ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Tevhid ehli sigara içer mi?

Mustafa Hakkı Söyler

08 Mayıs 2013 Çarşamba 17:39
  • A
  • A

Cemalnur Sargut anlatıyor;

Sigara yasağının daha kapsamlı uygulandığı bu zamanda size çok tatlı bir yaşanmış olayı anlatacağım:

İzmir Konak Camii imamı Melami Mürşidi Bergamalı Ömer Dağdaş Efendi ben küçükken bizim eve gelirdi. Evimizde, Ömer Efendi'nin de katıldığı, Melâmi neşvesi üzere sohbetler icra edilirdi. Evimizin genişçe salonunda erkekler oturur, onun yanında ki bölümde de hanımlar sohbeti takip ederlerdi.
Sohbet, akşam altı gibi misafirlerin gelmesiyle başlar, gece geç vakitlere kadar devam ederdi, ikramların yapıldığı, ahbapların yarenlik ettiği, güzel sohbetlerdi bunlar. Ömer Efendi başta olmak üzere, erkekler sigaralarını içerler, hanımları kendi aralarında söyleşmek imkânı bulurlardı.

Yine bu sohbetlerden birindeydik. Ömer Efendi, her zaman olduğu gibi tevhid bahsiyle açtı sohbeti. Tevhidin gerekliliğinden, tevhid ve hakikat ehli olmanın faziletlerinden epey bahsetti. Çok güzel şeyler söyledi.

Sonra ikram arası verildi. Misafirler daha rahat oturmaya başladılar. Ayaklar uzatıldı, sigaralar yakıldı. Seyyid Nesîmî'den bir ilahi okunuyordu.

"Ben melamet hırkasını
Kendim giydim eğnime
Ar u nâmus şisesini
Taşa çaldım kime ne?”

Misafirler arasından biri İzin alarak Ömer Efendiye şu soruyu sordu:
"Hocam, Allah heryerde mi ?" Ömer Efendi şu cevabı verdi:
"Evet Allah her yerde."
Arif böyle zevk eder ve yaşar. ( Hz.Ali'nin dediği gibi; "Ben görmediğim Allah'a ibadet etmem." )

Siz arif iseniz, valinin huzurunda sigara içilir mi? İçilmez, çünkü valiye saygısızlık olur. Allah her yerde ise dumanı kimin yüzüne üflüyorsunuz?
Hiç beklenmedik bu soru herkesi yıldırım gibi çarpmıştı. Bir anda iklim dondu, millet kaskatı kesildi. Herkes göz ucuyla Ömer Efendiye bakmaya başladı. Acaba ne cevap verecekti? Kızmış mıydı?

Ömer Efendi hiçbir şey söylemeden başını önüne eğdi. Bir müddet öylece kaldı. Salonda çıt yok tabii. Ömer Efendi; Cenâb-ı Allah settâr-ı uyûbdur, ayıpları örtücüdür. Sizin sözünüz bize bir ikazdır. İçmeyiz İnşallah bundan sonra dedi ve sigarasını kül tablasına bastırdı. Onunla beraber çevresindeki herkes aynı şeyi yaptı. Bir daha da Ömer Efendi sigara içmedi.

Arifler böyledir işte. Doğru söz Hak'tan gelir, doğru sözün karşısında evet demeyenler nefsine yenik düşenlerdir. Şeytan doğru söz karşısında secde etmedi. Kim hak söz karşısında boyun eğmezse, işte şeytanlık budur. Olmadan oldurmaya çalışanların gayreti boşunadır.

"Ol ki , oldurasın".

