ÖNE ÇIKANLAR :
GÜNDEMTÜMÜ
  • GÜNCELLEME: 01 Temmuz 2014 Salı 15:33

İşte Ak Parti'nin cumhurbaşkanı adayı

İşte Ak Partinin cumhurbaşkanı adayı

Ak Parti'nin 12. Cumhurbaşkanı adayı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan oldu.


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 10 Ağustos'ta sadece 12. cumhurbaşkanının seçilmeyeceğini, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle aynı zamanda kara bir dönemin, "vesayetler döneminin de kapanmış olacağını" söyledi.

Erdoğan, "Siyasi iktidarın karşısında duracak halkın karşısında devleti temsil edecek bir cumhurbaşkanı seçmiyoruz, halkın seçtiği halk tarafından bir cumhurbaşkanı göreve gelecek fark bu. Şu anda çatı ne diyor, cumhurbaşkanın siyaset dışı olmasını savunuyor. Cumhurbaşkanın siyaset dışı olmasını savunmak bir defa siyaseti inkar etmektir. Cumhurbaşkanının siyaset dışından olmasını savunmak İsmet İnönü’nün, Cemal Gürsel’in yaptığı gibi vesayeti savunmaktır." ifadelerini kullandı.

AK Parti'nin cumhurbaşkanı adayı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan oldu. Erdoğan, ATO Congressium'da aday açıklama töreninde adaylığı açıklandıktan sonra bir konuşma yaptı.

Erdoğan konuşmasında Atatürk'ten hemen sonraki dönemlerde cumhurbaşkanlığı seçimlerinden örnekler verdi. 11 Kasım 1938'de yani Gazi Mustafa Kemal'in ölümden bir gün sonra askerlerin TBMM'yi kuşattığını söyleyen Erdoğan, "İsmet İnönü askerler tarafından kuşatılmış, tehdit altında bir Meclis tarafından cumhurbaşkanı seçildi. Çok manidardır burası. 1950'de DP'nin iktidara gelmesiyle Celal Bayar, cumhurbaşkanı seçildi. Ancak bu ilk sivil cumhurbaşkanını 1960'da derdest ettiler. İdama mahkum ettiler. Yaşı büyük olduğu için idam edemediler. 1961 yılında cumhurbaşkanlığı seçimlerinde son derece enteresan bir hadise yaşandı. Bilirsiniz Ali Fuat Başgil, dönemin partilerinin telkinleriyle Türkiye Cumhuriyeti'nin 4. cumhurbaşkanı olmak istedi. İstanbul ve Ankara'da büyük bir kalabalık tarafından karşılanır. Adaylığını açıklayacağı sırada Başbakanlığa çağırırlar. Ondan sonrası çok önemli. Başbakanlık'ta iki general Ali Fuat Başgil’e ‘cumhurbaşkanlığı adaylığından vazgeçmesini kendisine’ söyler. Eğer aday olursa Meclis'in açılmadan dağıtılacağını, seçimlerin iptal edileceğini askeri idarenin devam edeceğini söylerler. Hatta bir general, cumhurbaşkanlığı için aday olmaya hazırlanan Başgil'e şunları söyler: ‘Hoca; bil ki sen cumhurbaşkanı olursan, ne top atılır, ne tören yapılır. Senin cipin hazır. Koyacaklar seni bir cipe, yukarıda bir yere götürecekler, orada akıbetin meçhul. Belki Etlik’te mezarını bile hazırlamışlardır.’ O gün Başgil’in yanında olanlar kendisi için kazılan mezarın gösterildiğini de anlatıyorlar. Bu şekilde tehditle Ali Fuat Başgil’in aday olması önlenir. Yerine 27 Mayıs darbesini yapan Cemal Gürsel aday olur, seçilir ve asker üniformasıyla yemin eder. Tıpkı birilerinin seçildiği gibi ülkemizde, Mısır'da şurada burada vs."

