ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Gazi yürürse Türkiye yürür

Osman Kürşat YORGANCI

15 Mayıs 2013 Çarşamba 16:52
  • A
  • A

Klasik bir soru olacak lakin ardında arayacağımız cevap pek de klasik bir cevap olmayacak. O halde sorumuzu bir soralım hele: Çok kısa bir süre öncesine değin "Dost" olan, ailecek yemekler yenilen Esad, ne oldu da bir anda düşman ilan edildi? Hadi düşman ilan edildi, edildi de "Süreç" bahsinde olduğu gibi bu konuda da sadece Başbakan ve etrafındaki en fazla üç-beş kişi mi böyle olsun istedi?

Yoksa AKP'nin ortak aklı mı bu yöndeydi?

Kamuoyunun genel kanaati gerek "Süreç" gerekse "Suriye" konularında sadece ve sadece Başbakan ve çevresindeki en fazla üç-beş kişi mevzuların hakikatine vakıf ve genel siyaseti sadece bu çevre şekillendiriyor şeklinde gibi görünüyor. İşte klasik sorunun ardında arayacağımız cevap burada gizli. Bu sorunun cevabı Başbakan'ın ve AKP'nin dünü, bugünü ve en önemlisi de yarını için çok ama çok büyük önem taşıyor. Neden? Çünkü bugün kamuoyunda şöyle bir izlenim var: AKP vekillerinin neredeyse tamamı "el kaldır-el indir" vekili. Hatta kimi duyumlar ve iddialar var ki gerçekten acı.

Aslında duyumun da ötesinde Şamil TAYYAR kendi cümleleriyle şöyle ifade etmişti hallerini: Biz askerler düşünmesinler diye boş zamanlarında onlara ot yoldurturuz, mecliste bizim yaptığımız da ot yolmaktan pek farklı değil. İşte AKP'ye hakim hava bu. Kamuoyunun da farkına vardığı fakat neredeyse vekiller ağzıyla da kimi zaman net bir şekilde ifade edilecek gibi olan şeyse: Bizim siyaset üretme, siyaset yapma gibi bir hakkımız yok! Bize ne söylenirse onu yaparız, el kaldırıp onaylar ya da reddederiz! "Süreç" meselesi hiç bitmeyecek gibi sürüp gittikçe, "Suriye" meselesi griftleştikçe ve hatta artık çoktan başa bela bir vaziyet aldığı kesinleştikçe AKP'nin kendi içerisindeki çatlak sesler, aykırı sesler duyulmaya başlanıldığı gibi zamanla bu aykırı seslerin şiddetini artırarak devam etmesi de muhtemeldir. Bunun en büyük sebebiyse memleketin bıçak sırtına oturtulmuş olması ve bu riski kimsenin paylaşmak istememesi. Bir sebep daha var ki o da şöyle: AKP vekillerinin genelinin izlenilen siyasete ve gelişen hadiselere dair kamuoyundan pek de fazla bilgiye sahip olduğunu söyleyemememiz. Memleketin içerisine sokulduğu bataklık çözüm bekleyen meselelerin çözülmesini engellediği gibi daha da fena bir hal alırsa ihtimali AKP vekillerinin yarın; kusura bakmayın kardeşim, bu projeler zaten sizin eserinizdi, bizim bir kabahatimiz ya da kusurumuz yok, bunca siyaseti üreten sizdiniz, diyebileceğini gösteriyor. Bu, Başbakan ve AKP'nin yakın geleceğinin önünde Everest Tepesi gibi duran ciddi bir risk ve hakikat.

Bütün bunlar olup biterken, sanki üzerine tuz biber olmuşçasına yaşadığımız Reyhanlı saldırısı. Yaradan oradaki kardeşlerimize sabır versin. Tabi ki acınızı paylaşıyoruz demekle acı paylaşılmıyor. Ben saldırıdan çok kısa bir süre sonra çekilmiş görüntülerden cansız bedenleri izlemeye bile dayanamadım, yerinizde olsaydım acınızı bir ömür taşımaya nasıl dayanabilirdim acaba, kendime bu soruyu sormak bile yetti benim için. Bu hainliği kim yaptı ya da yapmadı analizlerine girecek değilim fakat sormak istediğim başka bir şey var: Neden ısrarla PKK yapmadı algısı oluşturulmaya çalışılıyor?

