ÖNE ÇIKANLAR :
GÜNDEMTÜMÜ
  • GÜNCELLEME: 09 Ekim 2014 Perşembe 15:45

Kamu düzeninin olmadığı yerde çözüm süreci olmaz

Kamu düzeninin olmadığı yerde çözüm süreci olmaz

Başbakan Davutoğlu, "Kamu düzenini temin etmek bir görevdir. Kamu düzeninin olmadığı yerde çözüm süreci olmaz" dedi.


Başbakan Ahmet Davutoğlu, Adalet Bakanlığındaki Bilgilendirme Toplantısı sonrasında Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile gazetecilere açıklama yaptı. 

Göreve gelmesinin ardından bakanlıkları tek tek ziyaret ederek ilgili konuları bakan ve üst düzey görevlilerle değerlendirerek, brifing aldığını hatırlatan Davutoğlu, bu çerçevede Adalet Bakanlığını ziyaret ettiğini söyledi. 

Çok verimli ve detaylı bir bilgilendirme gerçekleştiğini dile getiren Davutoğlu, 5 konunun önemli olduğunu bildirdi. 

Önemli konulardan birincisinin toplumdaki yargı bilinci ve yargıya duyulan güven olduğunu söyleyen Davutoğlu, "(Adalet Mülkün Temelidir) şiarı kadim kültürümüzden bugüne kadar bütün devlet geleneklerimize de ve kadim geleneklere de hakim olmuş bir prensiptir. Buradaki mülk sadece mülkiyet anlamında değil devletin, devlet anlamında, siyaset anlamında toplumsal düzen anlamında bir vurgudur. Adaletin hedef edinilmediği ya da adaletin ikame edilmediği düzenlerin sürdürülebilir olması mümkün değil" dedi. 

"Hukuk ve adalet bilincini yaygınlaştırmaya kararlıyız"

Adalet Bakanlığımız devletin kurucu bakanlıkları arasında olduğunu ve başbakan yardımcılığından sonra hemen Adalet Bakanlığının gelmesinin bir tesadüf olmadığını söyleyen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu anlamda tarihimizde adalet terazisi Tursun Beg'den günümüze kadar gelen kadim kültürümüzde birikmiş bir güçlü hukuk bilinci, adalet bilinci var. Bunun evrensel adalet bilinciyle birleştirilmesi lazım ve her bir vatandaşımızın hukuk ve adalet bilinci konusunda güçlü bir alt yapıya sahip olması lazım. İçeride hukuk ve adalet derslerinin yaygınlaştırılması konusunu da prensip olarak konuştuk. İnsan hakları kavramının ve devletin ve bütün kamu düzeninin insan için varolduğu, vatandaşların hukukunu korumak üzere var olduğu bilincinin de yerleşmesi ve kökleşmesi lazım. O bakımdan anayasa dilinden en detay mevzuata kadar bütün adalet metinlerinin insan odaklı olması bizim temel ilkemizdir. Bu hukuk ve adalet bilincini yaygınlaştırmaya kararlıyız."

"Hakim ve savcılarımızın niteliğinin güçlendirilmesi büyük önem taşıyor"

Davutoğlu, ikinci konu olarak hukuk ve adalet bilincini yaşanacak kılan hakimler ve savcılar ile adalet makamlarının temsilcileri olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"Hakim ve savcılar tarih boyu kamu adına ve hukuk adına hüküm vermeleri bakımından her toplumun en seçkin bireyleridir. Hakim ve savcıların bu anlamda hem bu topluma sirayet etmiş olan hukuk bilincini güçlü tutmak, hem de yargıya olan güveni sağlam tutmak açısından özel bir konumları var. Biraz önce detaylı olarak ki masanın etrafındaki bütün arkadaşlarımız hemen hemen hakim kökenli arkadaşlardı, hakimlerine güven duyması bir milletin aslında hayatın güvence altında olması, hukukun ve bütün varlığının güvence altında olması demektir, varoluşunun güvence altında olması demektir. Onun için hakim ve savcılarımızın niteliğinin güçlendirilmesi büyük önem taşıyor. Hem bu kadim gelenekten gelen, hem de evrensel insan haklarına dayalı evrensel hukuk bağlamında hakim ve savcılarımızın en güçlü donanıma sahip olmaları için ne gerekiyorsa yapacağız."

