ÖNE ÇIKANLAR :
GÜNDEMTÜMÜ
  • GÜNCELLEME: 24 Mart 2017 Cuma 11:06

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Steinmeier'a teessüf ediyorum.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Steinmeiera teessüf ediyorum.

Cumhurbaşkanı Erdoğan,"Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier iyi arkadaş olduğumuz halde bir açıklama yaptı. Bu açıklamayı yapmasından dolayı, kendisine teessüf ediyorum keşke böyle bir açıklamayı yapmamış olsaydı." dedi.


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CNN Türk ve Kanal D ortak yayınında gündeme dair soruları yanıtladı ve değerlendirmede bulundu.

16 Nisan'da Türkiye'nin geleceğinin şekilleneceği bir halk oylamasının yapılacağı hatırlatılarak, bunun insanların hayatını nasıl etkileyeceği ve yöneltilen eleştirilerin sorulması üzerine Erdoğan, televizyonlarda, ekranlarda veya sosyal medyada gerçekten bu hazırlanan yasayla ilgili yaklaşım tarzlarının hazmedilerek gündeme getirilmediğini gördüğünü söyledi. Erdoğan, bunun, üzerinde durmanın hakikaten gerekliliğine kendisinin de inandığı husus olduğunu vurguladı.

Konunun tamamen kapsamı dışında bir yere çekilmek istendiğini, "Ağzı olan konuşuyor" şeklinde bir durumun ortaya çıktığını vurgulayan Erdoğan, "Bu şekilde konuşuyorlar. Burada bir gerçeği yakalamamız lazım, bu 18 madde nedir önce buna bir bakalım. Bu 18 maddeyi önce bir hazmedelim. 18 maddenin tamamıyla dışına çıkmak suretiyle eğer çok farklı şeyler konuşursak bu bir aldatmaca olur. Biz ülkemizin geleceğine yönelik, ülkemizin kaderiyle alakalı ciddi bir adım atıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, "450 idi yetmiyor muydu, 400'ü yetmiyor muydu?' Yeter yetmez o ayrı bir şey. Bu parlamento ne işe yarar? 339 milletvekilinin halk oyuna gidilmesiyle alakalı burada karar verildi, şimdi de millete gidiyoruz. Millet, kalkar da derse ki 'Uygundur' çıkacak, 'Uygun değildir' diyorsa yapılacak bir şey yok. Egemenlik kayıtsız şartsız milletinse ki biz milletin olduğuna inanıyoruz, o zaman çıkacak karara da 'Evet' diyeceğiz." ifadelerini kullandı.

'Niye biz gencimize güvenmiyoruz?'

Milletvekili seçilme yaşının 25'ten 18'e indirilmesine yönelik yapılan eleştirilere de değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

"Benim de şu anda en çok olması gerektiğine inandığım en önemli madde bu. Bugün, bizim çok dinamik bir parlamentoya sahip olmamız gerektiğine inanıyorum. Böyle bir dinamik parlamentoyu açtığımız zaman bu gençliğimizin ufkunu genişletecektir. Benim gencim 'Benim için bu ülkenin kaderinde rol oynama imkanı var' diyecek. Üniversitesini bitirdiği zaman hatta üniversitede belki okurken kalkacak, 'Ben, siyasette varım' diyecek. Şu anda bizim geldiğimizde 30 yaş, seçilme yaşıydı. Biz bunu 25'e indirdik."

Şu anda Türkiye'de 18 ile 25 yaş arasında bu seçimde oy kullanacakların sayısının yaklaşık 7 buçuk milyon olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

"Biz bu gençliğe güveneceğiz ki gençlik de yüklenecek bir şeyleri. Dinamik bir parlamentoya sahip olacağız. Bu dinamik parlamentoda diyelim ki 600'e çıktı. 600'de 600 burada 18-25 yaş arası olacak bir şey var mı? Yok. Mesela şu andaki tabloda, bizim 25 ile 30 yaş arası 5 kişi var. Niye bu kadar çekiniyoruz? Bu oran düşük tabii. 18 ile 25 yaş arasında da bu sayı 5, 10,15 mi olur onu göreceğiz. Demek ki ana muhalefet bu tür gençlere güvenmiyor, bu tür gençleri aday göstermekten de çekiniyor. Ben diyorum ki 'Bu gençliğe güvenin'. Çünkü bu gençliğin tarihimizden gelen bir kaynağı, menşei var."

