ÖNE ÇIKANLAR :
GÜNDEMTÜMÜ
  • GÜNCELLEME: 02 Temmuz 2014 Çarşamba 22:03

Ne bir yasa hükmü var ne de bir YSK kararı var

Ne bir yasa hükmü var ne de bir YSK kararı var

10 Ağustos'a kadar tek hedef cumhurbaşkanlığı seçimi...


AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) Toplantısı'nın ardından gazetecilere açıklama yaptı, soruları cevaplandırdı

Genel Başkan ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, cumhurbaşkanı olması halinde partinin geleceğine ilişkin konuların MKYK’da gündeme gelip gelmediği sorusu üzerine Çelik, AK Parti’nin bir iki günlük değil uzun vadeli stratejiler, programlar hazırladığını ifade ederek 10 Ağustos’taki seçimlerde Erdoğan’ın birinci turda cumhurbaşkanı olması halinde, bu konunun konuşulacağını, o tarihe kadar tek hedeflerinin cumhurbaşkanlığı seçimi olduğunu kaydetti.

Çelik, AK Parti’nin geleceğiyle ilgili senaryoların daha partinin kurulduğu gün başladığını, o dönemde gazeteleri ziyaret ederken, parti hakkındaki senaryoların kendilerine anlatıldığını, Erdoğan hakkındaki siyasi yasağın kalkmayacağının söylendiğini belirtti.

Başbakan Erdoğan’ın, 3 Kasım 2002’deki seçimlerde milletvekili adayı olmadan seçim kampanyası yaptığını, partisinin 363 milletvekili çıkardığını ama milletvekili olamadığını hatırlatan Çelik, o dönemde de partide kavga çıkmadığını, Erdoğan’ın istişareleri sonunda Abdullah Gül’ün 58’inci hükümeti kurduğunu, Başbakan Erdoğan’ın da Siirt’ten milletvekili seçilmesinin hemen ardından Gül’ün siyasi nezaket göstererek istifa ettiğini anımsattı.

Hüseyin Çelik, "AK Parti’de acaba bir çatlama olur mu, restleşme olur mu, küsüşme olur mu, ayrışma olur mu beklentisi içinde olanlar boşuna burada kendileri için gelecek aramasınlar. Onlara buradan gelecek çıkmaz. Siyasi partiler, kendi maharetleriyle marifetleriyle projeleriyle halka yakınlıklarıyla bu işleri yapacaklar. Partimizin geleceğinden bir endişemiz yok. AK Parti’nin geleceği Türkiye’nin geleceğiyle adeta örtüşmüş durumda. Türkiye’nin geleceği de parlak olacaktır, AK Parti’nin geleceği de parlak olacaktır, bundan kimsenin endişesi olmasın" diye konuştu.

“Makro vizyon ortaya konulacak”

Çelik, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’da yapmayı planladığı cumhurbaşkanlığı seçim kampanyası toplantısı ve toplantıda sunulacak cumhurbaşkanlığı seçim vizyonu belgesiyle ilgili bilgi istemesi üzerine şunları kaydetti:

"Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasında elbette oradaki köprüden, tarımdan, tarım politikaları şöyle olacak, bayındırlık şöyle olacak, eğitimdeki detaylar, ekonomideki detaylar değil, orada bir makro vizyon ortaya konulacak. Şu anda o vizyon belgesi çalışılıyor, onu hazırlıyoruz ve o tarihe yetiştirmeye çalışıyoruz. O tarihte bu yetiştiği zaman onu tıpkı bundan önceki seçimlere girerken size verdiğimiz seçim beyannameleri gibi olacak."

