ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Hizmet ve Konjonktür Hazretleri

İzzet Kaba

17 Kasım 2013 Pazar 06:59
  • A
  • A

Peygamberler insanların ihtiyacı olan her şeyi öğretmişlerdir. Hz. Bilal (ra); “Peygamberimiz (sav) bize her şeyi öğretti hatta nasıl def’i hacet yapacağımızı bile öğretti” demiştir. Peygamberler, insanlarda öğrettiği en önemli olgu zihni inkılâptır. Onlar, konjonktüre esir olmamayı ve insanlara şahsiyetli durmayı da öğretmiştir.

İnsanların inançlarını besleyen olgu genellikle ya alışkanlıktır ya da ahlaki duruştur. Siyasi ve sosyal hayatında putlara tapan, heykellere kutsallık atfeden ve atalarına tapan insanların düşünmeye ihtiyacı yoktur. Sloganlar ve ritüeller inançlarını da oluşturur. Bu slogana dayanan düzenleri koruyan en önemli zırhta “kutsallık” zırhıdır. Kur’an-ı Kerim’de putları, heykelleri ve atalar dinini kutsal forma sokmaya çalışan âlimler hakkında şöyle buyrulmuştur:

“Onlara, kendisine ayetlerimizi sunduğumuz o adamın kıssasını da anlat; ayetlerden sıyrılıp çıktı, derken onu şeytan arkasına taktı, en sonunda da helak olanlardan oldu.

Ve eğer dileseydik onu o ayetlerle yüceltirdik, fakat o alçaklığa saplandı kaldı ve kendi keyfinin ardına düştü. Artık onun ibret verici hali o köpeğin haline benzer ki, üzerine varsan da dilini uzatır solur, bıraksan da solur. İşte bu, ayetlerimizi inkâr eden kavmin misalidir. Bu kıssayı iyice anlat, belki biraz düşünürler.” (Araf Suresi: 175-176)

Ayet-i kerime’de soluyan köpek örneğinin hikmeti hakkında âlimler şöyle demişlerdir: Soluyan köpek, güçsüz göründüğünüz zaman üstünüze saldırır ama karşısında güçlü görünürseniz size yaltaklanır. Bir nevi güce taparak hareket etmeye çalışır. Güce eğilen âlimler, hükmü ve hidayeti gizleyerek lanete hak kazanırlar. Zira Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur: “İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayetin kendisi olan ayetleri insanlar için biz kitapta açıkladıktan sonra gizleyenler var ya mutlaka onlara Allah lanet eder. Lanet edebilecek olanlar da lanet ederler.” (Bakara Suresi: 159)

Türkiye’de seküler Kemalist İdeolojinin kutsallaştırılması noktasında âlimlerin rolü göz ardı edilemez. Her rejimin kutsallaştırmaya ihtiyacı vardır. İşte bu kutsallaştırma için yukarıda bahsedilen âlimler her zaman kullanılmıştır.12 Eylül Darbesi’ni yapanlar, başörtüsünü yasaklarken bu alimleri kullanmışlar ve bu alimler; “başörtüsü eylemlerinin arkasında çarşaflı erkekler var” diyerek hakka sarılan insanları marjinalize etmeye çalışmıştır. Hatta bu âlimlerin bazıları başörtüsü düşmanı olan Kenan Evren’i cennetlik ilan etmiştir.

28 Şubat, İslam Tarihi’nin en zorba darbelerinden birisidir. Temel amacı dinin bütün alanlardan silinmesiydi. Hatta nihai amaçları Tunus’ta olduğu gibi evlerde bile başörtüsünü yasaklamaktı. Anadolu İslam’ı denilen İslam, Baas Tipi ve mezhepçi bir anlayıştı. Bu anlayışı savunmak için bizzat MGK tarafından desteklenen “İslam Gerçeği” isimli kitap İlahiyat Mezunu kimselere yazdırılmıştır. İşte bu dönemde dışarıdan bazı âlimler de “asker, Refah Partisi’nden daha demokrat” diyen alimlerde çıkabilmiştir.

28 Şubat sonrasında konjonktür hazretlerine tapan alimlerin başarıları (!) uluslararası güçler tarafından da görülmüş ve Uluslararası İslam Düşmanları tarafından kullanılmaya başlanmışlardır. Dinlerarası Diyalog gibi hareketler, hak-batıl hassasiyetini yok etmek için kullanılmıştır. Hak-Batıl hassasiyetini yok etmeye çalışan âlimler, “ABD, dünyanın gerçeğidir, bugün ABD’den bağımsız hareket etmek mümkün değildir” diyerek zihniyetlerini de ele vermişlerdir. İşte bu dönemden sonra bu âlimler, liberal, güya özgürlükçü bir dünya görüşünü savunmaya başlamışlardır.

Türkiye’nin kendine özgün ve kültürel kodlarına uygun hareket etmesi sadece içerideki ulusalcıları rahatsız etmemiştir. Mavi Marmara Hadisesi, Türkiye insanının İsrail tarafından kanının akıtıldığı ilk hadise olmuştur. Türkiye ile Ortadoğu halkları arasında gönül birlikteliği meydana geldiği gibi İsrail’in imajı da yerle bir olmuştur. İşte tam bu noktada işgalci İsrail’i “meşru devlet” olarak tanımlayan bazı âlimler, efendilerinin hizmetini görmek için kara propaganda ve yalan monte etme görevine soyunmuşlardır. Zira güce tapan bu âlimler, İsrail’e rağmen hiç kimsenin bu bölgede yaşayamayacağına inanmışlardır. 7 Şubat’tan tutun Taksim Darbe Girişimi’ne kadar hükümetin yıkılması için ellerinden geleni yapmışlardır.

Suriye’de müslümanların İran ve Hizbullah Terör Örgütüne karşı hak- batıl savaşı verdikleri malumdur. Esed Yönetimi’nin yüz otuz bin mazlumu acımasızca katlettiğini biliyoruz. İşte bu noktada bu âlimler, alttan alta Türkiye’nin mazlumlara yardım etmesini bahane ederek, “Hükümet terör örgütlerine yardım ediyor” haberlerini yaymaya başlamışlardır.

Son olarak Çevik Bir’e secde eden bu âlimler, konjonktürün değişmesi noktasında “başını kaldır Çevik Bir insandır, secde etmene gerek yok” diyen Başbakan’a, başını kaldırdığında Fir’avun demiştir. Ama bir ayağı çukurda olan âlimler, bu Firavun ithamını cesaretten değil İsrail’i kıble edinmeden gelen bir özgüvenden kaynaklandığını söylememiz mümkündür.

İşi gücü fitne olan kesimlerin başta Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan arasının açılması faaliyeti olmak üzere birçok fitnelere imza atacaklarını söylemek mümkündür. Ama Amerika çöküş halindedir.

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.