TÜRKİYE'DE HER SEÇİM OLAY OLDU

Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı makamının, siyasi iktidar karşısında devlet iktidarını temsil eden bir konum olarak şekillendirildiğini iddia eden Erdoğan, "İsmet İnönü, ardından 1960 darbesini yapanlar, cumhurbaşkanlığı makamını halkın karşısına ceberrut devlet olarak koydular. İşte Halk Partisi bu. Ya bunlar kendi geçmişlerini bilmiyorlar, veyahut da akşam başka sabah başka devam ediyorlar. TBMM'de seçilmiş vekiller olacak, Başbakanlık'ta hükümet olacak ama cumhurbaşkanı onların üzerinde devletin temsil eden en büyük gücü elinde bulunduran konumda olacaktı. Türkiye’de hemen her cumhurbaşkanlığı seçimi olay oldu. Her seçim sırasında vesayet ve siyaset karşı karşıya geldi. Maalesef çok azında siyaset kazandı. Sivil siyasetin cumhurbaşkanı seçmesine, sivil siyasetçilerin cumhurbaşkanı olmasına hiçbir zaman hoşgörüyle bakılmadı. Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında ve sonrasında Özal'a yapılanları çok iyi hatırlıyoruz. 2007 seçimlerinde anayasanın dahi hiçe sayılarak 367 diye bir garabet uydurularak Meclis iradesinin nasıl ipotek alındığını bizzat şahit olduk. Biz bunun karşısında dimdik durmasaydık, milletimiz de yüzde 47 oy oranıyla muazzam destek vermemiş olsaydı o zaman yine vesayet kazanacaktı." dedi.

VESAYETLER DÖNEMİ KAPANMIŞ OLACAK

10 Ağustos'ta sadece 12. cumhurbaşkanının seçilmeyeceğini, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle aynı zamanda kara bir dönem, vesayetler döneminin de kapanmış olacağını söyleyen Erdoğan, "Siyasi iktidarın karşısında duracak halkın karşısında devleti temsil edecek bir cumhurbaşkanı seçmiyoruz, halkın seçtiği halk tarafından bir cumhurbaşkanı göreve gelecek fark bu. Şu anda çatı ne diyor, cumhurbaşkanın siyaset dışı olmasını savunuyor. Cumhurbaşkanın siyaset dışı olmasını savunmak bir defa siyaseti inkar etmektir. Cumhurbaşkanının siyaset dışından olmasını savunmak işte İsmet İnönü’nün, Cemal Gürsel’in yaptığı gibi vesayeti savunmaktır." ifadelerini kullandı.

SİYASET DIŞI CUMHURBAŞKANI İLE ESKİ TÜRKİYE'NİN RUHUNU GERİ ÇAĞIRACAKLAR

Erdoğan, şöyle devam etti: "Şu anda eski Türkiye’nin parametreleriyle hareket eden, millet karşısında devleti temsil eden muhalefet partileri en başta kendilerini inkar ediyorlar. Siyasetin içindeymiş gibi görünüp siyasetin dışında duruyorlar. Siyaset dışı bir Cumhurbaşkanıyla eski Türkiye’nin ruhunu geri çağırabileceklerini düşünüyorlar. Cumhurbaşkanı tarafsız olsun derken, esasen Cumhurbaşkanı devletin tarafında milletin karşısında durmasını istiyorlar. Bu dönem artık kapandı. Millet meseleye el koydu. Meclisi seçen, hükümeti belirleyen millet 10 Ağustostan itibaren inşallah Cumhurbaşkanını da doğrudan seçecek kendi hür iradesiyle belirleyecek."

