ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Hükümet, Savaşı Kaybedecek!..

Yavuz Duru

08 Aralık 2013 Pazar 17:24
  • A
  • A

Geçen yıl Meclis’in açılışında “tutuklu Milletvekili ve Belediye Başkanı sorununa değinen” Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e karşı Başbakan Tayyip Erdoğan; “bu tespitin Cumhurbaşkanı’nın şahsi görüşü olduğunu” dillendirmişti. Sık sık demokrasinin sandıktan ibaret olduğunu söyleyen Başbakan’ın tutuklulukla ilgili Abdullah Gül’ün tespitini sadece şahsi görüşe indirgemesi açık bir çelişki oluşturmaktadır.

Anayasa Mahkemesi’nin tutuklu vekillerle ilgili “tutukluluk hali seçme ve seçilme hakkına” aykırıdır hükmüne başta Cumhurbaşkanı olmak üzere Bülent Arınç da olumlu bir tavır sergilemişlerdir. Başbakan’ın suskunluğu ise dikkat çekmiştir. Özel Yetkili Mahkeme’nin üç gün içerisinde karar almaması da en azından niyet olarak tahliye konusunda niyetli olmadığını ortaya sermiştir.

Türkiye’deki sorunda budur. “Ne zaman ne olacağı belli değildir.” Hatta ceza kanunları bile son derece izafi olarak düzenlenmiştir. İzafi düzenlenmesinin doğal yansıması güçlü kim ise onun sözünün geçmesi sonucunu doğurmaktadır. Son zamanlarda Yargı üzerinde “camia” denilen yapının söz sahibi olduğu rivayetleri iyice dillendirilmeye başlanmıştır. Hatta Fehmi Koru bile, yargının sahte delillerle hüküm tesis etmiş olabileceğini söylemiştir.

Kürt meselesinden tutun birçok meselede olumlu adım atan Başbakan Erdoğan’ın açılımlarının ve gelişmelerinin “kanuni” alt yapıya bağlanma noktasındaki isteksizliği Kanun ve Yargı açısından çelişkileri derinleştirmektedir. Hükümetin adımlarıyla kanuni hükümlerin ve yargı kararlarının birbirleriyle ilişkileri iyice açılmıştır. Adeta kanunlar ve yargı ayrı bir tarafa gitmektedir Hükümette ayrı bir tarafa gitmektedir. Bu ise samimiyet sorununu gündeme getirmektedir.

Sosyal Hadiseler ile kanunların uyumsuzluğu söz konusu olursa toplumsal çatışma zorunludur. Devlet veya hükümet güçlü olduğu için çatışmaları halı altına süpürebilir ama bu süpürme işi bir yere kadar gidebilir. Zaten şu anda yavaş yavaş çatışmanın ayak sesleri gelmektedir. Sosyal Hayat ile kanun arasındaki boşluğu geçmişte Ergenekon Terör Örgütü dolduruyordu. Son zamanlarda da Camia denilen örgütün doldurduğu iddia edilmektedir. Kanuna bağlanmayan ihtilaf Camia denilen örgütle Hükümet arasında ciddi kırılmalara neden olmuştur.

Hükümet bu savaşı kazanabilir mi? Camia, denilen yapının ne siyasi ne de sosyal bir gücü söz konusudur. Gücünü dışarıdan aldığı söylenebilir. Zaten Todays Zaman’da Emre Uslu, “Cemaatin, hükümetin İsrail ile arasının bozulmasından” şikâyetçi olduğunu söylemiştir. Kanuni bir yapıya sahip olmayan Camia denilen yapının hükümet ve devlet tarafından yenilmesi mümkündür. Ama hükümet, en nihayetinde bu savaşı kaybedecektir. Savaşı kaybettiği alan Camia alanı olmayacaktır. Kanuna karşı yenilecektir. Çünkü hükümet bile olsanız çarpık ve sosyal dokuya uyumsuz bir kanunlar manzumesine karşı savaşı kazanmanız mümkün değildir.

Son zamanlarda başta Ergenekon Davası olmak üzere bütün davalar açıkça tartışılmaya başlanmıştır. Aslında 2006 yılından bu yana Terörle Mücadele Kanunu çerçevesinde süren bütün davaların hakiki bir değeri yoktur. Çünkü Terörle Mücadele Kanunu, son derece izafi bir şekilde hazırlanmıştır. Kanundan yargılanmanız için bırakın düşünmeyi birisine selam vermeniz bile ceza almanıza yeterlidir. Terör Davalarının yüzde yüzüne yakınında polisler gözaltına aldıkları şahısların düşüncelerine yönelik sorular sormaktadırlar.

Hükümet bana göre bütün bu çelişkileri kaldıramaz. Ya vahşi bir savaşın içerisine çekilecektir ya da kanunlarda değişikliklere gidecektir. Son Demokratikleşme Paketi, sosyal fay hatlarını tedavi etmek açısından hiçbir olumlu adımı içermemektedir. Bu durumda AK Parti bırakın yüzde elli oy almayı yüzde doksan oy alsa bile sosyal hayat ile kanunlar arasındaki makası kapatmadığı sürece uzun süreli iktidarını sürdüremez. Bana göre sonun başlangıcı başlamıştır. Çünkü kanunlar, fay hatlarını derinleştirmektedir ve bu fay hatları belki de seçimlerden önce depreme neden olacaktır.

Ergenekon tipi örgütler veya vesayet sosyal dokuya uyumsuz hareketlerinden yıkıldı. Kanunda yargı da kendilerinin elindeydi. Ama 1000 yıl süreceğini iddia ettikleri sistem yıkıldı. Bunun sebebi güçsüz olduklarından değildi. Tek sebebi vardı, sosyal hareketler ile kanun gücü ayrı bir yerde geziyorlardı. Netice de 28 Şubatçılar yenildi. Herkes dört ay sonra seçimde kimin kazanacağı hesabını yapıyorlar. Öyle çoook uzakların hesabını yapmaya gerek yoktur. Bence herkes 30 gün sonra neler olabileceğinin hesabını yapsa daha yerinde olur. Böyle bir TMK’yı 2006 yılından bu yana muhafaza eden Hükümet, 2013 yılında uçurumun kenarına yaklaşmıştır. Aşağı düşebilir.

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.