ÖNE ÇIKANLAR :
GÜNDEMTÜMÜ
  • GÜNCELLEME: 14 Temmuz 2017 Cuma 15:57

Başbakan Yıldırım'dan OHAL açıklaması

Başbakan Yıldırımdan OHAL açıklaması

Başbakan Yıldırım, OHAL uygulamasıyla ilgili, "19'unda doluyor, prensip olarak bizim hükümet olarak kararımız, MGK'ya uzatılması yönünde teklif götürmek." dedi.


Başbakan Binali Yıldırım, Çankaya Köşkü'nde medya temsilcileriyle bir araya geldiği toplantıda, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "olağanüstü hal uygulamasının uzak olmayan bir zamanın sonunda kalkacağı"na yönelik açıklama yaptığını belirterek, bunun zamanını sorması üzerine Başbakan Yıldırım, "Mutlaka bir gün kalkacak bu olağanüstü hal. Böyle devam edecek diye bir şey yok. Şartlar oluştuğunda kalkacak." karşılığını verdi. 

Tarih vermesinin yanlış olacağını dile getiren Yıldırım, şunları söyledi:

"Bunlar MGK'da görüşülüyor, konuşuluyor, ona göre ya uzatılıyor ya da kaldırılmasına karar veriliyor. Münferit bir kararım olsa bunun cevabını veririm ama bu 19'unda doluyor. Prensip olarak, bizim hükümet olarak kararımız, MGK'ya uzatılması yönünde teklif götürmek. Yani bir dönem, her bir şey 3 ay oluyor, ilk 4 ay sonra üç gidiyor, üç ay daha uzatılması yönünde teklifimiz olacak. Ondan sonra da tabii bakılır duruma. Dediğim gibi, biz sürekli bunu devam ettirmekten yana değiliz."

'Milletin tamamının öfkesini kabartan bir tutumdur'

Başbakan Yıldırım, "Darbe girişiminden sonra yargılamalarda dün, kendi giydikleri tişört üzerine İngilizce 'kahraman' ifadeleri yazarak hala yapmış oldukları şeylerin arkasında duranları görüyoruz. Bu tarz suçluların şov yapmasının önüne geçmeyle ilgili bir adım atılması söz konusu mu?" şeklindeki soruya karşılık olarak da "Ben de sabah gördüm, bu bir anlamıyla suçun itirafıdır, bir anlamıyla meydan okumadır. Neresinden bakarsanız bakın, bu sadece müşteki olanların değil, milletin tamamının öfkesini kabartan bir tutumdur." dedi. 

Bunun özellikle yapıldığı kanaatinde olduğunu belirten Yıldırım, "Maalesef yine o akıl, yeni bir arayış içinde. Bu davaları tartışılır hale getirmek ve bu şekilde bu canileri kurtarabilmeyi ümit etmektedir. Mutlaka bu bakımdan Adalet Bakanı'na gerekli talimatı verdim, bütün detaylarıyla konu araştırılacak ve bunun failleri ortaya çıkarılacaktır." diye konuştu. 

"Tek tip kıyafet giydirme meselesine gelince, tabii gönlümüz arzu etmez, biz yargılamanın doğal bir şekilde cereyan etmesini bekleriz." ifadesini kullanan Yıldırım, savunma hakkının kutsal olduğunu, savunmaların hiçbir kısıtlamaya tabi olmadan sonuna kadar, yapılmasını istediklerini söyledi. 

Başbakan Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü: 

"Bu şu demek değildir, bu kadar şehit yakınının, gazi yakınının gözünün içine bakarak, onlara aklıyla alay ederek sonuç almaya çalışmak, onlara yapılabilecek en büyük hakaret, küstahlık olmanın yanı sıra hukuk sistemini de yok saymak demektir. Ne yaparsa yapsınlar, benim şehit yakınlarından, gazilerimizden, vatandaşlarımızdan özellikle talebim, sabırlı olacağız. Onların bu küstahlıklarına, bu şımarıklıklarına, bu aymazlıklarına karşı sabırlı davranacağız ki, yarın bir gün bunu bunlar zaten yerli değil, milli değil bütün ümitlerini uluslararası destekçilerine de bağlamış vaziyetteler. Oralara gidince hemen 'biz işte savunma hakkımızı kullanamadık, adil yargılanmadık, Türkiye'de hukuk yok' gibi tırnak içinde birtakım itirazla sonuç almayı hedefliyorlar." 