'Başaramadılar ama zaman kaybına uğradık'

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, güven oylaması gibi gensorunun da kaldırılacağı yönündeki ifadesi üzerine, "Bunu biraz Meclis'in önünü tıkayan ve bloke eden bir şey olarak mı görüyorsunuz?" sorusuna, konunun çok fazla suistimal edildiği yanıtını verdi.

Şu ana kadar 484 gensoru verildiğini anımsatan Erdoğan, "Biliyorlar ki bu gensoruyu verenler, 'Buradan ben bir netice alamayacağım' ama bunu bildiği halde bu gensoruyu veriyor, niye biliyor musunuz? Meclis'teki çalışmayı tıkamak için." şeklinde konuştu.

Bugüne kadar verilen gensorulardan yalnızca dördünün kabul edildiğini, 480'inin reddedildiğini belirten Erdoğan, "Niye parlamentoyu tıkıyorsun kardeşim? Biz bu ülkenin evlatları değil miyiz, bu ülkenin parlamentosu değil mi bu parlamento? Niye hızımızı kesiyorsun? İhtiyacımız var, çok çalışmamız lazım, çok gayret etmemiz lazım, bu ülkenin muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkması için bizim sıçrama yapmamız lazım ama ne yazık ki işleri güçleri hep gensorularla ön tıkamak oldu. Başaramadılar ama zaman kaybına uğradık." değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanının görev süresinin beş yıl olacağını ve bir kişinin en fazla iki defa seçilebileceğini söyleyen Erdoğan, "Üçüncü yok, bu iki olmayabilir, bir olur o ayrı mesele. Mesele nerede? Millette, millet kararı nasıl verirse bu öyle devam edecektir." ifadesini kullandı.

Yeni değişiklikle 100 bin seçmenin seçim zamanında bir cumhurbaşkanı adayı gösterebileceğini anlatan Erdoğan, "Bu da millete verilen önemin, güvenin en önemli değişiklik maddelerinden bir tanesi ama 100 bin seçmen olacak." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, olası seçim sonuçlarında farklı görüşlere sahip cumhurbaşkanı ve Meclis yapısının ortaya çıkması ihtimali hatırlatılarak, "Fesih yetkisi var ya bu fesih yetkisi mi kullanılır, yoksa başka bir yöntem mi?" şeklindeki soru üzerine, şunları söyledi:

"Cumhurbaşkanının fesih yetkisi yok. Saf tipler var, televizyonlara çıkıyorlar, bazıları sosyal medyada diyor ki 'Cumhurbaşkanı burada fesih yetkisiyle güçlendiriliyor, fesih yetkisi kullanacak' diyor, cumhurbaşkanın böyle bir yetkisi yok, yalan. Bakın o dönem tabii geçmişte kaldı, bu dönemde böyle bir şey söz konusu olmuyor. Bu yeni düzenlemeyle beraber cumhurbaşkanı böyle bir fesih yetkisine sahip olmadığı gibi eğer ülke bir erken seçime gitme durumundaysa erken seçime gitme kararını parlamento alır. Cumhurbaşkanının erken seçime götürme yetkisi dahi yok. Bunu ancak Meclis'le burada bunu yapma şeyi var erken seçimle ilgili bunun da oranları var tabii. O oranı parlamentoda yakalaması gerekiyor o oranı yakalayamadığı takdirde bunu da sağlayamaz ve böyle bir seçime gitme sadece parlamento veya sadece cumhurbaşkanı değil, aynı anda hem parlamento hem cumhurbaşkanı, böyle bir erken seçim."

