ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Öz Yurdunda Garipsin, Öz Vatanında Parya...

Osman Kürşat YORGANCI

08 Ekim 2013 Salı 00:13
  • A
  • A

- İsminiz ?
... Kürşat, Atilla, Oğuzhan, Mehmet... Biz birbirimizi tanıyıp anlayabildikten sonra isimlerin ne önemi var ki efendim?
- Olsun efendim olsun, siz yine de söyleyin sizinki bunlardan hangisi?
... Bu arada ismimin bu saydıklarımdan birisi olduğuna da peşin fikirle kanaat etmiş bulunuyorsunuz yani, öyle mi?
- Yani, tam olarak öyle diyemeyiz ama isminiz de eminim ki bunlardan birisidir, muhtemelen yani.
... Kendinizden emin görünmek istemenize rağmen aynı ölçüde emin de değilsiniz aslında.
- Ne münasebet efendim, bunu da nerden çıkardınız şimdi? Lütfen varsayımlar üzerinden konuşmayın!
... Evet bence de varsayımlar üzerinden konuşmamalıyız. Bu noktada ortak bir paydada buluşabildiğimiz için inanın çok sevindim şimdi.
- Bir dakika, şimdi durup dururken ortak bir paydamız olduğu fikrine de nerden kapıldınız anlamadım ki?
... Herhangi bir konu üzerinde hemfikir olmak da ortak paydadan sayılamaz mı? Varsayımlar üzerinden konuşulmaması gerekliliğinde hemfikiriz zannıyla bir ortak paydamızın olduğunu düşünmüştüm.
- Aman efendim, abartmayın şimdi. Basit bir meseleyi büyütmeye gerek olmadığı gibi basit bir meselede hemfikiriz diye ortak bir paydadan bahsetmeye de hiç gerek yok. İsim demiştik?
... Evet, isim demiştik. Oğuzhan diyelim o vakit.
- Hah, dememiş miydim ben size, kesin bunlardan birisi efendim, anlamıştım zaten.
... Şimdi güldürdünüz beni. O kadar eminsiniz ki... Sizi üzmek istemiyorum aslında ama ismim Oğuzhan değil, malesef.
- Ne demek efendim, biraz önce siz söylemediniz mi?
... Doğru, söyledim lakin dikkat ederseniz ısrarınıza binaen bir küçük nükte olsun diye Oğuzhan diyelim, dedim. İsmim Oğuzhan demedim. Neyse yine de sizi mahçup etmeyeyim, ismim Kürşat.
- İşte, buyrun. Buyrun burdan yakın, Kürşat'mış. Anlamıştım zaten.
... Afedersiniz, affınıza sığınarak, nerden anladığınızı lütfeder misiniz?
- Şöyle bir bakınca anlamak çok da zor olmuyor hani, insanları tanıyabiliyorsunuz.
... Şöyle bir bakmakla öyle mi? Gerçekten büyük bir meziyet olsa gerek. Hem de tanıyabilmek, bir bakışla! Neye göre, hangi ölçüye göre?
- Şöyle bir bakışla dediysek, az çok ne olduğunuz belli zaten efendim, şeklinizden şemalinizden.
... Şeklimden, görünüşümden hakkımda bir yargıya vardınız ve hem de ne olduğuma dair de bir kanaat getirdiniz öyle mi?
- Siz de şimdi lafı dolandırmayın efendim, sanki bir kabahat işlemişiz gibi, sizin gibileri bilmiyor değiliz biz de hani.
... Estağfirullah efendim, benim bir şey söylememe gerek kalmaksızın siz kendiniz söylenilmesi gerekeni söylediniz zaten. Hadi kendinizce beni çözdünüz de bana benzeyenlerin günahı neydi onu anlayabilmiş değilim. Başkalaştırmak ve ötekileştirmek değil mi zaten bizi birbirimizden eden. Hele ki görünenin ötesindeki görünmeyen, nerde kaldı kimsenin kimseye üstünlüğünün olmaması, şekle ve görüntüye aldanılmaması zorunluluğu.