Dikkatinizi çekmek isterim, bugün ya da yarın Süriye ile girişilecek olası bir çatışma ya da savaş durumu halinde: Yakılacaklar ağıtlat Türkçe, Kürtçe ve Arapça olacaktır ama şuna inanın bu savaşın dili İngilizce ve İbranice'dir.
Evet Reyhanlı'yla yüreklerimiz bir kez daha yandı. Biraz evvel kim yaptı ya da yapmadı analizlerine girişecek değilim lakin neden ısrarla PKK yapmadı algısı oluşturulmaya çalışılıyor dedim. Bu saldırıya bir de madalyonun tersinden bakalım. Hatta bakmadan evvel şu soruyu kendi kendimize bir soralım ve cevap vermeye çalışalım: Ben herhangi bir gaye uğruna 30 yıl silahlı mücadele versem ve bana, haydi hiçbir koşul, şart ve pazarlık olmaksızın silahını bırak, bırakacaksın denilse... İnanın bunu söyleyen liderim bile olsa herhalde önce onun kafasına sıkardım! Siz ne yapardınız?

Bu suali neden sorguluyorum, çünkü bugün her ne kadar yapılan anketlere göre sürece verilen destek yüzde ellilerden yüzde yetmişlere ulaştı denilse de en azından anketlerdeki soruların nasıl sorulduğunu biliyoruz. Dolayısıyla kamuoyunun böyle bir desteği gibi bir durumun söz konusu olmadığını siyasiler bizden çok ama çok daha iyi biliyor. Sorduğum soruya verdiğiniz yanıtları sanki işitiyormuşum da hakikatin tarafınızdan da bilindiğini duyuyor gibiyim. Dolayısıyla bir pazarlığın olmadığına kimse ama kimse inanmıyor. Şimdi madalyonun diğer tarafına bakabiliriz. Evet "Süreç" dedikleri mesele Başbakan ve Hükümet için artık geri dönüşü olmaz bir hal aldı mı, aldı. Kamuoyu ikna edilmeye çalışıldı mı, çalışıldı. Hatta güya yüzde yetmişlere kadar destek var algısı oluşturulmaya çalışıldı mı, çalışıldı. Hiçbir şekilde pazarlık yok denildi mi, denildi.

PKK silahsız çekilecek denildi mi, denildi. Buyurun size madalyonun diğer yüzü: Ben PKK'nın yerinde olsam, tabi ki bu bir varsayım: Tam da Reyhanlı'da ciddi ses getirecek bir eylem yaparım, neden mi? İhale edilebilecek bir başka odak var ve kamuoyu buna rahatça inandırılır, inandırılabilir. Kim yaptı: Suriye. Ne alaka: E hazır kamplar var orada... Devam edelim, peki PKK yapmış olsa neden PKK yaptı denilemez? Yüzde yetmiş olduğunu iddia ettikleri destek sıfırın da altına düşer de ondan. Belki hükümet götürür de bu durum ondan. Başbakan'ın şahsında Hükümet içinden çıkılamaz bir duruma düşer de ondan. Peki PKK aptal mı, niye böyle bir şey yapsın diye de soruyor olabilirsiniz, hemen cevap vereyim: Hayır aptal değil aksine çok akıllı. Ya pazarlık varsa? Bu saatten sonra Başbakan ve Hükümet'in bu meseleden geri dönemeyeceklerinin bilincinde, millete PKK yaptı diye ifşa edemeyeceklerinin şuurunda ve rahatça ihale edebilecekleri bir odağın bulunduğunun farkındalarsa; istediklerini bu şekilde elde etmek istemeyeceklerini garanti edebilecek kimse var mı?

