ÖNE ÇIKANLAR :
GÜNDEMTÜMÜ
  • GÜNCELLEME: 18 Nisan 2019 Perşembe 15:08

"Dönem birlik ve beraberliğimizi yeniden perçinleme dönemidir"

"Dönem birlik ve beraberliğimizi yeniden perçinleme dönemidir"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Seçim tartışmalarını geride bırakarak asıl gündemimize odaklanmamız şarttır. Dönem, kızgın demiri soğutma, musafahalaşma, kucaklaşma, birlik ve beraberliğimizi yeniden perçinleme dönemidir." dedi.


Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Memur-Sen Konfederasyonu Uluslararası "İşin Geleceği Tehditler ve Fırsatlar" Konferansı ile Genel Merkez Hizmet Binası açılışına katıldı. 

Memur-Sen'in heyecanına, gururuna ortak olmaktan büyük memnuniyet duyduğunu belirten Erdoğan, Memur-Sen Başkanı Ali Yalçın ve Memur-Sen yönetimine teşekkür etti, açılışını yaptığı yeni genel merkez binasının hayırlı olmasını diledi.

Konumuyla müştemilatıyla içerisindeki imkanlarıyla Memur-Sen'e yakışan bu eserin kazandırılmasında emeği geçenleri tebrik eden Erdoğan, ayrıca 2 gün sonra yapılacak Memur-Sen'in 6'ncı Genel Kurulunun da sendika ve ülkedeki tüm kamu görevlileri için hayırlara vesile olması dileğinde bulundu.

Genel kurul toplantılarının değişim, yenilenme ve muhasebe dönemleri olmalarının yanı sıra aynı zamanda güven tazeleme vasıtaları da olduğuna değinen Erdoğan, 6. Genel Kurul'da belirlenecek hedeflerin Memur-Sen için, ülkedeki sendikal çalışmalar için gelecek 4 yılda yol gösterici olacağını aktardı. Erdoğan, Memur-Sen'in mevcut yönetiminin güven tazelemiş olarak gelecek dönemde çalışmalarını çok daha güçlü, koordineli ve etkin bir şekilde sürdüreceğine inandığını söyledi.

Bu vesileyle sendikanın bugünlere gelmesinde emeği geçenlere gönülden teşekkür eden Erdoğan, hayatını kaybeden sendika mensuplarına Allah'tan rahmet diledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bilhassa 1995 senesinde Memur-Sen'in kuruluşuna liderlik eden merhum Mehmet Akif İnan'ı burada rahmetle yad ediyorum. Şair, mütefekkir, muallim Akif İnan Ağabey sadece şiirleriyle, fikirleriyle değil aynı zamanda aksiyoner bir lider olarak bizlere hep örnek olmuştur. Sadece kuru bir öğretmenlik, yazarlık, şairlik yapmamıştır." diye konuştu.

 

Akif İnan'ın, "İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olanıdır" anlayışına uygun olarak son nefesine kadar ülkenin ve milletin istikbali için mücadele ettiğini aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:

"Akif İnan, sendikayı sadece memurların hak ve hukukunu savunan bir çatı olarak değil milli bir diriliş hareketi, evrensel bir özgürlük hareketi olarak da tasavvur etmiştir. Onun nazarında Memur-Sen ülkemizle beraber dünyanın dört bir yanında hakları elinden alınan, emekleri, alın terleri, kaynakları sömürülen onca zenginliğin ortasında fakirliğe mahkum edilen yüz milyonların da sesi soluğu nefesi olan bir müessesedir. Kuruluşundan itibaren Memur-Sen de Akif İnan'ın tayin ettiği istikamet doğrultusunda misyonunu layıkıyla yerine getirmiştir." 

"Hep kritik rol oynadı"

Türkiye'nin son yılardaki tüm demokrasi hamlelerinde Memur-Sen'in hep kritik rol oynadığına dikkati çeken Erdoğan, "Özellikle 28 Şubat'ta olduğu gibi demokrasinin askıya alındığı dönemlerde darbeleri meşrulaştırıcı görev üstlenen sendikal gelenekten ülkemizin kurtarılmasında Memur-Sen'in çok ciddi katkıları olmuştur. Sırtını vesayet odaklarına dayayan sendika ağalarının siyasetçilere ayar verdiği o kötü günler hamdolsun sizlerin desteğiyle artık geride kalmıştır." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'de ideolojik sendikacılığın yerini temel hedefi emekçilerin hak ve imkanlarını güçlendirmek olan yeni bir sendikal anlayışın aldığını ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:

"AB sürecimize destek veren, Kudüs'ün hakkını savunan, ihtiyaç sahiplerine el uzatan, kritik dönemlerde vesayetçiler yerine mili iradenin yanında saf tutan Memur-Sen, ülkemiz için önemli bir kazanımdır. Ben tüm Memur-Sen ailesine çalışanlarımızın haklarını savunmada gösterdikleri gayretin yanı sıra Türkiye'de milli iradenin, demokrasinin, insan hak ve hürriyetlerinin yerleşmesine verdikleri destek için de şahsım ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum." 