- Orda biraz dur bakalım şimdi. Neyle itham ediyorsun sen şimdi beni?
... Sen! Ben sizi hiçbir şeyle itham etmedim. Alınganlığınızın sebebini anlayamadığım gibi hitap şeklinize bile tesir eden agresifliğinizi de anlamlandırabilmiş değilim.
- Bırak şimdi bu kibarlığı ve nezaket çabasını. Apaçık ithamda ve ima da bulundun. Şunu bil, bir kere biz Müslüman'ız. Biz kimseyi ötekileştirmekten yana olmadık ve asla şekilcilik yapmadık. Yapmadığımız gibi de her zaman sizin gibilere karşı olduk.
... Evet çok doğru söylüyorsunuz. Hakikaten insan tanıma meziyetinizin yanında fikir ve zihin okuma kabiliyetinizi de tasdik etmeden geçemeyeceğim. Hakkınızı teslim etmem gerek; görünüşümden, şekil ve şemalimden yola çıkıp ismimi tahmin etmenin de ötesine geçmek, ismimden yola çıkarak zihnimi okuyup ne olduğum hakkında hüküm vermek ve dahası ötekileştirmeye, şekilciliğe karşı olduğunuz gibi bizim gibilere de karşı olduğunuzu söylemek. Öyle ya siz Müslüman'sınız!
- Evet Müslüman'ız. Ne yani demogoji yaparak ne olduğunuzu gizleyebileceğinizi mi sanıyorsunuz. Hepiniz aynısınız işte. Fikriniz de zikriniz de birdir sizin, hepinizin, biz biliriz!
... Farkında mısınız, karşıyım dediğiniz ne varsa hakikaten siz tamamına da karşısınız. Varsayımlarla konuşmamaya, ötekileştirmemeye, başkalaştırmamaya karşısınız. Hepiniz derken neyi kastettiğinizi de anlayamadım?
- Yalan mı, hepinizden de birkaç kelamdan sonra aynı cümleler dökülmez mi: Vatan, millet, sakarya...
... Şimdi sizdeki bütün bu istidat ve kabiliyetleri yok sayarak hayır dökülmez desem neye yarar ki? Siz zihninizde benim konuşacaklarımı dahi belirlemişsiniz zaten, hem de ben daha konuşmadan. Bu arada küfür tek millet değil midir?
- Hele bakın siz şimdi. Bir de sizin gibilerden İslam'a dair ders mi alacağız. Evet küfür tek millettir lakin o sizin sandığınız gibi değildir. Sizin milliyetçiliğinizle falan ilgisi yoktur eğer oraya getireceksen.
... Ben bırakın İslam'a dair oluşunu, kimseye herhangi bir konuya dair ders verme hakk ve haddini kendimde görmüyorum zaten. Yüksek müsadenizle konuşmaya ve hatta tarafınızdan belirlenmiş olan konuşmalarıma açıklık getirmeye çalışıyorum. Daha kelam etmeme müsade etmeksizin zihnimi okuyup neyi nereye getireceğime bile peşin hükümlerle karar veriyor ve kestirip atıyorsunuz.
- Peki peki, buyur bakalım, ne diyeceksen de. Evet, küfür tek millettir.
... Ben de şunu ifade edeyim ki ben küfürden değilim. Şimdi biz aynı milletten değil miyiz?
- Evet, ama!
... Aman efendim, aması olmaz bu meselenin. Hani siz bizden daha iyi bilirsiniz, Resulullah kelamı değil midir ki o; kimse kavmini sevmekle suçlanamaz, der.
- Bak işte, demedim mi ben, hepinizde aynı mavra. Irkçısınız siz ırkçı.
