ÖNE ÇIKANLAR :
POLİTİKATÜMÜ
  • GÜNCELLEME: 27 Ekim 2014 Pazartesi 23:24

Bakanlar Kurulu sonrası önemli açıklama

Bakanlar Kurulu sonrası önemli açıklama

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Başbakanlık Acil Durum Koordinasyon Merkezi oluşturulmasına karar verildiğini söyledi.


Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, "Sayın Başbakanımızın imzasıyla bir genelgeyle acil durumlarda koordinasyonu teşkil etmek üzere Başbakanlıkta bir birim oluşturduk. Başbakanlık Koordinasyon Merkezi, Başbakanımızın talimatıyla faaliyete geçecek, acil duruma neden olan gelişme ortadan kalkınca da faaliyetlere son verecek"  dedi.

Arınç, Başbakanlık Merkez Bina'da, Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında düzenlenen Bakanlar Kurulu Toplantısı'nın ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Özellikle son yaşanan şiddet olaylarının ve bazı ölümlerin kamuoyu tarafından yakından takip edildiğini belirten Arınç, şöyle konuştu:

"6-7 Ekim'de Türkiye'de takip edilen olaylar sonrasında, İçişleri Bakan Yardımcımızın başkanlığında bir acil durumlarda koordinasyon yapmak üzere, bir heyet teşkil edilmişti. Türkiye'nin her tarafından en seri vasıtalarla haberler alacak, bunları biriktirecek, analiz edecek ve anında müdahale edece bir acil durum koordinasyon merkezi Başbakanımızın talimatı üzerine, ilgili bakanlıkların müsteşarları ve bakan yardımcılarının katılımıyla kurulmuştu. Buna bu sefer bir kurumsal nitelik kazandırdık ve Sayın Başbakanımızın imzasıyla bir genelgeyle acil durumlarda koordinasyonu teşkil etmek üzere Başbakanlıkta birim oluşturduk. Başbakanlık Koordinasyon Merkezi, Başbakanımızın talimatıyla faaliyete geçecek, acil duruma neden olan gelişme ortadan kalkınca da faaliyetleri sona erecek."

"Yarından itibaren görevlendirilmiş olacak"

Başbakanlık Koordinasyon Merkezi'nin kurulmasına ilişkin genelgeyi özetleyen Arınç, şu bilgileri verdi:

"Krizin niteliğine göre, Başbakanlık Koordinasyon Merkezi yurt içinde meydana gelecek, kamu düzenini ciddi şekilde bozucu nitelikteki olaylarda İçişleri Bakanlığımızın bünyesinde, yurt dışında meydana gelecek milli güvenliğimizi, milli hak ve menfaatlerimize zarar verecek ciddi olaylarda Dışişleri Bakanlığımız bünyesinde, diğer acil durum hallerinde bakanlık veya kurum bünyesinde faaliyet gösterebilecektir. Bunlara örnek olarak da Başbakanımız tarafından belirlenecek bakanlık veya kurum bünyesinde kuş gribi, Ebola salgını gibi olaylarda Sağlık Bakanlığımız görevlendirilmiş olacaktır veya Kültür ve Turizm Bakanımız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız... Başbakanlık Müsteşarı veya görevlendireceği müsteşar yardımcılarından birisi, bu koordinasyon merkezinden sorumlu olacak ve Başbakanlığımızın üst koordinasyonunda da faaliyet gösterecek. Bu koordinasyon merkezi zaman zaman İçişleri ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarları veya Başbakan tarafından görevlendirilen üst yöneticilerin başkanlığında çalışacak. Kamu kurum ve kuruluşları tarafından Başbakanlık Koordinasyon Merkezi'ne gerekli bilgi ve belge akışı, her türlü teknik ve lojistik destek ve personel desteği de sağlanmış olacak."

Koordinasyon Merkezi'nin Başbakanlıkla sürekli irtibat halinde olacağını ve Başbakanlık Müsteşarlığına gerekli bilgi ve belge akışını sağlayacağını belirten Arınç, bu kurumsal nitelikteki sistemin, yarından itibaren görevlendirilmiş olacağını bildirdi.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, çözüm sürecine ilişkin, "Türkiye'de can ve mal güvenliği olmayacaksa ister çözüm süreci olsun ister başka birşey olsun hiçbirşeyi tartışmayız" dedi. 