"'100 yardımcı' filan diye böyle safsata şeyler olmaz"

Başkan yardımcısı sayısına ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, bunu söylemenin çok erken olduğunu belirterek, "Normal şartlarda şu anda cumhurbaşkanlığı seçimi, aynı şekilde parlamento seçimi 2019'un Kasım'ında olacak. O seçim geldiği zaman zaten o seçime giderken bunun da nerede, ne, nasıl olacak onlar hepsi yasalarla da düzenlenmek suretiyle ortaya çıkacaktır." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bazı şeyler görüşülmeden konuşulmasının doğru olmayacağına işaret ederek, "Fakat sayın Kılıçdaroğlu'nun söylediği gibi de böyle yani çok çok kusura bakmayın o da kusura bakmasın yani '100 yardımcı' filan diye böyle safsata şeyler olmaz." dedi.

'Erken seçimlerle idare edilen bir ülkede istikrarı bulamazsınız'

Bir erken seçimin söz konusu olup olmayacağının sorulması üzerine Erdoğan, "Başbakanımızın açıklamalarına baktığımız zaman, 'Biz erken seçim filan düşünmüyoruz' diyor." ifadelerini kullandı.

"Değerlendirmeniz referandumdan ne çıkarsa çıksın seçim yok anlamına mı geliyor?" sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti: 

"Bu birinci derecede hükümetin tasarrufudur. Bana sorulsa ben de aynı kanaatteyim. Çünkü erken seçimlerle idare edilen bir ülkede istikrarı bulamazsınız. Dikkat edin hep istikrar diyoruz. Onun için de bizim 15 yılık süreçte erken seçim bir kere, o da yani erken seçim sayılmaz, 5 yılı 4 yıla indirdik ondan dolayı oldu. Onun dışında böyle bir şey asla olmadı, olmaz. Onun için de biz istikrarlı yönetimlerle bugüne geldik".

'Bağımsız yargı tarafından yargılanacaklarını gördükleri için kaçıp gitttiler'

Adalete yönelik eleştiriler anımsatılarak "Bu konu gerçekten bir sorun olmaktan çıkabilecek mi?" sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:

"Dünyanın hiçbir yerinde adalet, sorun olmaktan çıkmaz. Mesela Amerika. Amerika'da adaletten şikayet etmemek gibi bir şey var mı? Avrupa'da var mı? Başta Almanya, Hollanda, İsviçre var mı? Bu ülkede devleti yıkma eylemine giren terörist başı FETÖ'yü bütün evrakları göndermemize rağmen alamadık, alamıyoruz. Şu anda biz halen belge gönderiyoruz. Aynı şekilde Almanya, PKK, FETÖ. Sadece 4 bin 500 dosya Almanya'ya verildiği halde bölücü terör örgütü PKK'nın o teröristlerini Türkiye'ye teslim etmiyor. Nerede adalet.

Biz sadece ülkemizi görüyoruz. Kusura bakmasınlar, eğer biz yargının bağımsız olduğuna inanıyorsak, o zaman onların vereceği karara da herkes saygı duyacak. Şimdi ülkemizden kaçıp giden bazı hakim ve savcılar, dün o makamdaydı, niye kaçıp gittiler? Çünkü o makamda bulundukları zaman yaptıkları yanlışlar sebebiyle. Şu anda onlar tarafsız ve bağımsız yargı tarafından yargılanacaklarını gördükleri için kaçıp gitmek durumunda kaldılar ve şu anda Almanya'da yaşıyorlar, başkaları da var. O tür şeyler sebebiyle kamuoyu araştırmalarından bu tür şeyler çıkabilir. Bunu kısmen de olsa iyileştirme noktasında bütün gayretlerimizi gösteriyoruz."

'Bizi 1963'ten bu yana oyalayan bir yapı var'

AB'nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Johannes Hahn'ın açıklaması anımsatılarak, "Avrupa Birliği'ne Türkiye sırtını dönmüş gibi sonuca vardı, böyle bir açıklama yaptı. Avrupa'nın bazı ülkelerinde neden böyle bir algı var? Bir 'tek adam' eleştirisi getirdiler, gücün belli bir merkezde toplanmasının demokrasiye aykırı bir durum gibi takdim ettiler böyle eleştiriler geldi. Nasıl değerlendiriyorsunuz?" şeklindeki soruya ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Avrupa Birliği'nin şu andaki komiserleri, şusu, busu vesairesi, kimsenin bu konuda Türk halkının demokratik yetkilerini belirleme hakkı yoktur. Bu millet kendi demokratik hakkını, kendi güçlü zihni yapısıyla belirleyecektir." karşılığını verdi.

