ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Bir halk kahramanı; Seçmen…

ibrahim POLAT

31 Mart 2014 Pazartesi 15:13
  • A
  • A

Seçimlerin sonucu neden değişmedi?
Akp tüm gezi olaylarına ve tapelere rağmen nasıl ayakta kaldı?
Ve daha niceleri…?

Seçimin başına gidersek an itibarı ile bu ülkede “Sol” bir partinin potansiyel oy oranı \%50 civarında, “milliyetçi” bir partinin potansiyel oy oranı \%70 civarında, “merkez sağ” bir partinin potansiyel oy oranı \%90 civarındadır. Bu ornalardan ve güçlü alternatif bir “merkez sağ” parti olmaması durumundan ötürü seçime zaten önde giren parti Akp idi. Ancak seçimi Akp’nin kazanmasının temel sebebi bu değildir elbette.

Peki ana sebep nedir?
Ana sebep uç düşünce ve fikirlerdir. Uç siyaset, kesinlikle ve kesinlikle “merkez” bir partiyi besleyecek ana damardır. Bu uç siyasetin oluşumunda bir kesim halk tarafından “diktatör” ilan edilmiş Recep Tayyip Erdoğan’ın payı olmakla birlikte esas pay kesinlikle ona “diktatör” lakabını takanlarındır.

Nasıl mı? Seçim öncesi döneme şöyle bir bakalım.
Seçim öncesi dönem uç siyasetin sağlam ağ ördüğü dönemlere denk gelmektedir. Zira bu dönem ayrılıklar iyice belirginleşmiş, insanlar sokaklara dökülmüştür. Bu sokağa dökülüş sokağa dökülenlerden çok karşısında duranlara yaramıştır. Bunun sebebi de eylemin amacından sapması ve dozunun kaçırılması olmuştur. Zira sokağa dökülenler memleketin polisiyle kavga etmiş, olaylarda insanlar yaralanmış, bu insanların mesuliyeti tekrar polise yüklenmeye çalışmıştır. Oysa sokağa dökülmeyen halk için polisin göstericilere müdahale etmesi kadar normal bir şey yoktur. Dünyanın her yerinde büyük çaplı eylemlere polis müdahalesi olmakta ve ne yazık ki kayıplar verilmektedir. Üstelik kayıp sayısının abartılması-zira yanı başımızdaki ülkelerde yapılan eylemlerde 1000lerce insan hayatını kaybetmişken- bu kayıpların “katliam” olarak adlandırılma çabası “yaygaracı bir topluluk” imajı oluşturmuştur yani bu durum göstericilerin iddaa ettikleri her şeyin bu tarz bir “abartı” olduğu düşüncesini doğurmuştur. Ne yazık ki bu eylemlerin teorik güzelliklerinin yanında ki uygulama hataları bununla bitmemektedir. Eylemcilerin dışarıdan kötü gözükme sebepleri özetle; Eylemcilerin ağırlıklı genç-kanı kaynayan-düzen karşıtı görüntüleri, Tahammülsüzlükleri ve ağızlarının bozuk olması (ki özellikle sosyal medyada kendilerine destek vermeyen her kesime küfür edebilme hakları olduklarına inanmışlardır), Eyleme ABD başkanının sahip çıkması, Eylemciler arasında eylemde içki içen, ciddiyetsiz tavırlar sergileyen grupların olması (ki rakı sofrasındaki adamdan bile “elin ayyaşları vatan kurtarıyor!” paparasını yemişlerdir), taraftar gruplarının özellikle çarşının olaya karışması(çarşının halk arasında “değerli şeyler için kavga eden grup” diye bir sıfatı yoktur ne yazık ki), chp ve özellikle bdp gibi parti ve partililerin olaya destek vermesinin olayı siyasi ve hatta bölücü,darbeci bir eylem gibi göstermesi ve daha niceleri…