HALKIN SEÇTİĞİ CUMHURBAŞKANI VE BAŞBAKAN TÜRKİYE'Yİ UÇURACAKTIR

Erdoğan ardından Köşk'e çıkması halinde nasıl bir cumhurbaşkanı olacağına dair şu mesajları verdi: "İnsanını yaşatmayan devlet payidar olamaz. İnsanıyla arasına mesafeler koyan bir devlet, adil bir devlet olamaz. Türkiye’de 27 Mayıs 1960 müdahalesinin bir izi daha inşallah siliniyor. Cumhurbaşkanlığının milleti temsil eden bir makam haline dönüşmesiyle Türkiye vesayet zincirinin en önemli halkasından kurtuluyor. Eğer milletim takdir eder ve TC'nin 12. cumhurbaşkanlığına bu kardeşinizi getirirse şunu herkesin bilmesini istiyorum; devlet ile milleti kucaklaştıran milletinin çıkarlarını gözeten, milletin ve demokrasinin tarafını tutan bir cumhurbaşkanı seçilmiş olacaktır. Halkın seçtiği cumhurbaşkanı herkesin cumhurbaşkanıdır. Halkın seçtiği cumhurbaşkanı herkesin hakkını hukukunu gözetecek bir cumhurbaşkanıdır. Yetkilerini millete karşı değil, millet için kullanan cumhurbaşkanıdır. Cumhurbaşkanı, cumhuriyeti, cumhuru ve cumhurun birliğini temsil eder. Kimse kimseyi aldatmasın. Görevi budur. Devletin bütünlüğünü, milletin birliğini sağlamak cumhurbaşkanının en önemli vazifesidir. Halk tarafından seçilmesi, Cumhurbaşkanlığı'na çok daha güçlü demokratik meşruiyet sağlayacak, Cumhurbaşkanlığı asıl mecrasına gidecek. Erkler arasında daha sağlıklı bir denge kurulacak, daha sağlıklı denetleme imkanı hasıl olacak. Kamu kurumları da cumhurbaşkanının bu yeni konumuna uygun hareket edecek. Türkiye’nin geleceği için çok daha verimli çalışacaktır. Halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı ve halkın seçtiği bir başbakan her anlamda Türkiye’yi uçuracaktır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Cumhurbaşkanının dirayetli duruşu, özgürlüklerin ve demokrasinin önünü daha fazla açacağı gibi tehditler karşısında da daha kararlı bir duruşu beraberinde getirecektir. 10 Ağustos’ta eğer seçilirsek, herkes bilsin ki asla bir kesimin, bir partinin değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanı olacağız. Bize oy versin ya da vermesin, herkesin cumhurbaşkanı olacağımdan hiç kimsenin endişesi olmasın. 10 Ağustos'ta AK Partililerin, CHP, MHP, HDP'ye gönül verenlerin, Meclis içindeki ve dışındaki tüm siyasi görüşlerinin oylarına talip olduğumuzu onların da oylarına alacağıma inanıyorum. Bundan şüphem yok. Görevim sürecince tek ama tek gayem 77 milyona hizmet üretilmesini sağlamak olacaktır. Eğer seçilirsek, inşallah farklı bir cumhurbaşkanlığını inşallah ortaya koyacağız. Ekonomiyi büyütmek, demokrasiyi daha ileri standartlara kavuşturmak, AB’ye tam üye olmak, kardeşliği yüceltmek için çok daha fazla çalışacağız. Bugüne kadar Türkiye’ye, aziz milletimize, istiklalimize, istikbalimize yapılan her saldırıya karşı dik durduk, göğüs gerdik, asla taviz vermedik. Bu mücadelenin aynı şekilde, aynı kararlılıkla, hatta daha da güçlü süreceğinden kimsenin endişesi, şüphesi olmasın. Bizim için, cumhurbaşkanlığı makamına çıktığımız zaman orası bir dinlenme makamı asla olamaz,olmayacaktır. Çözüm sürecin bedeli ne olursa olsun sürdüreceğimizi defaatle ifa ettik. Cumhurbaşkanlığımızda da çözüm sürecinin sekteye uğramasına asla müsaade etmeyiz, edemeyiz. Türkiye'nin çözümden, barıştan ve kardeşlikten başka hiçbir seçeneği yoktur."

