ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Hakan Fidan da mı makarna dağıtıyor?

Ömer F. Yıldız

20 Ekim 2013 Pazar 21:11
  • A
  • A

Son günlerde Washington Post gazetesinden David Ignatius’un Hakan Fidan hakkında yazdığı makale gündemimizde yer etmekte. Ignatius’un iddiasında göre Türk istihbaratı İsrail için ajanlık yapan 10 İranlıyı Tahran’a ihbar etmiş. Ignatius bu mesnetsiz iddiasının yanı sıra makalesinde son zamanlarda gerilen Türkiye-İsrail ilişkilerinden de bahsederek bu gerginliğin iki ülke arasındaki istihbarat paylaşımına da olumsuz yönde etki ettiğini belirtiyor. Son olarak da yazar, MİT müsteşarı Hakan Fidan’ın kurumu vasıtasıyla Suriye’deki “cihadist” örgütlere askeri yardımlarda bulunduğunu da iddia ediyor.

Hakan Fidan’a yönelik ortaya atılan iddialar 17 Ekim’deki Washington Post gazetesinde yer alan bir makaleden ibaret değil tabii ki. 25 Mayıs 2010’da MİT müsteşarlığına atanan Fidan, tavzif edildiği günden beri hem iç hem de uluslararası sahada hedef tahtasında! Emre Taner ile başlayan bir süreci devam ettirmek ve teşkilatta devrim mahiyetinde değişiklikler meydana getirmek üzere göreve atandı müsteşar Fidan.

MİT’in yapısında adeta köklü bir değişiklik yapmak suretiyle halkın kafasındaki istihbarat idrakini karanlık ve pis işler çevirme, komplo kurma, kendi halkını fişleme ve ihbar etme imajından çıkarıp asli vazifesi olan devleti ve halkı iç-dış tehditlere karşı muhafaza etme imajına çevirmek için 3 senedir var gücüyle çalışıyor Hakan Fidan.

Birçok köşe yazarının da söylediği gibi MİT müsteşarının bu kadar gündem olmasının yegâne sebebi aslında bu faktördür. Bu yüzdendir ki daha göreve geleli bir ay geçti, İsrail Savunma Bakanı Fidan’dan rahatsız olduğunu açıkladı damdan düşer gibi… Hatta Fidan hakkında bugün ortaya atılan İsrail’in gizli belgelerini İran’a verme iddiası ilk Ehud Barak tarafından 2010 Ağustos’ta dile getirilmişti.

Kolay değil, 1958’den beri Türk İstihbaratıyla içli dışlı olan, hatta çoğu zaman MİT’i adeta yönlendiren MOSSAD son birkaç senedir MİT’in istihbarat paylaşımlarına vakıf olamıyor. Emre Taner ile altyapısı hazırlanan bu istihbaratı “milli”leştirme süreci büyük oranda muvaffakiyet bulmuş olmalı ki gerek İsrail gerekse David Ignatius gibi uşakları bizzat isim hedef alarak Fidan’a açıktan taarruz ediyorlar.

MİT’in sadece kurumsal değişikliği değil, son yıllarda Türk siyasi gündemine doğrudan müessir olması da kurumu ve müsteşarını hedef haline getiren sebeplerden bir tanesi. 2009’da PKK terörünü müzakere ile bitirme amacıyla örgüt ile MİT yetkilileri arasında gerçekleştirilen Oslo görüşmeleri ülkemizdeki bazı odakların ve bu odaklara hizmet eden isimlerin oldukça kanına dokundu. Öyle ki 2012’nin başlarında bu görüşmelerin ses kayıtları bazı mihraklar tarafından MİT’in itibarını düşürmek için servis edildi. Ve çok değil, bir ay sonra 7 Şubat 2012’de KCK soruşturmasında Hakan Fidan ve Emre Taner hakkında gözaltı kararı çıktı!

O günlerde Fidan’a ve ekibine kurulmak istenen bu aşağılık komplo bir takım dış mihrakların yönlendirmesiyle mi kuruldu yoksa hepimizin yakından tanıdığı bazı cemaat mensuplarının rahatsızlığına binaen mi böyle bir şey yapılmak istendi bilinmiyor. Ama bu aşağılık ve bir o kadar da küstahça hamlenin Hakan Fidan’dan ziyade Başbakan’ın politikalarını direkt hedef aldığı aşikârdır. Kendisine yönelik ortaya atılan “İran’cı”, “Gülen’in yeğeni”, “PKK ile gizli anlaşmalı”, “Suriye’deki cihatçılara silah desteği sağladı” gibi saçma sapan iddialara rağmen gerek Başbakan, gerek Türk halkı göreve geldiği andan itibaren Hakan Fidan’ın arkasında durmuştur…

MİT müsteşarı Fidan’a yapılmak istenen bu iç ve dış kaynaklı komplolar kesinlikle bu kadarıyla mahdut kalmayacaktır. Hakan Fidan MİT’in Türkiye ve dünya üzerindeki network’unu (ulaşım ağını) güçlendirmeye ve MİT’i Teşkilat-ı Mahsusa gibi dünyada eşi benzeri az bulunur bir bünyeye dönüştürmeye çalıştıkça bu zorlu ve meşakkatli vazifesinin önüne taş koymak isteyen çok olacaktır.

MİT üzerine son günlerde yapılan muhtelif tartışmalar bir yana ilk başta da zikredildiği üzere Türk kamuoyunun müsteşar Hakan Fidan’a olan muazzam desteği de üzerinde durulması gereken ayrı bir vakadır. Malumunuz istihbarat, iç yapısının şeffaflıktan oldukça uzak olduğu, hakkında yapılan tahminlerden ve yorumlardan tamamen farklı bir mahiyete sahip, sırlarla dolu bir dünyadır. Dolayısıyla bu bünyede vazife yapan isimler kamuoyunun gündeminde çok fazla yer edinemezler.

Oldukça tuhaftır ki Hakan Fidan, (mesleği gereği) karanlık bir kişiliğe sahip olması ve hiçbir medya organına sık sık demeçler vermemesine rağmen halk tarafından oldukça sevilmektedir. Yabancı basında hakkında çıkan iddialar üzerine Twitter ve Facebook âleminde başlatılan “Hakan Fidan’ı yedirmeyiz” mesajları, bu teveccühün sadece internet ortamında görünen yüzüdür. Onun haricinde nice internetten ve sosyal medyadan habersiz orta yaşlı tanıdıklarımın bile Hakan Fidan hakkında “bu adamda gerçekten iş var, sağlam birine benziyor” tarzı cümleler zikrettiğine bizatihi şahit oldum!

İsmi ve vazifesi haricinde yaptığı faaliyetlerin neredeyse hiçbirisine millet vakıf değil, bir parti propagandası gibi faaliyet raporu da yok, üstelik siyasetçi de değil; lakin birçok siyasetçiden daha fazla gündemde ve daha çok itibar görüyor. Böyle büyük ve samimi bir teveccüh her MİT müsteşarına nasip olmaz sanırım…

Sormak lazım: nedir bu kadar yoğun teveccühün sebebi? Acaba Hakan Fidan da MİT aracılığıyla gizliden makarna mı dağıtıyor halka?

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.