ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Temmuz'a devam

Ozan Kahramantürk

22 Temmuz 2013 Pazartesi 05:16
  • A
  • A

İftarını yarım tabak mercimek çorbası ve tavuklu bulgur pilavıyla yaptıktan sonra, evine yaklaşık yedi yüz metre uzaklıktaki cafeye doğru yol almak için hareketlendi. Yolda yürüyor gibi görünse de aslında koşuyor gibiydi. İleride karakolun önünde kendisini bekleyen kırmızı ışıkta biraz duraklamaya ihtiyacı vardı. Çünkü iftar sofrasından yeni kalkmıştı.Sporu bıraktığı için yediyüz metrelik alan onun için sıkı bir kardio programı gibi gözüküyordu. Birkaç saniye ışıkların orda ‘kırmızı ışığa yakalanmış araba görünümlü insan modelinde’ durakladıktan sonra, yolun geri kalan kısmına diyaloglar yazarak devam etti. Karşısına bir tanıdık çıkacak endişesi yaşamadan, kendi kendine derin bir sohbet kurmuştu. Bir hafta öncesinden yazılmıştı senaryo. Her şey çok basit bir diyalogla başlamış,anlamsız ifadelerin kafalarda yarattığı soru işaretleri ,cevaplarını ilerleyen günlere bırakmıştı.

_Pardon cafe kaçta kapanıyor acaba ?

_12’de.

_Peki ya siz kaçta çıkıyorsunuz?

Her zamanki gibi ‘mekanın uzak kısımlarında da hayat var ‘dedirtecek boş sessiz kısmı tercih etmişti. Hakan’ın gelmesini bekliyordu. Mercimek çorbasını yarım tabakla sonlandırması iyi olmuştu. Tüm gün boyu aç kaldıktan sonra, iftarda bir anda mideye gereksiz yüklenmenin getireceği şişkinliği yaşamıyordu. Artık garson kızı çağırıp, soğuk kahvesini söylemeliydi.Çünkü Hakan’ın gecikeceği belliydi.Hakan’ın o an neler yapmakta olduğunu, tahmin edebiliyordu. Yine kendine karanlık sessiz bir köşe bulmuş olmalı ki, tüm gün boyu arzuladığı yemek sonrası keyif sigarasını içmeden olmazdı. Demek ki , evliliğe giden yoldaki son bekar geçen aylar, insana en azından rahat bir sigara içirtecek sessiz sakin bir köşe aratıyordu. Hakan’la buluşmuş olduğu o noktayı, köprüden önceki son çıkış kısmı olarak tanımlıyordu. Bir süre sonra Hakan, elindeki sigarasıyla köprüye doğru devam edecek, kendisi de son çıkış sapağından içeriye girip ‘İşte benim özgürlük yolum bu ‘ diye bağıracaktı. Nedense bu söylediğine kendisi de inanmayacak,en fazla yokuş aşağından Dolmabahçe’ye kadar inip, denize sıfır çayını içtikten sonra ,evine geri dönecekti.

_Nerde kaldın ?

_Biliyorsun işte,sigaramı içiyordum. Sen niye erken geldin ?

_Görüyorsun işte.Kahvemi içiyorum.

Hakan,günün kısa bir özetinden,evlilik hazırlıklarının geldiği son noktadan, bahsettikten sonra masaya sessizliğin hakim olması düşüncesinin iyi geleceğini savunan bakışlarını ,Okan’a doğru çevirmişti. Hakan ,bakışlarıyla Okan’a sayfalar dolusu diyaloglar yazdırmıştı.Sessizlik,onların masası için bir strateji haline gelmişti Ama bu sessizliğin bir strateji olmaktan çıkıp, zaman kaybına dönüştüğü noktanın iyi belirlenmesi gerekiyordu. Hakan ,o noktayı çok iyi yakalamıştı.

_Kız kaçta çıkıyormuş,öğrenebildin mi ?

_Kız çoktan çıkmış,haberimiz yok.

Hakan,bu cevabından sonra ,Okan’ın köprüden önceki son çıkıştaki sapağa yeniden girdiğine ,koşar adımlarla o yolda ilerlemeye devam ettiğine,yine bir kararından daha vazgeçmiş olduğuna ve de bunu kendince özgürce bir yolmuş gibi yorumladığına, şahit olmaya devam ediyordu. Bir hafta öncesinden şu esmer garson kızdan hoşlanıyorum, demesini hatırlıyordu.Başka bir garson kızı masaya çağırıp ,arkadaşından hoşlanıyorum ‘hadi şimdi bunu ona haber ver ‘diyerek gösterdiği cesaretini ,takdir bile etmişti.Esmer kız,Okan’ın kendisine olan ilgisinden haberdar olduğu andan itibaren, onlara ve çevresindeki masalara yakın çalışmaya bile başlamıştı.

Hakan,esmer kızın kendi masalarına olan ilgisinden emindi ve fırsat buldukça bakışlarını Okan’a doğru yönelttiği anları iyi yakalayabiliyor, neredeyse bütün ortama hakim olabiliyordu.Okan,bir haftadır yazmakta olduğu senaryosunu final yapmadan bir anlık kararla noktalamış,aklı iftarda yarım tabakla sınırladığı mercimek çorbasına gitmişti. Evden çıkmadan önce, yarım tabak daha içseydi hiç fena olmazdı düşüncesine kapılmıştı. Okan’a sigarasını bitireceği ana kadar vakit vermiş,ondan geceye devam edebilecekleri güzel bir fikir sunmasını istemişti.Okan da Hakan’ın hiçbir zaman hayır diyemeyeceği o güzel aktiviteyi ona hatırlatmıştı

_Haydi pes oynamaya gidelim.

Daha dakikalar öncesine kadar,Okan’a,esmer kıza ,hatta bütün ortama hakim olabilen adam ,pes lafını duyar duymaz çocuklar gibi büyük bir heyecana kapılmıştı. İki arkadaş,gecenin sonunda pes cafenin yolunu tuttular. (Okan, her zamanki gibi kazanacağından emindi.)

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.