Yurt dışı tecrübe, uluslararası alanda yapılacak faaliyetler ve Adalet Akademisi konularında da detaylı bilgi aldığını söyleyen Davutoğlu, "Hakim ve savcılarımızın sadece taşrada ve belli merkezlerde görev yaparak görevlerini sürdürme gibi eski gelenekten gelen, eski anlayıştan gelen bir yaklaşım yerine belli aralıklarla kendini yenileyebilecekleri, hatta daha önce bir hakim grubuyla da toplantımızda da gündeme gelebilecek şekilde yurt dışı tecrübeleri ve eğitim imkanlarını da genişletecek tarzda niteliklerinin, donanımlarının artırılması temel ilkemizdir. Hakim ve savcılarımızın tek tek vicdanlarıyla karar vermesi esastır. Dış etkilere bu anlamda kapalı olması için kendisine olan özgüveninin yüksek tutulması ve donanımının güçlendirilmesi temel prensibimizdir" diye konuştu.            

Davutoğlu, üçüncü mesele olarak mekansal düzenlemelerin geldiğini ve kendi iktidarlarına kadar adliye saraylarının neredeyse insanların girmekten korkacağı mekansal düzenlemeleri itibarıyla da içeriye girenleri boğan mekanlar olduğunu hatırlattı.  Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Sevimli olmayan mimari düzenlemeler vardı. Şimdi büyük bir mekansal genişleme yaşadık. 569 bin metrekareydi 2002'de biz iktidara geldiğimizde, şimdi neredeyse 6 milyon metrekare projeler de bittiğinde, şu anda 2 milyon 700 bin metrekare ama bittiğinde eldeki projeler de kısa bir süre içinde 2016'da en geç, 6 milyon metrekareye yayılan bir alanda hizmet verecek hakim ve savcılarımız... Bu mekansal genişleme başlı başına bizim adalete duyduğumuz saygının, hakim ve savcılarımıza duyduğumuz saygının bir yansımasıdır" diye konuştu.

Toplantıda video konferans üzerinden yargılama sistemini gördüğünü ve büyük memnuniyet duyduğunu dile getiren Davutoğlu, "Çünkü bu video konferans sistemi bulundukları yerlerden ifade almak, bulundukları yerden duruşmaya katılmak için önemli bir mekan ötesi bir imkan da sağlıyor. Bunlar gerçekten büyük devrim niteliğinde reformlardır, bunlar sürdürülecek ve daha da iyi şartlarda adliye saraylarının faaliyet göstermesi için gereken her türlü katkı sağlanacak" dedi.

Davutoğlu, dördüncü mesele olarak yapısal reformlar olduğunu belirterek, "Yapısal reformlar aslında bir kısmı anayasayla ilgilidir ama bunun yanında bakanlık içindeki yapılanma ve yargının diğer birimleri, üst yargı mahiyetindeki anayasal kurumlarla Adalet Bakanlığı arasındaki ilişkiler de dahil olmak üzere birçok aslında yargı sisteminin sağlam bir zemine oturması gerekiyor. Yargı reformu bu anlamda sürdürülebilir ve yenilenmesi gereken bir reform alanıdır, ihtiyaçlara göre... Bu yapısal reformlarla ilgili olarak da yeni bazı katkıların yapılmış olmasından memnuniyet duydum" ifadesini kullandı.