Çelik, bugüne kadar halkın huzuruna afaki sloganlarla çıkmadıklarını, "cekli, caklı" ifadeler kullanmadıklarını belirterek şöyle devam etti:

"İlk seçimde biliyorsunuz halk ekibimizin çok icraatını belki bilmiyordu, ilk seçimde Sayın Başbakanın karizması ve ekibimizin, kadromuzun inandırıcılığı bize yüzde 35 oy getirdi, sonra 1,5 yıllık icraatımız oldu, vatandaşımız bizim kredimizi 42’ye çıkardı, sonra 47’ye çıkardı, 2009’da 3 puanlık bir gerileme ama daha sonra yüzde 50’ye çıkardı. Mahalli seçimlerde yüzde 42 olan, bizim 2004’den sonraki 2009’daki 38-39 olan oy oranımız yüzde 45,5’a çıktı. Dolayısıyla biz her seçime giderken yaptıklarımızı vatandaşlara anlatıyoruz, yapacaklarımızı anlatıyoruz. Bizim liderimiz, partimizin genel başkanı, Türkiye’de 12 yılla yakın başbakanlık yapmış olan bir lider, şu anda Türkiye’de cumhurbaşkanı adayı oldu. Elbette halka bir vizyon belgesiyle çıkması gerekiyor. Siz buna seçim beyannamesi diyebilirsiniz ama Türkiye dünyanın neresinde olacak, dünyadaki gelişmeler Türkiye için ne anlam ifade ediyor, hukuk derken ne anlıyoruz, insan hakları derken ne anlıyoruz, demokrasinin standartları derken ne anlıyoruz, kucaklayıcılık derken ne anlıyoruz, huzur barış içinde yaşamak derken ne anlıyoruz, bunların tabii ki orada yer alması gerekiyor.”

"Orkestra şefliği yapacak"

"Sayın Başbakanımız, malumunuz cumhurbaşkanı olduğu zaman güçler arasında erkler arasında orkestra şefliği yapacak" diyen Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bunu yapacak olan bir insan, bu konularda topluma ne söylüyor, tabii ki orada onlar orada yer alacak ve esas İstanbul’da yapılacak olan toplantı, bir çeşit resmi seçim kampanyasının başlangıcı olacak. Başbakanımızın illerde yapacağı mitingler olacak. Yazılı elbette görsel medyada meramımızı anlatacağız. Yazılı medyadan yararlanacağız. Görsel medyadan yararlanacağız. Açık hava özellikle propaganda ve reklam araçlarından yararlanacağız ama bizim partinin en büyük kazancı ve en büyük avantajı yüz yüze insanların nabzını tutmaktır. Onların yüreğini tutmaktır. Bugüne kadar yaptığımız gibi inşallah bundan sonra da bunu yapacağız."

"Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek, sizin 'Balyoz bal gibi darbe planıdır' açıklamanız nedeniyle adil yargılamaya müdahale ettiğiniz gerekçesiyle hakkınızda suç duyurusunda bulundu. Bununla ilgili yorumunuz olacak mı" sorusuna Çelik, şu yanıtı verdi:

"Şimdi varsayın ki 12 Eylül 2010’da 26 maddelik Anayasa değişikliği paketi halk tarafından kabul edilmedi, böyle bir Anayasa değişikliği yapılmadı, böyle varsayın. Alt kademe mahkeme karar veriyor, temyiz mahkemesi olan mahkeme de bunu onaylıyor ve hüküm kesinleşiyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin dışında gidilecek bir yer var mıydı? Şimdi birinci kademe mahkeme bir şey söylüyor, temyiz mahkemesi de onu kabul ediyorsa o artık yargı tarafından hüküm haline getirilmiştir. Ben, ‘Balyoz bal gibi darbe eylem planıdır’ derken bu tesadüfen ağzımdan çıkmış bir söz değil, Sayın Özden Örnek de onun gibi binlerce örnek de benim aleyhimde davalar açabilir. Ben bugün de söylüyorum yarın da söyleyeceğim, ‘evet, Balyoz bal gibi darbe eylem planıydı ama planıydı fakat gerçekleşmeye fırsat bulunamadı.’ Dolayısıyla o günde söyledim, bugün de söylüyorum, kimse halkın aklıyla alay etmesin. Bir oyun oynadınız, adına ‘harp oyunu’ dediniz ama milli iradeye karşı oyunu oynadınız. Bu da mahkemeler tarafından tespit ve tescil edildi. Burada üzerinde durmamız gereken şey şudur: Adil yargılanma hakkı, ister Balyoz davası, ister Ergenekon davası, birilerini suçlu duruma düşürmek için birileri delil üretmişse kurunun yanında yaşı yakmak için özel bir gayret göstermişse bunlar da ortaya çıkarılacaksa çıkarılması gerekiyorsa elbette çıkarılsın. İnsanların adil yargılanma hakkı var, ister Balyozcu, ister Ergenekoncu ister KCK’cı, PKK’lı kim olursa olsun adil yargılanma ‘insanım’ diyen herkesin hakkıdır. Ama benimle ilgili dava açtılar diye, benim o sözümden nedamet gösterecek değilim, pişmanlık duyacak değilim. Ben bugüne kadar Balyoz davasıyla ilgili lehte ve aleyhte yazılan birçok şeyi okuyan, bunun muhakemesini yapan bir insan olarak bunu söylüyorum. Dolayısıyla açabildikleri kadar dava açabilirler.”

