ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

TEYAKKUZ FREKANSI/Aforizmalar 6

Ömer Faruk KARATAŞ

07 Haziran 2013 Cuma 16:19
  • A
  • A

Siyah-beyaz varsa…
Her fikre saygı duyduğunu söyleyen, önüne gelene ikide bir ‘Sana katılıyorum’ diyen gerçekte ya hiçbir fikre sahip değildir, ya da sahiptir ama onun için alınıp satılabilir değerdedir ve bunun için sahiptir… Temelde her beyazın karşısında bir siyah varsa bu böyledir ve gerisi sadece bir dırdır’dır…

Dışın kıymeti içe bağlıdır yoksa boştur…
İnsanlar maddi ihtiyaçlarından çok manevi ihtiyaçlarını giderdiği ölçüde doygun, huzurlu, umutlu ve mutlu olurlar. İnsan midesinden ve zevklerinden çok aklını, idrak ve muhakemesini, zihin ve ruh dünyasını doyurabildiği kadar huzurlu olurlar, iç-dış dengeyi kurabilirler. Huzur ve mutluluk daha çok içimizde olan bir şeyken hariçte aramaya gerek yoktur. Aramaya sadece dışımızda başlandıysa zaten artık bulunamayacaktır… Hayat bu! Düzgün bakarsan düzgün, yamuk bakarsan yamuk görürsün.

Umut, boş hayal değil hayat iksiridir…
Umutsuzlar umutluları gafil zannederler, ama umutlular umutsuzların gafil olduklarını bilirler. İnancını, umudunu, azmini, şevkini, iradesini kaybedenler yolda kaldıkları gibi yoldakilere de köstek olurlar. Ayaklar masivada olsa da gözler maverada olmalı; yani umudumuz ve gayretimiz kadar var olduğumuzu, var olabileceğimizi; umudun gayreti, gayretin de umudu beslediğini ve böyle bir gıdaya her yer ve zamanda ihtiyacımızın olduğu bilmeli. Yoksa boşa kürek çekeriz.

Adım atmak büyük bir güçtür…
Alışkanlıkların yapışkanlığından hayatın enfes akışkanlıklarına sıra gelmiyor. Keyfimizi kaçıran yine keyfimiz… Küçük bir adım atmak büyük bir adım atmak demektir aslında…

Ailenin harcı…
Ailenin düzgün ve sağlıklı şekilde devamı ilk olarak ailenin nasıl ve niçin kurulduğuna bağlıdır. Mesela evlilik için sebep cinsi arzu ve ihtiraslar, mevkii kaygılar ise bir başkası için kolay ve ucuz bir sebepten dolayı kolayca ve rahatça yıkılabilecek çürüklükte demektir. İnancın, kulluğun, ahlakın, sevgi, saygı, anlayış, iffet, sadakat, samimiyet ve ciddiyetin, ortak değerler ve anlamlar dünyasının birleştirdiği ruhlar ve bedenler ise kolay yıkıl(a)mazlar. Toplumsal şuur ve sorumluluk ailede başlar ya da aynı yerde biter. Eşler efendi-köle mantığına göre değil, sadık dost ve sıkı sırdaş terbiyesine göre yaşarsa evlilikleri sürekli artan ve güçlenen bir huzur ve sükunet içerisinde devam eder. Sayısız hizmet ve dostluğunu gördüğü, güvenle her şeyini paylaştığı ve hayatını denge ve düzene koymada en çok katkısından yararlandığı eşine hak etmediği halde düşüncesizce aykırı söz ve tavırlar koyan, bundan da gocunmayan bir insanın zaten ne kendine, ne çevresine ve ne de toplumuna verebileceği fazla bir şey olamaz. Eşler, Allahın birbirlerine lütfettiği en büyük nimet ve emanettir. Velhasıl-kelam insan olmak, adam olmak ya da mümin olmak sözle, edebiyatla, görüntüyle değil söz, tavır ve davranışlarla, kısaca dengeli ve sınır bilen bir ahlakla olur. Birbirlerinin sevgi, saygı, fedakarlık ve sadakatle hizmette arkadaşı, safada da cefada da yoldaşı olan, birbirlerine Allahın kıymetli emaneti-nimeti olarak bakan, hak ve sorumluluklarda bilinçli, birbirlerinin sadece midesinden, giymesi-içmesinden ve barınmasından değil onurundan, şerefinden, bilgi ve düşüncesinden, kişilik ve haysiyetinden de sorumlu olduğunu bilen, birbirine duvar veya uçurum değil ayna, köprü ve ibre olabilen, hoşgörü ve anlayışta esnek davranan eşlerin var olduğu bir ev, cennetten bir şube, toplumu için de sağlam bir kaledir. Bu eşlerden doğan çocuklar da toplumu için kaliteli kazanımlardır. Başka bir ifadeyle söylemek gerekirse ailesine ve çevresine gaile olan topluma nasıl ayine olsun ki?

