ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Miraç olayı nasıl oldu, İsra ne demektir?

Merve Yüksel

25 Mayıs 2014 Pazar 15:40
  • A
  • A

Mirac Kandilimiz Mübarek olsun...


“…Miraçta Hz. Peygamber (S.A.V)’e şu üç şey verildi: Beş vakit namaz verildi, Bakara Suresinin son kısmı (Amenerresulu) verildi ve bu ümmetten Allah’a şirk koşmadan ölen kimsenin günahlarının bağışlanacağı hususu (söz verildi).” (bk. Müslim, İman, 279).


''İsra ne demektir?''


Peygamberimizin ( s.a.v ) akıllara durgunluk veren mûcizesi geceleyin olduğu için bu adı almıştır. Kur'an-ı Kerim bu olayı bu kelime ile ifade etmiştir.
Mi'rac ismi de yükseğe çıkmak manasına olan "uruc"tan alınmıştır ki, merdiven, asansör demektir. Mi'rac ile ilgili Hadislerde bu kelime kullanılarak "Yükseğe çıkarıldım" buyurulduğundan bu olaya "Mi'rac" da denmiştir. İslâm dünyasında bu olay genelde bu kelime ile bilinmektedir.
Sözlük anlamları bu olan İsrâ ve Mi'rac, Peygamberimizin s.a.v. üstün makamlara yükselişi ve Allah'ın c.c. yüce katına kabul edilişi olayıdır. Yüce yaratıcıya yakınlığın en üstün derecesi olan Mi'rac, beşer anlayışı çizgisinin ötesinde bir olaydır. Çünkü bu olayın fizik kanunları ile açıklanması mümkün değildir.


'' Miraç olayı nasıl hasıl olmuştur? ''


Buhârî ve Müslim'de yer alan rivâyetlere göre olay şöyle olmuştur:
Peygamberimiz Mekke'de, evinde iken veya Kâbe'de bulunduğu sırada Cebrâil a.s. bazı meleklerle birlikte gelerek Peygamberimizin s.a.v. göğsünü açmışlar, içini zemzem ile yıkadıktan sonra hikmet ve iman nuru doldurmuşlardır.
Daha sonra Cebrâil a.s. Peygamberimizi Burak'a bindirerek birlikte Kudüs'teki Mescîd-i Aksa'ya geldiler.
Manevî bir binit olan Burak'ı Peygamberimiz şöyle tarif ediyor: "Bu, merkepten büyük, katırdan küçük, uzun ve beyaz bir hayvandı. Adımını gözünün görebildiği en son noktaya koyardı."
İsrâ sûresinde Mi'rac'ın bu bölümü ile ilgili şöyle buyurulmaktadır:
"Kulu Muhammed'i bir gece Mescîd-i Haram'dan, kendisine bir kısım âyetlerimizi göstermek için çevresini mübarek kıldığımız Mescîd-i Aksa'ya götüren Allah'ın şanı ne yücedir. Doğrusu O, işitir ve görür."( İsrâ, 1.)
Peygamberimiz burada (peygamberlerin ruhlarına iman olarak) namaz kılmış ve bütün Peygamberler de onunla beraber kılmışlar.
Sonra Mi'rac getirildi. (Mi'rac, asansör gibi yükseğe çıkaran manevî bir araçtır. Buna Cebrâil aleyhi's-selâm ile beraber bindiler ve göklere çıktılar. Birinci semaya vardıklarında, Cebrâil aleyhi's-selâm:
- Açınız, dedi. İçerden bir ses:
- Kimsin diye sordu.
- Ben Cebrâil'im.
- Yanında kimse var mı?
- Muhammed (s.a.v.) var.
- Muhammed gönderildi mi? (Peygamber olarak görevlendirildi mi?)
- Evet, gönderildi. Kapı açıldı ve Peygamberimiz s.a.v. birinci semâya varmış oldu. Orada, sağında ve solunda birçok gölgeler olan bir adam gördü. Bu adam, sağına baktıkça gülümsüyor, soluna baktıkça da ağlıyordu.Peygamberimizi görünce:
- Merhaba sâlih peygamber, hoş geldin, iyi oğul, dedi. Peygamberimiz Cebrâil aleyhi's-selâm'a kim olduğunu sordu. Cebrâil a.s. da Hz. Adem olduğunu söyledi. Etrafındaki gölgeler de onun soyu idi. Sağındakiler cennetlik olanlar, solundakiler de cehenneme girecek olanlardı. Onun için Hz. Adem sağına baktıkça seviniyor, gülüyordu. Soluna baktıkça da üzülüyor ve ağlıyordu.
Peygamberimiz Cebrâil aleyhi's-selâm'ın kılavuzluğunda yoluna devam etti. İkinci semâya vardılar. Orada birinci semâda olduğu gibi aynı sorular soruldu ve aynı cevaplar verildi. Böylece her semada bir Peygamber ile karşılaştılar.
İkinci semada Yahya ve İsa, üçüncü semada Yusuf, dördüncü semâda İdris, beşinci semâda Harun, altıncı semada Musa ve yedinci semada İbrahim a.s. ile karşılaştılar. Karşılaştığı peygamberlerin her biri kendisini selâmlamış; hoş geldin sâlih Peygamber, iyi kardeş dediler.
Daha sonra "Sidretü'l-Müntehâ" ya vardılar. Sidretü'l-müntehâ, gökleri, cennetleri kucaklayan ulu varlık ağacıdır.
Peygamberlerin ve meleklerin erebildikleri ilmin son noktasıdır. Ondan ilerisine ne bir melek ne bir peygamber yaklaşamaz. İlerisi gayb âlemidir. Allah'tan başka kimsenin ilmi oraya ulaşmaz.
Peygamberimiz Sidretü'l-Müntehâ'ya varınca Necm sûresinde ifade buyurulduğu üzere: "Sidreyi bürüyen bürümüştü."(Necm, 16.)
Yani Sidre'yi bir nûr kaplamıştı. Bundan ötesi tarif ve beyana sığmayan bir âlemdi.
Buraya kadar Peygamberimize arkadaşlık ve kılavuzluk eden Cebrâil a.s. burada kaldı ve: Bir parmak ucu daha öteye yaklaşmış olsaydım yanardım." dedi.
Bundan sonra Peygamberimiz "Refref" ile yükselip ALLAH'ın c.c. divanına yaklaştı. (Refref, görmeye engel geniş örtü ve perde demektir ve ALLAH'ın c.c. divanı hadimlerinden biridir.) Nitekim Mevlid'de Süleyman Çelebi bu anı târif ederken:

