ÖNE ÇIKANLAR :
GÜNDEMTÜMÜ
  • GÜNCELLEME: 11 Mart 2013 Pazartesi 22:08

"Gönüllerde geçen darbelerden iyidir"


Prof. Dr. Mehmet Naci Bostancı, Türkiye'nin 1960'tan beri çok çeşitli darbelerle karşılaştığını hatırlatıp, "En kötü demokrasi en iyi varsayılan, gönüllerde geçen darbelerden daha iyidir." dedi.

Bursa'da 12 Eylül darbesinin son otuz yılın siyasetine etkisi tartışıldı. Bursa’da 17 yıldan beri faaliyetini sürdüren ve bünyesinde yaklaşık 73 sivil toplum kuruluşunu barındıran Bursa Gönüllü Kuruluşlar (BGK) Platformu 12 Eylül 1980 darbesinin sonrasında yaşanan yeni darbe ve darbe teşebbüslerindeki rolü ile 30 yıldır yaşanan terör sorununa etkisini ele aldı.

Ördekli Kültür Merkezi'nde düzenlene konferansla ele alınan darbe sürecinin konuşmacısı olarak Prof. Dr. Mehmet Naci Bostancı oldu. Platform adına açılış konuşması yapan BGK Platformu Başkanı Yakup Kayıhan, 12 Eylül 1980 darbesinin tam bir yağmurdan kaçarken doluya tutulma hikayesi olduğunu belirtti. Kayıhan, Kardeş kavgasını sonlandırmak maksadı ile yapılan 12 Eylül 1980 darbesinin bu güne kadar geçen otuz yılda 28 Şubat ve daha sonraki yıllarda çeşitli adlarla tanınan darbe teşebbüslerine zemin hazırladığını söyledi. Yakup Kayıhan, bu manada içinde bulunulan barış sürecine katkıda bulunmak, demokrasi bilincinin yerleşmesi için bu darbelere zemin hazırlayan siyaseti de konuşmak, sivil toplumun rolünü de kavramak için böyle bir konferansı düzenlediklerini sözlerine ekledi.

"ULUDERE BİR KAZADIR"

Konferans öncesi basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Mehmet Naci Bostancı, Uludere raporu ile ilgili soruya; "Uludere raporunu kendi başına değerlendirmek yanlış olur. İnsan Hakları Komisyonu çok çeşitli raporlar hazırladı şimdiye kadar. O raporlara ilişkin olarak da BDP'nin olsun, CHP'nin olsun tavırları farklı değildi. Dolayısıyla şaşırtıcı bir durumla karşı karşıya değiliz. Uludere çok müessip bir hadise. Herkesin çok üzüldüğünü biliyoruz. O bir kazadır sonuçta oradaki köylülere sivil halka yönelik bir kasıt asla söz konusu olamaz. Rapor da buna ilişkin bir takım mülahazaları çalışmaları ortaya koyuyor. Dolayısıyla raporun ortaya koyduğu verileri esas almak bu ortak çalışmanın perspektifini dikkate almak uygun olur kanaatindeyim." dedi.

Devletin Uludere'deki yaraları sarmak için elinden geleni yaptığını belirten Bostancı, "Bunu sadece maddi tazminat olarak anlamıyorum. Aslolan oradaki kayıplara ilişkin Türkiye'deki insanların halkın gösterdiği büyük elem ve moral destektir. Olaya buradan bakmak lazım geldiği kanaatindeyim. Hem Türkiye'deki insanlar, hem de devlet bu yaralayıcı konuya ilişkin gereken tavrı göstermiştir. Bundan sonra da acı olarak yaşadığımız bir derin yara olarak içimizde yer alacaktır. Önemli olan bundan sonra bu tür kazaların meydana gelmeyeceği bir çizgide devam edebilmektir. Herkes bu konuda çok dikkatlidir. Geri çekilmesi gibi bir konu söz konusu olmaz." şeklinde konuştu.

"EN KÖTÜ DEMOKRASİ EN İYİ DARBEDEN DAHA İYİDİR"

Türkiye'nin 1960'tan beri çok çeşitli darbelerle karşılaştığına değinen Naci Bostancı, "Darbeler kesinlikle Türkiye için büyük kayıplara mal oldu. Hem insan, hem moral, hem de maddi kayıplar. 28 Şubat süreci ve sonrasında Türkiye'nin milyarlarca dolarlık kaybı olmuştu. Bunun çok çeşitli hesapları var. 100 milyar dolardan 300 milyar dolara kadar çeşitli rakamlar telaffuz ediliyor. Bu işin bir tarafı ama önemli olan genç kuşakların yaralanmasıdır. Kendi genç kuşaklarına saygı göstermeyen yönetimler geleceklerini de kuramazlar. Kendi kökünü biçmek gibidir." dedi.

