ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

YENİ DÜNYA DÜZENİ’NİN DOĞUM SANCILARI [6/7]

A. HASAN TEKELİOĞULLARI

17 Eylül 2013 Salı 17:18
  • A
  • A

5) YENİ DÜZENİNİN ŞAFAĞINDAKİ ÇATIŞMALAR VE KRİZLER

Soğuk Savaş’ın bitmesinin ardından 21. Yüzyıl Dünya Sistemi hakkında tartışmalar hemen hemen 2008 yılına kadar devam etmiştir... 2008’den sonra Dünya Sisteminin Güçler Dengesi olacağı üzerinde ister istemez büyük güçlerce anlaşılmış ve 2008 sonrası bu ülkelerin kim ol‘A’cağı, ki bu ülkeler hemen hemen belliydi ve özellikle hangi safta yer alacağı ve hangi yönde siyaset izleyeceği gibi sorular gündeme gelmiştir... Bu sorular 2012’de dünyadaki büyük ve bölgesel güçlerin hemen hemen hepsinde seçim olmuş ve Güçler Dengesi Sisteminde yer alacak ülkelerin liderleri ve izleyecekleri siyaset vede dolayısıyla kimin hangi safta yer alacağı ksin şekilde belli olmuştur... Bu sefer sıra büyük çoğunlukla kuralları koymaya ve bölgelerin paylaşılması kalmıştı...

Şimdiki sorun ise sadece Küresel Güçler mi sistemin kuralını belirleyecek yoksa diğer bölgesel güçler vede bölgesel güç olmaya aday ülkeler de mi kural koyacak... Sadece Küresel Güçler mi paylaştırmayı yapacak yoksa diğer bölgesel güçler ve bölgesel güç olmaya aday ülkeler de mi paylaşımda karar verecek... Bugün dünya üzerinde çatışmaların ve krizlerin bir nedeni de bu paylaşım ve kural koyma sonudur...

Diğer bir sorun aslında temel sorun ise şudur: Her yüzyılda dünya sistemi kurulurken bazı ülkeler bu sisteme güçlü olarak, kazanarak, kural koyucu ve hakim olarak girerken bazı ülkelerde zayıf olarak, kaybederek, itaat altında ve kurallara boyun eğen olarak girer... Bu şekilde kurulan sistemde ve sistem sürdüğü sürece her ülke diğer ülke ile olan sorununu ister istemez dondurur yani rafa kaldırır; ta ki sistem yıkılıncaya ve zayıf ülkeler güçleninceye ve güçlü ülkeler zayıflayıncaya kadar... Sistem yıkılınca dondurulan ve rafa kaldırılan tüm sorunlar ve krizler, eski sistemden güçlü çıkan ülkelerce ve özellikle önceki sisteme zayıf girip güçlenerek çıkan ülkeler yeni bir sistem kuruluncaya kadar yani yeni sistemin şafağı boyunca eski sistem döneminde kaybettikleri tüm toprakları, egemenlikleri, çıkarları, hakimiyetleri tekrar geri almaya hatta daha da fazlasını diğer zayıflayan ve kaybeden ülkelerden almaya çalışırlar... Belgrad’ın Bombalanması, Gürcistan Savaşı, Çin ve Japonya arasındaki Adalar Sorunu, Irak İşgali, Afganistan İşgali, Ortadoğudaki her Sorun... gibi birçok sorun bunun sonucudur...