Türkiye'nin şu anda Avrupa Birliği'nde müzakere masasında olduğunu söyleyen Erdoğan, "Bizi 1963'ten bu yana oyalayan bir yapı var, bu yapı oyalamaya hala devam ediyor." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Son zamanlarda Avrupa Birliği müktesebatında olan bütün haklar, özgürlükler, seçme-seçilme noktasındaki haklar, demokratik hakların kullanılması, bütün bunlara karşı, düşünün Türkiye'nin bakanlarına kendi ülkesine uçuş yasağı koyan ülkelerin ki Hahn o ülkenin bir vatandaşıdır, böyle bir şey konuşmaya hakkı yoktur. Türkiye Cumhuriyetinin cumhurbaşkanına 'diktatör' diyecek kadar düşünce, inanç bu tür özgürlüklerden yoksun olanların bu tür şeyleri söyleme hakları hiç yoktur. Daha da ileri gidiyorum, gerek Almanya gerek şu anda Hollanda aynı şekilde İsviçre, Danimarka, bakın neler söylüyorlar 'seçimi atlatalım, ondan sonra gelin.' Böyle bir saçmalık olur mu? Ne demek seçimi atlatın, öyle gelin. Sizin seçim öncesi gidip İngiltere'de seçim kampanyası yapabiliyorsunuz."

'Steinmeier iyi arkadaş olduğumuz halde bir açıklama yaptı'

"Avrupa Birliği müktesebatını yok saydılar ve değerlerini çiğnediler, bunu söyleyince de rahatsız oluyorlar." ifadesini kullanan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Üzülerek, hiç istemezdim böyle bir şey olsun. Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier iyi arkadaş olduğumuz halde bir açıklama yaptı. Beni hedef alan bir açıklama. Adımı zikrederek yaptı. Bu açıklamayı yapmasından dolayı, kendisine teessüf ediyorum. Keşke böyle bir açıklamayı yapmamış olsaydı. Eğer ben Almanya'daki faşizan baskıları söylüyorsam, bunu tanımı içinde söylüyorum. Nazi benzetmesini yaparak bunu yapıyorsam bunu tanımı içinde söylüyorum. Aynı şey Hollanda içinde geçerli.

Hollanda'yı şansölye sahiplendi. Hani siz kadın haklarını savunuyordunuz, benim bayan bakanımı arabanın içerisine hapis edeceksin, kendi topraklarımıza, başkonsolosluğumuza sokmayacaksın, atlarınızı, itlerinizi, köpeklerinizi orada sosyal, demokratik, özgürlük haklarını kullanmak üzere bulunan Hollanda vatandaşı, benim Türk vatandaşlarımın, kardeşlerimin üzerine salacaksın. Benim Trabzonlu Hüseyinimi köpeklerinize ısırtacaksın ve 3 ay, doktorlar 'sen bu halde çalışamazsın' diyor. Nerede uluslararası hukuk? Nerede evrensel hukuk? Ondan sonra biz bu bir Nazizm, Faşizm deyince rahatsız oluyorsun. Tanımın içinde buraya otuyor yaptığınız. Bundan kimse rahatsız olmasın. Faşizm mi diyelim? Hangisini istiyor? Hangisini istiyorsa onu deriz."

'Şu anda gündemimde böyle bir şey yok'

"Almanya ziyaret edecek misiniz?" sorusu üzerine Erdoğan, "Şu anda gündemimde böyle bir şey yok. Bütün bu gündemlerin hepsini artık 16 Nisan belirleyecek. 16 Nisan'dan sonra çok sürprizlerle karşılaşabilirsiniz. Onlar da karşılaşabilir." dedi.

