ÖNE ÇIKANLAR :
GÜNDEMTÜMÜ
  • GÜNCELLEME: 22 Ekim 2013 Salı 16:02

Kemal Kılıçdaroğlu'nun son grup konuşması

Kemal Kılıçdaroğlunun son grup konuşması

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu grup konuşmasında milletvekillerine seslendi.


Kemal Kılıçdaroğlu Reyhanlı'da ölen vatandaşımızın sorumlusu AKP hükümetidir. Salih Müslim'in oğlunu öldüren mermi Türkiye'den gittiğini söyledi.

İster Amerika, ister Avrupa Birliği, ister Rusya hepsi biliyor ki bu hükümet güven vermiyor. Bugün yolsuzlukla CHP'yi suçlamış diktatörümüz. Yolsuzluk konusunda Recep Tayyip Erdoğan'ın eline su dökemez. Demiyor muydu yırtık ayakkabıyla siyasete girdim. Şimdi en zengin başbakanı. Nerden geldi bu para nereden yürüttün? Doğru sen yürütme organını başısın.

Her yurttaşımızın uyanık olmasını istiyorum. Kimse düşüncesini açıklayamıyor. Yazarlara baskı, herkese baskı. Kimse konuşmasın. Böyle bir tablo yaşanmadı. Diyorlar ki sıkıyönetimde sansür vardı. En azından boş bıraklıyordu. Otoriter yapıyı besleyen yapılar var. Demokrasiyi ayakta tutan belli başlı organlar var. Bunlardan biri yargı. Ama yargı bitti. Bi davan mı var? Git AKP ilçe başkanına işinizi çözsün.

Adalet milletin vicdanıdır. Sen milletin vicdanını yaralayan bir karar verdiğin zaman milleti yaralarsın. Siz adaleti aldınız çöp sepetine attınız.


BAKIN KADROLAŞMAYI HANGİ PARTİ YAPMIŞ...


VİDEOYU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ...


YARGIDA KADROLAŞMA BAKIN NASIL BAŞLADI

Yargıda şimdilerde büyük krizlerin çıkmasına neden olan kadrolaşmalar ve yapılaşmalar, 90′lı yılların başına dayanıyor.

Erzurum’da başlayan ve Ankara’da patlak veren yargı krizi, gözleri bir kez daha yargıdaki yapılaşmaya yani kadrolaşmaya çevirdi. Siyasal iktidarın ve hukukçuların büyük reform ihtiyacında hemfikir olduğu yargı kurumlarındaki kadrolaşma ve yapılaşma, 1990′lı yılların başına dayanıyor.

Özellikle 1994-95 yılları arasında 50′nci hükümet döneminde yapılan kadrolaşma hafızalardaki yerini koruyor. Tansu Çiller liderliğindeki DYP-SHP Koalisyon Hükümeti’nin Adalet Bakanı Mehmet Moğultay’ın yaptığı kadrolaşma yıllarca tartışıldı. Hatta 1998 Yılında bu konu hakkında, Meclis’te büyük tartışmalar yaşanmıştı. Meclis Genel Kurul’unda 6 Ekim 1998 Salı günü 20. Dönem 4. Yasama Yılı 2. Birleşim’inde bu konu hakkında bir soru önergesi veren milletvekilleri, 94-95 yıllarında yapılan kadrolaşmanın incelenmesini istemişlerdi.

MOĞULTAY İTİRAF ETMİŞTİ

Mehmet Moğultay tarafından yapılan kadrolaşmanın kendisi tarafından da itiraf edildiğinin kanıtını gösteren vekiller bu konuda bir araştırma yapılmasını istemişti. Vekiller, önergeyi verirken, Mehmet Moğultay hakkında 1994′te de bir önerge verildiğini ancak neden işleme konmadığını hatırlatıyordı.

Vekiller Moğultay’ın CHP İstanbul İl Kongresi sırasında yaptığı "ben, Tuncelilileri, Karslıları, Siirtlileri almayacaktım da MHP’lileri mi, RP’lileri mi alacaktım" itirafını da yeniden gündeme getirerek işin vahametini ortaya koymaya çalışmışlardı.

