ÖNE ÇIKANLAR :
GÜNDEMTÜMÜ
  • GÜNCELLEME: 19 Haziran 2014 Perşembe 23:54

İşte paşalardan ilk açıklama

İşte paşalardan ilk açıklama

Anayasa Mahkemesinin Balyoz davasına ilişkin ihlal kararının ardından cezaevinden çıkan paşalar ilk açıklamalarını yaptı.


Anayasa Mahkemesi'nin "hak ihlali" kararı kapsamında Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararı doğrultusunda Balyoz Planı davası tutuklularının tahliye olan Paşalar cezaevi çıkışı birer açıklama yaptı.

BEDELİNİ MUTLAKA ÖDEYECEKLER

İşte ilk önce aileleriyle kucaklaşan paşaların ilk açıklamaları...

CEZAEVİNDEKİ SON VEKİLDE ÇIKTI

MHP Milletvekili emekli Korgeneral Engin Alan, Anayasa Mahkemesinin Balyoz Davası'na ilişkin ihlal kararının ardından Sincan Cezaevinden tahliye edildi. Tahliyesi öncesinde, MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu, Genel Başkan Yardımcısı Ruhsar Demirel, milletvekilleri Deniz Bölükbaşı, Ali İhsan Köktürk, Bülent Belen, Lütfü Türkkan, Sinan Oğan ve Mesut Dedeoğlu, Alan'ı ziyaret etti.

İşlemlerin tamamlanmasının ardından Engin Alan, tahliye edildi.

MHP Milletvekili emekli Korgeneral Alan,cezaevinin önünde yaptığı konuşmada, "Bugüne kadar olan hiçbir şey yok sayılamaz. Eğer yok sayar isek hayatlarını, sağlıklarını kaybeden arkadaşlarımıza ihanet olur" dedi.

"Biz içerdeyken hiçbir şekilde cevap verme imkanımız yokken, başta televizyon ekranlarında, gazete sayfalarında bir anamıza küfretmeyen utanmazlar dahil herkese sıfatı, mevki, makamı ne olursa olsun söyleyecek sözümüz vardır. Vakti zamanı gelince bu sözlerin neler olacağını siz de göreceksiniz" diyen Alan, özel yetkili mahkemelerin yaptıkları hukuksuzluk sonunda yerlerde sürünen Türk yargısının itibarını evvela yargı erkinin kullandığını, Türk milletine iade ettiğini söyleyerek, şunları ifade etti:

"Bugüne kadar olan hiçbir şey yok sayılamaz. Eğer yok sayar isek hayatlarını, sağlıklarını kaybeden arkadaşlarımıza ihanet olur. Bu alçaklığı yapan, planlayan, destekleyen ne kadar namussuz varsa bunlar bu ülkenin vicdanlı, onurlu, adil yargıçların önüne oturup hak ettikleri cezayı alana kadar bu mücadele sürecek. Hiç kimse bugüne kadar olanların yanına kar kalacağını düşünmesin."

Ölenlere Allah'tan rahmet, hastalara şifa dileyen Alan, "Bu zor ve çileli süreçte çok acı çeken ailelerimiz, fedakar avukatlarımız, Türk milletinin bize inanan bütün fertlerine ve partimin genel başkanına, sayın milletvekillerine, tüm bana destek veren MHP camiasına teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunuyorum" diye konuştu.

Anayasa Mahkemesinin Balyoz Davası'na ilişkin ihlal kararının ardından Sincan Cezaevinden serbest bırakılan Engin Alan, tahliye sonrası evinin önünde gazetecilere açıklamalarda bulundu.

"Meclise salı günü mü geleceksiniz" sorusunu Alan, "Artık bundan sonra Meclise ne zaman gelip gideceğim benim inisiyatifimde" diye yanıtladı.

Alan, "Bu gece evinizde uyuyacaksınız, neler hissediyorsunuz" sorusuna ise "Ben dağlarda yatmaya alıştım yatak aramıyorum" yanıtını verdi.

Engin Alan, "Anayasa Mahkemesi, bu ülkede rezil edilen yargıyı adına yetki kullandığı büyük Türk milletine itibar olarak iade etmiştir. Yüce mahkemenin başkanı ve sayın üyelerine bu nedenle teşekkürlerimi sunuyorum" dedi.