Beşinci konu olarak yargı süreçleri ile ilgili çok önemli gelişmeler olduğunu dile getiren Davutoğlu, "Mesela ben Dışişleri Bakanlığı görevini yürütürken AİHM ile ilgili davaların, dış ilişkilerle ilgili davaların dışındaki konuların Adalet Bakanlığına devri üzerinde durmuştuk. AİHM’de 16 bin civarındaki dosyanın 10 bin 500’e düşerek Türkiye’nin en çok dosya sahibi 2. ülke konumundan 4. ülke konumuna gerilemesi bizim için önemli aşamalardır. İnşallah bu konuda tam bir küme düşeriz de bu ligde yer almayız, dosyalarımız azalır. Bu reformların ve ayrıca denetimli serbestlik de dahil olmak üzere getirdiğimiz yeni yöntemler adalet sisteminde ciddi bir rahatlamaya, ferahlamaya yol açtı" diye konuştu.

Arabuluculuk sisteminin devreye girmesi ve birçok diğer mekanizmaların yargı sistemi üzerindeki yükleri azaltan ve rahatlatan husus olduğunu vurgulayan Davutoğlu, şunları söyledi:

"Yargı süreci içindeki suç işlenmeden önceki aşama, yani bir anlamda koruyucu aşama, sonra suç işlendikten sonraki yargı süreçleri, tutuklu ve hükümlü sayılarındaki azalma, oransal azalma, bunlar hep önemli unsurlardır. Ceza verildikten sonra da ceza infaz mekanlarının hem insani niteliklere sahip olması, yani insanların yerde yatmaması, büyük koğuşlarda kalmaması ki burada da büyük reformlar yapıldı ama aynı zamanda bu dönemin bir rehabilitasyon ve eğitim dönemi olarak geçirilip ceza sonrasında topluma döndüğü zaman mahkumun elinde bir beceri ile dönmesi, iş yurtları bu konuda gerçekten büyük bir proje, onu görmekten çok memnun oldum. Nihayet cezaevlerimiz insanlarımızın özgürlüklerini kısıtlayan mekanlar olmaktan çıkıp, yeni bir hayat kazandıran mekanlar haline dönüşmesi lazım."

"Önemli olan yargıya güvenin tescil edilmesidir"

Bütün bu gelişmelere bakıldığında büyük bir değişim ve reform sürecinden hala geçilmekte olduğunun görüldüğünü dile getiren Davutoğlu, "İçeride de bütün Bakanlık yetkilileriyle bunu paylaştım, önemli olan yargıya olan güvenin tescil edilmesidir. Yani büyük, çok iyi mekanlarda çalışıyor olabilirsiniz, dünya standartlarında mevzuat reformları yapmış olabilirsiniz, eğer toplumun yargıya olan güveni sarsılmışsa aslında çok büyük toplumsal risk alanı oluşmuş demektir. Yargıya güven herhangi bir makama güven anlamına gelmez, yargıya güven yüzde 100 olması gereken bir husustur" diye konuştu.

"Hepimizin üzerinde düşünmesi gereken bir husus"

İnsanların diğer kurumlarla ya da insanlarla herhangi bir problemi olduğunda başvuracağı, sığınacağı yerin yargı olduğunu dile getiren Davutoğlu, "Son yıllarda yargıda gerek hakim savcı sayısında, insan kaynağı sayısında gerek mekansal düzenlemelerde olağanüstü bir genişleme ve büyüme varken maalesef birçok kamuoyu anketinde yargımıza olan güvenin ciddi bir yıpranma geçirmiş olması hepimizin üzerinde düşünmesi gereken bir husustur" şeklinde konuştu.

Davutoğlu, yargı bağımsızlığının esas olduğuna dikkati çekerek, bu ülkenin vatandaşları, yöneticileri olarak yargıya güvenin yeniden inşa edilmesi konusunu, hep birlikte objektif şekilde ele almaları gerektiğini belirtti.