İŞTE O ÖNERGENİN GEREKÇESİ

20.Dönem milletvekillierinin verdiği soru önergesinin gerekçesi şöyleydi:

"Eski Adalet Bakanlarından Mehmet Moğultay, görevde bulunduğu süre içinde yoğun bir kadrolaşma hareketi gerçekleştirmiştir. Bakan Moğultay’ın kadrolaşmada gözettiği en önemli unsur, bölgecilik ve mezhepçilik olmuştur. Eski Adalet Bakanı Mehmet Moğultay, bölgeciliğe ve mezhepçiliğe dayanan kadrolaşmayı inkâr etmemiş, aksine, bunu, bütün içtenliğiyle savunmuştur. Mehmet Moğultay’ın "ben, Tuncelilileri, Karslıları, Siirtlileri almayacaktım da MHP’lileri mi, RP’lileri mi alacaktım" sözlü savunması, Adalet Bakanlığındaki kadrolaşma hareketinin ve bugün, adalet mekanizmasının içinde sürüklendiği durumun vahametini bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir.
Eski Adalet Bakanı Mehmet Moğultay’ın mezhepçilik ve bölgeciliğe dayanan bu kadrolaşma hareketi, Türk Ceza Kanununun 312/2 nci maddesini alenen ihlaldir.

Eski Adalet Bakanı Mehmet Moğultay’ın günah dosyası yalnız bununla da sınırlı değildir. Mehmet Moğultay, İSKİ skandalına bulaşmış bir isimdir. Mehmet Moğultay’ın "Veznedar Ali" isimli mutemedi kanalıyla Çalışma Bakanlığı müteahhitlerinden rüşvet topladığı iddiaları yaygındır. Ne yazık ki, bunlar, yalnızca iddia da değildir. Fatih Savcısı Selim Ulaş tarafından Mehmet Moğultay hakkında 58 sayfalık bir fezleke hazırlanmış, Moğultay’ın dokunulmazlığının kaldırılması için bu fezleke Adalet Bakanlığına gönderilmiştir; fakat, dönemin Adalet Bakanı Seyfi Oktay, her ne hikmetse, 58 sayfalık savcılığın fezlekesini tek sayfa halinde Meclise sevk etmiştir. Dönemin TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk ise, tek sayfalık bu fezlekeyi "böyle ciddiyetsizlik olmaz" diyerek, şekil noksanlığı nedeniyle iade etmiştir.

Bu nedenle, Eyüp Aşık ve arkadaşları tarafından Mehmet Moğultay hakkında gensoru önergesi bile verilmiştir; ancak, 20.9.1994 tarihinde bu önerge reddedilmiştir.

Ayrıca, TBMM tarafından oluşturulan İSKİ İnceleme Komisyonu raporunda da, konuyla ilgili olarak Bakan Moğultay’ın ismi gündeme gelmiştir.

Daha sonra gerçekleştirilen kabine değişikliğiyle, İSKİ pisliğine bulaşmış Mehmet Moğultay, Adalet Bakanlığı koltuğuna oturmuştur. Mehmet Moğultay, Adalet Bakanlığı koltuğuna oturur oturmaz, İstanbul Adliyesinde İSKİ soruşturmasıyla bağlantılı atama ve tayinlerde bulunmuştur. Moğultay, bu çerçevede, nüfuzunu kullanarak, soruşturmayla, Fatih Cumhuriyet Savcısı Cüneyt Kurt’un görevlendirilmesini temin etmiştir. Bu görevlendirme sonunda da, Adalet Bakanı Mehmet Moğultay hakkındaki iddialar örtbas edilmiştir.

Adalet Bakanlığı yapmış olan Mehmet Moğultay da, en az bizim kadar adaletin gerçekleşmesini ister sanıyoruz. Türkiye’de, artık, yapanın, yaptığı yanına kâr kalmamalıdır. "Gecikmiş adalet, adalet değildir" dense de, önünde sonunda adaletin tesisi önemlidir ve caydırıcı bir etkiye sahiptir. Adalet önünde bütün vatandaşlar eşit olduklarına göre, adalet, adalet bakanları için de yerini bulmalıdır."

Önergeye imza atan vekillerden bazılarının isemkleri şöyle: Musa Okçu (Batman), Şinasi Yavuz (Erzurum), Cafer Güneş (Kırşehir), Hüseyin Kansu (İstanbul), Abdulkadir Öncel (Şanlıurfa), İsmail Özgün (Balıkesir), Feti Görür (Bolu), Hüseyin Arı (Konya), İsmail Kahraman (İstanbul), İ.Ertan Yülek (Adana), Saffet Benli (İçel), Mustafa Köylü (Isparta), Murtaza Özkanlı (Aksaray), Cemalettin Lafçı (Amasya), Ahmet Demircan (Samsun), Temel Karamollaoğlu (Sıvas), Hüseyin Yıldız (Mardin), Hasan Dikici (Kahramanmaraş), Necati Çelik (Kocaeli), Mehmet Salih Katırcıoğlu (Niğde), Aslan Polat (Erzurum), Ersönmez Yarbay (Ankara)

BALYOZCULARIN HÜKÜMET LİSTESİNDEKİ İSİM

Taraf gazetesinin ortaya çıkardığı Balyoz darbe planlarında Mehmet Moğultay da cuntanın hükümetinde yer alıyor. Cunta, Moğultay için Devlet Bakanlığı düşünmüştü. 