... Okunan zihnime dair tarafınızdan bir yafta daha vuruldu. Vuruldu vurulmasına da bizzat İslam'ın malı olan "Millet" kavramının hakikatine nüfuz edebilseydik en azından. Neyse, Müslüman'sanız eğer Allah ve Resulüne hizmet etme bahtiyarlığının onur ve gururuna erişmeye de sırf bana muhalefet olsun diye karşı çıkmazsınız herhalde?
- Senden İslam dersi alacak değilim. Elbette buna muhalefet edecek de değilim. Müslüman için bundan daha büyük onur ve gurur mu var, bütün mesele de bu değil mi zaten?
... Bakın ben söylemedim, inanın ben söylemedim. Sırf ben söylediğimde muhalefet etme ihtimaliniz korkusuna kapılmışken, siz, kendiniz söylediniz. Peki şimdi ben de size şunu söyleyeyim o zaman: Siz, şahsınız namına bile Allah ve Resulü'ne hizmetin onur ve gururunu ifadelendirmekten imtina etmezken, ecdadı bu yolda başını hizmet yoluna taş eylemiş bir torun olarak ben neden ve niçin ecdadımı ve ecdadımın tabi olduğu kavmimi, bugünkü kavramsal anlamıyla milletimi sevmeyeyim ve milletimle övünmeyeyim? Ve bunun adı milliyetçilik konulmuşsa bugün neden milletimin milliyetçisi olmayayım?
- Yaniii.
... Bir de hazır yeri gelmişken bir şey daha sorayım size: Müslüman fikirsiz, zikirsiz olmaz değil mi?
- Elbette, hem akıllı olacak Müslüman.
... Amenna, o vakit fikir ve zikir sahibi olmanın da bir kusur olmadığı açık.
- Herhalde yani.
... İyiye, güzele ve doğruya götürücü olduktan sonra fikir ve zikir birliğinin ziyanı yok o halde?
- Aksini söyleyen mi oldu ki, ne ziyanı olacak?
... Hayır hayır, elbette bir ziyanı olmaz, olmamalı ancak benim gibilerinin fikri, zikri bir olsa da bir sakıncası yokmuş demek ki, söylediklerinizden bu sonuca ulaştım.
- Ben de fikriniz de zikriniz de bir derken olumsuz bir şey kastetmemiştim ki zaten.
... Millet ve milliyetçilik demişken ve hazır yeri gelmişken "Vatan" bahsine dair de müsade edin birkaç kelam edeyim. Önce bir cami yapıveririz gittiğimiz yere ve bir selvi ağacı dikeriz. Bir de dedemizin yahut nenemizin mezar taşını diktik mi o topraklara, işte orası vatandır.
- Evet, haklısınız. Ben, siz de ötekiler gibisinizdir diye düşünmüştüm aslında. Yoksa size karşı herhangi bir ön yargım ya da olumsuz bir peşin fikrim yok inanın.
... Sizinle tanıştığım için, daha doğrusu zihninizdeki benle hakikatteki beni yine sizin zihninizde buluşturduğunuz için minnettarım. Ama şunu da hatırlatmadan edemeyeceğim, size göre ben, biraz öncesine kadar ötekilerden birisiydim, öyle değil mi?
- Evet, öyle. Doğru söylüyorsunuz.
... Kim bilir belki ötekiler de bir bendir. Onlar da benim gibi hep zihinlerde sanıldığı gibi yaşar ya da yaşatılır. Onlar da benim gibi fikrinin mahpusudur, hem de zihinlerdeki mahpus. Onlar da bir bendir, ben de onlardan biriyimdir. Suçunun ve günahının ne olduğuna bakılmaksızın, daha doğrusu zihinlere hapsedilirken bu mahpusluğun sebebi nedirden önce suçu ve günahı var mıdır, yok mudur suallerinin cevabı bilinmeyenlerdir. Kim bilir, belki de bu sebepten öz yurdunda gariptirler ve öz vatanlarında parya...

kursatyorganci@hotmail.com

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.