ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Nereye gidiyoruz...

sertaç kot

10 Mayıs 2013 Cuma 21:24
  • A
  • A

Okul sıralarındayken heyecanla dinlediğim tarih, bende her zaman o günlere gidebilsem tutkusu oluşturmuştur. Çünkü tarih benim dünyamda çok önemli bir yer ediniyor, daima. Neden tarih bu kadar önemli diye sorduğumda kendime; yaratılan insanı şekillendiren en önemli unsur, cevabını duyuyorum zihnimde. Bundan yıllar sonra biz de tarihte yer alacağız, peki tarih kitaplarında birilerinin zihninde yer edinecek miyiz. Bilinmez.

Hep kendime sorardım, acaba tarih kitaplarında heyecanla okuduğum satırlarda yer alan olayların benzerleri bizim yaşadığımız dönemde de cereyan edecek mi diye. Evet şimdi bunu fark ettim, bugünün dünyasında geçmişte okuduklarımızdan daha heyecanlı olaylar meydana geliyor.

Siyaseti ve ideolojik düşüncelerden arınarak tamamen sade bir vatandaş gözüyle bakacak olursam bu günün Türkiye’sinde yaşananlara; açıkçası bir ikilem içerisindeyim. Bu barış sürecinin doğru mu yanlış mı ilerlediği hususunda bir türlü kesin bir cevap bulamıyorum. Aslında doğru bir adım olduğu düşüncesindeyim ancak yapılan kimi uygulamalar ardındaki gerekçeyi sorgulamama neden oluyor. Niyet çok güzel olabilir, uygulama noktasında yapılan yanlışlar ise doğru bir niyetin tüm meyvelerinin çürümesine yol açabilir diye düşünüyorum.

Tarihi kültürüme dayanarak düşünecek olursam, biz daima insancıl bir millet olarak yaşamışız. Türkler Allah Resulû’nün hadislerinde yer almıştır. Burada kafadan atma sözler yerine kaynağını belirttiğim aşağıdaki birkaç hadisi şerife bakacak olursak;

• Türkler size ilişmedikçe siz de onlara ilişmeyiniz. Çünkü milletimin mülkünü ve Allah’ın ona olan ihsanını en evvel Kantura (Türk) nesli alacaktır. İmam Taberani (Mu’cem’ül-Kebir ve Mu’cem’ül Evsat isimli eserinde)

• Habeşliler sizle uğraşmadıkça siz de onlarla uğraşmayınız. Hele Türkler size dokunmadığı sürece siz de Türkler’e (sakın) dokunmayınız! Ebu Davud (Sünen-i Davud, IV.s:112)

• Yukarıdaki hadis-i şerif Cüveydi tarafından şöyle nakledilmiştir: “Türkler sizlere dokunmadıkça siz de Türkler’e dokunmayınız. Zira onlar çok sert ve haşin tabiatlı kimselerdir.” (El-Cüveyni; Tarih-i Cihan-güşa, 1, s:11)

• Aynı hadis-i şerifi Hamavi ise ashabdan Hz. Muaviye’den şöyle nakletmiştir: “Sakın onların üzerine süvari birlikleri göndermeyiniz (harp etmeyiniz) Türkler ve Habeşliler size dokunmadığı sürece siz de onlara dokunmayınız.”
• Hıfz, on kısma ayrılmıştır: Dokuzu Türkler’de, biri diğer insanlardadır. (Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevi (Ramuz’ul-Ehadis 4140 nolu hadis)

Hıfz kelimesi bazı kitaplarda hafızlık, kavrama kabiliyeti olarak tercüme edilmiştir. Merhum Mehmed Vani Efendi’ye göre ise muhafazakârlık yani dinini, milletini, vatanını, maddi ve manevi değerlerini, örf ve âdetlerini, namusunu koruma duygusunun her milletten çok Türk milletindedir.