''Anketlere göre ilk turda 50'nin üzerinde bir çoğunlukla seçilecek''

Sivas Madımak'ta yaşanan acı olayın bugün yıl dönümü olduğunu hatırlatan Çelik, ''Ben orada hayatını kaybeden aydınlarımıza, sanatçılarımıza, vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Onların hala acılarını yüreklerinde taşıyan ailelerine de başsağlığı dileklerimi ifade etmek istiyorum. Biz ülkemizin huzurunun, birliğinin, dirliğinin ve bu nimetin farkında olmalıyız. Bu nimetin kıymetini bilmeliyiz'' diye konuştu.

Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Çelik, ''Kamuoyu anketlerinde sonuçlar nelerdir? Sayın Başbakanın adaylığının açıklanmasının ardından muhalefet 'istifa etmesi gerektiğini' söylüyor. Başbakan istifa edecek mi'' sorusu üzerine Çelik, farklı kamuoyu şirketleri tarafından yapılan 5 anketin verilerine göre, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ilk turda yüzde 50'nin üzerinde bir çoğunlukla seçileceğini bildirdi.

Çelik, ''Bunlar kamuoyu araştırmaları. Fakat biz halkın iradesini hiçbir zaman için cebimizde görmedik. Halkın iradesini ipotek altına alacak kuvvet ve kudrete de sahip değiliz'' ifadesini kullandı.

Başbakan Erdoğan'ın cumartesi gününden itibaren Samsun ve Erzurum ile mitinglere başlayacağını bildiren Çelik, bir seçimde ne yapılması gerekiyorsa Anayasa'nın ve kanunların çizdiği şekilde onu yapacaklarını ifade etti.

''Her genel seçim, bir başbakanlık seçimidir''

Çelik, şunları kaydetti:

''Sayın Başbakanın istifa etmesi gerektiğiyle ilgili olarak Sayın Kılıçdaroğlu'nun, yardımcılarının beyanları var. MHP, HDP'nin açıklamaları var. Daha önce yaptığım basın toplantısında dedim ki, Sayın Başbakan cumhurbaşkanı adayı olursa, başbakan ve AK Parti genel başkanı sıfatlarıyla aday olacak. Her genel seçim, bir başbakanlık seçimidir. Başbakan genel seçime gittiği zaman istifa ediyor mu? Bugüne kadar bunun bir örneği var mı? Dünyada bunun bir örneği var mı? Hayır, o da yok. Ben seçime gidiyorum. Ben İsmet Paşayım, 1946'da Celal Bayar ile aynı şartlarda yarışayım diye ben başbakanlıktan istifa ediyorum. Böyle bir şey var mı Türkiye'de?''

Kılıçdaroğlu'nun İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanı adaylığını anımsatan Çelik, ''(Ben milletvekiliyim, dokunulmazlığım var. Kadir Topbaş ile eşit şartlarda mücadele etmem için benim de dokunulmazlığımın olmaması lazım, ben de milletvekilliğimden istifa edeyim) dedi mi? İstifa etti mi, etmedi'' diye konuştu.