"Yargıya, toplumsal güvenin egemen olmasını temin ediniz"

Özellikle HSYK etrafındaki tartışmaların da bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Şunu bir kere daha ifade etmek isterim, değişik vesilelerle ifade ettim. HSYK ve yargı bir güç mücadelesinin alanı değildir, bir vicdan alanıdır. Güç alanı haline getirildiği zaman ve 'Ben burayı ele geçirirsem, şu ve diğer güçler üzerinde bir otorite kurarım, denetim kurarım' dediğinizde yargı vicdanını kaybetmeye başlar. Hakimlerimiz ve savcılarımız, tek tek en doğru kararı verme yetisine sahip oldukları için bu makamlara gelmişlerdir. Onların bu kararları tek başına vermeleri ve HSYK gibi bütün bu vicdanın kurumsal uygulama alanı olan bir konuda, toplumun bütün kesimlerini temsil eden, herkesi bünyesinde barındıran, topluma güven veren bir yapının ortaya çıkması önemlidir. O bakımdan bir kez daha buradan bütün yargı mensuplarına sesleniyorum: Yargıyı artık salt bir vicdan alanı haline dönüştürme konusundaki çabalara gayret, destek verin. Kim ve ne şekilde olursa olsun, yargı üzerinde şu veya bu grubun, şu veya bu yaklaşımın egemen olması değil, yargıya sadece vicdanın, sadece toplumsal güvenin egemen olmasını temin ediniz."

Davutoğlu, gelişmelerin ve seçimin de bu çerçevelerde, en doğru ve toplumsal güveni takip edecek şekilde gerçekleşmesini ümit ettiklerini anlattı.

"Destek vermeye devam edeceğiz"

Yargı konusunda, her zaman milli iradeyi temsil eden siyasi iktidar olarak da prensiplerinin açık olduğunu vurgulayan Davutoğlu, şunları söyledi:

"Topluma güven veren ve adaleti ikame eden, adaleti teminat altına alan, adaleti gerçekten mülkün temeli kılan bir siyasi anlayışı benimsedik. Bu çerçevede de adalet sistemimize ve adalet çalışanlarımıza her zaman büyük saygı duyduk. Bundan sonra da adalet sistemi içinde görev alan bütün hakimlerin, savcıların ve bütün çalışanların, bütün bakanlık mensuplarının en iyi şartlarda çalışması için destek vermeye devam edeceğiz."

Bir gazetecinin HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın açıklamalarını hatırlatarak, ''Bölgede sivil silahlı kişilerin olduğunu iddia etti ve şiddet olaylarının bunların tırmandırdığını söyledi. Yine şiddetin hükümetten yapılan açıklamalar nedeniyle kaynaklandığını ve dün akşam itibarıyla Abdullah Öcalan'la bir temas yani yazılı bir mesaj yoluyla iletişim haline geçildiğini iddia etti. Eğer Öcalan'la bir iletişim kurulduysa HDP'liler aracılığıyla mı kuruldu yoksa başka kesimler aracılığıyla mı kuruldu?'' şeklindeki sorusu üzerine, Davutoğlu, bu konudaki kanaatlerini dün kamuoyuyla paylaştığını  ve bunların net kanaatler olduğunu, herhangi bir şekilde pazarlığa, müzakereye açık kanaatler olmadığını söyledi.

Kamu düzenini temin etmenin bir görev olduğunu vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti:

''Ve kamu düzeni biraz önce adalet konusunda da zikrettiğim gibi herhangi bir müzakere konusu, 'şöyle olursa, şu şekilde tavır alırız' gibi tartışılacak bir konu değildir.  Her ne surette olursa olsun kamu düzeni tesis edilecektir. Ve herkes bu kamu düzenine ve milletin huzuruna saygı gösterecektir. Bugün yapılan açıklamalar, ne olursa olsun bizim için bundan sonra hiç taviz vermeden ele alacağımız iki husus vardır: Kamu düzeni ve hukuki sorumluluk.''