SİLİVRİ'DEN TAHLİYELER

"Balyoz" planı davası sanıklarından eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, emekli Albay Dursun Çiçek, eski MGK Genel Sekreteri emekli Orgeneral Sarıışık'ın da aralarında bulunduğu bazı sanıklar, cezaevinden çıktı.
"Balyoz" planı davası sanıkları, Anayasa Mahkemesinin "ihlal" kararı üzerine Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği karar doğrultusunda, Silivri Cezaevi'nden tahliye edilmeye başladı. Tahliye edilen sanıklar, cezaevi çıkışında aileleri ve yakınları tarafından, Türk bayrağı ve alkışlarla karşılandı.

Cezaevinden çıkan emekli Oramiral Özden Örnek, gazetecilere yaptığı açıklamada, çok mutlu olduğunu söyledi.
Örnek, "Hapiste 3,5 yılım geçti. Neden mutlu olmayayım. Kararın bozulmasının nedeni; bizim ilk günden beri söylediğimizin Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edilmesidir. Mutlu olmamam için neden yok" diye konuştu.
Tahliye edilen emekli Tuğgeneral Faruk Oktay Memioğlu da basın mensuplarına yaptığı açıklamada, yargılandıkları davanın, cumhuriyetin tarihinin en yanlış davalarından olduğunu savundu. Memioğlu, 90 yıllık cumhuriyetin damla damla biriktirdiği yargının saygınlık kavramının bu davayla bitirildiğini ileri sürdü.

ÖZGÜRLÜĞE 'MERHABA' DEMEYECEĞİM

Cezaevinden çıkan emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz ise özgürlüğe "merhaba" demediğini, Türkiye özgürleşinceye kadar da bunu söyleyemeyeceğini ifade etti.

Emekli Kurmay Albay Fikri Karadağ da bugünleri gördüğünü için Allah'a şükrettiğini belirterek, çok mutlu olduğunu söyledi.

Emekli Hava Tümgeneral Ahmet Bertan Nogaylaroğlu ise kendileri destekleyen Türk halkına teşekkür ederek, burada 3 yıl kalmalarının öneminin bulunmadığını, önemli olanın Türkiye'nin geleceğinin aydınlık olması olduğunu bildirdi.
Emekli Korgeneral Ayhan Taş ile emekli askerler Mustafa İlhan, Hasan Fehmi Canan, Mücahit Şişlioğlu, İhsan Balabanlı, Yurdaer Olcan, Mustafa Korkut Özaslan, Bülent Tunçay, Kadir Sağdıç da tahliye edildi.
Cezaevinden çıkan sanıklar, aileleriyle buradan ayrıldı.

DURSUN ÇİÇEK: MERHABA ÖZGÜRLÜK

Balyoz davasından tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi'nden tahliye olan Albay Dursun Çiçek'in ilk sözü merhaba özgürlük oldu.

Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nin tahliye kararının ardından Silivri Cezaevi'nden çıkan Balyoz Planı davası sanıklarından emekli Albay Dursun Çiçek, "Başbakan'ın ofisine dinleme cihazı koyacak kadar pervasız olan bu çete, 2009'da imzamı taklit ederek, sahte bir planla bize kumpas kurdu" dedi.
Çiçek, Anayasa Mahkemesi'nin "ihlal" kararı kapsamında, Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği karar sonrası Silivri Cezaevi'nden tahliye edildi.

Cezaevi çıkışı gazetecilere açıklama yapan Çiçek, sözlerine "Merhaba özgürlük" diyerek başladı.
Çiçek, masum olduklarını her yerde haykırdıklarını belirterek, başlangıçta seslerini duyanların az sayıda olduğunu söyledi.

Akıl ve vicdan sahibi medya ve kampanyalar sayesinde seslerini duyurduklarını aktaran Çiçek, "Her şeyden önce masumiyetimize güvenen, bizi tanıyan ailemizin ve yakınlarımızın, daha da önemlisi Atatürk Cumhuriyeti'nin en güzel avukatı İrem Çiçek'in sayesinde bugün sizlerin karşısındayım" diye konuştu.
Çiçek, şöyle devam etti:

"Başbakan'ın ofisine dinleme cihazı koyacak kadar pervasız olan bu çete, 2009'da imzamı taklit ederek, sahte bir planla bize kumpas kurdu. Bunu hep anlatmaya çalıştık. Sahte ihbarcılarla bu kumpasa destek verdiler. Bizi Erzincan'a götürdüler ama Erzincan'daki Dursun Çiçek başkası çıktı. Ankara'da takip ettikleri Dursun Çiçek başkası çıktı. Her şey apaçık ortaya çıkınca Anayasa Mahkemesi de Ankara'da hakimler olduğunu gösterdi. Bu süreçte bizlere destek veren bütün aydınlara, medya mensuplarına Çiçek ailesi adına, geleceğimiz olan gençler adına teşekkür ediyorum."
Tek amaçlarının, kendilerine yapılanları çocuklarının, torunlarının yaşamaması olduğunu vurgulayan Çiçek, "Bunun tek yolu da bize kumpas kuran bu canileri, alçakları gerçek Türk yargısının önüne çıkarıp, hesap vermelerini sağlamaktır" diye konuştu.