'Maalesef aynı samimiyeti biz onlardan görmedik'

Avrupa Birliği'ne üyelik sürecine ilişkin de açıklama yapan Erdoğan, "Ben bir hafta 10 gün içinde 15 ülkeyi dolaştım. Samimi, bütün gayretimi bunun için koydum ortaya ama maalesef aynı samimiyeti biz onlardan görmedik. O dönemde, o atağımızdan sonra 'bu bir sessiz devrim' dediler." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: 

"O zaman biz liderler zirvesine katılıyorduk, düzenli olarak. Daha sonra kenara attılar. Sarkozy ve Merkel liderler arasına katılınca, biz o zaman üç dört ülkeydik, bizim liderler zirvesine katılmamızı kabullenmediler, biz artık uzaktan seyretmeye başladık. Şu anda hala 'kabul ettik, ediyoruz' gibi yarım yamalak veya yarım ağızla bu tür şeyleri yapıyorlar. Türkiye artık bunları kabullenecek bir ülke değil, olursa olur olmazsa olmaz. Şunu bir defa kabullenmemiz lazım, onların da kabullenmesi lazım, sorun bizden kaynaklanmıyor. Sorun tamamıyla Avrupa Birliği ülkelerinin bir kısmından kaynaklanıyor. Çünkü Avrupa Birliği ülkelerin içerisinde dürüst olanlarda var, samimi olanlarda var." 

'Bizim yatırımcılarla işimiz yok ki'

Avrupa ülkelerinin "Bizi tehdit etmeyin, bizim de sizde önemli yatırımlarımız, önemli çıkarlarımız var. Bundan Türkiye daha çok zarar görür" gibi şeyler söylendiğinin ifade edilmesi üzerine Erdoğan, "Bizim yatırımcılarla işimiz yok ki. Bizim baştaki yöneticilerle işimiz var. Biz buradaki yatırımcılarının hepsinin önünü açtık ve her zaman için de önlerini açmaya devam ediyoruz." dedi.

Erdoğan, "(Onlar da endişelenmesinler, ürkmesinler, Türkiye'deki yatırımları zarar görmez, yatırım ortamı bundan zarar görmeyecektir) diyorsunuz değil mi?" şeklindeki ifadeye karşılık da "Tabi" karşılığını verdi.

Türkiye'de futbol oynayan Wesley Sneijder'in Hollandalılar gibi düşünmediğini dile getiren Erdoğan, Sneijder'in "Ben burada eşimle gayet iyi bir konumdayım." dediğini söyledi.

Türkiye ile AB arasında imzalanan Geri Kabul Anlaşması konusunda Türkiye'nin "radikal bir adım atıp atmayacağı" sorulan Erdoğan, "Dedimya, 16 Nisan birçok şeyleri belirleyecek. A'dan Z'ye bunları hükümetimizle oturacağız, bunların hepsini bir gözden geçireceğiz hayırlısıyla." diye konuştu.

"'Evet' oyları her geçen gün önde ve yükselerek devam ediyor'

Anket sonuçlarıyla ilgili bilgi paylaşıp paylaşamayacağı sorulan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Buralarda rakamları şu anda vermek doğru olmaz ancak ben şunu söyleyeyim, yoğun bir kampanya sürecinin içerisindeyiz. Gerek şahsım, gerek Sayın Başbakan, bakan arkadaşlar, Sayın Bahçeli tüm imkanlarla şu anda arazide çalışmalar devam ediyor. Televizyonlarda, sosyal medyada bu çalışmalar devam ediyor ve bundan sonraki süreçte de şu kalan 24 günü bu şekilde, en ideal şekliyle değerlendireceğiz. Fakat yaptığımız son anketlerde de gördüğümüz durum tespit, yani 'evet' oylarının her geçen gün önde ve yükselerek devam ettiğidir. Burada bizim asıl hedefimiz bu yükselen 'evet' oylarının çok daha yükselmesi. Faraza yüzde 52 ile beni milletim cumhurbaşkanı seçti. Diyoruz ki şimdi milletim, yani MHP'nin yaklaşımı ortada, AK Parti'nin yaklaşımı ortada ve bunun yanında diyelim ki Büyük Birlik Partisi'nin yaklaşımı ortada, Saadet Partisi'nin yaklaşımı, her ne kadar yönetici kadro hayır diyorsa da tabanında inanıyorum ki evet oylarının olduğuna inanıyorum. Çünkü oralarda değerler noktasında beraber olduğumuz çok kardeşlerimiz var ve yine inanıyorum ki Cumhuriyet Halk Partisine gönül vermiş olan vatandaşlarım da Kandil'dekilerle beraber olmayacaktır. Çünkü Kandil ne diyor? 'Hayır' diyor. Cumhuriyet Halk Partisine gönül vermiş olan vatandaşlarım da 'Eğer bu ülkeyi bölmek isteyen, bu ülkenin bayrağına saygı duymayan, bu ülkede vatanı parçalamak isteyenler hayır dediğine göre biz hayır diyemeyiz' diyeceklerine ben Cumhuriyet Halk Partisi'ne gönül vermiş olan vatandaşlarımda bu yaklaşımı görüyorum ve bunun da artarak devam edeceğine inanıyorum."