"Söyleşürken Cebrâil ile kelâm,
Geldi Refref önüne verdi selâm,
Aldı ol şâh-ı cihanı ol zaman,
Sidreden gitti ve götürdü heman."

Mi'rac'ın bundan sonraki esrar dolu ulvî sahneleri ise Necm sûresinde şöyle ifade edilmektedir:
"Allah o anda kuluna vahyedeceğini etti. Muhammed'in gözünün gördüğünü gönlü yalanlamadı. Ey inkarcılar onun gördüğü şey hakkında kendisi ile tartışıyormusunuz? Andolsun ki Muhammed Cebrâil'i sınırın sonunda (Sidretü'l-Müntehâ'da) başka bir inişte de görmüştür. Orada Me'vâ cenneti vardır. Sidre'yi bürüyen bürüyordu. Muhammed'in gözü oradan ne kaydı ne de onu aştı. Andolsun ki Rabbinin varlığının büyük delillerini gördü."(Necm, 10-18.)
Âyet-i Kerîme'lerde Peygamberimize vahyedildiği bildiriliyor, ancak neyin vahyedildiği açıklanmıyor.
Bu makamda Peygamberimize üç ilâhî ihsanda bulunulduğu hadis-i şeriflerde ifade buyuruluyor. Bunlar:
1- Beş vakit namaz, Mi'rac hediyesi olarak Peygamberimizin getirdiği beş vakit namaz, aynı zamanda mü'minin Mi'rac'ı sayılmıştır.
2- Allah'a ortak koşmayanların bağışlanacağı müjdesidir.
3- Bakara sûresinin sonundaki üç âyet ki, İslâm'ın temel inanç esaslarını tamamlamakta ve müslümanların çektiği üzüntü ve sıkıntıların sona erdiği müjdelenmektedir.
Âyet-i Kerîme'ler meâlen şöyledir:
"Gökte ve yerdekilerin hepsi ALLAH'ındır. İçinizdekileri açığa vursanız da gizlesiniz de Allah ondan dolayı sizi hesaba çekecektir. Sonra dilediğini affeder, dilediğine azab eder. ALLAH c.c. her şeye kadirdir.
Peygamber Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, mü'minler de iman ettiler. Her biri ALLAH'a, Meleklerine, Kitaplarına, Peygamberlerine iman ettiler. Rabbimiz, affına sığındık, dönüş sanadır, dediler.
Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde yükümlü kılar. Herkesin kazandığı (hayır) kendisine, yaptığı kötülük de kendinedir.
Rabbimiz, unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz, bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme. Bizi affet. Bizi bağışla. Bize acı. Sen bizim Mevlâmızsın.Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et."(Bakara, 284-286.) Âmin.
İşte Peygamberimiz bu müjdelerle Mi'raç'tan dönüyordu.

YORUM YAZ
TOPLAM 2 YORUM

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.

  • - nurşin kaplan:19 Aralık 2014, Cuma 15:35

    tşkler gercekten cok yardımcı oldunuz...

  • - necmettin BAYRAK:24 Kasım 2014, Pazartesi 16:31

    ben şimdiye kadar peygamberimiz miraca BURAK veya REFREF hangisi ile çıktı işte bu yazınızı okuduytan sonra anladımki mescdi haramda buraka binmiş sitreti müntahada refrefe sağolun