ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Hacı Bektaş Veli

Mustafa Hakkı Söyler

04 Haziran 2013 Salı 15:13
  • A
  • A

"Allah, Allah, illallah, baş üryan, sine püryan… Kulluğumuz padişaha ayan; üçler, beşler, yediler, kırklar, gül bang-ı Muhammed, Nur-u Nebi, Kerem-i Ali Pirimiz, Sultanımız Hünkar Hacı Bektaşı Veli demine devranına Hû diyelim, Hûu-uu…"

Hacı Bektâş-i Veli'nin hayatı hakkında bazı bilgiler paylaşacağım sizinle. Ondan sonra, görüşleri ve Makalât içindeki fikirleri hakkında iddialı şeyler söyleyeceğim. Mevcut bilgileri değiştirecek, altı kırmızı kalemle çizilecek şeyler söyleyecegim.

Hacı Bektâş-i Veli'nin zamanı ile ilgili dökümanlar, belgeler çok azdır. Hacı Bektâş-i Veli Horasan'lıdır. Horasan bugün İran'ın kuzey doğusuna, Hazar Denizi'nin güney doğusuna rastlayan mıntıka. Özbekistan'ın, Türkmenistan'ın, Afganistan'ın bir kısmını içine alan bir bölge. Bu bölgede, Nişâpur şehrinde doğduğu rivayet ediliyor.
Şimdi Hacı Bektâş-i Veli hakkında kimisi diyor ki: ''Bu Hacı Bektâş-i Veli sarkık bıyıklı bir şamandı. İçki içerdi, şöyleydi, böyleydi. Tam orta Asya'nın şamanizmini getirmiş, Kırşehir'de uygulamıştır.'' Kimisi de diyor ki: ''Hayır, o Hacı Bektâş-i Veli idi. Hakikaten evliyâdan bir kimseydi, namazlı niyazlı bir kimseydi.'' diyor. Hacı Bektâş-i Veli hakkında, ''Nasıl bir insandir, onu anlamak için bir Makalât'ı var elimizde. Makalât'ını iyice okursak, iyice tahlil edersek; Hacı Bektâş-i Veli'nin nasıl bir insan olduğu ortaya çıkar.

Hacı Bektâş-i Veli, bizim sünnî inancımızı sergiliyor bu kitapta. Şii olduğunu, Alevi olduğunu gösteren bir şey yok. Namaza saygı var, hacca saygı var. Haccı öyle çok ballandıra ballandıra anlatıyor. Görmüş bir insanın canlı anlatımıyla anlatıyor. Zekâti, cihadı, şeriatin emirleri neyse onları güzelce anlatıyor. Yâni, şeriatçi. Bazıları üzülecek ama, Hacı Bektâs-i Veli "Şeriatçi". Yunus Emre nasılsa, Mevlânâ nasılsa, o da öyle bir kimse. Yâni üçü arasında bir fark yok.
Hacı Bektâş-i Veli diyor ki: "Kul, Allaha 40 makamda erer. Bu kırk makamın 10’u Şeriat’tadir. Yani ilk okul. 10’u Tarikat’tadır, yani ortaokul. 10’u Marifet’tedir, yâni lise. (Siz anlayasınız diye, onlar liseyi filân bilmezlerdi; siz biliyorsunuz.) 10’u da Hakikattedir, yâni üniversite, yüksek tahsil. Diyor ki, ''Bu kırk makamın birisi eksik olsa, iş tamam olmaz. Kırkının da eksiksiz, tam takım mevcut olması lâzım!'' Buna bastırarak söylüyor Hacı Bektâş-i Veli. Ve misal veriyor: ''Bir insan bir farzı inkâr etse olmaz!'' diyor. ''Haccı kabul etmese olmaz!'' diyor. ''Namaz kılmasa, oruç tutmasa olmaz!'' diyor. Şimdi sen buna nasıl şaman diyebilirsin? Bu fikirleri böyle bastıra bastıra söyleyen bir insanı, nasıl başka bir yafta ile lekeleyebilirsin?

Efendim, Bektâşiler içki içiyorlar. Hacı Bektâş-i Veli'yi anma gününde kupalar yetmiyor, kova ile şarap dağıtılıyor. Kırmızı şarap mi istersiniz, beyaz şarap mi istersiniz?.. Kova kova, maşrabayı daldır, küp küp. Hacı Bektâş-i Veli diyor ki bu kitabında, ''Bir kuyunun içine bir damla süçi damlasa...'' Süçi ne demek? İçki demek, eski Türkçe. "Bir kuyunun içine bir damla içki damlasa, kuyunun bütün suyunu murdar eder; çünkü haramdır." diyor Hacı Bektâş-i Veli. Ne yapmak lâzım? Kuyunun suyunu dışarıya çıkartmak lâzım! Kova kova dökeceksin dışarıya, kuyunun suyunu boşaltacaksın. ''Ve...'' diyor, bakın içki hakkındaki kanaatine: ''Ve bu suların dışarıya döküldüğü yer yeşerse, çimen bitse ordan ıslak olduğu için. Ve o çimenden koyun yese, takva ehli insanlar o koyunun etini bile yemezler!'' diyor. Ben demiyorum, Hacı Bektâş-i Veli diyor. Aslinda hangi otu otlarsa otlasın, başkasının tarlasından otlamamak şartıyla, haram olmamak şartıyla koyunun eti helâl olur. Ama takvânın mübalağasını söylüyor, haramlığını net olarak ifade ediyor.