Zaten memleket çapında hissedilmekte olan, giderek gerginleşen ve kayganlaşan zeminde Reyhanlı acısı yürekleri yaktı. Bununla birlikte yeni yeni kıpırdanmalara da sebep olacak gibi görünüyor. Böylesi zamanlarda üniversitelerin alacakları pozisyonların ehemmiyetini ve bu pozisyonların memleket çapında nasıl yankı bulacağını, memleketi nasıl etkileyip yönlendireceğini tarif etmemize gerek yoktur herhalde, malumunuz. Üniversiteler içerisinde de dün, bugün ve hatta yarın kimi üniversitelerin ne gibi sorumluluklar üstlendiği ve üstleneceği de bilinen bir gerçek. Üniversiteler içerisinden de Gazi Üniversitesi, herkesin malumu...

Yakın geçmişte giderek gerginleşen, çatışma ortamı denilebilecek tarzda hadiseler yaşanan memleket atmosferinde ve en sonunda Mersin'de yakılan ve ayaklar altına alınan bayrak hadisesinin ardından vesile oldukları ağrısız, sancısız ameliyatı anımsar gibiyim, bayrak yürüyüşlerini. Ve ardından bütün memleketin, kendi gözlerimle şahit olduğum güya kimilerinin değimiyle "gavur İzmir'inin" bile nasıl caddelere sığmayan kalabalıklarca doldurulup bayraklarla donatıldığını.

İşte Gazi Üniversitesi dünden bugüne memleketin mukadderatı ve hayrı üzere inisiyatif almış, hayra vesile sorumluluklar üstlenmiş bir üniversite olarak yine yürür mü?

Benim cevabım; şeksiz, şüphesiz, tereddüt etmeksizin, evet, evet yürür. Daha önemli olan ve can alıcı soruysa, peki yürümeli mi? Öyle tahmin ediyorum ki memleket atmosferinin geldiği ve getirildiği nokta istemeseler de kendilerini bu sorumluluğu almaya, üzerlerine düşen vazifeyi yerine getirmeye mecbur bırakmış. Sadece "Reyhanlı Saldırısı" ile ilgili tavır koymayıp "Süreç" sorunuyla ilgili de ciddi ses getirecek ve bütün memlekette yankı bulacak bir tavır ortaya koyacaklardır.

Tabi ki her zaman olduğu gibi provoke edilmelerine müsaade etmeyecek, yasal sınırlar içerisinde kalacak, bütün bir memleketin prototipi olarak yine memleketin ve milletin tavrının ne olduğuna öncülük edecekleridir. Şunu da ifade etmek gerek; tarih kayıt düşmüştür, tecrübelerle de sabittir ki Gazi yürürse Türkiye yürür...

kursatyorganci @hotmail.com

YORUM YAZ
TOPLAM 7 YORUM

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.

  • - Ferhat Sert:15 Mayıs 2013, Çarşamba 23:27

    Farklı bir pencere açmış, farklı noktalara değinmiş. Kaleminiz daim olsun.

  • - ömür çalışkan:15 Mayıs 2013, Çarşamba 21:14

  • Gazi Gürçeşme - Gazi Gürçeşme:15 Mayıs 2013, Çarşamba 21:14

  • Hanifi UZMAN - Hanifi UZMAN:15 Mayıs 2013, Çarşamba 20:58

    Burada harcanıyorsunuz desem. Gerçek olup olmadığını bir kenara bırakayım. Kaç tane cidden bu şekilde eyvallahsız yazan köşe yazarı var?

  • Ayhan Çat - Ayhan Çat:15 Mayıs 2013, Çarşamba 20:26

    Biraz fazla abartılmış gibi

  • gurbet günaltay - gurbet günaltay:15 Mayıs 2013, Çarşamba 20:03

  • - ömür çalışkan:15 Mayıs 2013, Çarşamba 19:22