YARGI BÖYLE SİYASALLAŞTI

1993`te kurulan DYP-SHP hükümetinin SHP`li Adalet Bakanları Oktay ve Moğultay döneminde, 2 bin hakim ve savcı alınmıştı. Yazılıda ilk 100`e giren 57 hakim-savcı adayı `mülakatta` elenmişti. Haberi kaleme alan Yeni Şafak gazetesinden Bilal Çetin şunları yazmıştı:

"`Siyasallaşma` iddiaları, 1993`te Tansu Çiller`in başkanlığında kurulan DYP-SHP hükümetlerinin SHP`li Adalet Bakanları Seyfi Oktay ve Mehmet Moğultay döneminde ortaya çıktı. İki bakan döneminde, yine yazılı sınav ve mülakat yöntemiyle 2 bine yakın hakim ve savcı alındı. 1994 yılında hakimlik ve savcılık için yapılan yazılı sınavda dereceye girenlerin yarıdan fazlasının, Bakan`ın oluşturduğu heyetin yaptığı mülakatta elenmesi, `yargıda siyasallaşma` iddialarını gündeme getirdi; ancak ne yargı kurumları ne Barolar Birliği ne de diğer sol partiler olaya tepki göstermedi. En başarılıların yarısı elendi 1994`teki yazılı sınavda aldıkları yüksek puanlarla ilk 10`a giren 4, ilk 50`ye giren 27, ilk 100`e giren 57 hakim ve savcı adayı, mülakatta `başarısız` sayılarak elendi. Mülakatlarda hakim ve savcı adaylarına `namaz kılıp kılmadıkları`nın dahi sorulduğu da gazetelere yansımıştı. Moğultay: MHP`lileri mi alsaydım? SHP`li Adalet Bakanı Mehmet Moğultay ise, `yargıya yandaşlarını dolduruyorlar` eleştirilerine cevap verirken, `siyasallaşma itirafı`nda bulunuyordu: `Elbette kendi partililerimi alacağım. Sınavda MHP`lileri mi alacaktım?` Moğultay`ın bu sözleri büyük tartışmalara neden oldu ancak `rejim krizine` dönüştürülmedi." 

Anayasa mahkemesi başkanı Yargıtay'ın verdiği karara yorum yapıyor. Ben sana nasıl yargıç diyeceğim.

Deniz Feneri davasını gördünüz. Zekat kurban paralarını yiyenlerin sırtı sıvazlandı. Sonra çıkıp bize adaletten bahsediyor. Sen kim adalet kim?

Adalet bir arada yaşamamızın güvencesidir.  Onu yok ettiğin andan itibaren kavga başlar.  Herkes kendi adaletini kendi tesis eder. Önümüzdeki günlerde ciddi çatışmalar olursa sorumlusu bu hükümettir.

Adalet duygusu bir başka özelliği; haksızlığa karşı direnmektir.

Yargıç konuşamıyor. Böyle iş mi olur.  Peygamberimiz ne demiş  "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır."

Sen aydınsan neden konuşmuyorsun? Toplum bilir ki aydın önde giden kişidir. Haksızlığa uğrayanların aileleri eylem yapıyor. Sivil toplum örgütleri nerede?

Irak'ta 1 milyon müslüman öldürüldü. Gıkı çıkmadı. Kim bu Başbakan? Ağzından tek bir laf çıktı mı? Evet çıktı başarılar diledi.

Bizim siyasal sorumluluğumuz diğer partilerden fazladır. Biz adaleti, özgürlüğü, herkese iş ve aş istiyoruz. Görüşü ne olursa olsun kim haksızlığa uğramışsa mutlaka bir CHP milletvekilleri vardır.

Hangi davadan olursa olsun. İster KCK, ister İbda-C, biz her haksızlığa uğrayanların yanındayız.

Üniversitelerin ayağa kalkması lazım. 

Darbelerden bu ülke çok çekti.  En çok da CHP hangi partinin mal varlığına el konuldu. Kimin genel başkanı tutuklandı.

KAYNAK:
ÖNCEKİ HABER

SONRAKİ HABER