Memur-Sen'in her türlü vesayete karşı yürüttüğü mücadeleyi takdirde karşıladıklarını özellikle belirtmek istediğini dile getiren Erdoğan, sendikanın bu özgür ve özgün tavrının gelecek dönemde güçlenerek devam edeceğine inandığını vurguladı.

"Biz hiçbir zaman yapılacak bu zulümlere tribünden seyirci olmayız"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bu arada 31 Mart itibarıyla tamamlamış olduğumuz seçimlerden sonra bazı belediyelerdeki gelişmelerden rahatsızlık duyma gibi veya o bulundukları yerde mücadelelerini kararlı bir şekilde sürdüremeyenler sebebiyle Memur-Sen camiasının asla rahatsızlık duymaması gerekir. Şunu unutmayın, insanoğlu hem cahildir hem zalimdir ve bir yere kadar menfaatleriyle beraber hep yürür. Ben Memur-Sen camiasının bu seçimler sebebiyle ortaya çıkan tabloda bulundukları yerlerde dimdik duracaklarına inanıyorum. Ne yapacak? Seni makamından mı alacak? Alsın. Seni memurluktan atabilir mi? Atamaz. Çünkü 657 denilen bu yasa bir defa sizi güçlü bir şekilde koruma altına almıştır. Kaldı ki bu yollara tevessül edenler karşısında arkanızda kapı gibi bir Memur-Sen camiası var. Yine şunu bilmeniz lazım ki bu ülkede şu anda bir hükümet var. Biz hiçbir zaman yapılacak bu zulümlere tribünden seyirci olmayız. Yapılması gereken neyse onu da yaparız. Onun için de bütün yargı ve yürütme mekanizmalarını her halükarda başta Memur-Sen olmak üzere yürütmek durumundayız. Ben yürütmenin başıyım, yasamanın başı ise şu anda yine genel başkanı olduğum partimin bir mensubu olan arkadaşım, o da yasamanın başıdır. Bütün bu imkanlarımızla eğer bir zulüm varsa bu zulmün karşısında durmak bizim için en önemli görevdir. Ama Memur-Sen camiası mensupları yerlerinde dimdik durmalı ve kendilerine 'Hadi bakalım sendikanı değiştir, şuraya geç' diyenlere karşı da o dik duruşuyla diklenmeden yerini korumalıdır."

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 100. kuruluş yıl dönümünün kutlandığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Haziran ayında Cenevre'de düzenlenecek 100. yıl zirvesine, eğer programım el verirse ben de katılmayı arzu ediyorum. Bu zirveye hazırlık mahiyetinde gördüğüm, 'İşin Geleceği, Tehditler ve Fırsatlar' konferansının başarılı geçmesini temenni ediyorum. Teklif, tenkit ve tespitleriyle konferansa katkı sunacak tüm katılımcılara şimdiden teşekkürlerimi sunuyorum." ifadelerini kullandı.

Konferansa katılmak için 107 ülkeden gelen misafirlerin Türkiye'yi ilk elden tanıma fırsatı bulacağını belirten Erdoğan, "İnşallah Türkiye'yi, Türk milletini ve demokrasi mücadelesini çok yakından görme imkanı bulacaksınız. Bu tecrübenin en az konferansta konuşulacak başlıklar kadar değerli ve önemli olduğunu düşünüyorum." dedi.

"Hangi başlığı atarsanız atın Türkiye dimdik ayaktadır"

Erdoğan, Türkiye'nin son yıllarda, uluslararası boyutu da olan çok yönlü bir karalama kampanyasına maruz kaldığını belirterek, şöyle devam etti:

"Şu anda ülkemdeki ekonomik durumla alakalı batı dünyasının belli kesimleri, tüm medya organlarıyla adeta ekonomimizi çökmüş, bitmiş gibi göstermenin gayreti içerisine giriyor. Ne yapsanız yapın, hangi başlığı atarsanız atın, Türkiye dimdik ayaktadır ve güçlenerek de yoluna devam edecektir. Bu medyaya, bu paçavralara alıştık, bunları yutmuyoruz. Her zaman bunlar, bu başlıkları atacaklardır ama biz yolumuza dimdik durarak devam edeceğiz. 'Financial Times, böyle yazmış'... Sen ne yazarsan yaz, benim ülkemin durumu ortada. Alışacaklar ve Türkiye'nin gücünü kabul edecekler. Bunlar ilk defa bu başlığı atmıyor, her zaman bu başlıkları attılar. Bundan sonra da atacaklar, bunları da iyi bileceğiz. Bunlar, yeri gelir bakarsınız madalya dağıtırlar, yeri gelir bu tür başlıkları atarlar. Şu anda ülkemizdeki durum ortadadır ve güçlü bir şekilde güçlenerek yoluna devam etmektedir."

