ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

KURTULUŞ SAVAŞI'NDA BİR AŞK HİKAYESİ

Osman Atcı

20 Ağustos 2013 Salı 16:43
  • A
  • A

Eskiden her şey gerçekten çok güzeldi. Her savaşın bile ardından mutlaka güzel bir olay çıkar, insanlara huzur verir ya da dilden dile, nesilden nesile aktarılıp efsaneleştirilirdi. İnsanlar savaşı ya da savaşta ölenleri ve diğer kötü olayları unutup, başka olayları defalarca anlatmanın ve dinlemenin tadını çıkarırlardı.

Anadolu’nun küçük ve virane bir köyünde Kurtuluş Savaşı’nın en çetin şartlarında yaşanan bir olayı, sözlü ve yazılı bazı kaynaklardan edindiğim bilgilere göre kişilerin isimlerini değiştirerek kaleme alıyorum.


Hasan Bey, İstanbullu bir ailenin çocuğu ve savaşta yedek subaydır. Çanakkale Cephesi’nde bir kolundan ağır yara almış ve revir ekiplerince o kolu kesilmiştir. Hayatının acı dönemleri de bu andan itibaren derinleşen subay, engelinden dolayı artık savaşta geri hizmete alınır. Görevlerinin hafifletilmesi ona kolunun kesilmesinden daha çok acı verir. Çünkü o bir vatan hayranıydı. Neyse ki, Çanakkale zaferle sonuçlanınca Subay Hasan Bey ve emir eri Mehmet Ankara’ya gönderilmişlerdi. Kurtuluş Savaşı’nda sıkıntılar daha da artınca er Mehmet, subayına savaş’ın biraz daha hafif olan kendi köyüne gidip orada mücadele etmeyi önerdi. Subay başta bu öneriyi savaştan kaçmak olarak değerlendirip er Mehmet’e kızsa da, ilerleyen günlerde engelinden dolayı bu öneriyi kabul etmek zorunda kaldı.

Birlikte yola çıktılar ve yürüyerek yaklaşık bir buçuk günün sonunda Er Mehmet’in köyüne hatta evine varmışlardı. Subayı çantasında kitaplarla gören köylü, şaşkınlığını gizleyememiş ve o ana kadar bu kadar kitabı hiçbir zaman bir arada görmediklerini bakışlarıyla itiraf etmişlerdi. Bu köyde herkes birbirini çok iyi tanıdığı için, bir yabancının köye gelmesi pek sıcak karşılanmamıştı. Subay, Er Mehmet’in evinde birkaç gün kaldıysa da rahat edemedi. Köyün hafiften kenar kısımlarında kalan harabe denilebilecek kadar yıkık ve tek gözlü bir ev vardı. Subay, gelişinin ikinci gününde köylülere düşman köye girince, taarruz için ne yapmaları gerektiği konusunda birkaç taktik verirken bu mekanı keşfetmişti. Erin annesi de buraya bir yatak ve birkaç parça eşya atarak, ona yardımcı olmuştu. Kitaplarını da yanında götüren genç subay, gündüzlerini bölgede gezerek halkı savaşla ilgili bilinçlendirmeye çalışıyor, geceleri ise; sadece birkaç saat uyuyarak geri kalan zamanda da zor şartlarda kitap okuyordu.

Köy halkı, subaya oldukça eğitimsiz ve kaba gelmişti. Zaten yabancı olduğu için köydeki erkeklerin yalnızca bazıları onunla selamlaşıyordu. Sanırım tek kolu olmadığı için, köydeki kızların hepsi de onu görünce yollarını değiştirip kaçıyorlardı. Köydeki kadınlardan ise, sadece erinin annesiyle dudak ucuyla konuşmuştu.

Subay Hasan Bey, gerek köy halkının bu vurdumduymazlığından, gerekse düşmanın köye saldırısı durumunda hiçbir şey yapamamasının verdiği huzursuzluktan dolayı köyü terk etmek istemişti. Ancak vatana ihanetin hesabını kendi yüreğine bile veremezdi. Bu gerekçe onu köye sımsıkı bağlamıştı.

Bir günün akşam üstüsü… Evine dönerken yolda Emine’yle karşılaşınca hayatı tamamen değişmişti. Bu kız, Er Mehmet’in kendisinden küçük olan erkek kardeşiyle evlenmek üzere sözlüydü. Fakat subayında aşkı olmuştu. Bu andan sonra subayın davranışları bile değişmiş, sanki o İstanbul delikanlısının yüreğine, bir Anadolu çocuğunun masumiyeti nakledilmişti.
Emine bu köyde subayın ilgi duyduğu tek kadındı. Birkaç ay gizli kalan bu aşk efsanesi subayı yalnızlığa sürüklemiş ve aşkını sayfalarca kelime yığınlarıyla anlatmaya iteklemişti. Olayların farkında olan Emine ise, Yunan askerinin başta ırz ve diğer saldırılarından korktuğu için, bir gece subayla kaçmaya karar verir.

Subay Hasan Bey ise, yazdığı kitabı köyün aşağı taraflarında ve yakınında bulunan yaşlı bir ağacın köküne bırakarak Ankara’ya doğru yanında Emine’siyle yola koyulur. Ve bir daha ikisinden de hiçbir haber alınamaz.

Yakup Kadri ‘nin Yaban ve Halide Edip’in Ateşten Gömlek adlı iki muhteşem eserde bu konunun detaylarına rastlamak mümkündür.

Bazı sözlü kaynaklara göre bu kitapların, subayın yazıp ağacın köküne bıraktığı kitaptan esinlendikleri söylense de kesin bir yargı bulunmamaktadır.

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.