(kaynak: http://forum.islamiyet.gen.tr/)

Türk toplumunun tarih aynasındaki yansıması ağırlıklı olarak insancıl, yaşama gerekçesi olan, vatanını ve içinde yaşayanları koruyan, kendisine zarar verilmediği sürece zulmetmeyen bir toplum olarak görülüyor. Türkler ile ilgili bugün araştırma yapmaya kalkışırsak eğer dünya üzerinde fitne-fesat çıkaran bir yapıda olmadıkları daha ilk satırlarda karşımıza çıkacaktır. Ki Türkler tarafından kurulan devletlerde yaşayan toplumlar bugün bile kendilerine sorulduğunda en huzurlu dönemlerinin Türk devletlerinin hakimiyeti altında oldukları dönemleri işaret ederler. Daima yapıcı ve koruyucu bir anlayış-kültüre sahip olan Türk toplumu bugün de aynı zihniyete sahip.

Türk toplumu ile ilgili bunca bilgi ışığında düşünecek olursak bu günün Türkiye’sinde ve dünyasında Türkler tarih sahnesinde nasıl lanse edilecek, benim açımdan en büyük merak konusu. Asırlardır Anadolu topraklarında ırk kavramını göz ardı ederek huzurlu bir vatan ortamı yaratma konusunda can veren can alan bir toplum bugün nasıl bir sınav ile karşı karşıya düşündürücü. Türkiye üzerinde(n) oynanan oyunları göz ardı ederek konuşmak yanlış olur fakat özet geçmek gerekirse biz daima huzurlu bir vatan oluşturma telaşası içerisinde olmuşuz. Tarihteki büyük devlet liderlerimiz daima toprak bütünlüğü içinde yaşayan insanının huzurlu olması için çaba sarfetmiş. En eski Türk eserlerinde bile bu, lise çağlarında anlatılır.

Objektif bakacak olursak bugün ne değişti ki Türkler eski kültürlerini unuttular da artık toprak bütünlüğü içindeki insanlara huzursuzluk vermeye başladılar.

Diyorum ya Tarih beni her zaman heyecanlandırmıştır. Bence bu defa huzursuzluğu toprak bütünlüğümüz içindekiler değil dışındakiler yaşıyor ki; bunca oyun oynuyorlar Türk toplumu üzerinde.

Evet bunu hepimiz görüyoruz da biz ne yapıyoruz bu oyunları bozma adına. Asıl kendimize sormamız gereken soru bu olmalı. Eski Türk toplumları nasıl oluyordu da kendi ırklarından, dinlerinden, mezheplerinden olmayan insanlarla bir arada huzur içinde yaşayabiliyordu, peki biz neden yaşayamıyoruz.

Tarihte de bu toplum içerisinde bozgunculuk yapılmaya çalışılmış ama kendi içinde bir arada yaşadığı insanlara en acımasız olunan dönem 19. Yüzyıldan sonra başlıyor. Burada kendi içindeki kastım farklı köklere bağlı olanlara değil, aynı kökten gelen yani Türk’ün Türk’e kötülüğe başladığı dönem. Biz Türk insanı önce kendimize saygımızı yitirmişiz. Özeleştiri her zaman insana ağır gelir ancak şunu açık ve net görebiliriz ki;

Bir motor ustasına arabanızı gösterseniz, size hemen bunu hangi ustaya gösterdin de bu sıkıntıyı görmedi tepkisini gösterir,
Bir berbere gitseniz, seni kim traş etti böyle der,
Bir doktora gitseniz sana bu ilaçları hangi doktor verdi der,
Bir öğretmeniniz değişse, sizin öğretmeniniz kimdi olur,
Bir din adamı size; bunu hangi hoca öğretti der.

Derler, derler, derler…

Bu eleştiri ordusu her geçen gün büyüyüp gidiyor.

Sokakta ana avrat birbirine küfreden, küfrü artık gayet normal algılayan, dine, Kitaba ve Allah a küfreden bir toplum yapısını elbet hepimiz görüyoruz. Eğer görmeyenimiz varsa sadece sokakta bir saat dolaşsın yeter. Bütün bunları yaşadığımız halde kendimizi eleştirmiyorsak, kendimizi hedefe koymuyorsak suçumuzu görmezden geliyoruz demektir.
E gerçek bu olunca da sonuç kaçınılmaz olur malumunuz. Biz önce kendi içimizde hoşgörümüzü kaybetmişiz, ardından kaybedilenler listesi uzayıp gitmiş, gitmeye de devam ediyor.

Bu günlerde ise bu olumsuz tabloyu yıkma savaşı veriyoruz. İnşallah hepimiz hakkında hayırlı bir sonuç olur.

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.