ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Başbakan’a uyarılar! İkaz ve tavsiyeler...

Osman Kürşat YORGANCI

11 Mayıs 2013 Cumartesi 14:53
  • A
  • A

Sayın Başbakan’ım öncelikle belirteyim ve bilesiniz ki hadsizlik değildir muradım. Haddimizi biliriz lakin hakkımızı istemekten de imtina etmeyiz…

Eminim siz bizden çok daha iyi bilirsiniz ki söz konusu hakikati ifade etmekse bir hakikatin tecellisine bin başımız olsa veririz…

Sayın Başbakan’ım; bizim inancımız, töremiz ve örfümüz çobanı bile dinlemek gerek der. Hiçbir şekilde ondan istifade edilemeyecek olunsa dahi koyun gütmekte onun üzerine yoktur. Çobanın da bu yönünden istifade edilebilir…
İşte ben bir garip çoban, sizse mührü elinde bulunduran. Ferman sizin elinizde. Bin başım yok ama bir hakikatin tecellisi için tek başımı tereddüt etmeksizin önünüze koyabilecek şecaatim var…
Bize hep: “Fatih İstanbul’u kaç yaşında fethetti, biliyor musun sen?” denilir ya, Sayın Başbakan’ım işte bütün bunlara sığınarak muradımı dillendiririm…

Sayın Başbakan’ım boynumuzun borcudur, en başta, bugün bu memlekette, benim tabirimle bu memleketin “emniyet sibobu” olan Muhsin YAZICIOĞLU’nun yaşamadığı vurgulamak ve altını çize çize sizi uyarmak isterim. Uyarmak isterim çünkü Allah göstermesin yarın bu memlekette, bu memleketin temellerini sarsacak bir şey cereyan ederse “emniyet sibobu” yok...

Sadece siz, yakın çevreniz ve bu memleketteki pek nadir insan bilir ki yarın sizi ipe götürmek isteyecekler olursa dünkü gibi, sizi ipten çekip alacak bir Muhsin YAZICIOĞLU yok. Tafsilatıyla hatırlatmaya gerek yok eksiksiz kurulmuş kumpasa düşürülüp üzerine bir de düşeceğiniz kumpası ölümsüzleştirmek adına kayıt altına alacaklarken; son, son anda yetişen hızırı… Unutmak tükenmektir, unutmak ihanettir… Ahde vefa gerektir…

Sayın Başbakan’ım öyle sanıyoruz ki etrafınızdaki kimi danışmanlarınız sizi ciddi şekilde, bilerek ya da bilmeyerek yanıltıyor. Sanıldığı gibi bu topraklar üzerinde yaşayanlar “balık hafızalı” değiller inanın. Dünü gün gibi hatırlayabilmekteler…
Sayın Başbakan’ım Dicle’nin kenarında otlarken nehre düşen koyundan bile siz mesulseniz, bizim derdimizden de siz mesulsünüz… Bugün sizin aile efradınızın gibi -Allah’ afiyet versin- bu topraklar üzerinde yaşayan herkesin anası, bacısı ya da hanımı devletin bütün kurumlarına istediği kılık ve kıyafetle giremiyor bilesiniz!

Sayın Başkan’ım dün “one minute” dediğinizi unutmadım. Unutmadığım gibi Suriye meselesinde bugün İsrail’in taşeronluğuna mı soyunduğumuzu da sorarım size…

Sayın Başbakan’ım ikaz ediyorum; İslam’ın sancaktarlığını yapmış bu necip milleti ayaklarınız altına alamazsınız!!! Sayın Başbakan’ım hadsizlikse işte ben burada haddimi aşıyorum ve sizi şiddetle uyarıyorum: Haddinizi biliniz…

Sayın Başbakan’ım; dün kimi meselelerde bakın bunlar BDP ile CHP ile aynı, bunlar onlarla kol kola dediğinizi hepimiz, her birimiz hatırlıyoruz. Sayın Başbakan’ım eli keleşli teröristle yol kenarında tokalaşan vekillere nasıl kükrediğinizi de dokunulmazlıklarını kaldırmak istediğinize de çok net hatırlarız. Sayın Başbakan’ım sizi uyarırım; bütün bunları hatırlayan bu millet size Leyla ZANA’yı Çankırı’da kaya tuzu mağaralarında hangi partinin vekilinin bir ay boyunca misafir edilmesini sağladığını da hatırlatır…

Sayın Başbakan’ım sizi temin ederim ki zulm ile abad olunmaz. Zulmü edenin kim olduğuna bakılmaz. Adalet herkes için adalettir. Zulüm sadece ve sadece fiilen olmaz. Adaletin eşit dağıtılmaması da, haklıya hakkının teslim edilmemesi de zulümdür. Benden olmayana nefes alma hakkı dahi tanımam anlayışıysa zulmün en ağırıdır…

“Bebek katili”, “cani” ve “yezid” dediğiniz Esad’ın sonu gelecek diyorsunuz. Yerden göğe kadar haklısınız sayın Başbakan’ım, lakin size sorarım: Bizim koynumuzda beslediğimiz hain, cani, katil, adi, bebek katili cani değildir de nedir? Esad elin, öbürü bizim katilimiz diye midir bu iltimas ya da torpil!!!