Buna fırsat verilmemesi gerektiğini vurgulayan Yıldırım, şunları kaydetti: 

"Ama şunu da bundan sonra beklemesinler, Cumhurbaşkanı'nı kasten öldürmeye giden bir alçağın, göğsüne meydan okurcasına 'kahraman' yazan bir kıyafetle çıkmasını da bundan sonra kimse beklemez. Cezaevleri idari yetkilerini kullanarak gerekli tedbirleri alacaktır. Milletin vicdanını, milletin hissiyatını infiale dönüştüren bu ve buna benzer davranışlara, görüntülere meydan vermeyeceğiz. Onun için de her türlü tedbiri alacağız. Bunu asla adil yargılamayla ilgili bir konu olarak da değerlendirmiyoruz."

 

'Afişlerde kimsenin rahatsız olacağı bir şey yok'

Başbakan Yıldırım, bir gazetecinin "15 Temmuz için hazırlanan bazı afişler nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin yıpratıldığı"na yönelik iddiaları hatırlatması üzerine, Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) hain darbe girişiminin bertarafının birinci yılı dolayısıyla kapsamlı anma etkinlikleri düzenlendiğini anımsattı.

Etkinliklerin, tüm şehitlerin kabirlerinin ziyaret edilmesiyle başladığını ve yurt genelinde devam ettiğini belirten Yıldırım, etkinlik programına ilişkin bilgi verdi. Bu kapsamda 15 Temmuz'un anılmasına yönelik afişlerin de hazırlandığını dile getiren Yıldırım, şunları söyledi: 

"Burada kimsenin rahatsız olacağı bir şey yok. Bizim ilk günden dediğimiz şey bellidir; 'Asker kılığına girmiş teröristler. Bunlar Türk Silahlı Kuvvetlerini temsil etmiyor, bunlar Türk Silahlı Kuvvetlerinin, askerin tankını, topunu, helikopterini, uçağını çalan ve bunlarla millet üzerine bombalar, mermiler yağdıran, akıllarını kiraya vermiş katillerdir.' bu kadar basit. Onun için alınganlık gösterecek bir şey yok. Kaldı ki çok belirli, emekli olmuş eski Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının, küçük bir grubun köpürtmeye çalıştığı bir konudur. Burada hiçbir zaman Türk Silahlı Kuvvetlerini kimsenin hedef alma düşüncesi yoktur. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, askerimiz, milletimizin gözbebeğidir, Peygamber ocağıdır, yanlış yapanların bu yanlışlarını asırlık bu kuruluşa fatura etmeye kimsenin hakkı yoktur. Orada tutumumuz çok nettir." 

Aynı gazetecinin, 15 Temmuz ile ilgili hazırlanan afişlerin ABD'deki metrolara asılmasına yönelik talebin müttefik ABD'de olumsuz karşılandığını hatırlatması üzerine de Yıldırım, "ABD veya kimi Avrupa ülkelerinde 15 Temmuz'un anılmasına yönelik çeşitli etkinliklerde takınılan tavrı hiçbir şekilde kabul etmemiz mümkün değil. Bir yandan 'Özgürlükler ülkesi' diyeceksiniz, bir yandan Türkiye'ye insan hakları, özgürlükler konusunda sürekli eleştirilerde bulunacaksınız, diğer taraftan da bir ülkenin geleceğini yok etmeye çalışan alçak bir kalkışmanın, darbenin arkasında olanları eleştiren, bunu uluslararası kamuoyunda bilinir hale getirmeyi hedefleyen bu çalışmaları engellemeye çalışacaksınız. Bu, tamamıyla bir samimiyetsizliktir. Kim yaptıysa, kim ettiyse hangi düzeyde yapılırsa yapılsın hiçbir şekilde kabul edeceğimiz bir şey değil." değerlendirmesinde bulundu.

Memuriyetten çıkarma ve uzaklaştırmalar

Bu süreçte bazı mağduriyetlerin olduğuna yönelik söylemler hatırlatılarak, Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonunun bunları giderip gidermeyeceğine yönelik soruya Başbakan Yıldırım, "Amacımız bu" karşılığını verdi.

Komisyonun kuruluşu, yapısı, çalışmalarına ilişkin bilgi veren Yıldırım, "Bunun amacı şu, kamudan ilişiği kesilmiş, hatta tutuklu, hükümlü, müşteki kim varsa herkesin müracaatını alacak, 60 gün içerisinde. 17 Temmuz'dan itibaren 60 gün içinde geçmişe yönelik bütün talepleri alacak." dedi.

