aracı olarak görüyoruz. Biz sadece bu yolda hizmetkarlarız, bu yolda yürüyen neferleriz. Onun için zihnimizden ve gönlümüzden, hiçbir zaman tek bir vatandaşımızı dahi dışlamak, onun aidiyetine halel getirecek bir söylemde bulunmak geçmez." diye konuştu.

'BEDDUALAR GÜNEŞİN YÜKSELMESİNİ ENGELLEYEMEYECEK'

Dünya gündeminde ekonomik krizler, depremler, terörde kaybedilen anılan eski Türkiye'nin değil artık yaptıklarıyla gündemde olan bir Türkiye olduğuna dile getiren Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yeni Türkiye, birileri eleştiriyor, birileri üzerimize geliyor ama yaptıklarıyla, vizyonuyla, insanlık merhametine sahip çıkmasıyla her gün uluslararası gündemin en önemli aktörlerinden biridir, böyle olmaya da devam edecektir. Bu coğrafya pasiflerin, korkakların, ürkeklerin coğrafyası olamaz. Bu coğrafya azimle, kararlılıkla, cesaretle tarihin içinde özne olma idaresini gösterenlerin coğrafyasıdır. Aksi takdirde ayakta duramayız. Türkiye'de, 4 Kasım sabahı yeni bir iktidara doğmuş Türkiye'de, özgür, demokratik bir ülkede, aidiyet bağlarının güçlendiği, millet-devlet beraberliğinin tahkim edildiği, ekonominin istikrarla büyüdüğü, dünyada etkili ve sözü dinlenen bir Türkiye yolunda yürüyenler ile her gün felaket tellallığı içinde, 'tekrar acaba karanlık günlere dönmemiz mümkün mü' diye hesap edenlerin oluşturduğu iki temel yaklaşım var. Siyasi geçmişleri ve sloganları farklı görünse de CHP, MHP ve HDP'nin mantığı aynı mantık. Bütün yaptıkları, AK Parti'nin eleştirisi üzerinden, bir tür kısa dönemli siyasi rant elde etme çabası. Hepsine soruyorum, Türkiye'nin temel meseleleriyle ilgili kanaat ve görüşleriniz nedir? Grup toplantınızda bir kez de eğer AK Parti'nin ekonomik politikaları yanlışsa, doğru olan ekonomik politikaları zikredin. Eğer 'AK Parti'nin takip ettiği demokratikleşme siyaseti yanlış' diyorsanız, sizin siyasetiniz nedir, onu söyleyin. Eğer AK Parti'nin dünya politikasında takip ettiği merhamet ve vicdan odaklı yaklaşım yanlışsa, sizin siyasetiniz nedir, onu söyleyin. Onlar ve onu perde gerisinde destekleyen paralelci vesayet sahiplerinin tek rüyaları, Türkiye'nin kaosa girmesi, ekonominin tekrar onların yaşadığı, iktidar olduğu dönemdeki gibi felç olması. Ama o beddualar, o karamsarlıklar hiçbir zaman bu güneşin yükselmesini engelleyemeyecektir."

AK PARTİ BÜTÇESİ

Konuşmasında Meclis'te görüşmeleri başlayan bütçeye de değinen Davutoğlu, bütçe açığının önceki yıla göre düşeceğinin tahmin edildiğini bildirdi. AK Parti iktidarından önce seçim dönemlerinde popülist yaklaşımlarla bütçe dengelerinin alt üst edildiğini ancak şimdi ise mali disiplinin devam edeceğini söyleyen Davutoğlu, şöyle devam etti: "AK Parti döneminde bütçe disiplininden siyaset disiplininde olduğu gibi hiçbir taviz vermedik. Eski Türkiye'de iktidara gelenler tekrar iktidara geleceği ümidi taşımazdı. Onun için 'ne kadar oy kazanırım' hesabıyla bütçede ciddi açıklar verecek uygulamalara giderlerdi. Biz ise nasıl olsa şunu biliyoruz, her seçimden sonra tekrar iktidarız. Popülizme girmemizi gerektirecek bir durum söz konusu değil. Üç seçim geçirdik, şimdi de 2015 seçimlerine gidiyoruz, bütçe açığı düşüyor. Biliyoruz ki 2015 Haziran'ından sonra da AK Parti iktidarları yola devam edecek. Kısa ve orta vadede, içerideki ve dışarıdaki gözlemciler, siyasetçiler, iş dünyası biliyor ki AK Parti iktidarı bu ülkede söz sahibi ve güç sahibi olmaya devam edecek. İktidara devam edeceğimiz konusunda kendimizden o kadar eminiz ki sağlam bir bütçeye sahip olabilmek ve bu sürekliliği temin edebilmek için bütçe disiplinini sürdürmeye devam edeceğiz. Uzun vadede başka beklenti olduğu intibası doğmasın, tevazuen söylüyorum, uzun vadede de AK Parti iktidarları bu ülkenin geleceğini şekillendirmeye devam edecektir."