Sonra Hacı Bektâş-i Veli'nin çok üzerinde durduğu şey, güzel ahlâk. ''İnsan ahlâklı olmalı!'' diyor. Güzel ahlâkı da; tevâzudur, sabırdır, şükürdür ve sâiredir diye sayıyor. ''İnsanin içinde güzel ahlâk olmalı, kötü huylar insanın içinden çıkmalı!'' diyor. ''Hased gibi, buhul gibi, cimrilik gibi, gazab gibi. Hani sinirlilik, asabîlik, hop inmek, hop binmek, patlamak, tabakları çanakları havada uçurup kırmak vs. huylar da kötü huylardır. Bunlar insanin içinde olsa, dışını kaç defa abdest alıp yıkarsa yıkasın temiz olmaz, yine murdardır.'' diyor Hacı Bektâş-i Veli.

''Bu kötü huyların insanın içinden çıkması lâzım! Murdar olur bunlar çıkmazsa.'' diyor. ''Çünkü,''diyor, misal veriyor okuyucuları anlasınlar diye: ''Bir şisenin içine içki koysalar, ağzını sımsıkı kapatsalar, deryanın kenarına götürseler yıkasalar, yıkasalar, yıkasalar. İsterse on yıl yıkasınlar, yine temiz olmaz. Çünkü içi içkidir, murdardır.'' diyor. İçki hakkındaki görüşü bu. Yâni, en önemli şeylerden birisi.

İşte Hacı Bektâş-i Veli'nin tasavvuf anlayışı bu. ''Sadece namazı, orucu, haccı, zekâti yapmak yetmez; sadece dünyaya sırt çevirip, ahirete rağbet edip, tarikatta zikir çekip ibadet tâat yapmak yetmez; insanın marifet ehli olması lâzım! Allah'i tanıması, Allah'i tanıyan bir insan olmasi lâzım; ondan sonra da Allah'i seven, Allah aşığı bir kimse olması lâzım!'' diyor. tamâmen Yunus'un dediği şeyi söylüyor, tamâmen Mevlânâ'nin dediği şeyi söylüyor. Ve aşkı tasavvufi makamların en yükseği olarak zikrediyor.

MAKALAT'TAN ALINTI

En yenisi 300 senelik olan bir çok yazma nüshaları karşılaştırdık 1424 de yani bundan 530 yıl önce yazılıp halen Manisa kütüphanesinde bulunan Makalat kitabı diyebiliriz ki mevcut yazma nüshaların en iyisi ve tamam olanıdır. / Sefer Aytekin
Pes imdi, abidlerin taatları namazdır, oruçtur, zekattır, ve hacdır. Nefir-i am olucak gaza eylemektir. Ve canebetten gusl eylemektir. Ve arzuların istemeyüb dünyayı terk etmektir. Ve ahreti sevmektir. Ve halleri birbirin incitmemektir. Pes kibir ve haset ve cimrilik ve adavet bunlarda hemandır.

Ve hem arifler katında, şirk murdardır. İçlerinde komazlar, taşra çıkarırlar, kendülerin arıdırlar. Hem ayrıkları dahi arıdırlar.

Pes imdi, şöyle bilin ki, kendini arıtmayan başkasını dahi arıtmaz.

Amma, şeriat kavlince dona ve tene arısız nesne değse su ile yunucak hem donu hem teni arıttırır ve cenabe i dahi giderir. Ondan sonra abdest reva olur.

Lakin arifler katında ne don ne ten arı olur, ne cenabet giderir ne abdest reva olur.
Ve hem kuyuya bir damla murdar damlasa ol kuyunun suyunu bir kezden çıkarsalar, yabana dökseler, ol döktükleri yerde ot bitse ol otu koyun yese, ehli takva katında ol koyunun eti haramdır. Anınçünkim murdar nesne haramlığı ve murdarlığı şeytan fiilindendir.

Pes imdi, bir damla murdar nesne kuyuya damladığı çün suyunu hep arıtmak gerek. Ve ol bir damla döküldüğü yerde biten otu koyun otladığı çün eti haramdır. Sebep, şeytan fiili olduğu çündür. Yani her nesne aslına döner demek olur.
Vay ona ki, içinde kibir ve buğuz ve buhulluk ve tamah ve öfke gaybet ve kahkaha ve maskaralık, bunlardan maada nice dürlü şeytan fiili ola; dışarıdan su ile yunup arınır mı? Şöyle bilesinkim arınmaz. Ve bu dediğimiz nesnenin biri bir kişide olsa onun cümlesi boşuna olur. Vay ona ki sekiz dürlüsü dahi bir kişide olursa hali nice ola. Pes ol kimse mutlak şeytan olur. Zira şeytanın şeytanlığı bu sekiz dürlü nesnedir.

Pes imdi, şöyle bilmek gerekkim, ariflerin taati tefekkürdür. Ve hem seyirdir. Ve sahibi nazar olmaktır. Ve hem dünya ve ahireti terk etmektir. Ve nazar ile edep beklemektir ve hem arzulayıp Hak Taaladan yana varmaktır. Ve hem Çalap, arifleri sever. Ve hem arifler hallerini cümle varlığa değişirler. Ve yavuz endişe kılmazlar. Bunların dahi güruhu hemandır.

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.