Türkiye aleyhinde yürütülen kampanyanın asıl sebebinin, Suriye, Filistin, Yemen ve Mısır konularındaki duruşu ile yükselen İslam düşmanlığı konusundaki duyarlılığı olduğunun farkında olduklarını bildiren Erdoğan, "Küresel adaletsizlikler konusunda biz sesimizi yükselttikçe saldırıların da dozu artıyor. Biz terörle mücadele ve mülteciler meselesindeki çifte standarda dikkat çektikçe aleyhimizdeki haberlerin sayısı daha da katlanıyor. Ey Financial Times, 4 milyon mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye'yi sen tanıdın mı? Senin ülkende şu anda ne kadar mülteci var? Hadi bir de onu haber yap bakalım." ifadeleri kullandı.

"Bunlarda dürüstlük yok ama yalan bol"

Türkiye'nin, 4 milyon mülteciye ev sahipliği yaparken doğru dürüst bir destek almadan şu ana kadar 35 milyar dolar harcadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:

"Avrupa Birliği'nin söz verdiği halde bize gelen sadece 1 milyar 750 milyon avrodur. Verdikleri söz, 6 milyar avrodur. Bunlar böyle, bunlarda dürüstlük yok ama yalan bol. Onlar öyle yapacak, biz doğrusunu yapacağız. Ülkemizdeki 4 milyon mülteciyi de 'Acaba bir yerden bir destek gelir mi?' diye beklemeyeceğiz. Eğer elimizde bir tas çorbamız varsa onu da mülteci kardeşlerimizle paylaşarak yolumuza devam edeceğiz. Her ne kadar Türkiye'nin ana muhalefetinin başındaki, 'Ben Suriyelileri tekrar ülkesine göndereceğim' demişse, Bolu'daki seçilmiş olan bir belediye başkanı oradaki Suriyelilere, 'Ben bunlara bir tas çorba vermem, buradan gönderirim' demişse de biz onları da onların eline bırakmadan hükümet olarak valiliklerimiz kanalıyla aynen yedirmeye, içirmeye, giydirmeye devam edeceğiz."

"Bizi asıl rahatsız eden örtülü yalanın hakikati perdelemesi"

Türkiye'nin muhacirleri yolun ortasında bırakmayacağını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Milletimiz iradesine, bağımsızlığına, hak ve özgürlüğüne sahip çıktıkça eski alışkanlıklarını devam ettirmek isteyenlerin rahatsızlığı derinleşiyor. Her ikisi de azılı birer terör örgütü olan PKK'lı ve FETÖ'cü unsurların öncülük ettiği iftira furyasına ne yazık ki ülkemiz içindeki kimi sendikalar da lojistik destek veriyor. Uluslararası kuruluşlara mektuplar yazarak, asılsız iddiaları gündeme getirerek ülkemize itibar suikasti yapıyorlar. Böylece Türkiye'nin PKK ve FETÖ gibi eli kanlı terör örgütlerine karşı yürüttüğü meşru mücadeleyi engellemeye çalışıyorlar. Elbette dünyanın hemen her ülkesinde ideolojik bağnazlıkla hareket eden marjinal yapılar bulunur. Bunların mevcut tüm iletişim imkanlarını, propagandalarını alet etmesi de gayet tabiidir. Burada asıl sorgulanması gereken bu iftiraların uluslararası sendikal kuruluşlar nezdinde alıcı bulmasıdır. Bizi asıl bu rahatsız eder. Üzerinde asıl durulması gereken, örgütlü yalanın hakikati perdelemesine göz yumulmasıdır. Bizi birkaç marjinalin iftirası değil, hiçbir araştırma yapılmadan, iddialar teyit edilmeden, muhataplarına sorulmadan Türkiye karşıtı her türlü habere her türlü propagandaya prim verilmesi rahatsız ediyor. Bizi rencide eden, masumiyet karinesinin ülkemiz söz konusu olduğunda hemen rafa kaldırılmasıdır. 

Oysa biz kimseden ayrıcalık, iltimas beklemiyoruz. Bizim böyle bir derdimiz yok. Muhataplarımızdan sadece ilkeli, tutarlı ve hakkaniyetli davranmalarını istiyoruz. Biz, ülkemizle ilgili meselelerin önyargılara kurban edilmek yerine vicdan, akıl ve adalet terazisinde tartılarak karar bağlanmasını istiyoruz. Özellikle bugün aramızda bulunan, uluslararası kuruluşların temsilcileri olan misafirlerimizden bilgi kaynaklarını çeşitlendirerek, hakkaniyetti elden bırakmamalarını özellikle rica ediyorum. Ülkemizdeki uygulamalarla ilgili gündeme gelecek her türlü konuda soru işaretlerini gidermek için elimizden geleni yapmaya hazır olduğumuzun bilinmesini istiyorum."

KAYNAK:
ETİKETLER:
ÖNCEKİ HABER

SONRAKİ HABER