TBMM Başkanı Cemil Çiçek, soruşturmanın gizliliğinin önemine değinerek, "Daha emniyete ya da savcılığın kapısına girdiği andan itibaren, alınan ifadeler, başka şeyler elden ele dolaşıyorsa, 3-4 günde kişinin hayatı kararıyor, kimimize göre suçlu, kimimize göre masum, kararı daha ilk 3 günde verebiliyorsak, bu gizliliğe riayet etmediğimiz için. Ondan sonra yargılamamızın anlamı kalmıyor zaten. Türkiye'nin en temel sıkıntılarından bir tanesi, kuralı koyan ve kuralı uygulayanın yeteri kadar kurala uygun davranmamış olması" dedi.
Çiçek, Bahçeşehir Üniversitesi'nin Beşiktaş Yerleşkesi'nde düzenlenen Basın Konseyi Üyeler Genel Kurulu'nun açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye'de kuralı koyanın da, uygulayanın da yasalara, kurallara yeteri kadar uymadığını belirterek, bu durumda ise sabahlara kadar çalışıp kanun çıkarmanın bir anlamı kalmadığını söyledi.
Çiçek, kuralı koyanın uygun davranması, uygulayanın da kurala göre hareket etmesi gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Türkiye'nin bugün geldiği noktada en çok tartışılan konularda böyle bir temel eksikliği görüyoruz. Bunu ortadan kaldırmak da çok kolay olmuyor. Bunu düzeltmek için yeni bir kural daha koyuyoruz, eskisinden daha sıkıntılı noktaya gelmiş oluyoruz. Mesela Anayasa'nın 138. maddesi var. Yargı mercilerinin kararlarını, Anayasaya, hukuka, vicdani kanaatlerine, delil durumlarına göre sağlıklı bir ortamda verebilmesi bakımından parlamentolarda görülmekte olan davalarla ilgili görüşme yapılamaz, beyanat verilemez, mesaj verilemez. Fakat gelin görün ki bu madde çalışmıyor. Hep beraber öldürdük bu maddeyi. Herkes kendisini bunun dışına çıkararak 138'i değerlendiriyor. Hep beraber yürürlüğünü ortadan kaldırdığımız, işlemez hale getirdiğimiz bir maddeyi söylüyoruz. Bu kuralı Meclis koyduğuna göre. Koyan makam, kuralı koyan siyasetçiler buna uymuyor. Kendisi hariç diğerlerinin uymadığını söylemek suretiyle kendisini rahatlatmaya çalışıyor. "
Bugünlerde en çok tartışılan hususun, soruşturmanın gizliliği olduğunu ifade eden Çiçek, bunun evrensel bir kural olduğunu, bunun delillerin karartılmaması, rahatlıkla toplanabilmesi, vatandaşın lekelenmesini önlemek için olduğunu vurguladı.
- AB'nin önemi
Çiçek, "Daha emniyete ya da savcılığın kapısına girdiği andan itibaren, alınan ifadeler, başka şeyler elden ele dolaşıyorsa, 3-4 günde kişinin hayatı kararıyor, kimimize göre suçlu, kimimize göre masum, kararı daha ilk 3 günde verebiliyorsak, bu gizliliğe riayet etmediğimiz için. Ondan sonra yargılamamızın anlamı kalmıyor zaten. Türkiye'nin en temel sıkıntılarından bir tanesi, kuralı koyan ve kuralı uygulayanın yeteri kadar kurala uygun davranmamış olması" dedi.
Cemil Çiçek, hukukun üstünlüğü, demokrasi adına düzenlenen toplantılarda doğru şeylerin söylendiğini, ancak yeteri kadar doğru işlemler ve doğru örneklerin konulamadığını söyledi.
Türkiye'nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinin bu anlamda önemli olduğunu ifade eden Çiçek, "Hem lafın doğrusunu söylemek, kuralları doğru koymak ve hem de buna uygun örnek uygulamaları sergileyebilmek bakımından Avrupa Birliğinin bu manada yönlendirici, teşvik edici ya da eleştiren yaklaşımları belki bu söylediğimiz hususların bir ölçüde hayata geçmesi bakımından önemli olacaktır diye düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
- Özgürlük, güvenlik dengesi
Türkiye'nin belli kavramlar arasında doğru dürüst bir denge kuramadığını ifade eden Çiçek, şöyle devam etti:
"Mesela özgürlük, güvenlik dengesi. Ya özgürlükleri öne çıkardık, güvenliği ihmal ettik gibi bir algılama var. 'Siz insanlara bu kadar özgürlük verirseniz olacağı budur. Bunlara cesaret verdiniz, bunları bu hale getirdiniz'... Bir kısım yanlışlıkların sebebi olarak özgürlükle bağlantı kuruluyor. 'İşlerin yolunda gitmesi, düzenli gitmesi için bu kadar özgürlük vermemek lazım, hak tanımamak lazım' gibi bu çağda kabul edilemeyecek bir münakaşa kapısı açılmış oluyor ya da güvenliği öne çıkarıyoruz, bir kısım özgürlükleri kısıtlıyoruz. Ne kadar özgürlük verirsek güvenliği o kadar tehlikeye gireceği gibi bir anlayış belli bir zamandan beri istesek de istemesek de kafamızın arka tarafında var. Bu dengeyi kuramadık. Ne 82 Anayasası'nda ne de bugünkü uygulamalarda bu ikisini dengeleyebildik. Şimdi, belki özgürlükleri öne çıkarma noktasında bir kısım çabalar oldu, gayretler oldu, yasalar çıktı, yeni kurumlar kuruldu, İnsan Hakları Kurulu, Kamu Deneticiliği gibi... Özgürlüğü öne çıkarmaya çalıştık ama bu defa da şöyle bir sıkıntıyla karşı karşıya kaldık. Özgürlük-sorumluluk dengesini kuramadık. Özgürlüğün beraberinde getirdiği bir sorumluluk var, bireylere karşı, topluma karşı, kabul ettiğimiz değerlere karşı. Sorumluluk kısmını gözardı ederek özgürlük kullanmaya kalktığımız takdirde, bu toplumda başka bir sıkıntıya da sebebiyet veriyoruz. Belki bunları da bir ölçüde tartışmak gerekecektir."
Bugün kullanılan özgürlüklerin, geçmişin yasakları olduğunu, bir kısım insanların bedel ödediğini ve mücadele ettiğini ifade eden Çiçek, "Bugün bu özgürlükleri kullanıyoruz. Hiç farkında bile değiliz ki bundan 20 sene, 30 sene 50 sene evvel yasaktı. Bugün de bir kısım yasaklar var. Bunların kalkması gerekecek. Çünkü, bugün kullandığımız özgürlükler nasıl dünün yasaklarıysa, bugün gayret ederek, çaba sarf ederek ortadan kaldıracağımız yasaklar, yarının özgürlük alanı olacaktır" diye konuştu.
(Sürecek)