Kullanılmayan akıldan ne fayda…
Akıllı elinde musibet nimete, aptal elinde nimet musibete dönüşür. Aklını kullanmayan ya da kullanmasını bilmeyenle mecnun arasında ne fark var ki? Kıymeti bilinmeyen ve kullanılmayan değer ancak külfettir. Akil ümmi, akordu bozuk sefih okumuştan evladır.

İnsan: tercih ve eylemleri…
Bana öncelik ve inceliklerini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim. İnsan, tercihlerinden ve yaptıklarından ibarettir. Anlamı, değeri, ederi-gideri bunlarladır.

Özgürlük ama hangisi…
Muhteva ve neticesinde sorumsuzluk, sınırsızlık ve sadakatsizlik olan özgürlük anlayışlarının ve eylemlerinin anlamı da, değeri de yoktur. Olması için sebep de yoktur.

Kabuğun kalınlığı…
Yobazların yaptığını inançsızlar bile yapmadı, yapamaz da! Sorgulanmayan bilgi ve fikirler, her zaman su-i istimal edilip insanların aleyhine kullanılmaya elverişli hale gelir. Kabuğun kalınlığı içindekini korumak içindir, çürütmek için değil…

Fikir hamallığı…
Fikrini ve duruşunu korku veya menfaati icabı satabilen insanlar, asıl müşterisi karşısında zavallı bir eşyadır. Hayır demeyen ya da diyemeyenin evet-hayır’ını, onurunu ve varlığını kim kale alır ve hem ne diye kale alsın ki? Sen doğru olanı yap, doğru yolda yürü, o yolu satma, o yolda yalpalayıp yan yatma, o yolun yolcularını birbirine katma da arkandan ister gelsinler, ister gelmesinler. O senin sorunun değil.

Taraflılığın çirkinliğine dair bir nokta…
Aksinden emin olmadıkça hüsn-ü zan etmek, insan olmanın da mümin olmanın da şiarındandır. Menfi söylentiler dosta olduğunda inanmayıp savunmak, düşmana olduğunda hazır bekliyormuş gibi hemen hücum etmek insan olana yakışmaz. İnsan olana yakışmayan mümin olana hiç yakışmaz.

Hakiki ilim adamının hassasiyetlerinden biri…
İlim adamının işi mevcut bilgileri yeni bilgiler ışığında yeniden tetkik, tahlil ve tahkik edip üzerine usulüne uygun yeni bilgi ve yorumlar üretmektir. Mensubu olduğu grup ya da ekole veri yetiştirmek değil…

Dert-derman…
Derdini derman bilmeyenin derdi dermana değmez.

Para ve insanlar veya para her şey midir?
Paranın satın alamayacağı şeyler alabileceği şeylerden hem nicelik hem de nitelik bakımından çoktur. Tabii nereden, nasıl ve niçin baktığına veya bakmak istediğine bağlıdır bu. Para, ancak parayla mutlu olabilenleri mutlu eder…


Dikkat ve ince fikir…
Gafil sahtekarları herkes anlar, ama zeki ve uyanık sahtekarların hakkından ancak gafil izlenimi veren uyanıklar gelir…

Ahir zaman mı, insan sorunu mu…
İhanet sanata, sahtekarlık beceriye, değerler tiraja dönüştüyse ne olur? Daha ne olsun ki… Olan olmuş.

Galibiyet ve mağlubiyet manivelası…
Öfke ve gaflet mağlupların; teyakkuz, bilinçli sabır ve cesaret ise galiplerin güçlü silahı, bitmez sermayesidir.

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.