Çözüm sürecine ilişkin bir soruya Arınç, "Sayın Başbakanımızın bugün itibarıyla neredeyse iki ayı doldu, iki aydan bu yana Sayın Başbakanımız çözüm süreciyle kamu düzenini birbirinin karşıtı olmadığını yani çözüm süreci olacaksa bir şeklide bunlara müsamaha gösterilmesi gerektiğine ilişkin yanlış bir kanaatini düzeltmeye çalışıyor. Çözüm süreci farklı birşey. Türkiye'de asayişi ihlal eden veya terör olaylarına düşünen, şiddet olaylarının yaygınlaşma istikameti göstere hiçbir olaya müsaade edilmemesi, kamu düzeninin mutlak anlamda sağlanması ayrı bir konudur. Şüphesiz toplumsal olaylar, gösteri ve toplantı yürüyüşleri yapılabilir, kanun nasıl el verdiyse o konuda en geniş anlayışı temsil ediyoruz ama 6-7 Ekim olaylarında rastladığımız gibi cana ve mala bilerek ve isteyerek kasteden ve pek çok insanımızın ölümüne yol açan olaylar tamamen terör ve şiddet olaylarıdır. Bunların azına da çoğuna da tahammülümüz yoktur. Dolayısıyla Türkiye'de çözüm sürecinin de başka şeylerin de herşeyin önünde beliren şey insanımızın huzur ve güvenlik içinde yaşaması, asayişi bozacak hiçbir olaya, terör ve şiddet olayına izin ve imkan verilmemesidir. Başbakanımız her defasında söylüyor ve mitingde de açıkça ifade ediyor.

Çözüm süreci var diyerek bunları meşru, haklı göstermeye çalışan hiçkimseyi dinlemeyiz, samimi bulmayız. Bu ne HDP ne de bir başkası için geçerlidir ama hepimizin anlaması gereken şudur, Türkiye'de can ve mal güvenliği olmayacaksa ister çözüm süreci olsun ister başka birşey olsun hiçbirşeyi tartışmayız. Dolayısıyla bunun içine ne dahil diye sormayın herşey dahil. Çözüm süreci çok önemlidir, hükümemizi bunun için iki yıldan bu yana aklıyla, mantığıyla bir yol haritası için çalışmaktadır ama bu hiçbir zaman Türkiye'de insanımızının sokağa çıkarken korku endişe duyması için yeterli bir sebep değildir. O iş başka bir iş ama kamu düzeninde insanların mutlu yaşaması ayrı bir iş. Gencecik insanlarımızın şehit edilmesi, insanların sokağa korkuyla çıkması bunların hiçbirisini tartışamayız. Çözüm süreci ayrı bir konudur, siyasi bir konudur. Onu mümkün olduğu kadar kanunları yasal çerçeveye oturtarak götürmeye çalışıyor ama bunun karşılığı olarak bu işlerin yapılmasını hiçbir zaman anlayışla karşılayamayız. Tek maddemiz odur, kamu düzeninin teessüs edilecek ondan sonra da çözüm sürecinde adımlar daha süratle atılacaktır, Sayın Başbakanımızın sözlerini ayrıca yorumlamaya gerek yok" karşılığını verdi.

"Alçakça şehit edildi"

Özellikle son olaylarda, bu koordinasyonla ne kadar etkili sonuçlar aldığının, olaylara anında müdahale edildiğinin, fail veya faillerin yakalandığının ve olayın yönlendirilebildiğinin ortaya çıktığını ifade eden Arınç, "İster sosyal medyadan olsun, ister dedikodular veya yaygın şekildeki söylentilerin, olayların büyümesine yol açtığını düşünürsek, bütün bilgi ve belgelerin anında toplanabildiği ve kamuoyunun düzenli bir şekilde acilen bilgilendirildiği ortamlarda, bunların olumlusuz etkileri sıfırlanmış olacaktır. Her haliyle bu koordinasyon çalışmasının çok faydalı olacağını düşünüyoruz" diye konuştu.

Bakanlar Kurulu'ndaki görüşmelerinin ana ekseninde iç ve dış olayların önemli bir yer tuttuğunu belirten Arınç, şunları kaydetti:

"Son haftalardaki şiddet olaylarının yaygınlaşma istidadı gösterdiğini... Öncelikle Bingöl'de emniyet müdür yardımcısı ve bir emniyet amirimizin şehit edildiğini biliyoruz, olay üzerine yapılan operasyonlarda yakalananlar ve etkisiz hale getirilenler olmuştu. Daha sonra maalesef Yüksekova'da sivil giyimle şehre çıkan bir uzman çavuşumuz ve iki erimiz alçakça şehit edildi. Onun üzerine yapılan adli soruşturma sırasında da faillerden birisi yakalandı, ikisinin de yakalanması an meselesi. Aynı zamanda bir geçici köy korucusunun da bir ay kadar önce kaçırıldıktan sonra birkaç gün önce Bitlis tarafında bir direğe bağlanmak suretiyle alçakça şehit edildiğini biliyoruz. Bütün bu olaylarla ilgili olarak anlık müdahaleler yapılmıştır. Fail ve failler yakalanmış veya yakalamak üzeredir. Gözaltına alınanlardan da tutuklananlar olmuştur. Dolasıyla bu olaylara yönelik olarak en son geldiğimiz noktayı ve bundan sonra bu tür olaylara kesinlikle müsamaha gösterilmeyeceği ve müsaade edilmeyeceği için ek olarak alınması gereken tedbirler de İçişleri Bakanımızın, Adalet Bakanımızın ve bütün bakan arkadaşlarımızın görüşmesiyle bir kez daha gözden geçirilmiştir."