Çiçek, kendilerine sağlanmayan adil yargılanma hakkının onlara verilmesini istediklerini belirterek, "Hep beraber bu kumpası kuranları ortaya çıkardığımız zaman poliste, yargıda, medyada örgütlenen bu çeteyi ortaya çıkardığımızda çocuklarımız, torunlarımız çok daha adil bir yargı düzeni olan Türkiye'de rahat edeceklerdir" ifadelerini kullandı.

"BİZİ MİSAFİR OLARAK GÖRDÜLER"

Çiçek, "Siz içerideyken kızınız çok mücadele etti. Onunla ilgili bir şey söylemek ister misiniz?" sorusuna da şu cevabı verdi:

"Bu mücadeleyi zaman zaman gözlerim yaşararak, koğuşta izledim. Tabi, 5. Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü personeline, başta müdür bey olmak üzere çok teşekkür ediyorum. Bizi hükümlü ya da tutuklu olarak değil, hep misafir olarak gördüler. Sürekli 'komutanım' diye hitap ettiler. Biz askeriz. Her ortamda yaşarız, mücadele ederiz ama esas çileyi, sıkıntıyı dışarıda olan sevenlerimiz, eşim, kızım çekti. Onlara huzurunuzda bir daha teşekkür ediyorum. Yurt dışında olan oğlum, internet sitesi kurarak bu mücadeleye destek veren Deniz Çiçek'e de teşekkür ediyorum. Kızımı öpüyorum burada."

"BAŞIMIZA GELENLERDEN ÇETE SORUMLU"

Bir gazetecinin, "Başınıza gelenlerden dolayı sorumlu olarak bir çeteden bahsettiniz. Tek sorumlu olarak bu çeteyi mi görüyorsunuz?" sorusuna da Çiçek, şöyle yanıt verdi:
"Başımıza gelenlerin tek sorumlusu bu çete. Çünkü taklit imza atanlar, sahte plan yapanlar, bunları ihbar mektubuyla malum savcıya ulaştıranlar, paralel yapı denilen bu çetenin tetikçileridir. Bunlara ne kadar siyasi destek verilmiş, siyasetçiler bunların ne kadar arkasında, bunu bu çete itiraf edecek. Dolayısıyla hep beraber Türk milleti de görecek. Hedefte çete var, tetikçiler var. Bunları yargıya teslim ettiğimiz zaman, bunların arkasındaki azmettiricileri, siyasetçileri bunlar itiraf edecek. Hep beraber göreceğiz."

HIRACA: BU DAVA BİTMEZ

Tahliye olan Balyoz hükümlüsü Emekli Deniz Kıdemli Albay Meftun Hıraca, “Bize bu kumpası kuranların adil ve tarafsız mahkemelerde yargılanıp hapse girdiklerini görmedikçe bu dava bitmez.” dedi.

Anayasa Mahkemesi'nin Balyoz hükümlüleri hakkında verdiği ‘hak ihlali işlenmiştir’ kararının ardından, 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nin takliye ettiği Balyoz davası hükümlülerinden Kıdemli Albay Meftun Hıraca ve Tümgeneral Rıdvan Ulugüler açıklama yaptı.

“BİZE BU KUMPASI KURANLAR İÇERİ GİRMEDİKÇE BU İŞ SONA ERMEYECEKTİR”

Emekli Deniz Kıdemli Albay Meftun Hıraca, ailesine ve sevenlerine kavuştuğu için mutlu olduğunu belirterek, “Bu dava burada bitmiş değil. Bize bu davayı bu kumpası kuranların adil, tarafsız mahkemelerde yargılanıp hapse girdiklerini görmedikçe bu dava bitmez. Kindar değiliz, nefret etmiyoruz. Kinimizi içimize akıttık. Bu hiç bir şey değil. Bu daha başlangıç. Bu böyle biline. Bu kumpası kuranlar, bizim yerimize içeri girmedikçe bu iş sona ermeyecektir.” diye konuştu.