''Olayların nasıl çıktığını herkes biliyor''

 Olayların nasıl çıktığını herkesin bildiğini ifade eden Davutoğlu, onun için ek bir izahata gerek duymadığını söyledi.

Davutoğlu, ''HDP'den yapılan açıklamayla, nasıl o silahlı denilen şahıstan da sokağa çıkmış olduğunu da herkes çok açık bir şekilde gördü. En çok da bölgede huzuru bozulan, evleri yağmalanan, araçları yakılan Kürt vatandaşlarımız gördü'' dedi.

''Milletin huzurunu bozan yaklaşımlara tutumuz açık ve net''

Türkiye'nin herhangi bir etnik ya da mezhep ayrımına dayanmadan bütün vatandaşlarının hukukunu koruma esasıyla kurulmuş bir devlet olduğunu ifade eden Davutoğlu, demokratik bir hukuk devleti anlayışıyla da bütün vatandaşların hukukunu koruma konusunda kararlılığın kesin olduğunu belirtti.

Davutoğlu, ''Bu çerçevede bundan sonra da kamu düzeni dışına çıkan, hukuki olma niteliğini kaybeden ve milletin huzurunu, bayramda dahi milletin huzurunu bozmuş olan bu yaklaşımlar karşısında tutumuz açık ve net olacaktır'' ifadelerini kullandı.

''Çözüm sürecini bu vandalizme kurban vermeyiz''

Başbakan Davutoğlu, çözüm süreciyle ilgili olarak da şu değerlendirmelerde bulundu:

''Yine dün vurguladım, çözüm sürecini bu vandalizme kurban vermeyiz. Bizim çözüm sürecinden kastettiğimiz, anladığımız, Türkiye'nin demokratikleşmesi yoluyla, her bir vatandaşımızın aidiyet bilincinin güçlenmesi ve istismar edilen bazı konuların istismar alanı olmaktan çıkarılmasıdır. Eğer çözüm sürecinde sadakatten bahsediliyorsa, herkes üzerine düşeni yapmak zorundadır. Kamu düzeninin olmadığı yerde çözüm süreci de olmaz, hiçbir süreç de olmaz. Bunun her şeyden önce fark edilmesi lazım ve bu konudaki tutumumuzdaki kararlılığımızdan hiç kimsenin tereddüdü olmasın.

Kamu düzeni bu ülkede tesis edilecek ve herkes eğer gösteri yapacaksa gösteri yapma hakkı var. Onun da usulü belli, onun hukuki çerçevesi belli. Eğer yurt dışındaki bazı olaylarla ilgili kanaat beyan edecekse, bunun da yolları var. Ama Türkiye dışında olan ve Türkiye'nin herhangi bir  şekilde sorumlu tutulamayacağı bir konuda bunu içeride bir karışıklık sebebi olarak kullanmaya çalışmayı kabul etmek mümkün değil.''

Suriye'deki bütün kesimlere de aynı kardeşçe duygular içinde yaklaştıklarını ifade eden Davutoğlu, ''Suriye, Irak, bütün komşu ülkelerdeki akrabalık bağlarımız olan her kesime merhametimiz, şefkatimiz ve elimizden geldiği kadar da kudretimizle yardım etmeye hazırız. Bunu da yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Kobani'den 200 bin kardeşimizi almamız dahi bunun bir yansımasıdır. Bütün bunların görülmeyip, istismar konusu edilmesini her şeyden önce oradaki Kobani'den gelen Kürt kardeşlerimiz tepki gösterir ve her alanda bunu gören, gözleyen vatandaşlarımız gösterir'' şeklinde konuştu.

Başbakan Davutoğlu, ''Ümit ederiz, kimse bir daha  kamu düzenini bozacak tarzda eylemler içine girmez. Çözüm süreci de hepimizin sahiplenmesiyle iç barışı, kardeşliği, huzuru tahkim edecek halde güçlendirerek devam eder'' dedi.

KAYNAK:
AA
ÖNCEKİ HABER

SONRAKİ HABER