ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Canbolat Bey

Önder Eryılmaz

10 Mayıs 2013 Cuma 01:55
  • A
  • A

CANBOLAT
Sen, kişnemelerle, ey gazânın al atı;
Sen, Tanrı sözüyle, ey şehitlik beratı;
Sen, mehterlerle ceddimin saltanatı;
Birlikte gelip uyandırın Canbolat’ı!

Arif Nihat Asya/Kıbrıs Rubaileri

Bilinen en eski tarihi M.Ö. 1460 yılına dayanan Kilis şehri Hititler,Büyük İskender,Romalılar derken Bizans'la Abbasiler arasında gidip gelen sınır şehri konumundaydı bir zamanlar.Sonradan Eyyubiler ve mirasçısı olan Memlûklüler sahip oldu bu mütevazi kente.Gün geldi Yavuz Sultan Selim Han Memlûklüler'in üzerine yürüdü.Kilis de Osmanlı toprağına katılmış oldu böylece.Yavuz Sultan Selim Han bu bölgeyi Selahaddin Eyyubi'nin torunlarından olan Canbolat aşiretinin lideri Kasım beye ocaklık olarak vermiştir.Kasım Bey devlete ait olan gelir vergilerini toplayacak.İstenildiğinde gazalara iştirak edecekti.Karşılığında da Kilis şehrinin idaresini üstlenecek öldüğü zaman şehrin idaresini oğullarına miras bırakacaktı.

Kilis en hareketli günlerinden birini yaşıyordu.Sultan 2. Selim Canbolat oğlu Hasan Bey'e ulakla bir ferman göndermişti.Misafirler baş tacı edilerek ağırlandı.Kendileri için ziyafetler düzenlendi.Şehrin ileri gelenleri toplanarak padişahımız acaba bize ne ferman buyurdu diye büyük bir heyecana kapıldılar.Ferman yüksek sesle okundu.Sultan 2. Selim Lala Mustafa Paşa'nın ordusunun Kıbrıs'a sefere çıktığını,kendisinin de oğlu Canbolat'ı alıp sefere iştirak etmesini ferman buyuruyordu.

2. Selim Hasan Bey'i çok severdi.Bu yüzden çok sevdiği dostu olan Canbolatzade'nin de savaşa katılmasını istiyordu ve kendisine sadakatte kusur etmeyeceğini de biliyordu.Fakat Hasan Bey padişahın fermanını duyunca sapsarı kesilmişti.Padişah HasanBey'e Osmanlı sarayında yetişen oğlunu da kendisiyle beraber gazaya götürmesini emir buyurmuştu.Hasan Bey oğlunun henüz daha çok genç olduğunu düşünüyor,biricik oğluna kıyamıyordu.Üstelik ferman herkesin içinde okunmuştu.Öyle olmasaydı oğlum hastaydı,yaralıydı der bir bahane bularak geçiştirirdi hadiseyi.Fakat herkes duymuştu artık emir büyük yerdendi ve itaat göstermekten başka çare yoktu.

Lala Mustafa Paşa kumandasındaki ordu Kıbrıs'a ulaştı.Piyale Paşa da kaptan-ı derya olarak donanmasıyla iştirak etmişti.Venedikliler Osmanlı ordusuna direnmek istese de nereye kadar direnecekti.Üstelik bir de erkenden teslim olan şehirlerdeki halkı da öldürüyorlardı başka şehirler de hemen teslim olmasınlar diye.Kendilerinin Osmanlı ordusuna karşı koyacak gücü yoktu zaten.Belki Avrupa'dan,haçlılardan yardım gelir umuduyla oyalamaya çalışıyorlardı. 8 Eylül'de Lefkoşe alınmıştı.Sonra Magosa kuşatıldı.Buradaki savaş çok çetin olmuştu.Kaleleri kuvvetliydi ve en önemli kumandanları burada savunma yapıyorlardı.Lala Mustafa Paşa kuşatmayı devam ettirecek kadar kuvvet bırakıp çekilmişti bir zaman.

Venedikliler Osmanlı'nın teslim olun çağrısını kabullenmekte inat ediyordu hala.Kumandan Bragadino kıtlık tehlikesinden endişeye kapılarak sayıları 7-8 bini bulan yerli halkı kaleden dışarıya salıverdi.Osmanlılar'da halkın kaleden uzaklaşmasına müsaade etti.