"O zaman yüzde 52'nin üzerinde bir şey beklediğinizi söylemiş oluyorsunuz değil mi?" şeklindeki soruya Erdoğan, "Çok çok üstünde." yanıtını verdi.

'Eveti yüzde 60'ların üzerinde taçlandıralım'

Hükümetin ve cumhurbaşkanının işinin başında olduğunu anlatan Erdoğan, "Kasım 2019'a kadar Türkiye'de bu noktada bir idari noktadan bir başsızlık söz konusu değil ki." dedi.

CHP'nin bunu kullanarak, cumhurbaşkanı ve hükümetin de zaten değişmeyeceğini söylediğinin belirtilmesi üzerine de Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Kendileri zaten hiç buralara gelemeyeceği için onunla bir şeyler toparlamaya çalışıyor. Yok öyle bir şey. Şimdi, biz iş başına geldiğimizde dikkat ederseniz, gerek başbakan olduğum dönemleri söylüyorum, biz 49,5 ile birinci parti olduğumuz dönemler oldu. Aynı şekilde 47, o civarlarda tek başına hükümet olduğumuz dönemler oldu. Ama 34,5 ile de hükümet olduğumuz dönem oldu. İki parti o zaman parlamentoya girdik. Peki parlamentonun ne kadarını aldık, yüzde 63'ünü aldık. Ondan sonraki süreçlerde de hep yüzde 60'ın üzerinde olduk. Bizim şimdi buradaki hedefimiz, bakın bu oranları niçin veriyorum, 34,5, 47,5, 48, öbür tarafta 49,5. Hepsinde de yüzde 60'ın üzerinde aldık. Benim derdim şu; biz diyorum, eveti yüzde 60'ların üzerinde taçlandıralım. Çünkü bunu bu şekilde taçlandırdığımız zaman aynen o parlamentodaki o gücü bu defa yeni yönetim sisteminde de yakalamak suretiyle Türk tipi başkanlık sistemini dünyaya bir örnek olarak sunma fırsatını yakalarız. O bakımdan bunu çok önemsiyorum."

'2019'a kadar bir hükümet var'

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Cumhurbaşkanlığı yardımcılığını düşünmediğini açıkladığı ancak kendisinin bu konuda değerlendirmesinin ve teklif götürüp götürmeyeceğinin sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

"Biz kendisi ile bir araya geldiğimizde, bazı şeyleri görüşme fırsatımız oldu ama bunlar şu anda çok erken. Çünkü 2019 hedef. 2019'dan önce neler olabilir? Onlar da ayrı bir konu. Ortada şu anda 2019'a kadar bir hükümet var. 2019'a kadar olan mevcut hükümetimizin tasarrufunda olan birçok şeyler var. Benim tasarrufumda olan değil de hükümetimizin. 2019'dan sonra yapılacak bir seçimde diyelim ki eğer şahsım aday gösterilirse ayrı bir konu. Gösterilmezse ayrı bir konu. Gösterilip çıkacak netice birçok şeyin de değerlendirilmesinin önünü açacaktır. Bu da ne zaman? Kasım 2019'dan sonra, onun için şu anda erken olur. Fakat 16 Nisan bir çok şeyin belirlenmesine neden olacaktır diye düşünüyorum."