'KILIÇDAROĞLU AYNAYLA KONUŞUYOR'

Davutoğlu, ocak-ağustos döneminde Türkiye'ye 8.6 milyar dolar dış yatırım geldiğini söyleyerek, 'Avrupa'da, Asya'da kiminle konuşsam Türkiye ile ilgili endişe beyan ediyor.' diyerek hükümeti eleştiren CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'na şöyle seslendi: "Sormak lazım, ocak-ağustos döneminde 8.6 milyar dolar yatırım yapan uluslararası yatırımcılar neden endişe duydular acaba? Kılıçdaroğlu'nun kiminle konuştuğunu bilmiyoruz. Muhtemelen aynayla konuşuyor ama birileriyle konuştuğunu zannediyor. Çıkıp açıklasın, bizim Asya'da, Avrupa'da kiminle konuştuğumuz belli. Siz iki ayda Kılıçdaroğlu'nun Asyalı ve Avrupalı veya maruf herhangi bir liderle, herhangi bir siyasetçiyle, entelektüelle konuştuğunu gördünüz mü, Allah aşkına? Herhangi birinin, merak edip, 'Türkiye'de anamuhalefet partisi ne düşünüyor' diye tenezzül edip Kılıçdaroğlu'nu arayıp fikir sorduğunu gördünüz mü? Bizim kimlerle konuştuğumuz, dünyaya nasıl her yerde hitap ettiğiniz malumdur. Biz Brüksel'de Avrupalı gibi konuşuruz, Ortadoğu'ya gittiğimizde Ortadoğulu Müslüman olarak Ortadoğulu olarak bu kadim kültürden konuşuruz. Taşkent'e, Semerkand'a, Buhara'ya, Aşkabat'a, Bakü'ye gittiğimizde Türk olarak konuşuruz. Balkanlar'a gittiğimizde Üsküp'te, Saraybosna'da evlad-ı Fatihan olarak konuşuruz. Herkesle gönül diliyle konuşmayı biliriz. Bizi buradan eleştirenler acaba kimlerle konuşuyorlar, kimlere ne mesaj veriyorlar? Dünyaya verdikleri bir mesaj var mı? Ümidi bir kenara bırakalım, umut vermek zaten kitaplarında yok da herhangi bir mesaj var mı? CHP'nin, MHP'nin ya da HDP'nin siyaset felsefesi şudur diye herhangi bir yazı okudunuz mu? Sadece akademik literatürde AK Parti'nin son 12 yılıyla ilgili yazılanlara baksalar, başka hiçbir siyasi hareketle ilgili bu derece yoğun yazı, makale kaleme alınmamıştır dünyada. Bir kısmı bunu büyük bir övgüyle ve kadirşinaslıkla ifade ediyor, bir kısmı eleştiriyor. Biz eleştirenin eleştirmesinden, kınayanın kınamasından korkmayız çünkü tarihe ağırlık koyan, özne olanlar dostlar da kazanır, düşmanlar da kazanır. Hiçbir düşman kazanmayayım diye yola çıkmışsanız, aslında hiçbir iş yapmayacağız anlamına gelir. Biz mazlumların yanındayız, zalimlerin düşmanlıklarından da korkmayız."

'YAPISAL DÖNÜŞÜM PROGRAMI PERŞEMBE GÜNÜ AÇIKLANMAYA BAŞLANACAK'

Konuşmasında Ekonomide Yapısal Dönüşüm Programı'nın 25 program ve 1200 eylem planından oluştuğunu, çalışmanın büyük ölçüde tamamlandığını ve programın dokuzunu perşembe günü açıklayacaklarını açıklayan Davutoğlu, bazı maddeleri şöyle duyurdu:
"İthalata olan bağımlılığın azaltılması için stratejik plan.
Öncelikli teknoloji alanlarında ticarileştirme programı.
Yerli kaynaklara dayalı enerji üretim programı.
Enerji verimliliğinin geliştirilmesi.
Tarımda su kullanımının etkinleştirilmesi.
Sağlık endüstrisinde yapısal dönüşüm programı.
Sağlık turizminin dönüştürülmesi.
Taşımacılıktan lojistiğe dönüşüm programı."




KAYNAK:
CİHAN
ÖNCEKİ HABER

SONRAKİ HABER