Mürşid gerektir bildire HAKK'I sana HAKKA'L-YAKÎN.
Mürşidi olmayanların bildikleri gûman imiş.
Her mürşide el verme ki, yolunu sarpa uğratır,
Mürşid-i Kâmil olanın gayet yolu âsân imiş...
( Niyazı Mısri )

Adı geçen Ömer Dağdaş Efendi, İzmir Konak Camii eski imamı ve Melami şeyhi Bergamalıdır. Keşke bütün şeyhim diyenler de böyle olsalardı.... diyor Cemalnur Sargut.
Bir zamanlar adını vermek istemediğim, şeyhliği babadan oğula geçerek gelen ve ilmi de olan bir zat-ı muhteremin yanındaydık. Sigarasının dumanı bizi boğuyordu. Bir hoca ona sigaranın hem haramlığından, hem de kendilerine karşı kul hakkını ihlaldan bahsetti. Hiç oralı olmadı o zat-ı muhterem. Sadece “haram değil, mekruhtur” dedi.
Sanki mekruh az bir şey. Eskiler “kerahetle keramet olmaz” derlerdi. Hele de bir şeyhin sürekli mekruh işlemesi ne demek? Müritlerine hangi kötü alışkanlıkları bırakmasından ve nefis tezkiyesinden bahsedecek bu adam? Bahsetse kim dinler?

Bundan da kötü bir şey oldu. Dedi ki: “Bazen bunu bırakmak istiyorum, ama şu ‘sigara haramdır’ diyenlerin inadına bırakmıyorum.”
Bu nedir Allah aşkına? Sigaraya alimler haram diyor. “Eskiler bu kadar zararının kesin olduğunu bilselerdi, onlar da haram derlerdi.” Diyorlar. Şeriat alimlerine şeyh “inat” eder mi?

Ya şu “inadına” kelimesi de ne oluyor? Bu sözde ap açık gurur, kibir, enaniyet yok mu? Bir şeyhte bu kötü huylar ne gezer Allah aşkına?

Anlamadığım bir mesele de, her gün bir sürü fetva veren bazı alimler, çağdaş alimlerin
kitaplarına itimat etmiyor, eskilerin kitabına bakıyorlar. İyi ama senin verdiğin fetva mesela yazılsa, o da mı “yeni” diye itibara alınmayacak? Yeni kitaplara ve alimlere karşı olmak ne demektir?

Ama aynı adamların babası veya dedesi on yirmi sayfa bir risale bıraksalar, onları
mukaddes kitaplardanmış gibi öpüp başlarına koyuyorlar. Peki bu neyin nesi?
Bu saçmalık şuna benzedi. Bir zamanlar bir alimden Arapça dersler alan bazı arkadaşlar, nasıl bir telkin altında kalmışlarsa, ellerindeki Elmalılı Tefsiri, Ömer Nasuhi’nin Kamusu, Tecrid-i sarih gibi Türkçe kitapları satmışlardı. Neden mi? İşte o neden: “Türkçe kitaplardan ilim alınmaz.”

Bu zavallıların bazısı sonradan uyandılar ve sattıkları kitapları tekrar aldılar ama ellerinden çıkardıkları o nadir ilk baskıları bir daha bulamadılar…

İSMAİL HAKKI BURSEVİ HZ. NİN SİGARA FETVASI

Büyük âlim ve mutasavvıflardan İsmail Hakkı Bursevi (K.S.) Hazretleri Ruhu-l Beyan Tefsiri'nin 1. Cildinin sonunda kendisini anlatırken Türkçe olarak şöyle yazıyor;
Şam'da (1700 ün ilk yılları) ikametim sırasında Muhyiddini arabi k.s. Hz’lerinin birkaç kere adeta bizzat karşımda durdu ve bana tütün hakkında; öyle ki halk ona yaprak (tütün) der. O bizim yanımızda pis ve haramdır. Buyurdu. (İbni Arabi 1200, bursevi hz, 1700’lerde yaşadı) Ve şeyhim Abdulbaki hz’lerinden de duydum ki; "Tütün içen nefsani ve şeytani bir davranış içindedir."

