ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

TEYAKKUZ FREKANSI/Aforizmalar 2

Ömer Faruk KARATAŞ

07 Haziran 2013 Cuma 16:14
  • A
  • A

Değil mi ama?
Batılılar aslında daha çok beyinlerimizi ve ahlakımızı istila ve iğfal etmişler ve artık eskisi kadar gerek de görmüyorlar... Hatta sevinmekle şaşırmak arası bir haldeler...

Kaygılı baş iyidir…
Mutlaka bir şeyler yapmalı demeyen ve demekle kalmayıp bir şeyler yapma kaygı ve çabasında olmayan beyhude okuyor ve yaşıyordur…

Vahiy ile bütünsel irtibat…
Nakil-akıl-ruh ittifakında saadet, iftirakında ise felaket vardır. İlmen, aklen, fikren, kavlen, amelen, ahlaken, idraken vs. Bu sebeple tek sağlam irtibat adresi olan Kur’ana yakınlık fazilet değil, asli bir zarurettir. Sadakat; huzur, saadet ve selamet getirir. İhanetse felaket ve rezalet… Ahiret sıratı dünyadan geçer ve tercihlerimize, işlerimize göre ya cennet-i na’im ya da azab-ı elim bizi bulacaktır.

Hayat-ı hakiki…
Hakiki hayat kulluktan ibaret! Fenaya değil bekaya rağbet et! Ya sadakat göster Allah ve Resulüne: fazilet ve saadet temin et ya da ihanet et: rezalet ve felakettir akıbet! Kural bu!

Hayata dair…
Hayat, tesadüflerin değil ilahi/kozmik yasa ve kuralların belirleyip yönlendirdiği, zamanını öldürenlerin sınıfta kaldığı, ehliyet-gayret-sadakat yoksunu iradelerin kaderden keder cevabı aldığı, muamma-meçhul bir labirent… Tek çıkış yolu, hayatı ve hayata dair hakikatleri yaratıcının talimat ve işaretleriyle görebilmek, aksi takdirde sadık dostu da hain düşmanı da kişinin kendisi olduğu ve insanoğlunun ibret almadığı takdirde ibret olduğu bir garip diyar…

Sıhhat…
Maddi sıhhat ve tedbirler lazımsa manevi sıhhat ve tedbirleri elzemdir…

Kutsala dair…
Kutsallara istiğna rezalet ve felaket, boş şeylere istiğna ise fazilet ve saadet sebebidir.

Hüsran nedir…
Hüsran nardan çok nuru kaybetmenin faydasız nedametidir!

Cihada dair…
Cihad, imha değil ihyadır. Cihad, müslümanın özgürlük ruhu, onuru ve bütün bir İslami hayatın tüm boyutlarını kapsayan şuur ve teslimiyet çağlayanıdır.

İbadet…
İbadet, varoluşumuzun sebeb-i hikmeti, zirve şeref. Allaha ‘Semi'na ve ata'na!’ kararlılığı ve heyecanıyla huzurda hazır duruş, Onun rızasına muvafık bir şuur ve zihniyetle ömrü leh'e çevirme ameliyesi, zarif kulların nasibi, alamet-i farikası, Adem oğlunun adamlığı ve özgürlüğün hası…

