ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Hz. Muhammed (sav)’in Toraklarına Hz. Muhammed (sav) Geliyor

Nail Kaya

16 Kasım 2013 Cumartesi 03:44
  • A
  • A

“Sana ganimetlerden soruyorlar. De ki: “Ganimetler Allahü Teâlâ (cc)’ya ve Resulüne aittir. Artık Allahü Teala (cc)’dan korkunuz. Aranızdaki hali düzeltiniz ve Allahü Teâlâ (cc)’ya ve Resülüne itaat ediniz, eğer mü’min kimseler iseniz.” (Enfal Suresi: 1)

Mir-i toprak; Ümmet-i Muhammed (sav)’e ait olan topraklardır. Yani Hz. Muhammed (sav)’in topraklarıdır. İmam Yusuf (rh.a) anlatıyor:

“Medineli âlimlerden pek çoğu bana şöyle anlattılar: Hz. Ömer (ra) Irak ve Şam taraflarından Allahü Teâlâ (cc)’nın Müslümanlara ihsan ettiği arazilerin taksimi hususunda Resulullah (sav)’ın ashabı ile istişarede bulundu. (…) İstişare sonucunda Hz. Ömer (ra) şöyle dedi:

“Sizi, size ait işlerden olup sizin namınıza taşımakta olduğum emanetin sorumluluğunu benimle birlikte paylaşmanız için rahatsız ettim. Ben de sizlerden herhangi biri gibiyim. Siz ise bugün hak ve doğru olanı ikrar edersiniz. Bana muhalefet eden etti, muvafık düşünen de muvafakat etti. Ben, sizin, benim nefsi arzularıma tabi olmanızı istemiyorum. Sizin elinizde hakkı söyleyen bir kitap var. Allahü Teâlâ (cc)’ya yemin ederim ki, arzu ettiğim bir şeyi eğer söylersem, ben ancak hakkı murad ederim. (…)

“Benim, haklarında kendilerine zulmettiğimi iddia eden bu insanların sözlerini işittiniz. Ben zulûm irtikap etmekten Allahû Teâla (cc)'ya sığınırım. Eğer ben onlara ait bir hakkı onlardan zulmen alıp, başkalarına vermiş olsaydım, gerçekten kötülük etmiş olurdum. Fakat ben gördüm ki, Kisra'nın ülkesinden sonra fetholunacak birşey kalmadı. Allahû Teâla (cc) onların mallarını, arazilerini ve canlı-cansız bütün zenginliklerini bize ganimet olarak ihsan etti. Bu ganimetlerden menkul malları hak sahiplerine teslim ettim. Beşte birini (Humus'u) ayırdım ve yerine yerleştirdim. Şimdi onun idaresiyle (Hak sahiplerine verilmesiyle) uğraşıyordum. Arazilere gelince: Ben arazileri, onları işlemek için gerekli demirbaş menkûllerle birlikte dağıtım dışı tutmayı ve araziye arazi vergisi (haraç) koymayı, sahiplerine de bu vergiye ilaveten "cizye" vergisi koymayı, araziyi işleyenlerin ödeyecekleri bu haraç ve cizye gelirlerini, gerek muharib gerek çoluk-çocuk müslümanlar ile gelecek nesiller için bir fey' olmasını düşünüyorum. Şu kaleleri görüyorsunuz!.. Onları devamlı şekilde bekleyecek askerlere şiddetle ihtiyaç var. Şam, Cezire, Basra, Kûfe, Mısır gibi büyük yerleşim merkezlerini de düşününüz. Bu yerlerin askerlerle korunması, o askerlerin ihtiyaçlarının da karşılanması lazım. Arazi, demirbaşlarıyla beraber taksim edildiği takdirde, bu masraflar nereden karşılanır?"

Hz. Ömer (ra) bu görüşüne şu ayet-i kerimeyi delil göstermiştir:

“Allah'ın peygamberine diğer memleketlerden tahvil buyurduğu fey'i de Allah'a peygamberine, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmış kimselere verilir; yalnızca içinizden zenginler arasında dolaşan bir servet olmasın diye. Bir de peygamber size her ne emir verirse onu tutun, yasakladığından da sakının ve Allah'tan korkun; çünkü Allah, cezalandırması çetin olandır.” (Haşr Suresi: 7)

Bütün fıkıh kitaplarında şu hüküm geçer: Cihad sonucu fethedilen toprakların mülkiyeti bütün Müslümanlara aittir. Halife, müslümanların hayrını ve menfaatlerini gözetmek şartıyla muhayyerdir.

Müslümanlar kavramı, tek bir hukuki kişiliği ifade etmez. Hz. Muhammed (sav)’e tabi olan kimseleri ifade edebiliriz. Dolaysıyla Viyana’dan Afganistan’a, Mekke’den Cezayir’e kadar olan topraklar HZ. MUHAMMED (sav)’İN TOPRAKLARIDIR. Elbette bütün yeryüzü Allah’ındır ama biz şu an dünyadaki hukuki hükmü açıklıyoruz. Tekrar edelim: BU TOPRAKLAR HZ. MUHAMMED (sav)’İN TOPRAKLARIDIR.

Bu toprakların bir çakıl tanesi bile ne Türklerindir, ne Kürtlerindir, ne Arap’ındır ne de başka bir kavmin. Bu toprakların mülkü, Hz. Muhammed (sav)’e aittir. Ve hiçbir güç Hz. Muhammed (sav)’in söylediklerinin aksine bir şekilde bu topraklara hükmedemez, ederse gasıp olur. Müslümanlara düşen de Hz. Muhammed (sav)’in topraklarını işgal eden müstevlileri kovmaktır. Yarın O (sav)’a yüz yüze geleceğimize göre topraklarımızı asıl sahibine iade etmemiz lazımdır.

Filistin, Hz. Muhammed (sav)’in toprağıdır. Suriye, Hz. Muhammed (sav)’in toprağıdır. Esed, İran ve Hizbullah şebekesi Hz. Muhammed (sav)’e ait olan topraklarımızı teslim etmemek için müslümanların bebeklerini bile öldürüyorlar. Ama Hz. Muhammed (sav) geliyor. Gidişatın önüne geçmek mümkün değil:

“Allah’ın yardımı ve fetih geldiğinde

Ve insanların dalga dalga Allah’ın dinine girdiklerini gördüğünde,

Rabbini överek tesbih et, O’ndan bağışlanmanı dile, çünkü O tevbeleri çok kabul edendir.” (Nasr Suresi)

İslam’ın adaletinin egemen olma zamanı gelmedi mi?

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.