ANAYASA MAHKEMESİ’NİN VERDİĞİ KARARI DİĞER MAHKEMELERE ÖNEMLİ BİR MESAJDIR”

Tümgeneral Rıdvan Ulugüler ise Anayasa Mahkemesi’nin demokratik haklar ve insan hakları konusunda çok önemli kararlar aldığını vurguladı. Ulugüler, bu alınan kararların çok önemli olduğunu belirterek, iç hukuk yolları tükendikten sonra Anayasa Mahkemesi’nin 17 üyesinin oy birliği ile Balyoz Davası’nda ‘hak ihlali’ kararı almasının özel yetkili mahkeme ve Yargıtay’ın için önemli bir mesaj olduğunu belirtti. Uluguler, şöyle konuştu: "Devlet mahkemelerini kaldırıp da yerine özel güvenlik mahkemelerini kurulduğunda bu mahkemelerin ne kadar özel yetkilerle donatıldığını, nasıl özel yetkililer verildiğini son 5 yıl içerisinde özellikle siyasi davalar olan Ergenekon, Balyoz, Oda TV, Askeri Casusluk gibi davalarda hep birlikte gördük. Millet adına karar veren bu mahkemelerin, millet adına değil ideolojilere ve inançları adına karar verdiğini milletimiz de sizler de gördünüz. Hep birlikte şahit olduk. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karar, İnsan Hakları Hukuku konusunda, nasıl yanlış kararlar verildiğinin kanıtıdır. Özel yetkili mahkemelerin, yetkilerini aştığını, devlet üstünde devlet olduğunu en üst yetkili kişiler, söylemiş olmalarına rağmen, Balyoz davalarının görüşülmesi herhalde adalet hukuk açısından yanlış olduğunu bütün milletimiz takdir etmektedir."

ÇETİN DOĞAN: “DARBECİ DEĞİLİM”

"Balyoz" planı davası sanıklarından eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, Anayasa Mahkemesinin "ihlal" kararı üzerine Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği karar doğrultusunda, Silivri Cezaevi'nden tahliye edildi.

Silivri Cezaevi'nden çıkan Doğan, gazetecilere yaptığı açıklamaya, "Merhabalar, nerede kalmıştık" diye başladı.
"Bu dava ancak davayı kurgulayanlar içeri girdikten sonra bitecek" diyen Doğan, kin ve nefret nedeniyle böyle konuşmadığını, bir daha masum insanlara karşı tertip ve kumpas kurulmaması için bu şekilde konuştuğunu söyledi.
Doğan, "darbeci" olmadığını, Mustafa Kemal Atatürk'ün askeri olduğunu anlatarak, kendisinin önceden olduğu gibi "Atatürk devrimcisi" olarak yoluna devam edeceğini dile getirdi.

"MİLLİ GÜVENLİĞİMİZ ONULMAZ YARALAR ALDI"

Beş yaş gününü cezaevinde geçirdiğini bildiren Doğan, bu süreden sonra "Adalet yerini buldu" diyerek mutlu olduğunu söylemesinin zor olduğunu, cezaevinde kayıplar, şehitler verdiklerini ve bunların üzüntüsünün içlerine işlediğini ifade etti.

Doğan, kendi çektiği acılardan fazlasını eşinin, çocuklarının ve yakınlarının çektiğini, bu acılar için ızdırap duyduklarını belirterek, şöyle devam etti:

"Gelecekte bu tür ıstıraplar yaşanmasın. Biliyorsunuz bir süre önce Dışişleri Bakanlığında, benim tabirimce 'geyik' konuşmalar tespit edildi. Esas vatan hainlerini ben haykırdım, hiç kimse duymadı. Esas vatan hainleri, bu davayı gerçek sanısı uyandırmak için gerçek planları komşularımızın eline verdi. Milli güvenliğimizi tehdit altına aldılar. Dediler ki 'Planları değiştirdik'. Coğrafya, aynı coğrafya, biz planları irdelemiştik, enine boyuna tartışmıştık. O yüzden onulmaz yaralar aldı, milli güvenliğimiz."

"YOLUMUZ AÇIK OLACAK"

Doğan, bundan sonra Mustafa Kemal'in askeri olarak yollarına devam edeceklerini dile getirerek, "Kayıplarımız oldu. Ömrümün sonbaharında ömrümün neredeyse 5 yılını parmaklıklar arkasında ve bu dava ile ilgili soruşturmada geçirdim. Yapmayı düşündüğüm şeyler için zamanım az. Bundan hüzün duyuyorum ama yoluma nefesim yettiği kadar devam edeceğim. Kayıplarımız kadar bu davayla beraber kazancımız da oldu. Evvela sivil, asker Mustafa Kemal'in askerleri arasında derin dostluklar ve bağlantılar kuruldu. Bu bağlar devam edecek. Birbirimizi daha iyi tanıdık" diye konuştu.