Şu ana kadar bununla ilgili bir rakamın olup olmadığı sorusuna Yıldırım, "Şu gün itibarıyla memuriyetten uzaklaştırma alan 38 bin 202, memuriyetten çıkarma 103 bin 844 toplam 142 bin 46. Bu arada 34 bin 320 kişi de iade edilmiş, yani önce çıkarılmış veya açığa alınmış. Ayrıca hakkında işlem yapılan şüpheli sayısı 168 bin 796. İtiraz başvuru sayısı 296 bin 350. Burada tabii şey olabilir, mükerrerlik olabilir, işte valiliğe de etmiş olabilir, bakanlığa da etmiş olabilir, başbakanlığa da etmiş olabilir. Bunlar ayıklanacak. Yani buradaki sayı yanıltıcı olmasın. Bunlar tasnif edilecek." yanıtını verdi.

Sürece ilişkin bilgi veren Yıldırım, şunları kaydetti: 

"Şimdi olacak olan ne? Bu başvuralar önceden idareye yapılıyordu. İdare değerlendirmiş, 34 bin 320 tanesini iade etmiş, diğerlerini reddetmiş. Şimdi bu sistemin özelliği şu, bu artık bir yargı yolunu açan bir iş, bir komisyon oluyor. Ne demek? Diyelim ki siz mağdur olarak müracaat ettiniz, daha önce sizi filanca bakanlık memuriyetten çıkardı, hakkınızda takibat başladı, tutuklusunuz, hükümlüsünüz. Bu komisyona müracaat ediyorsunuz, komisyon sizin durumunuzu inceliyor. Size iade veriyor, diyor ki 'yanlış işlem yapılmış, iade edeceksiniz.' 15 gün içinde idare bunu yerine getirmek zorunda. Eğer yok 'yapılan, tesis edilen işlem doğru' derse, bu sefer müracaatçıya yargıya gitme yolu açılıyor."

'Komisyon, yargı yolunu açacak bir süreci başlatıyor'

Şuan OHAL'den yargıya gitme yolunun olmadığına dikkati çeken Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü: 

"Yargı yolu açılıyor. Nereye gidiyor, idari mahkemesine gidiyor. Nereye gidiyor, eğer diyelim genel müdür, müsteşar falansa, o doğrudan Danıştaya gidiyor. Memurların biliyorsunuz alt kademedekiler idari yargı, üst kademedekiler Danıştayda haklarını arayabiliyorlar. Daha sonra kademe kademe Anayasa Mahkemesi, temyiz mahkemesi, hatta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar varan bir yargı sürecini başlatmış oluyor. 

Bu hangi alanlarda, ihraç edilenler, öğrencilikle ilişiği kesilenler, kapatılan kuruluşlar yani dernek, vakıf vesaire, TSK'dan emekli edilen, rütbeleri ellerinden alınanlar, hatta tutuklular ve hükümlüler de bu itiraz hakkından yararlanabilecekler. En önemli özelliği bu komisyon, yargı yolunu açacak bir süreci başlatıyor veya bir şekilde memuriyetten çıkarılanların haksız bir işlem yapıldıysa bunu düzeltebiliyor."

'Meclise gitmek için davete ne lüzum var'

"Yarın TBMM'de yapılacak törene, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun sizin nezdinizde daveti söz konusu olacak mı?" sorusu üzerine Yıldırım, "CHP'nin her şeye alındığını, her şeyden etkilendiğini" belirtti. "Orası milletin Meclisi, milletin Meclisine davet olmaz" ifadelerini kullanan Yıldırım, şunları kaydetti: 

"Zaten 15 gündür Mecliste yoklar, herhalde tekrar gelmek için davet bekliyorlar. Meclis onların evi, milletvekillerinin, partilerin, hepimizin evi. Meclise gitmek için davete ne lüzum var. O gece Meclise davetle mi gittik? CHP de MHP de AK Parti de vardı. 'Gece bombaların atıldığı saatte Meclisin önünde olalım' diye bir çağrı var. Bu, umuma, 80 milyona yapılmış bir çağrıdır. Biz de onun bir parçasıyız. İş bu kadar açık ve net. Gelmemek, orada gözükmemek için yani böyle dolambaçlı yollara girmeye lüzum yok. Açıkça deyin ki 'Biz gelmeyeceğiz, alternatif program yapacağız.' İşte 'Bizi çağırmadılar, etmediler.' diye bu yollara başvurmaya lüzum yok. Biz de herhangi bir davet almadık, bir davet de beklemiyoruz. Oraya koşa koşa gideceğiz, o anı orada vatandaşlarımızla ölümsüzleştireceğiz." 