''Türkiye'de bunun bir örneği yoktur''

Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Sayın Binali Yıldırım Ulaştırma Bakanı idi. İzmir'den aday gösterildi. Ben o zaman da Sayın Yıldırım'ın, Sayın Şahin'in, Sayın Ergin'in aslında istifa etmemeleri gerektiğini söyledim. YSK da 'istifa etmeleri gerekmez' dedi. Ama o gün, genel bir kabine revizyonu yapılıyordu. O çerçevede onlar da oraya aday oldular ve değiştirildiler. Ona da gerek yoktu.

Bırakalım bunları. Kendi kendimizi kandırmayalım. Bugüne kadar dünyada da Türkiye'de de bunun bir örneği yoktur. Sayın Başbakanın, başbakanlıktan istifa etmesi gerektiğine dair ne bir Anayasa hükmü var ne bir yasa hükmü var ne de bir YSK kararı var. YSK aldığı kararda, hangi meslek mensuplarının, hangi görevleri yapan insanların aday olmaları halinde görevlerinden istifa edeceklerine dair bir liste yayınladı. Orada milletvekilleri, bakanlar, başbakan var mı? Yok. Peki derdiniz ne o zaman? Sayın Başbakan ile genel seçime gittiğiniz zaman 'O başbakandır, biz dezavantajlı oluyoruz. O da istifa etsin, eşit şartlarda girelim' dediniz mi?''

Çelik, ''Seçim yasakları çerçevesinde ne yapılması gerekiyorsa ne yapılmaması gerekiyorsa Sayın Başbakan elbette onlara uyacaktır. Bugüne kadar da uydu. Ama onun ötesinde siz, yasaların, Anayasa'nın ve bugüne kadar Türkiye'deki uygulamaların, teamüllerin emretmediği bir şeyi başbakandan isteme hakkına sahip değilsiniz. Sayın Başbakan da istifa etmeyecek. Boşuna kendinizi yormayın'' dedi.

En büyük siyasi makam

AK Parti'nin her zaman olduğu gibi disiplinli, son derece organize ve kararlı şekilde bu seçime hazırlandığını belirten Çelik, "Dün çok güzel, çok düzenli bir başlangıç yapıldı. Salondaki basın mensupları salonun tertibi, disiplini, bütün olup bitenlerden etkilendiklerini söylediler. Onlara da söyledim, hiçbir başarı tesadüfi değil. AK Parti çok iyi organize olan bir kadroya sahiptir, kurumsallaşmış bir partidir ve bugüne kadar bütün seçimlerde bu performansı ortaya koymuştur. İnşallah bu seçimde de aynı şey devam edecek" diye konuştu.

CHP Gelen Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun partisinin grup toplantısındaki açıklamalarına da değinen Çelik, şunları söyledi:

"Kılıçdaroğlu dün yine malum tavrıyla malum üslubuyla bazı açıklamalarda bulundu. Kendince 10 maddede kimin cumhurbaşkanı adayı olamayacağını açıkladı. Mesela diyor ki hırsızdan cumhurbaşkanı adayı olmaz, yalancıdan cumhurbaşkanı adayı olmaz, şaibeliden cumhurbaşkanı adayı olmaz ve bu devam ediyor. Tabii ki yola çıktıklarında siyasetçiden cumhurbaşkanı adayı olmaz diye başladılar. Çünkü siyasetçi olmamalı. Siyaset o kadar kötü bir şey ki bu arkadaşların gözünde. Kendi yaptığı işi bu kadar bu kadar küçük gören, bu kadar tahkir eden bu kadar tezyif eden bir anlayışı ben anlamakta güçlük çekiyorum.

Ben açıkçası Kılıçdaroğlu'nun önceki hafta yaptığı, dün sürdürdüğü bu beyanlarını bütün CHP'lilere bir haksızlık ve hakaret olarak değerlendiriyorum. O zaman insana sorarlar, yalancıdan cumhurbaşkanı adayı olmaz, demek ki siz yalancı olmayan birini bulamadınız partiniz içinde. Hırsızdan olmaz diyorsunuz Cumhuriyet Halk Partisinde bulamadınız mı böyle birilerini, şaibesi olmayan birilerini bulamadınız mı?