Savaşın şiddeti gittikçe artıyordu. Magosa kalesinin etrafına hendekler kazılıyordu.Kalede gedikler açılarak içeri girmeye çalışılıyordu.Ama düşman gediklerden birinin içi tarafına çark yerleştirmişti.Uçlarına da keskin bıçaklar takmışlardı.Osmanlı ordusu gediği görünce buradan içeri girebilirim diye düşünüyor.Tam içeri girdiğinde düşman arkadan elle dönen çarkı çeviriyor ve askerimiz paramparça oluyordu.Çarktan kurtulup karşıya geçenleri de Venedikliler şehit ediyordu.Sonra da cesedini denize atıyorlardı .Böylece binlerce askerimiz şehit olmuştu.

Lala Mustafa Paşa orduyu toplayarak konuşma yaptı."Bre bizim ecdadımız nice zaferler kazanmış.Biz buradan mağlup dönersek ecdadımızın yüzüne mahşerde nasıl bakarız.Allahtan kormaz mısınız?Askerlerden birisi şöyle cevap verdi:"Paşam bizim muzaffer olamayışımız gayretsizliğimizden değildir.Düşman kalenin zayıf yerlerine bir çark yerleştirmiş.Bu yüzden zayiat vermekteyiz." Lala Mustafa Paşa düşmanın çarkına karşı ordumuzun imanının olduğunu,vurgulayarak muhasaraya devam etti.Ordu taaruza geçti.Fakat bu çark yüzünden yine binlerce askerimiz şehit oldu.

Canbolatzade Hasan Bey de oğlu Canbolat'la birlikte büyük kahramanlıklar gösteriyordu.Baba oğul sırt sırta verip naralar atıp cenk meydanını titretiyorlardı. Genç Canbolat bir ara bu çarkın askerlerimizi doğrayışını dehşet içinde seyretti.Sonra maiyetindekilere dönerek şöyle bir konuşma yaptı."Kardeşlerim bugün burada bize önemli bir görev düşüyor.Gerekirse şehit olacağız ama muzaffer olmadan geri dönmeyeceğiz."dedi.Sonra gediğin içine girdi ve tekbirler getirerek atıyla beraber çarkın tam üzerine doğru atladı.Kendisi şehadet şerbetini içmişti.Paramparça olmuştu.Ama çarkı da durdurmayı başarmıştı.Bunun üzerine Osmanlı ordusu gedikten kalenin içerisine girerek düşmanın direncini tamamen kırmıştı. Magosa kalesi düşmüştü.Zaten 11 aydır sürüyordu kuşatma.Daha fazla dayanamazlardı.Çünkü yiyecekleri bitmişti.Açlık canlarına tak etmişti.Böylelikle teslim oldular.Türk esirlerine yaptığı vahşetin cezası olarak Bragadino'nun derisi yüzüldü.

Rivayete göre Canbolat atıyla beraber çarkın üzerine atlayınca başı kesilir.Kesik başını alarak savaşmaya devam eder bunu gören askerlerin maneviyatları iyice artar ve daha büyük bir coşkuyla savaşırlar.Evet nasıl ki 500 yıl öncenin insanına telefonu,interneti anlatamazsınız.Teknolojiden habersiz olduğundan kabul etmeyecektir.Olur mu öyle şey deyip gülecektir.Günümüz insanı da manevi terakkiden uzak olduğu için ecdadımızın kelle koltukta savaşmasını inandırıcı bulmayabilir.Biz Allah(cc) her şeye kadirdir diyerek devam edelim.

Hasan Bey biricik oğlunu kaybetmenin üzüntüsüyle ağlıyor,feryat ediyordu.Kendisini teselli etmek isteyen Lala Mustafa Paşa "Üzülme bak zafer kazandık. Magosa'yı aldık sonunda." dediyse de Canbolatzade ise "Magosayı aldık ama Canbolat'ı kaybettik.Benim Canbolat'ım 10 tane Magosa ederdi "dedi.

Canbolat'ın şehit olduğu burcun adına önceden Arsenal tabyası denilmekteydi.Buranın ismi Canbolat burcu olarak değiştirildi.Şu anda da hala müze olarak ziyarete açık bulunmaktadır.Yine Arif Nihat Asya'nın şiiriyle tamamlayalım yazımızı.

Er meydanı der sanırsın er hakkı döner,
Kalbinde,damarlarında harp aşkı döner,
Lâkin bir umulmadık tuzaktır bu kapı.
Gel,Canbolat'ım gitme,ölüm çarkı döner!

Arif Nihat Asya/Kıbrıs Rubaileri

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.