"Arama çalışmalarına başlandı"

Arınç, özellikle emniyet mensupları ve jandarmaların, son olaylarda gösterdikleri gayretli çalışma ve etkin takipleri sonucunda varılan neticelerin kendilerini memnun ettiğini dile getirerek, emniyet ve jandarma mensuplarını kutladı.

"Vatandaşlarımız, büyük bir üzüntü içerisinde olduğu kadar, bu işleri yapan hainlerin, alçakların da bir an önce yakalanmasını ve adalet önünde cezalandırılmasını istiyorlar" diyen Arınç, hükümetlerine düşen görevin de bu olduğunu söyledi.

Adalet önüne çıkarılanların cezalarını çekeceğini ifade eden Arınç, "Bu noktalar itibarıyla geldiğimiz ve tespit edebildiğimiz bütün bilgileri arkadaşlarımız Sayın Başbakanımızın başkanlığında görüştüler varılan kararlar, takip edilmesi gereken konular oldu. Bir de dış olaylar da hepimizin günlerden beri takip ettiği konular üzerinde arkadaşlarımızın sorularına cevaplar verildi" diye konuştu.

Silopi ilçesi Aksu köyü mevkinde, PKK örgütü tarafından patlayıcı madde gasp edildiğini anımsatan Arınç, şunları ifade etti:

"Bu olay profesyonel şekilde hazırlanmıştır, maalesef tespit edebildiğimiz kadarıyla burada patlayıcı madde kullanılmaktadır, bir kömür madeni vardır. Buraya Malatya üzerinden bir patlayıcı madde nakledilmiştir, 3 araçtan bir tanesine terör örgütü mensupları tarafından el konulmuş ve Cudi Dağı istikametine doğru götürülmüştür. Sonra başka bir araca alınan patlayıcı madde, diğer aracın boş olarak gönderilmesiyle başka bir boyut kazanmıştır. Olayın öğrenilmesine müteakip, öğlen saatlerinde bölgeye insansız keşif uçağı davet edilmiş, ayrıca taarruz helikopteri keşif ve gözetleme faaliyetlerine başlamışlardır. Jandarma komando taburu emrinde timler de arazide arama çalışmalarına başlamışlardır."

"Güvenliğin yetersiz olduğu ortaya çıkmıştır"

Patlayıcıların kaçırıldığı şantiye sahasının emniyetinin, ücretleri Silopi Elektrik A.Ş. tarafından karşılanan özel güvenlik görevlileri tarafından sağlandığını belirten Arınç, şöyle konuştu:

 "Bunun yetersiz olduğu maalesef ortaya çıkmıştır. Biz ancak patlayıcı madde oradan kaçırıldıktan, elde edildikten sonra olaydan haberdar edilmiş durumdayız. Cudi Dağı'na doğru, Ballıkaya istikametine doğru gittikleri tespit edilmiştir. Güçlü bir arama, tarama, yukarıdan insansız hava aracı ve taarruz helikopterleri ile dağa varmadan yakalanacaklarını ümit ediyoruz. Şu an itibarıyla henüz kesin sonuç alınabilmiş değildir, ama çalışmalarımız aralıksız olarak devam etmektedir."

Gasp edilen patlayıcı maddenin 400 kilo civarında olduğunu hatırlatan Arınç, nakledilen patlayıcı miktarının bunun üç misli olmasına rağmen, PKK'lıların bir kamyonda olan miktarı kaçırdıklarını söyledi.

"Eğer o yakınlarda jandarmamızın veya güvenlik güçlerimizin bulunması mümkün olsaydı, özel güvenlik tarafından bu işin yapılamayacağı bir şekilde fark edilmiş olsaydı böyle bir olayın meydana gelmesi söz konusu olmayacaktı" diyen Arınç, en kısa sürede gasp edenlerin yakalanacağını, patlayıcının da dağa götürülmeden ya imha edileceğini ya da elde edileceğini söyledi.

KAYNAK:
Ajanslar
ETİKETLER:
ÖNCEKİ HABER

SONRAKİ HABER