Seçim öncesi dönemden ayrılıp bu ve önceki seçim dönemlerine bir göz atalım…
Seçim dönemi kaybetmeyi bilmek bir sonraki seçimi kazandırabilecek önemli bir erdemdir. Ancak özellikle “sol” kaybetmeyi bilememiştir. Her seçim sonrası “Aziz Nesin haklı”,”bidon kafalılar”,”cahil bu millet” “koyunlar” diye ortalığa dökülen “sol”, kendi halkıyla her seferinde arasındaki mesafeyi arttırmış ve en nihayetinde kopma noktasına getirmiştir. Zira kimse “sen geri zekalısın! bir dahaki seçim bana oy ver!” diyen bir partiye oy vermez. Ya da şöyle demek daha doğru olur bir dahaki seçimde bu partiye oy verirse asıl “aptallığı” yapmış olur. Bu tarz tepeden bakma tutumları “sol”un zaten burjuva görünümünü pekiştirmiş, halkı merkez sağa doğru itmiştir. “sol”un seçim dönemleri hatalarının bir başka örneği “demokrasi cahil halka göre değildir” bakış açısıdır. Yine “sol”un halk nezdinde “yasakçı” ve “darbeci” tavrı hortlatılmış, bu laf bile, tek başına, insanların en temel haklarından olan “seçme ve seçilme” haklarına göz dikildiğini göstermeye yetmiştir. Diktatörlükten kurtulmak adına verilen bu “demokrasi neyinize, diktatörlükle yöneteceğiz sizi” komutu salak sandıkları halk tarafından “salakça” bulunmuş, gereken ders seçimde verilmiştir. “sol” hataları saymakla bitmemekle birlikte bir yenisi “kendinde hata bulamama” sorunudur. Zira “sol”a göre halkın onlara oy vermeme sebepleri (tabi salak olmaları dışında) karşı tarafın makarna-kömür dağıtması ve seçimlere hile karıştırmasıdır. Her seçim sonrası bu iki “yalan”a, (evet yalandır halkın yüzde 50sinin makarna ve kömür aldıkları için oy verdiğini düşünmek yine sol tabiriyle “aziz nesini haklı çıkarmak” tır. ), bu iki mazerete sığınan “sol” kendisine “nerde yanlış yapıyoruz?” sorusunu sormamış ve “muhalefet” noktasında bir adım dahi atamamıştır haliyle. Zira bir yere “dünyanın en büyük havaalanı” yapılırken gidip “ağaç kesilecek”,”yolsuzluk yapılacak” gibi sebeplerle muhalefet yaparsan mecliste “gerçekten geçmemesi gereken bir düzenleme” yapılırken halkı arkanda bulamazsın. (bkz. Yalancı çoban hikayesi). Tapelere olan güvenin sıfıra yakın olmasının da sebebi bu yalancı çobanlık durumdur. Türk “sol”u kendi eliyle ve diliyle (ağır küfür içerir) “merkez sağ”a kaybettiği seçimlerden sonra “halk”ı suçlayarak dünya siyaset tarihine yeni bir boyut kazandırmıştır. Seçim günü her defasında “oy sayımı” kısmında gösterdikleri değerler yanlışken karşı tarafı “manipüle etmek” ile suçlayıp oy sayımı biter bitmez bu konuyu kapatmak bile bir dahaki seçimde oy oranını düşürmeye yetecektir. Şu satırları yazdığım sırada tüm sosyal medya aleminde halka ve rakibine küfretmeye devam eden “muhalefet seçmeni” bir daha ki seçimi de kaybetmek için çalışmalara başlamış görünmektedir. Muhalefetin en büyük düşmanı iktidar parti, rakip muhalefet partiler, dış güçler ve ya iktidar seçmeni değil doğrudan “muhalefet seçmeni” dir. Muhalefet, diğer seçmenleri suçladığı zaman diliminin onda birini kendi partisindeki sorunları çözmekle ve ya kendi seçmeninin tutumunu değiştirmeye çalışmakla geçirseydi ya iktidar değişirdi ya da en azından dünyanın en doğru muhalefetine sahip olurduk.

Kendini haklı görebilmek haklı olmaya ya da siyaset oyununu kazanmaya yetmemiştir ve ne yazık ki yetmeyecektir. Siyaset oyunu haklı ve ya haksızın değil bu oyunu iyi oynayanın kazandığı bir oyundur. Bu düzlemde ilerlemeye devam eden muhalefetler her seçim dönemi sonrası şaşırmaya mahkumdur maalesef.

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.