Yargıda rüşvet iddialarına ilişkin davanın sanıklarından İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Murat Yalçıntaş, ''rüşvet vermediğini ve verilmesine aracılık etmediğini'' kaydederek, ''Sayın savcının hakkımdaki yorumlarını kabul etmiyorum. Bunlardan hicap duyuyorum'' dedi.
Rüşvet aldığı iddia edilen eski Yargıtay 6. Hukuk Dairesi Başkanı Hasan Erdoğan ile bu davayla birleştirilen ve rüşvet vermekle suçlanan 15 sanığın yargılanmasına Yüce Divan'da devam edildi. Sanıklar ve avukatlarının katıldığı duruşmada, sanıkların esas hakkındaki savunmalarına geçildi.
Yüce Divan Başkanı Haşim Kılıç, savunmaların, davaya konu olayların kronolojik sırasına göre yapılacağını bildirdi ve ilk savunma hakkını Murat Yalçıntaş'a verdi.
Sözlerine, ''Ben rüşvet vermedim, hiçbir rüşvet olayına karışmadım'' diye başlayan Yalçıntaş, 2005'te, İTO başkanlığı nedeniyle, İstanbul Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) Başkanvekilliği'ne seçildiğini bildirdi. Kendisi de dahil olmak üzere hiçbir yönetim kurulu üyesinin DTÖ'de ortaklığı olmadığını anlatan Yalçıntaş, toplantılar için yalnızca 2 bin lira huzur akdi aldıklarını, bu parayı da kendileri için kullanmadıklarını, başka yerlere verdiklerini ifade etti.
Yönetim kurulu üyelerinin işadamları olduğunu, birçok şirketleri bulunduğunu kaydeden Yalçıntaş, üyelerin, işlerinin yoğunluğu nedeniyle kimi konuların detaylarına giremediklerini, bu işlerle profesyonel başka kişilerin ilgilendiğini bildirdi.
Bazı hukuki işler için serbest avukatlarla çalıştıklarını, bu kişilere de baronun takdir ettiği ücreti ödediklerini belirten Yalçıntaş, bu avukatların, Şubat 2008'de İstanbul DTÖ'ye dilekçe vererek, kendilerine düzenli ödeme yapılmaması nedeniyle alacaklarının biriktiğini bildirdiklerini ve ödeme yapılmasını istediklerini söyledi.
Konunun yönetim kuruluna geldiğini, kurulun ise avukatlardan hangi davalar nedeniyle ne kadar ücret alacakları bulunduğunun listesini istemeyi kararlaştırdığını anlatan Yalçıntaş, denetçilerin incelemesi sonucunda, 180 dava ve 40 milyon lira tespit edildiğini ve Kasım 2008'de avukatların alacaklarının ödendiğini ifade etti.
Yalçıntaş, ''Yönetim Kurulu üyelerinin hepsi iş adamı. Nasıl oluyor da bu kadar insan listeyi gördü ve fazlalık olduğunu anlamadı-'' diye sordu.
Eski Yargıtay 6. Hukuk Dairesi Başkanı Hasan Erdoğan ile Avukat Necdet Okcu'nun ismini bu operasyonla duyduğunu söyleyen Yalçıntaş, ''Daha önce isimlerini bile bilmezdim'' dedi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekili Mehmet Ekmekçi'nin, esas hakkındaki görüşünde, kendisi için rüşvet suçuna iştirakten ceza talep ettiğini anımsatan Yalçıntaş, ''Sayın savcı, alınmasın ama, hiçbir somut delil olmadan, 4 telefon konuşmam nedeniyle, sadece yorumla ve peşin kabullerle cezalandırılmamı istiyor. Konuşmalarımın hayatın olağan akışına uygun olmadığı söyleniyor. Efendim, alınmanızı istemem ama, benim hakkımdaki iddianame hayatın olağan akışına uygun değil'' diye konuştu.