Siyasette birlikte hareket ettiği eski yol arkadaşları Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu ve başka isimlerin de bu süreçte desteğini görüp görmediklerine ilişkin soru üzerine de Erdoğan, "Bu tür şeyleri şu anda daha çok Sayın Başbakan takip ediyor, bazılarıyla görüşebildi. Öyle zannediyorum ki belki benim de görüşmem gereken bazı arkadaşlarım olabilir. Temennim şudur bütün bu yol arkadaşlarımızın, gönüldaşlarımızın, bu süreç içerisinde bana da burada bir görev düşüyor, geçmişteki milletvekili arkadaşlarımla 600'e yakın hepsiyle bir akşam yemeği yedim. O yemekte de mesajlarımı kendilerine verdim. O mesajların içinde zaten bu dedikleriniz yatıyordu." diye konuştu.

Yemeğe katılan eski milletvekili arkadaşlarının halk oylaması çalışmalarına katılmaları için parti genel merkezince görevlendirmelerinin yapıldığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Onlara da görevlendirmeler yapmışlar, bir çok yerlerde onlar şu anda çalışıyorlar, gayret ediyorlar. Fakat bana da şu anda verilen görev benim mesai arkadaşlarımın çizdiği program Sayın Başbakan ile de çatışmasın, Sayın Bahçeli ile de çatışmasın diye hepsinin programlarını öğreniyorlar, ona göre biz de programımızı yürütüyoruz." dedi.

"Erdoğan'a 'diktatör' deme özgürlüğünüz var, Erdoğan'ın size 'Faşist' deme veya 'Nazi' deme özgürlüğü yok"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İngiltere Başbakanı Theresa May ile telefonda görüştüğünü, Londra'daki terör saldırısı nedeniyle başsağlığı dileklerini ilettiğini söyledi.

Avrupa ülkelerine yönelik açıklamalarıyla ilgili soru üzerine de Erdoğan, şöyle konuştu:

"Kendilerine ait bir düşünce kirliliği içerisinde dolaşıyorlar. Siz eğer kendi vatandaşınızı, bizim de soydaşımız ve vatandaşımız olanları, eğer bu şekilde Avrupa Birliği üyesi olup Avrupa Birliği müktesebatına göre değil de kendi duygusal veyahut da o baskıcı faşizan baskılarla o insanların üzerine giderseniz, bunlar dünyanın değişik ülkelerinde değişik şekilde algılanacaktır. Oradaki o insanlar hepsi Hollanda vatandaşı ve bugüne kadar da Hollanda da çok büyük hizmetleri olmuş insanlar, 250 bin civarında orada Türk var ve siz onlara orada zulüm ediyorsunuz. Aynı şey Almanya için geçerli Almanya'da bugün 3 milyonu aşkın Türk var ve orada yine bu şekilde terör örgütlerine müsaade ediyorsunuz ama elinde bayrağıyla başka hiçbir elinde teröre, şuna buna yönelik unsur olmayanlara karşı böyle bir hakkı vermiyorsunuz. Bunların da ötesinde sizin dostunuz Avrupa Birliğinde müzakereci, ortağınız konumunda olan Türkiye'nin Cumhurbaşkanına siz böyle bir yaklaşımda bulunuyorsunuz ve o çok övündüğünüz veya övdüğünüz gazetelerinizle iki de bir 'diktatör, diktatör, diktatör' diyorsunuz."

Avrupa'ya ilişkin hitaplarına yönelik Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Erdoğan'a 'diktatör' deme özgürlüğünüz var, Erdoğan'ın size 'Faşist' deme veya 'Nazi' deme özgürlüğü yok, kusura bakmasınlar, Erdoğan'a bunlar 'diktatör' demeye devam ettikleri sürece ben de bunlara aynen bu kavramlarla hitap etmeye devam edeceğim." şeklinde konuştu.