Batı(yorsa kendi tercihleri ve yaptıkları yüzündendir)...
Ne kurukafalı materyal Batı, ne de ruh sarhoşu Doğu… Anlamaları, algıları, mantık ve muhakemeleri, vurguları, öncelikleri ve incelikleri, kaynakları, inançları, kanaatleri, sevip yerdikleri, basit ya da ciddi evet-hayırları, zihniyet ve hayat tarzları, hülasa tercihler bütünü olarak bizden olmadığı gibi bize muhalif bir konumda konuşlanan, düzenlerini ve hedeflerini de oldukça ustaca ve uzak zamanlı belirleyen, teknik ve materyal becerisi olsa da ahlak ve maneviyat fakiri Batı… Tarihsel, kültürel, siyasi, sosyal, dini, felsefi, edebi, nizami vs. boyutlarıyla farklı ve hatta uzlaşmaz bir yapıya sahip olan; gizli-açık, az-çok, küçük-büyük, doğrudan-dolaylı devamlı bunu hissettiren, ortak bir insaniyet, adalet, hakkaniyet, vicdaniyet, samimiyet ve ciddiyet düzlemine yanaşmayı kibrine ve gururuna yediremeyen Batı… İstediği kadar isim veya renk değiştirsin ya da kendini kamufle etsin gerçekleştirdiği-gerçekleştirmek istediği hedefler listesini, emperyal ve kapital düzlemde tesis ve temin etmek tarihsel ve zihinsel terbiyeleri icabı olan Batı… Hep fiyatlar, rakamlar, gerekçesi ne olursa olsun umursanmadan uzun ve rahatlıkla dolu bir hayat, somut kazanç kaygıları öncelikli olan; diğerlerine de ancak buna hizmet ettiği ölçüde hayat ve saadet hakkı tanıyan Batı… Coğrafi olarak değil, zihinsel, kültürel ve ideolojik yapı bakımından bütünsel bir muhasebe yapması elzem olan Batı… Bunları tespit ve değerlendirmeye tabi tutmadan, elzem plan-programları hayata uygulamadan, biz’in ne demek olduğunu, ne demek olmadığını derinden ve kapsamlıca fark etmeden gafilce, şuursuzca ve kolaycılıkla, haince bu anlamda onlara gönüllü neferlik yapan, zihnen ve ahlaken onlara benzeyen sonradan görmelere ne demeli? Yani ‘Beni takdir ettiğin, savunduğun, benimsediğin, katkı sağladığın ölçüde söz söyleme hakkın, iş yapma özgürlüğün var…’ diyenlere zifiri bir gafletle bu sadakat ve teslimiyet neden? Batı dünyasının maddi ve manevi desteğini alarak sadece yayınlarla seslendirmekle yetinmeyip ayrıca kurdukları eğitim-öğretim kurumlarını da buna göre yapılandıran; natüralist, pozitivist din anlayışlarıyla entelektüel kesimde epey yaygınlık kazanarak sistemli, sürekli ve yoğun çalışmalarla farklı bir neslin ortaya çıkmasına zemin hazırlayan; teknoloji, siyasi destek ve modern haberleşme araçları vs. bakımından imkan ve beceriye sahip olduklarından düşüncelerini, çizgilerini geniş belde ve coğrafyalara etkin ve süratli bir biçimde aktarabilenlerin bilinci dumura mı uğradı? Saflar bu kadar belirgin iken ve bilenler yerlerini çoktan almışken çoğunluk bunun neden farkında olamaz? Harici rezaile açık boşluklar dahili fezaile neden kapalı tutulur?

Hayatın eziyete ya da meziyete dönüşmesi neye bağlı…
Hayatın meziyete ya da eziyete dönüşmesi, Allah’la irtibatımızın kuvvetine ya da zayıflığına bağlıdır. Hayatın küçük-büyük, yatay-dikey, içsel-dışsal her unsur ve boyutuyla Hayyul-Kayyum olan Allahın kozmik belirleme ve yönlendirmesine tabi olduğunu ve buna uygun bir bilince, tavır ve tarza sahip olmak gerektiğini idrak etmek gerek.

Allah ve varlık…
Hayat var demek Allah var demek; Allah var demek de ahiret var demektir!

Bozgunlar çağı…
Özel hayatın mahremiyetinin muhtelif araç ve yöntemlerle yozlaştırıldığı, aile yuvasının sıcaklık ve güvenilirliğinin, sığınılacak bir kale, huzur ve mutluluğun en emin adresi olmasının gitgide aşındırıldığı, yöntemli ve çeşitli tetikleyici unsurların full-tame çalıştırıldığı, zihniyetimizin, muhakememizin, melekelerimizin ağır tahribata ve tahrifata uğrayıp çorbaya dönüştürüldüğü, önceliklerimizin birbirine karıştırıldığı, değerler dünyamızın yozlaştırıldığı, ahlakımızın fiyatlandırıldığı ve istismarlara açık hale getirilmeye çalışıldığı, gönül dünyamıza pisliklerin doluşturulduğu, can alıcı mefhumlarımızın içinin boşaltıldığı ve/veya bizim aleyhimize, birilerinin de lehine başka şeylerle doldurulduğu, onursuzluk ve sahteliklerin mesleğe dönüştüğü, manevi ilgi ve alaka irtibatlarının koparılmaya ya da yanlış yerlere yönlendirilip bağlanmaya çalışıldığı, madde ve gücün mana ve vicdana hakim kılınmak için birilerinin durmak bilmediği, müslümanların dağılmaya, ben'ciliğe, bozguna yürüdüğü, kutsal değerlere ve ilahi yönlendirmelere uzak ve ilgisiz kaldığı, kendinden ve temiz fıtratından muhtelif yöntemlerle uzaklaştırıldığı/uzaklaştırılmaya çalışıldığı ve birçok ahlaki sorunları netice verdiği dünyamızda adil, insani, vicdani bir düzenin dünya insanlarına reva görülmesi düşünülemez. Beklemekle değil büyük emekler vermek ve bedeller ödemekle gayelere ulaşılır. Bu da, hayatımızı dünyasıyla-ukbasıyla, ruhuyla-bedeniyle tercih ve yapıp-etmelerimizi olması gereken çizgi ve çerçevede doğru değerlendirmenin en olmazsa olmaz referansı olan Allahın Kitabı Kur’ana yoğunlaşmakla, onun sunduğu itikadi, ahlaki, ibadi, ameli vs. hüküm, ilke, esas, prensip ve talimatlarını istikametimize ölçü ve ayar yapmakla gerçekleşebilecektir.

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.