"PARALEL YAPIYLA MÜCADELEDEN ZERRE TAVİZ VERMEYECEĞİZ"

Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde paralel yapı ile mücadeleden taviz vermeyeceği vaadinde de bulundu: "Aynı şekilde paralel devlet yapılanmasıyla mücadele, Cumhurbaşkanlığı dönemimizde çok daha güçlü, çok daha koordineli süreceğini özellikle ifade etmek isterim. Milletin birliğinin yanında, ulusal güvenliğimiz tehdit eden tüm girişimlere karşı cumhurbaşkanının birincil derecede görevi vardır. Paralel devlet yapılanmasına asla müsamaha göstermeyeceğiz. Ülkemizin bağımsızlığını hedef alan bu maşa örgütle en üst düzeyde mücadele etmeye devam edecek, bu mücadeleden zerre kadar taviz vermeyeceğiz? Bu kirli yapıyı hızlıca tasfiye edeceğiz. Devletin bütünlüğü, birliği, milletin istikrarının ve milletin refahının teminatıdır bunu böyle bilmemiz lazım. Türkiye son 12 yılda hemen her alanda çok büyük mesafeler kat etti. Şu anda bütün hayallerini tek tek gerçeğe dönüştürüyor. 2023 hedeflerimizi inşallah çok daha mümkün çok daha yakın hale gelecek. Yargıya ilişkin sorunlar çok daha hızlı çok daha sağlıklı çözülecek. Türkiye’nin yeni bir Anayasaya kavuşması, en öncelikli gündem maddelerimiz arasında yerini koruyacak. Türkiye’nin dış politikası, barışçı, yapısı, diyalog yanlısı tavrı daha da güçlenecek. Soğuk devlet refleksiyle, bu şeklide hareket eden dengeleri gözeten değil, vicdanıyla karar veren, mazlumların elinden tutan, dünyanın her yerinde zulme karşı sesini yükselten bir Türkiye halkın seçmediği Cumhurbaşkanı ile daha da güçlenecek, bu da böyle biline. Seçilirsek, cumhurbaşkanlığımız devletin ve milletin buluşması, hükümeti ile cumhurbaşkanlığının daha uyumlu çalışmasına imkan sağlayacaktır."

İHSANOĞLU'NA GÖNDERME: MÜCADELEYE 60'TAN SONRA GELMEDİM

Erdoğan, konuşmasında CHP ve MHP'nin ortak adayı Ekmeleddin İhsanoğlu'na da göndermede bulundu: "Gençlere örnek olmaya çalıştık. Vazgeçmedik, gençlere hep örnek olmak istedik. Çünkü bu mücadeleye 60’tan sonra gelmedim, 18 yaşından itibaren bulunan bir kardeşinizim. Dolayısıyla gençlik benim her şeyim. Onlarla beraber bu yolda yürüdüm, yürüyorum."

“DARBE ÇETE MAFYA TEHDİTLERİNE MARUZ KALDIK ASLA VAZGEÇMEDİK”

Erdoğan ayrıca "Dostlarımız can kardeşlerimiz dava arkadaşlarımız vuruldu, vazgeçmedik. Oylarımız yok sayıldı vazgeçmedik. 94’te ciddi tehditler aldık, seçim büromuz bombalandı bir kardeşimiz şehit edildi yine vazgeçmedik. Pınarhisar serüveni. Oralarda da gizli kapaklı çok şeyler oldu vazgeçmedik. Darbe çete mafya tehditlerine maruz kaldık asla vazgeçmedik. Miting meydanlarında silahına kurşun sürülmüş serseriler, odamıza konulan dinleme cihazları bizi yolumuzdan döndürmedi. Nankörlüğe ihanete maruz kaldık vazgeçmedik. Sabrın zafere ulaşacağından şüphe duymadık." diye kaydetti.

KAYNAK:
ÖNCEKİ HABER

SONRAKİ HABER