ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Shakira’lı, Gangnam’lı milli bayramlar…

Osman Kürşat YORGANCI

18 Mayıs 2013 Cumartesi 21:34
  • A
  • A

Devasa bir stadyum. Tribünler hınca hınç dolu. Devlet erkânı olanca heybeti ve asaletiyle protokoldeki yerini almış. Sahada son hazırlıklar tamam vaziyette. O da ne: “Hopbaaa, gangam sıtayl… Dımtıs dımtıs…” Tribünler coşuyor. Herkes ayakta. Tabi bilemiyorum protokol ne vaziyette? Onlar da dansa eşlik ediyorlar mı acaba, merak etmiyor değilim… Acaba kaçımız PSY’nin klibinin kendi ülkesinin devlet televizyonunda gösteriminin yasaklandığını biliyoruz?

Devasa stadyumdaki kutlamayı bırakıp başka bir “Millî!” kutlamaya mı konuk olalım? Tabi, buyurun. Hemen şu yakınımızdaki okulun bahçesine misafir olalım. Ecnebi lisanıyla bangır bangır bağıran ve kulakları tırmalayan bir ses duyuyoruz: “Vaka vaka…” Çıkartamadınız mı? Yani siz de kültürünüze ne kadar yabancısınız! İnsan kırk yıllık “Shakira Abla’sını” tanımaz mı hiç? Evet, sahnede Shakira dansı yapıyor çocuklar. Gâvurun kıyafetiyle dans edip, gâvurun lisanıyla şarkı söyleyen “bizim çocuklar”. Tek millî unsur olsa gerek bizim çocuklar.

Bambaşka bir tabloya bakalım şimdi de. Yine bir başka okul kutlaması. Birçoğunuz bu hazin tablonun görüntülerine kısa bir uğraştan sonra ulaşabilir. Fonda bir müzik; Hakan PEKER’in “Köylü Güzeli” parçası… İlkokul bir ya da en fazla ikinci sınıf öğrencisi iki kız çocuğu sahnede. Yavrularımız müziğe eşlik eden bir dans sergiliyorlar. Etrafları kalabalık tarafından sarılmış. Üzerlerinde tam bir Anadolu kıyafeti: Altlarında şalvar, başlarında örtü ve üzerlerinde hırka. Ama öyle bir an geliyor ki… Şarkının “sosyeteye girmiş köylü güzeli” sözleri işitilirken başlıyorlar şalvarı, hırkayı çıkartmaya. Atıyorlar örtüyü. Üzerlerinde daha önceden bu kıyafetlerin altına giydirilmiş ve gizlenilmiş kırmızı, askılı ve diz kapaklarına ancak ulaşan bir elbise kalıyor. Modernleşiyor ve çağdaşlaşıyorlar! Kalabalık çılgınlar gibi alkışlıyor.

19 olmuş, 23 olmuş, 29 olmuş; Ekim olmuş, Nisan olmuş, Mayıs olmuş; tarihler önemli değil. Bu tarihlere herkes tarafından aynı kıymetin verilip verilmemesi de değil meselemiz. Mesele “millî” oluşu… Mesele, adının “millî” konuşu…

Türk’ün ruhuna tamamen tezat “Millî Bayram” kutlamalarıyla ecdadın kemiklerini sızlattığımızın farkında mıyız? O ecdat ki biz gâvurun lisanını konuşmak zorunda kalmayalım, gâvurun libasına bürünmek zorunda kalmayalım ve onun inandıklarına inanmak zorunda kalmayalım diye can vermemiş miydi, kan vermemiş miydi; Çanakkale’de, Kocatepe’de ve varlık-yokluk mücadelemiz olan Kurtuluş Savaşı’nda? Evet, zorunuza gitsin, ağırınıza gitsin biraz!

Üstad’ın dediği gibi:

“Tırnağı, en yırtıcı hayvanın pençesinden,
Daha keskin eliyle, başını ensesinden,
Ayırıp o genç adam, uzansa yatağına;
Yerleştirse başını, iki diz kapağına;
Soruverse: Ben neyim ve bu hâl neyin nesi?
Yetiş, yetiş, hey sonsuz varlık muhasebesi!”

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.