ÖNE ÇIKANLAR :
GÜNDEMTÜMÜ
  • GÜNCELLEME: 19 Nisan 2014 Cumartesi 16:30

Başbuğ: Hükümet samimiyse...

Başbuğ: Hükümet samimiyse...

Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ'dan hükümete çağrı.


TBMM’de davalarla ilgili bir araştırma komisyonu kurulması gerektiğini söyleyen Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ, “İktidar partisi ve hükümet de gerçekten, kendi deyimleriyle kumpasın ortaya çıkarılmasında samimiyse bu önergeyi desteklesinler ve Meclis bu konuya el atsın.” dedi.

Başbuğ, İzmir'de Vardiya Bizde Platformu tarafından düzenlenen "Sessiz Çığlık" eylemine katıldı. Konak Meydanı'ndaki eylemde yaptığı konuşmada, “Casusluk davası adı altında, kamuoyuna öyle yansıdı, iki tane dava var, İstanbul ve İzmir davası. Bu iki davaya baktığımızda öne çıkan en önemli husus, çeşitli silah arkadaşlarımın evinde veya diğer yerlerde bulunan dökümanlara gizlilik derecesinin verilmesi yönünde yapılan sorunlardır. Şimdi bu çok önemli teknik bir konu, burada detayına girmek istemiyorum. Türk Ceza Kanunu'nun 326, 327 ve 334. maddeleriyle ilgili bunlar doğru yorumlanmalıdır. Bu çok önemli. Her dökümana siz kalkıp gizli diyemezsiniz.” şeklinde konuştu.

'TBMM’DE DAVALARLA İLGİLİ ARAŞTIRMA KOMİSYONU KURULMALI'

TBMM’de söz konusu davalarla ilgili bir araştırma komisyonu kurulması gerektiğini savunan İlker Başbuğ, “İnanıyoruz ki bu gizli belgelere tekrar dikkatli bir gözle bakılması, özellikle bu iki davanın seyrini değiştirebilir. Yeniden yargılanma konusunda TBMM’de bir araştırma komisyonu, mutlaka ve mutlaka bu davalarla ilgili kurulmalıdır. Eğer hükümet, iktidar partisi bu konuda samimiyse samimiyetini göstersin. Diğer partiler Meclis'e araştırma komisyonu kurulmasıyla ilgili önerge verdiler.” dedi.

'EN BÜYÜK DARBEYİ DENİZ KUVVETLERİ ALDI'

Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ve personeline, özellikle söz konusu iki davanın büyük darbe vurduğunu dile getiren Başbuğ, “Bunlardan bir tanesi, hepinizin çok iyi bildiği Balyoz davasıdır. Bugün Balyoz davasından 237 silah arkadaşım cezaevlerinde. Bunu defalarca söyledim, elbette en büyük darbeyi yiyen Deniz Kuvvetleri, bu açık. Eğer siz 52 amiralin 33’ünü tasfiye ederseniz, kuvveti tasfiye ediyorsunuz. Hava Kuvvetleri'ne bakıyoruz, 28 pilot tasfiye olmuş, 27 tanesi F16 pilotu. Biz nasıl yetiştirdik bu pilotları? Buna yatırılan kaynakları düşünün.” diye konuştu.

İki büyük davadan bir diğerinin casusluk davası olduğunu belirten Başbuğ, “İstanbul davasında 43 kişi hüküm giydi. Yargıtay tarafından onaylandı. Bugün özellikle medyada fazlasıyla yer almıyor. Unutulan dava şeklinde ancak İzmir davası ile İstanbul davası, diğer davalar hepsi ortak. Birbirine benzeyen özelliklere sahip. Birbirinden ayırt etme imkanı yok. Hepsinde oyun var. İstanbul davasına bakıyoruz, bir elektronik postayla başlıyor ihbar. O kadar oyun var ki hepsini burada anlatmaya kalksam saatler yetmez. Sadece birini paylaşmak istiyorum. İstanbul’daki casusluk davasında polis, mahkeme kararı ile bir kişinin evinde arama yapmak için karar alıyor. Evi aranacak kişinin ismi Emrah Karaca ama her nedense Emrah Karaca’nın evine gideceklerine, ilginç, Emrah Küçükaka’nın evine gidiyorlar. Diyeceksiniz ki yanlışlık var. Şimdi Küçükaka’nın evine giden polis, o evde bazı belgeler buluyor. Bu belgeler kiminle ilgili? Emrah Karaca ile ilgili. Şimdi gelin birisi bunu Türk milletine açıklasın, bu nasıl oluyor?” dedi.

İzmir’deki operasyonun da bir eposta ihbarıyla başladığını söyleyen Başbuğ, sözlerine şöyle devam etti: “Nereden atılmış? Amerika’dan atılmış. Elektronik ihbar postası önce savcıya geliyor. Savcı bunu bir buçuk yıl inceliyor, sonra diyor ki, 'Burada bir suç yok, ben dava açmıyorum.' Savcı değişiyor, başka bir savcı atanıyor. Ertesi gün savcı operasyona başlıyor. Anlamak mümkün değil. İlginç bir nokta, geçen cuma günü görülen duruşmada, duruşma savcısı bir mütalaa veriyor. Örnek bir mütalaa. Şimdi burada bir konunun altını çizelim. Yargının içinde bulunan bütün savcıları, bütün hakimleri aynı kategoriye koymayın lütfen, yanlış. Bunun içinde gerçekten hukuk adamı olan yargıçlar, savcılar var. İşte bir örneği, İzmir davasına bakan savcı. Geçen hafta diyor ki, ‘Sadece dijital verilerle suçlayamazsınız. Ben tutuklu olan herkesin serbest bırakılmasını istiyorum.’ 10 kişiden beşi serbest bırakıldı fakat yine anlayamıyorum, savcı ertesi günü veya aynı gün dosyadan el çektiriliyor. Bunun nedeni nedir? Birilerinin bunu halka, topluma anlatması lazım. İzmir davasında üç denizci yağız subayımız var, dün gördüm hepsini de. Birisi üsteğmen, birisi yüzbaşı, birisi binbaşı. Bakın bunlar hem müebbet hem de 40 yıl ceza almış durumdalar. Şimdi işin ilginç yönü şu, üsteğmen, yüzbaşı, binbaşı örgüt yöneticisi iddianameye göre. Peki bu örgütte generaller var, amiraller var, subaylar var, albay, yarbay. Üsteğmen diyor ki, 'Benim emrimde albaylar var.' Yüzbaşı diyor ki, 'Benim altımda general, amiraller var.' Ya siz Türk ordusunu başka bir orduyla mı karıştırıyorsunuz? Nasıl olur böyle bir şey? Bunların anlatılması, izah edilmesi lazım.”

'TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ PERSONELİNE ZULÜM YAPILIYOR'

İlker Başbuğ, “Şu anda cezaevlerinde tutuklu bulunan 342 silah arkadaşımın özgürlüklerine kavuşacağı ana kadar onların sesi olmaya, onların sorununu, problemini Türk kamuoyuna anlatmaya devam edeceğim, tâ ki onlar serbest kalıncaya kadar. Aziz milletim, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türk Silahlı Kuvvetleri personeline zulüm yapılıyor. Hiçbir ülkede, hiçbir orduya bu şekilde davranılamaz. Aziz milletim, bu ordu senin ordun. Yeter artık, sesini çıkar. Biraz sesinizi çıkarın, bu ordu sizin ordunuz.” dedi.

Konuşmanın ardından grup, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı atarak alkışladı.

KAYNAK:
CİHAN
ETİKETLER:
ÖNCEKİ HABER

SONRAKİ HABER