Yine İsmail Hakkı Hazretleri hazırladığı Hadisi Erbaiyn'in 6. Hadisi Şerifinin Şerhinde şöyle buyuruyor: "Bir şeyin zararı asli fıtrata ( yaratılışa) dokunuyorsa diğer zararlılardan daha çirkindir. Mesela tütün gibi ki bunun zararı doğrudan fıtrat-ı asliyedir. İbadetlere karşı bir ağırlık ve isteksizlik meydana getirir."
Ruhul Beyan'da Vakıa suresinin 43. ayet-i kerimesinin tefsirinde ise "Diğer tefsirlerde tarif edildiği gibi bu tütün haramdır." buruluyor.
"Ve bir de kapkara dumandan bir gölge içindedirler." Alacasız, düz siyah yani kapkara dumandan bir gölge var. "yahmum" dumandır. Kamusta olduğu gibi: "Humme" den müştak yef'ulün vezninde, her şeyden siyah manasınadır ki bu da kömürdür. Nitekim Arap, siyahlık şiddetli olduğu zaman; "eşyede yahmumun" der.
Fakir (İsmail Hakkı Bursevi Hz. k.s.) der ki: -Bu ayette, şu asrımızda yayılmış olan tütün içmekten tahzir (sakındırma) vardır. Çünkü bu içildiğinde, dumanı yükselir ve içenin üzerinde gölge gibi olur. Bununla beraber içinde çokça gaileler yani sıkıntı verici şeyler meydana gelir. Biz müptela olana Allah (c.c.)'tan kurtuluş ve şifa dileriz. (Mevla o kişiyi ondan kurtarsın). Çünkü tütün sağlam bünye ve sağduyulu aklın pis ve çirkin gördüğü bir şeydir ki diğer tefsirlerde de inceden inceye anlatıldığı gibi haramdır.

DÜNKÜ ve BUGÜNKÜ MELAMİLER - Celal Yıldırım

Seyyid Muhammed Nurul Arabi Hz. bu zamana kadar tütün içiyormuş. Hıfzı Paşa tütüne alışmasına sebep olmuş. Bunu kendisi anlatırken diyor ki! "Hıfzı Paşa tütün içmeme sebep oldu. 53 tarihinde keenne ma'nada Medine-i Münevvere'ye vardIm. Mahmudiye medresesinde abdest alıp hareme girerken İmam Ömer (R.A) Babüsselam kapı eşiği sağ tarafında otururdu. "Abdest almadın geri abdest al" dedi. Fakir bir dahi geru abdest alıp sular azamdan akarken Babüsselam'dan girmeye şüru eyledim. "Yine abdestin yok geri abdest al". Abdest aldım dedim ise de gadap ile bizi yere yıkıp, arkama iki kere eliyle vurdu. Benden kay geldi. Babüsselam önündeki meydan tütün zifiriyle birçe birçe doldu. "Abdest al" diye tekrar emreyledi". Seyyid MUhammed Nurul Arabi Hz. bundan sonra Hareme girmiş, Mihrab'da sağında Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer solunda Hz. Osman ve Hz. Ali olduğu halde Resullah'ı oturur görmüş. Resülullah "çağırın otursun" demiş. Hz. Ebubekir'de gel diye işaret etmiş. Seyyid Muhammed Nurul Arabi " teeddüben Hazret'i Şah'ın Ali alt tarafına oturdum. Hz. Ebubekir (R.A): "Niye bu tarafa gelmedin?" deyince cevap vermeye haya eyledim. Hazret'i Şah bu mecliste taraf yoktur diye cevap verir, Resüllullah tebessüm ettiler. Ve Hazret'i Şah hafiyyen mükamele ettik." diyor. Seyyid Muhammed Nurul Arabi Hz. bu rüyadan sonra tütünden vazgeçmiştir.

Yine aynı senede diğer bir rüyada Resüllullah'dan hırka giydiğini anlatıyor. (1245) senesinde gördüğü diğer bir rüyada Resüllullah kendisine üç satır yazı yazıp verdiğini ve Hz. Ebubekir'in "Tevhid-i Ef'al, Tevhid-i Sıfat, Tevhid-i Zat" diye okuyup Makamat'ı Fena'yı telkin eylediğini bildiriyor ve "59" a kadar bu Makamat'ı Selaseyye müdavemed edip zevk eyledim" diyor.
Celal Yıldırım - Dünkü Bugünkü Melamiler - (s.71-72)

YORUM YAZ
TOPLAM 2 YORUM

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.

  • - cevdet başaran:17 Temmuz 2014, Perşembe 14:35

    ömer efendinin hiçbir halifesi sigara içmez münafıklık yapmayınız

  • - nihat kahraman:18 Eylül 2013, Çarşamba 07:48