Almanya'nın FETÖ'ye bakışı

Almanya istihbarat örgütünün başkanının FETÖ yapılanmasıyla ilgili "Bunların darbe girişiminden sorumlu olduklarından şüpheliyiz, öyle bir kanıt biz göremedik." şeklindeki açıklamalarına ilişkin soru üzerine de Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bir istihbarat örgütünün başı, kendisi böyle bir açıklama yapamaz. Bu açıklama 'ben söylemedim, sen söyle' diyen bir yönetimin açıklamasıdır. Şimdi burada Merkel 'ben bunu söylemedim veya benim bakanım bunu söyletmedi' diyemez. Çıksın bunun hesabını sorsun. Sen bana bir defa kalkıp da ülkendeki FETÖ'cü yapılanmayla ilgili cevap vermiyorsun. PKK ile ilgili yapılanmadan dolayı cevap vermiyorsun, yargı var diyorsun. Peki istihbaratının başındaki zat, nasıl olur da böyle bir açıklamayı müstakil olarak yapabilir. Siz hiç MİT'in başından Hakan beyin bu şekilde ülkeyi bağlayacak bir açıklama yaptığını bugüne kadar duydunuz mu? İstihbaratçı çağırır kime verecekse mesajını onunla görüşmesini yapar, ülkeler arasında istihbarat elemanları bir birleriyle bu görüşmeleri yaparlar ama sen kalkıp da medyaya böyle bir açıklamayı yapamazsın. Böyle bir hakkın yok, ha yapılıyorsa bunun arkasında başka bir şey var. Bu Almanya yönetiminin nereye oturduğunu da gösteriyor. Bunun kararını cemaat midir, şöyle midir, böyle midir verebilecek tek yer var Türkiye. Bunlar orada Diyanetin cami imamlarını ajan olarak toplayan bir anlayış."

Almanya'da gamalı haç işaretlerinin camilerin duvarlarına işlendiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı şeyin Hollanda ve Avusturya'da da olduğunu belirterek, "Bunlar Nazizmin ayak sesleri, eğer siz bizim mabetlerimize bunu yapıyorsanız, bizden başka türlü bir tanım beklemeyin. Biz hiçbir kilisenin ne kapısına, ne camına, herhangi bir yerine böyle bir şeyin yapılmasına bu ülkede müsaade etmedik, etmeyiz. İlk defa karşılarında bizi bulurlar, çünkü biz inanç özgürlüğünü sonuna kadar savunduk, savunmaya da devam ediyoruz" açıklamasında bulundu.

'Bunun abartılı bir hale gelmemesi gerekir'

İstanbul'dan ABD ve İngiltere'ye giden uçaklarda kabinlerde cep telefonundan büyük elektronik eşya taşınmasının yasaklanması kararı üzerine bir girişimin olup olmadığına ilişkin bir soruya karşılık Erdoğan, "Girişimimiz oldu. Bu toplamda Körfez ülkeleri ile bizi kapsıyor, 8 ülke" diye konuştu.

Bugün İngiltere Başbakanı Theresa May ile yaptığı görüşmeye değinen Erdoğan, May'in konuya ilişkin, "Biz British Airways'i de buna kattık. Onda da aynı uygulamayı yapacağız." sözlerini aktardı.

Erdoğan, şöyle konuştu:

"Dedim ki benim arzum şu; 'bizim yetkililerimiz ile sizin yetkililerinizin bu konuyu oturup konuşmalarında fayda var.' Yani bu iş, hem ekonomik noktada hem güvenlik noktasında birbirimize karşı itimadımızı zedeliyor. Aynı şekilde Dışişleri Bakanımızın da Amerika seyahatinde o da Amerika'da yetkililerle bu konuyu görüştü, dedi ki; 'burada çok acele yeni bir karar almak gerekiyor. Zira bizim Türk Hava Yollarımızın güvenlik noktasında olsun, uluslararası konumu itibarıyla olsun bir marka. Dolayısıyla biz artık bunu farklı anlamaya başlıyoruz' gibi. Sayın May, 'Bu görüşmeyi yetkililerimizin yapmasına ben de katılıyorum. Çünkü Türkiye'de Türk Hava Yolları'nın da ne kadar güçlü olduğunu da biliyorum.'

Benzer bir yaklaşımı Amerika'da Mevlüt bey görüşmeler yapmak suretiyle 'bunları bir gözden geçirelim' şeklinde bana bugün durumu bildirdi. Temennim odur ki bir an önce bu yanlıştan vazgeçilir. Yani bir güvenlik üzerinde durulabilir, doğrudur. Ama bunun abartılı bir hale gelmemesi gerekir diye düşünüyorum."

KAYNAK:
ÖNCEKİ HABER

SONRAKİ HABER