''İnsafsız yorum yaptınız''
''Rüşveti, 10 Kasım'da verdiklerinin'' ileri sürüldüğüne dikkati çeken Yalçıntaş, ''Ayın 10'unda verildiyse, 14'ünde yönetim kurulu rüşvet parasının kararını nasıl çıkarıyor- 'Yargıtay'da insanlara rüşvet verelim' dediysem, niye burada tek başıma yargılanıyorum-'' diye sordu.
''Özür diliyorum sayın savcım, size, mesleğinizde saygım var, ama insafsız yorum yaptınız'' diyen Yalçıntaş, ''niye bu olayın merkezine konulduğunu anlayamadığını'' söyledi.
Davanın, kendisine ''ders'' olduğunu belirten Yalçıntaş, bu dava nedeniyle ''hiçbir zaman başka yerlere çekilecek şeyler söylememek ve her zaman çok açık olmak gerektiğini'' anladığını ifade etti.
Yalçıntaş, sözlerini, ''Kalbinizi kırdıysam kurusa bakmayın sayın savcım, ama içim yandı. Ben, gönüllülük esasına dayanan bir kamu görevi yapıyorum. Maddi hiçbir esasa dayanmayan bir kamu görevi... Rüşvet vermedim, verilmesine aracılık etmedim. Sayın savcının hakkımdaki yorumlarını kabul etmiyorum. Bunlardan hicap duyuyorum. Beraatımı istiyorum'' diye tamamladı.
''Adalet Müfettişi, olmayan yetkilerini kullanmış''
Yalçıntaş'ın ardından avukatları söz alarak, müvekkillerinin beraatını istedi.
Avukatlardan Ramazan Arıtürk, ''davanın, hukuksuz olduğunu'' savunarak, soruşturma aşamasında bir dizi hukuksuzluklar yapıldığını söyledi.
Yüce Divan üyelerine, ''Bu hukuksuzluğu, maslahata uygun davranmak maksadıyla feda etmeyeceğinizi düşünüyoruz'' diyen Arıtürk, ''Bu davada, soruşturma aşamasında sayın adalet müfettişi, olmayan yetkilerini kullanmış, yetki gasbı yoluyla yürütülen soruşturma işlemleri sonucunda elde edilen delillerle dava açılmıştır'' ifadesini kullandı.
Dosya kapsamında, hukuksuz şekilde dinlenen telefon konuşmaları ve bunlardan hareketle elde edildiği iddia edilen ve yasal olarak kabul edilmeyen deliller dışında herhangi bir bulgu ve delil bulunmadığını belirten Arıtürk, şunları kaydetti:
''Soruşturmadaki hukuksuzluklar açık olmasına, bu hukuksuzluklar tarafımızdan dosyaya tevdi edilen, Türkiye'nin seçkin hukukçuları tarafından verilen mütalaalarla ortaya konulmuş olmasına rağmen, esas hakkındaki mütalaada, soruşturma aşamasındaki hukuksuzluklara taş çıkartırcasına, bu hukuksuzluklara kılıf aranmaya çalıştığını görüyoruz.''
''Züccaciye dükkanına giren fil''
Savcının, mütalaasında, ''soruşturma aşamasındaki hukuksuzlukları meşru gösterebilmek için 'Adalet ve hukuk küçük sineklerin takılıp kaldığı, büyük sineklerin ise delip geçtiği bir dağ asla olmamalıdır' değerlendirmesine başvurduğunu'' söyleyen Arıtürk, ''Evet, adalet ve hukuk önünde herkes eşittir. Buna kimsenin söyleyeceği bir söz yoktur. Ancak unutulmamalıdır ki, hukukun ve adaletin gereğini yerine getirirken, soruşturma makamları züccaciye dükkanına giren fil de olmamalıdır'' diye konuştu.
Avukat Eyüp Candaş ve Cavit Öztürk ise adalet müfettişinin kararları sonucu elde edilen delillerin hukuka aykırı olduğunu kaydederek, bu delillere dayanarak, karar verilemeyeceklerini savundular.
Avukat Öztürk, iddia makamını, olması gerekenin tersine, ''kuşku, sanık aleyhine yorumlanır'' mantığıyla hareket etmekle suçladı.
Duruşmaya, Yalçıntaş'ın avukatlarının savunmaları sonrasında öğle arası verildi.