Sayın Başbakan’ım şunu da bilmenizde fayda var: Bilirim ki sizin zeka ve siyasetiniz takdire şayandır. Sadece size dair bildiklerim inanın bu “akil adamlar” listesinin sizin elinizden ve sizin iradenizden çıkmadığına yetiyor. Millet bu “akil adamlar” listesinin size ait olduğuna inanmıyor, sizin gibi bir dehanın böyle bir liste oluşturacağına inanın inanmıyor!!! İkaz edelim biz Sayın Başbakan’ım; sipariş listelere itibar etmeyiniz, listeyi servis etmeye mecbur kalınacak tavır ve davranışlara da girişmeyiniz…

Sayın Başbakan’ım hatırlatırım; halen minareler süngümüz, camiler kışlamız! “Avrupa Birliği” tarafınızdan nasıl kıymetlendirilirdi çok iyi hatırlarız. Bugün nasıl bir siyaset izlenildiğini de size hatırlatırım…

Sayın Başbakan’ım dikkat ediniz; bugün bu millet kendi partiniz içerisinde bile nasıl çatlak sesler oluştuğunun ayyuka çıktığının bilincinde…

“Şike”, “Özel Yetkili Mahkemeler”, “KCK” davası ve “Başkanlık Sistemi” meselelerinden toplumun hangi kesimleriyle ve hatta en yakınlarınızdan olan Sayın Cumhurbaşkanı’yla aranızın nasıl açıldığından artık bu millet haberdar Sayın Başbakan’ım…

Sayın Başbakan’ım sizi ikaz ederim; farklılıklara tahammülünüzü artırınız, fikrin ve düşüncenin ifadelendirilişine tahammül gösteriniz, başkalaştırmayınız. Herkesin sizi gibi düşünmesini beklemeyiniz. Doğrunun sadece sizde olduğuna kanaat getirmeyiniz. Unutmayınız yüksekte yer tutanlar aşağıdakiler kadar güvende değildir, bir sabah rüzgarıyla kavrulup gitmeyesiniz. Konuşmak, eleştirmek bize; sabretmek size. Sizin gibi düşünmeyenleri yaftalamayınız, baskı altına almayınız…

Sayın Başbakan’ım farklılıkları sindirme ve mahrum politikasına girişmemenizi salık veririm. Hele ki insanoğlunun en büyük zaafı olan rızkıyla insanlar üzerinde korku imparatorluğu oluşturmaktan uzak ama çok uzak durmanızı tavsiye ederim. Çünkü bizden olmayanlar diye işaretlenenlerin üç bin, dört bin gibi sayılarla ve kim olduklarını biliyoruz gibi psikolojik baskılarla sindirilmesi yöntemi inanın sizi yanıltır.

Sayın Başbakan’ım mesele hep birlikte, el ele ve büyük bir ülkeyse, yazımın en başında ferman sizde diyerek başımı önünüze koyduğum gibi şimdi de boynumuzun borcu olanın hatırına ve bana yakışan bir şekilde karşınızda dimdik doğruluyorum, başım dik, alnım açık, ak ve pak, gözlerinizin içine bakarak, diyorum ki:

Sayın Başbakan’ım başını örtenle açanın aynı üniversitede yasaksız, kavgasız ve kardeşçe; zengin-fakir ayrımı yapılmaksızın, imtiyazsız ve sınıfsız bir şekilde yaşayabileceği;
Kürt, Türkmen, Alevi, Sünni ayrımı olmaksızın bütün vatandaşların ay yıldızlı bayrağın altında şerefle yaşayabileceği bir Türkiye; Adriyatik’ten Çin seddine bölgesel güç ve güçlü bir Türkmeneli hayal ediniz!!! İşte bütün mesele bu hayali gerçekleştirebilmekte…

(Lütfen başlığımın tamamını veriniz, rica ederim. Geçen yazımda bir aksilikten olsa gerek yazımın son kısmı verilmemişti, yazının tamamının verilmesine dikkat ederseniz ve düzenlediğim şekilde yayınlarsanız çok mutlu olurum... Bunları yazmak zorunda kaldığım için de ayrıca özür dilerim...)

YORUM YAZ
TOPLAM 1 YORUM

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.

  • Önder Eryılmaz - Önder Eryılmaz:15 Mayıs 2013, Çarşamba 01:54