Çetin Doğan, Ergenekon, Balyoz, casusluk, Poyrazköy gibi davaların halkın gerçekleri görmesini sağladığını ifade etti.
Dostlarına kavuştukları için mutluluk içinde olduklarını vurgulayan Doğan, şunları söyledi:
"Yolumuz açık olacak. Türkiye çok kritik bir dönemden geçiyor. Ayrıntılar üzerinde gölgelerle savaşmayalım. Neyle savaşacağımızı açık seçik bilelim ve o zaman birlik ve beraberlik içinde olalım. Türkiye'nin birlik, beraberlik ve bütünlüğü sağlandıkça, her türlü engelin aşılacağından kuşku duymuyorum. Burada yatanlara en büyük desteği veren sevgili Hıdır Oktay'ı anıyorum. Ona da teşekkür ediyorum."

ANAYASA MAHKEMESİNİN "İHLAL" KARARI

Doğan, gazetecilerin "Anayasa Mahkemesinin kararın nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna "(Elbette bu dava bizi ilgilendiriyor ama dava sonunda vereceği karar kendi kaderini belirleyecektir) demiştim. Evet, Türkiye'de hakimler, savcılar, bağımsız yargı var. Yüksek mahkemenin Türkiye'nin güveneceği bir mahkeme olduğu, bundan önce verdiği kararlarla tescil edildi. Kendilerine teşekkür ediyorum. Aslında Türk milletinin göz bebeği oldular. Bu yargı kurgusunu, paçavraları ortaya serdiler" yanıtını verdi.

Balyoz davası ile ilgili kısa bir açıklama yapacağını söyleyen Doğan, "Hala Balyoz'un bal gibi darbe planı olduğunu söyleyen var siyasilerden. Balyoz davasına ismini veren 11 sayfalık bir Balyoz Güvenlik Hareket Planı'dır. Sözde 12 Eylül darbe planına benzetilerek hazırlanmıştır ama 1. Ordu'nun planıdır ve bu darbe planı değildir. Darbe planı Genelkurmay'ın hazırladığı. Yanlış planı almışlar. Darbe planı, hükümete kim mukayet olacak, kim alacak, kimler nereye gelecek? Budur. Düşünün ki bir darbe planı 2002 senesinde yazıldığı söyleniyor, 2005'te ne yapılmış?" değerlendirmesinde bulundu.

Doğan, yeniden yargılama diye birşey olması için de öncelikle bunun temeli olan plana bakmak gerektiğini dile getirdi.
Gazetecilerin Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin soru yönelttiği Çetin Doğan, "CHP ve MHP'nin adayı var. Hayırlı olsun. Kendisini tanımıyorum. Olumlu, olumsuz yazılar okuyorum. Acele karar vermemek lazım. Yazdığı kitapları okumam, kendisini dinlemem lazım. Kuşku duyduğum, açıklığa kavuşmasını istediğim konuları sorarak öğrenmem lazım. Söylediği çok doğru bir söz var. 'Siyaset dine, din siyaset karışmasın'. Çok doğru ama din eğer dünya düzenini inşa eden bir hale gelir, yani şeriat düzeni yaymaya kalkarsa, devlet buna karışır. Devletin dine karışması, dinin sınırları içinde kalması içindir. Onun ötesinde iman ve itikatla ilgili şeyi kimse sorgulayamaz" diye konuştu.

"En büyük serzenişlerinin kime olduğu" sorulan Doğan, "Kendi çıktığımız ocakta problem yaratılmışsa, bir basiretsizlik görülmüşse, biz kendi içimizde kalarak, serzenişte bulunuruz, bulunmuşuzdur da. Maalesef işin daha en başında birlikte çalıştıklarımız bu konuda, benim bantlara aldırıp, seminer yaptırdığım, Genelkurmay'dan temsilciler getirdiğim, kendilerinin tahkikat yaptırdığı gibi hiçbir şey olmadı. Ortaya çıkan bir şeyi, 'biz bunun tahkikatını yaptık, burada öyle bir şey yok' diyemediler. Yeni mezun olmuş bir fukara binbaşıya vererek bilirkişiyi, onunla bizi parmaklıklar arkasına göndermelerine göz yumdular" ifadelerini kullandı.
 

KAYNAK:
Ajanslar
ÖNCEKİ HABER

SONRAKİ HABER