ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Hangi Bayram? Hangi Kutlama?

zebar gever

14 Ekim 2013 Pazartesi 21:24
  • A
  • A

Yarın Kurban Bayramı…


İslam aleminde Kurban Bayramı şöyle ortaya çıkmıştır: İbrahim Peygamberin eşinin kısır olması nedeni ile bir çocuğu olmayınca Allah'a yalvarır, dua eder. Kendisinin ve eşinin yaşlı olduğu bir zamanda mucizevi bir şekilde oğlu olur. Çocuk biraz büyüdüğünde, İbrahim peygamber rüyasında onu kurban etmesi gerektiğini görür. Oğluna "Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?” dedi. O da, “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın” der Peygamberlerin rüyaları normal insanların rüyalarından farklı olduğundan bu bir emir olarak kabul edilmiş ve İbrahim peygamber oğlunu kurban etmeye götürmüştür . Ancak Allah'ın emriyle bıçak çocuğu kesmez. Bu esnada Cebrail kucağında bir koç ile gelir. Bu imtihan başarı ile geçildikten sonra tüm İbrahimi dinlerde Zilhicce ayının 10. günü aynı şekilde kurban kesilerek kutlanan bayram olmuştur.


Nerde o eski bayramlar diyor Dedelerimiz?

Hakikaten nerde?

İki gün önce heyecan sarardı bedenimizi,bayram kelimesi duyar duymaz da aklımıza ilk gelen şey şekerleme olurdu. Babamız tutardı kollarımızdan götürürdü bizi Yüksekova’nın o fakir seyyar satıcılarının yanına, üzerinde yazılan 14 yaş kıyafetlerini 10 yaşına yeni basan bizlere giydirirdi,sevinçten, belki de o mutluluk psikolojisinden elbisenin büyüklüğünü farketmezdik “tamamdır bu baba baksana tam oturmuş” derdik. Babamız ise satıcının zarar etmeyeceği biçimde pazarlık ederdi sonra oradan ayrılırdık. Daha sonra ayakkabılarımıza bakardı, bir parçası yerde sürünürken öbür parçası ayağımızda sallanan o yırtık ayakkabıları görünce içine sindiremezdi babamız.O yüzden bulunduğumuz yere en yakın olan bir ayakkabı dükkanına sokardı bizi. Ayakkabıları giydikten sonra yırtık ayakkabıları çöpe atmak isteyen dükkan sahiplerine “hayır atma,onları bir poşete koy sonra lazım olur” derdik. İki ay maaş alamayan babamız ayakkabıcıyı ikna ederdi maaşı alacağı zaman ödemeyi yapacağına dair.O gün yağmuru hiç aldırmayıp doğaya inat büyümekten ve yaşamaktan hiç vazgeçmeyen Ters Lale (Zengıla zoman) gibi olurduk. O gün ki Yüzümüzdeki gülüşleri, gözlerimizdeki mutluluk parıltıları ve kalbimizdeki o huzuru anlatmak imkansızdır. Üzerimizde yeni ve temiz aynı zamanda fabrikaların makine kokusu geçmeyen o güzel kıyafetlerle, ayaklarımızı hafifleten o mükemmel ayakkabılarla ve yolda yürürken birbirine değip ses çıkaran o ispanyol kotlarımızala biran önce eve varmak ve annemize göstermek isterdik. O yüzden bababımıza biran önce eve gidelim derdik. Biz bencil çocuklardık isteklerimiz biter bitmez eve gitmek isterdik babamızda bizi kıramayıp, unuttuğumuz şeyi yani bayramda gezmek ve şeker toplamak için şeker poşetlerini o alırdı ve eve giderdik.

Yarın Bayram…


Akşam yeni kıyafetlerimizi yanımıza koyup öyle uyurduk çünkü sabah erkenden onları giyme heyecanı vardı dolayısıyla gece geç saatlere kadar sabahı hayal ederdik.
Sabah olurdu… Uyanırdık önce abdest alırdık sonra hiçbir zaman sabunla yıkamadığımız o yüzümüzü o gün sabunla yıkardık iyice yüzümüzü kontrol ederdik ve saçımızı tarardık. Daha sonra giymeye kıyamadığımız,kirlenecek diye korktuğumuz ve yırtılmasın diye yavaşça giydiğimiz o büyük kıyafetlerimizden sonra babamızla beraber bayram namazına giderdik namazın ardından mezarlığa gider dedemizi ziyaret eder bayramını kutlardık. Eve döndükten sonra baba ve annemize yanaşıp büyük bir heyecan ve utangaçlığımızla önce babamızın sonra annemizin ellerini öper ve bayramlarını kutlardık ardından 3 km uzaklıkta evi bulunan amcamların bayramını kutlamak için o küçücük bedenimizle, o küçücük ayaklarımızla büyük adımlar atıp hemen varabilmek için bazen koşardık. Amcamızın eline sarılır ve öptükten sonra yanına otururduk beklerdik bize para verecek diye, ve zaten biz düşünmeden elini cebine atmıştı çıkarmıştı 5.000.000 milyonu bugünün değişimiyle 5 Tl’yi, parayı almak için sabırsızlanmıştık ve hiçbir şey demeden alıp cebimize koymuştuk. Ardından poşetlerimizi alıp yollara koyulurduk her aldığımız şekerlemeyi sayardık çünkü bir yandan yarışırdık mahalle arkadaşlarımızla ve şekerleme sayısını hedeflerdik 500 şekerleme toplamadan eve dönmezdik. Etrafımızda bulunan evlerin sayısı 100’ü geçmezdi ama biz Yüksekova’nın birçok mahallesine girerdik bazen kaybolurduk o daracık sokaklarda ama yine de hedefimize ulaşmadan eve dönmezdik.


Ve yarın yine bayram…

Ne çok şey değişti.

Bir zamanlar bir araya toplanıp bayramlarımızı kutlardık oturup hep beraber çay içer sohbet ederdik. Aynı anda gülüp aynı anda ciddi olurduk. Birlikte bayram namazına giderdik,ardından mezarlığa…
Teknoloji ve insanların moda sevdası ne yazık ki bayramları ortadan kaldırdı… Bugünün bayramları yazılışları aynı olan ama farklı anlamlar içeren Türkçe’deki sesteşlere benziyorlar. Çünkü insanlar artık bir arada olmak yerine birbirinden uzak durmak istiyorlar, artık bayramlar kimisi için tatil yapmak(deniz kenarların da) anlamına geliyor , kimisi için Turkcell,Avea ve Vodafone’nin sunmuş olduğu bayram kampanyaları dahilinde sözde sevdiklerini arayıp bayramını kutlamak anlamına geliyor, kimisi için de güzel görünmek için modayı takip edip değişik elbiseler giymek anlamına geliyor… O yüzden geçen gün babam bize, elbise almak için para verdiğinde ben almamıştım. Çünkü bugün giydiğim yeni elbiseler bir anlam taşımıyor, beni çocukluğumdaki mutluluğuma kavuşturmayacak ve bana eskisi gibi huzur veremeyecek, yani ben eskisi gibi elime poşet alıp kapı kapı şekerleme toplamak için gezmeyeceğim…O yüzden belki de herkes bayramı elbise ile özdeşleştirdiği için ben yeni elbiseler almayacağım…

YORUM YAZ
TOPLAM 1 YORUM

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.

  • - Ziya krtş:16 Ekim 2013, Çarşamba 23:42