'Tedbiri, sınırlarımızın ötesinde alma hakkına sahibiz'

Afrin'e yönelik operasyon olup olmayacağı sorusu üzerine Yıldırım, şunları söyledi:

"Güney sınırlarımıza, topraklarımıza, vatandaşlarımıza yönelik hangi tehdit olursa olsun, buna karşı anında karşılık veririz. Bunu Fırat Kalkanı ile gösterdik, Sincar operasyonuyla gösterdik. Bundan sonra da ne gerekiyorsa bunu yaparız. Esasen bizim güvenliğimiz, güney sınırlarımızın güvenliğiyle doğru orantılı. Terörle mücadelemiz de doğrudan buna bağlı. İçeride terörle mücadele oldukça başarılı bir şekilde devam ediyor, ancak dışarıdan girişleri tam olarak kontrol alamadığımız zaman bu mücadele istediğimiz bir noktaya, istediğimiz zamanda gelmemiş olacak. O yüzden tedbiri, sınırlarımızın ötesinde alma hakkına da sahibiz."

'Ölmek var dönmek yok, ya bizi alırlar ya da biz onları alırız' 

"15 Temmuz gecesi talimat verdiniz ve 'Yazılı talimat bekliyorum.' diyenler olmuştu. Siz onlarla ilgili yargılama sürecine dahil misiniz?" sorusu üzerine Yıldırım, "Ben bu davaları millet adına takip ediyorum. Hiçbir zafiyet olmaması için, yaşanan mağduriyetlerin, acıların karşılığının en şiddetli şekilde görmesi için takipçisiyim." dedi. 

Münhasıran davaya müdahil olmak gibi bir durumun olmadığını belirten Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Devlet idaresinde kişisel öfke olmaz. Bu işleri zorlamanın anlamı yok. Ben evdeydim, Kılıçdaroğlu evdeydi. Ben evde bir saat kaldım. Bir saat sonra sabaha kadar bu meselenin halli için her yolu denedik. Her imkanı kullandık. Bu işi onunla karşılaştırmak çok büyük, ne diyeyim, kelime kullanmıyorum. Onun tercihidir, ben 'O eve niye gitti' de demiyorum. Oraya gideceğine bir meydana da gidebilirdi, hazır orada millet toplanıyordu. Bu tercihi böyle kullandı. Ona karşılık 'Başbakan da evdeydi.' gibi bir savunma yapmayı doğrusu yakıştıramıyorum ve asla da kabul etmem. 

Biz o gün, 'Ölmek var dönmek yok, ya bizi alırlar ya da biz onları alırız' dedik. Bu kararı Cumhurbaşkanımızla verdik. Bu darbe başarılı olabilirdi, ne zaman başarılı olabilirdi? Cumhurbaşkanını da bizi de ortadan kaldırırlarsa başarılı olabilirdi. Bu kadar açık söylüyorum. Bizde bu kararlılık vardı. Cenabıhak yardım etti. Millet Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla meydanlara indi. Medya sizler, sizlere bir telkinde bulunmadık ama kendi refleksiniz oldu. Ülkeden yana, gelecekten yana tavır aldınız, taraf oldunuz, çok büyük iş yaptınız. Allah sizden razı olsun. Savcılarımız hemen harekete geçti. Vatansever polislerimiz, jandarmalarımız, askerlerimiz hemen harekete geçtiler. Daha ne olacak? Önemli olan ortak şuurda milletin birleşmesidir. Bunu da o gece en güzel şekilde başardığımızı düşünüyorum."

 'Bu milletin bir ferdi olmaktan çok büyük gurur duyuyorum'

Başbakan Yıldırım, 15 Temmuz gecesi yaşanan ilk olaydan sonra bir vali ile konuşurken söylediklerini yansıtan videoyu izletti. 

Görüşmede, ifadelerinin "Gereken her şeyi yapacağız. Asla ve asla o çapulculara, hukuka uymayan, milletin silahını, askerini, tankını kendi emelleri adına kullanmaya kalkışan bu canilere gereken dersi vereceğiz." olduğunu belirten Yıldırım, "İlk söylediğim şey budur. Benim bir beyanatım değil, orada konuştuğum valilere, emniyet müdürlerine verdiğim talimat. O gece herkes durumdan vazife çıkararak, ülkenin geleceği için demokrasinin kurtarılması için ve milli iradenin yere düşürülmemesi için çok iyi iş yaptı. Bizatihi bunları yaşamış biri olarak, bu milletin bir ferdi olmaktan çok büyük gurur duyuyorum. O gece için söyleyebileceğim en önemli şey bu." ifadelerini kullandı.

KAYNAK:
AA
ÖNCEKİ HABER

SONRAKİ HABER