En kötü demokrasinin en iyi darbeden daha iyi olduğuna dikkat çeken Bostancı, "En kötü demokrasi en iyi varsayılan, gönüllerde geçen darbelerden daha iyidir. Türkiye, bunu öğrendi, bundan sonra bu tür yöntemlerin iş yapmayacağını sadece darbeciler değil herhalde darbecilere destek veren çok çeşitli kesimler, sektörler de görüyorlar. Her kim Türkiye'de iktidar ilişkileri içerisinde yer almak istiyorsa gözünü dikeceği, bakacağı ilham alacağı fikirlerini paylaşacağı yer halktır." şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Naci Bostancı, "Darbelerin teröre etkisi nasıl oldu? şeklinde bir soruya ise şöyle cevap verdi: "Darbeci yönetimler kendilerini meşru kılmak için her zaman öcülere ihtiyaç hissederler. Toplumun içerisinde bekleyen, pusuda yatan, fırsatını bulduğunda halkın canına okuyacak olan bir takım güçler vehmederler. Bu tür güçlere yatırım yaparlar aynı zamanda. Dikkat ederseniz bütün darbeci yönetimler terör ve ekonomik zorluklardan, şartlardan bahsederek iş başına gelmişlerdir. Terör dediklerinde de Türkiye'de öteden beri iki merkez kaç unsurdan bahsedilir. Birisi 'irtica' olarak adlandırılır. Diğeri de 'bölücü terör' olarak adlandırılır. Bu tür tehlike alanları mevcuttur Türkiye'nin geçmişinde. Bugün de bölücülüğe ilişkin bir tehdit elbette söz konusu. Ama demokrasinin toplumlar bakımından iyiliği ve ortak çıkara hizmet eden niteliği şudur ki toplumun içerisinde farklı düşünenler, hatta merkezkaç unsur niteliğinde olanlar dahi demokrasi marifetiyle kendilerine meşru siyasetin içinde bir yer bulurlar, bulmaları gerekir."

Darbeci yönetimlerin olağan zamanlarda da bu tür merkezkaç unsurların siyasetin meşru çatısı altında kendilerini feda etmelerine mani oldukları anlatan Prof. Dr. Naci Bostancı, "Yasaklamışlardır, baskılamışlardır. Bunu öcülerin canına okumanın bir yöntemi olarak da topluma dikte etmeye çalışmışlardır. Ama sonuçta kendisini olağan yollarla ortaya koyamayanlar çok çeşitli gayri meşru yöntemlerle siyasetin bir parçası olmaya çalışmışlardır. Halka dayanmayan 3-5 maceracı kişiden müteşekkil siyasetlerin bir yere varması mümkün değil ama toplumsal temeli olan siyasi hareketleri meşru çatının altında toparlamak onların kitlesel bir şekilde gayri meşru zeminlere yelken açmalarına da mani olur." şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Mehmet Naci Bostancı, sözlerini şöyle tamamladı: "Bugün Türkiye'nin 30 yıllık terörle yüzleşmesi, yaşaması büyük bedeller ödemesi aynı zamanda geçmişteki bu darbeci yönetimlerin bir sonucudur. Eğer Türkiye, demokratik bir zeminde ilerleyebilseydi bugün kendisini bölücülük çok çeşitli meydan okuyucu aklınca gruplar içerisinde ifade edenler siyasetin olağan yolları üzerinden, siyasetin bir parçası haline gelebilirlerdi. Bu yolları açmak gerekirdi. Ama her şeyden ders çıkartmak lazım demokrasi de dersler üzerine tekemmül eder. Türkiye demokrasisi bütün bunlardan sonuçlar çıkartmıştır sağıyla soluyla. O yüzden siyasi partilerden çok çeşitli siyasi eğilimlerden bağımsız olarak Türkiye'de halkın büyük bir çoğunluğu darbelere karşıdır. Bunu da toplumsal birliğin ve dirliğin en önemli unsuru sayarlar hem darbelere karşı olmayı, hem de demokrasiyi. Bir toplumda dirlik ve birlik güçle sağlanmaz. Rıza ile sağlanır, rızayla sağlayacağınız yerde de demokrasi gerekir." 

KAYNAK:
CİHAN
ÖNCEKİ HABER

SONRAKİ HABER