Türkiye'de en büyük siyasi makam cumhurbaşkanlığı makamıdır. Siyaset toplumu ve devleti idare etme sanatıysa siyaset halkın mutluluğu ve refahını en üst düzeye çıkarmak için yapılması gereken her şeyse bunun ilmiyse siz siyaseti nasıl bu kadar tahkir ve tezyif edebilirsiniz. Parti politikalarının oraya taşınmaması gerektiğini söyleyebilirsiniz. Buna hepimiz şapka çıkarırız. Ancak 'Siyasetçi olmasın, siyaset buraya yaklaşmasın' dediğimiz zaman bizatihi kendinizi ve siyaset kurumunu küçümsediğinizi, siyasetçileri ve siyaset kurumunu tezyif ettiğinizi bilmeniz gerekiyor. Bunu yadırgadığımı ifade etmek istiyorum. En önce CHP'li milletvekillerinin buna tepki göstermesi gerekiyor."

Ortak deklarasyon

Ekmeleddin İhsanoğlu'nun cumhurbaşkanı adaylığına ilişkin ortak deklarasyona da değinen Hüseyin Çelik, "Beş siyasi parti genel başkanı yan yana gelmiş ve çatı adaya destek olmak üzere bir bildiri yayınlayıp altına imza koymuşlar buna da büyük uzlaşma demişler. Önce kendiniz büyük olmalısınız ki bir büyük uzlaşma yapasınız" ifadesini kullandı.

"Deklarasyona imza koyan genel başkanları yan yana sıraladığımız zaman şöyle bir değerlendirme yapılabilir" diyen Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"3+1+0+0+0 eşittir kaç? Dört. Hepsi o kadar. Hemen hemen hiçbir şey. Türkiye'de 70 küsur parti var biliyorsunuz. Bunları getirip yan yana koyun bir bildiri yayınlayın. 60 parti üzerinde uzlaştı da diyebilirsiniz. Ben size daha ilginç bir örnek vereyim. Buna da Kılıçdaroğlu grup toplantısında büyük uzlaşma ortaya koyduk diyor. Türkiye'de bir uzlaşma kültürü olması gerektiğini söylüyor, bunu uzun boylu anlatıyor. Demokraside uzlaşma kültürün esas olduğunu ve MHP ile yaptıkları uzlaşmadan söz ediyor.

Hatırlayın Ahmet Necdet Sezer seçildiği zaman, ben de TBMM'de 21. dönem milletvekiliydim. Meclis'te grubu bulunan 5 siyasi parti yan yana dizildi ve uzlaştılar. DSP merhum Ecevit, MHP Devlet Bahçeli, sonra ANAP Mesut Yılmaz, DYP Tansu Çiller ve Fazilet Partisi Recai Kutan. Beşi bir araya geldi, Anayasa Mahkemesinin o dönemki başkanı Ahmet Necdet Sezer'i cumhurbaşkanlığına aday gösterdiler ve destekleyeceklerini söylediler.

Nitekim Ahmet Necdet Sezer birkaç tur sonucunda seçildi. Peki bu uzlaşmadan Türkiye için büyük bir talih mi çıktı? Büyük bir baht mı çıktı? Türkiye'nin yurt dışında ve yurt içinde itibarı mı büyüdü. Ahmet Necdet Sezer'in cumhurbaşkanlığı Türkiye'ye en az Moğol istilası kadar zarar vermiştir. O dönemi hatırlamaya çalışın. Vesayetçi dönemlerin 1960'ta Cemal Gürsel ile başlayan, Cevdet Sunay, Fahri Korutürk ile devam eden, Kenan Evren ile şekillenen bu halkanın bir sivil parçasıydı. Sözüm ona sivil parçasıydı. Militarist bir anlayışa sahip olmak üniformayla ilgili bir mesele değil, kafanın içiyle ilgili bir meseledir. Cumhurbaşkanlığı makamı milli irade ve siyasete ayar çekilen bir makam olarak işlem görüyordu, Ahmet Necdet Sezer de bunun en önemli temsilcilerinden biri olarak görev yaptı. Üstelik bu 5 siyasi parti TBMM'de grubu bulunan siyasi partilerdi öyle tabela partiler de değildi." 

KAYNAK:
AA
ETİKETLER:
ÖNCEKİ HABER

SONRAKİ HABER