ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Sonsuza Dek Mutlu Yaşamışlar

Spatial Liberado

18 Eylül 2013 Çarşamba 10:32
  • A
  • A

Aşağıdaki yazı, mutluluğu arayanlar, mutluluğun sırrı olduğunu düşünenler, ellerindekiyle yetinemeyip daha fazlasını isteyenlere tarafımdan yazılmıştır.

Fazla masal bilmiyorum maalesef, kitap okumadığımdan, ama bildiğim kadar masalın sonunda devamlı gökten 3 elma düşüyor. Göğün ihtiyacı yoksa demek.

Hani bir de masallarda yazar ya, " sonsuza dek mutlu yaşamışlar." İnsanlar için de mevcut bu. Mutlu yaşamak zor değil, ilk başta insan elindekilerin değerini bilecek ve bilmeli de.

Memlekette, o kadar zor durumda olan insan var, tamam bazıları mutlu değil, ancak bazıları da kendince mutludur. Yıllar daha da ilerledikçe, bazı insanlar gerek para düşkünü, bazı insanlar gerek eşya düşkünü oldu.

Bir adamın elinde son model telefon olur. Onu belki ne zorlukla almıştır. Sonra birden yenisi çıkınca başlar onun için para biriktirmeye. Veya da bayanlar için kıyafet diyelim. Tabi hepsini yine dahil etmiyorum, sadece bunu yapanlaradır sözüm. Kadının üzerinde iyi bir kıyafet vardır, ama başkasında daha iyisini görür, pahalıdır, alamaz üzülür. Bunlar sadece küçük örnek. Hayatta çok var bu ve bunun gibi dolu örnek. Mutluluk kesinlikle bu değil.

Eğer malda mutluluk, para da mutluluk olsaydı, o zaman zaten bazı kişiler, malları mülkleri olmalarına rağmen kötü işlerel kalkışmazdı. Bunun da örneğini görüyoruz, fakat yine de kimseyi suçlayamayız.

Yok efendim mutluluğun sırrı nedir, diyorlar. Anı yaşamaktır mutluluk, o anın keyfini çıkarmaktır. Üzerinde belki yırtık bir elbise vardır ama o insan yine de halinde mutludur. İşte böyle mutlu olunur. Böyle sorunlar çözülür. Savaşlar bu şekilde ancak sona erer.

Eğer büyük devletler, ellerindekinden daha fazlasını istemese olmaz bütün bunlar, insan sonuçta. Aç gözlülük oluyor, başkasının malını göz dikiyor. Ülke sahibi de gidiyor, başkasının ülkesine göz dikiyor. İnsan, insana onu yaparsa, onu da farklı görmemek lazım.

İnsan biliyorsa elindekini kıymetin işte o zaman mutluluk ondadır zaten. Tamam şimdi, her insanın kendince de sorunları olabiliyor. Benim de var, yok mu sanki? Eğer ben, kendimdeki tahmin ettiğim hastalığı dert etsem, rahat diyebilirim ki, kafa falan kalmaz. Obsesif-kompulsif, Obsesif veya başka bir deyişle takıntı hastalığını çok fazla önemsesem, ölüm eşiğine gelirim. Hastalığın milyonda bir olduğu söyleniyor, belki bende var belki bende yok. Doktor teşhisi koydu veya koymadı, mühim olan insanın kendisini nasıl hissettiği.

Tamam aynen ben kendimi öyle hissediyorum, ama mutlu olmaya çalışıyorum. İnsan her durumdan güzel şeyler çıkartabilir. Her türlü isteyen mutlu olmaya çalışır. Savaş zamanı belki diğer zamanlara göre daha çok zor. İşte bu da önce de yazdığım gibi, aç gözlülükten. Dünya'yı ele geçirin bakayım, dünya sizin olunca hiçbir sorun kalmayacak sanıyorsunuz. Mutluluğu arıyorsunuz, para arıyorsunuz, mülkiyet arıyorsunuz, eşya arıyorsunuz. Mutluluğun bunlarla hiçbir alakası yok.

Ben fazla insana hayranlık duymam. Zaten devamlı demişimdir, bu yüzyılda bana kalırsa hayran olacak kimse yok. Kime hayranımdır, Fatih Sultan Mehmed'dir örneğin bunlardan biri. Kime hayranımdır mesela, Diyojen. Kimseyi ayrı koymak istemem, inanca göre hele hiç. Kimi inançsız insan vardır ki, inançlı denilenden daha da iyidir. Geleyim, Diyojen'e neden hayranlık duyduğuma, daha demin paylaştım bir anısını Diyojen'in.

'Çeşmeden avucu ile su içen bir çocuk görünce "Bu çocuk bana fazladan eşyam olduğunu öğretti" diye haykırıp su çanağını kırmıştır.'

Buradaki davranışı şimdi acaba kim yapıyor. Adamın bu yaptığını şu zamanda kimler yapıyor. Bilemeyiz, yapan vardır elbet. Belki daha iyisini yapan vardır. Ancak ben maalesef yine söylüyorum ki, yıllar geçtikçe mutluluk azalıyor. Kolay elde edilebilecek bir şey ki mutluluk, yalnız iş bunu bulabilmekte.

Sorunlar olabilir daima, ama mutluluğumuzu engellemesine izin vermemek için, herşey biraz daha önemsememekten geçer. Kötü şeyleri önemseme, ancak iyi durumları her zaman yükseğe çıkar. İşte mutluluk burada.

Son olarak yine, Diyojen'in bir sözünü yazmak istiyorum. Anlatılana göre yanına bir gün Büyük İskender gelmiş. Bir dileğin var mı, diye sormuş. Diyojen'in cevabı ne kadar da güzel.

"Gölge etme, başka ihsan istemem"

Her fırsatta güneşimizi görebilmek dileğiyle.

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.