6) YENİ DÜZENİNİN ŞAFAĞINDAKİ RENKLİ DEVRİMLER, ARAP HALK HAREKETLERİ VE BUDİSTLERİN MÜSLÜMAN KATLİAMLARI

Dünya tarihinde Soğuk Savaş kadar hiçbir sürecin, dünya halkları üzerinde bu kadar baskı ve korku imparatorluğunun kurulduğu başka bir devlet yada süreç olmamıştır... Uzun yıllardır savaşın içinde olan ve üzerine emsali görülmemiş yıkımların ve katliamların yaşandığı 1. Dünya Savaşı ve yaraları sarılmadan onun üzerine 2. Dünya Savaşı ve ardından Soğuk Savaş döneminde kurulan baskı ve korku sisteminin mimarlarından biri olan SSCB’nin çökmesiyle birlikte kökeni 1800’lere hatta daha da gerilere dayanan ve rafa kaldırılmış, dondurulmuş olan anlaşmazlıklar, sorunlar, çatışmalar, krizler tekrar gündeme gelmiştir...

Soğuk Savaş süresince iki kutbun lider ülkeleri karşılıklı olarak birbirlerinin hakimiyetleri içerisinde var olan sistem karşıtı faaliyetleri destekliyor ve çeşitli operasyonlar yürütüyordu... SSCB’nin yıkılmasıyla galip blok özellikle ABD, üç çeşit siyaset izlemiştir:

Birincisi, baskı ve korkunun kalkmasıyla birlikte isyana ve çatışmaya müsait olan “yıkılan bloğun mensup olduğu ülkelerde” kendi çıkar ve menfaatine uygun olan hareketleri organize ederek desteklemiş ve çeşitli enstürümanlarla yürütmüştür... Bu bağlamda “Renkli Devrimler” burada yer almaktadır... Şunu unutmamak gerek Renkli Devrimler sadece Sovyet coğrafyasında değil Ortadoğuda ve hatta daha önce Güneydoğu Asyada uygulanmıştır... Medyanın ve Türkiye Cumhuriyetinin Çapının çok ilerisinde olduğu için görülememiştir...

İkincisi, baskı ve korkunun kalkmasıyla birlikte isyana ve çatışmaya müsait olan “yıkılan bloğun mensup olduğu ülkelerde” kendi çıkar ve menfaatine ters olan ve ileride büyük bir şekilde karşısına dikilecek olan ‘H’areketleri, akımları olabildiğince setler çekerek ve çeşitli operasyonlarla kendi çıkar ve menfaatlerine uygun hale getirmeye çalışmış, ki eğer bunda başarılı olamadıysa sert askeri operasyonlara kadar gitmiştir... Sırbistan Harekatı, Sudan Sorunu ve bugünkü Arap Halk Hareketleri’nin olduğu Suriye, Libya... başlıcalarıdır.

Üçüncüsü, baskı ve korkunun kalkmasıyla birlikte isyana ve çatışmaya müsait olan “kendi bloğu içerisindeki ülkelerde” kendi çıkar ve menfaatine ters olan ve ileride büyük sıkıntı çıkarabilecek hareket ve akımları ilk olarak kendi çıkar ve menfaatleri doğrultusunda kullanmaya çalışmış eğer bunda başarılı olamadığı andan itibaren çeşitli operasyonlar yürütmek hatta askeri müdahalelere varmak suretiyle kendi çıkar ve menfaatlerini korumaya çalışmıştır... Bunların başında El Kaide, Afganistan’ın İşgali, Irak’ın İşgali, Pakistan’ın İstikrarsızlaştırılması, Arap Halk Hareketleri’nin olduğu Mısır, Yemen, Cezayir... başlıcalarıdır. Buna Türkiye’deki Gezi ve Bugünkü olaylar girmektedir; lakin burada bir fark vardır: Bu olaylarda Batı Bloğunun büyük güçlerinin yanında İsrail, İran, Rusya, Suriye, Ermeniler, Yunanistan... gibi ülkeler destek vermiştir. Şöyle diyebiliriz “Çok Uluslu Müşterek bir Operasyon”

Özellikle son zamanlarda Budistlerin çoğunlukta olduğu ülkelerde yaşayan Müslümanlara yapılan saldırılar akıllara Huntington’ın Medeniyetler Çatışması adlı tezi geliyor... Burada iki husus var bu ülkelerin ‘B’azılarında (Seylan, Myanmar) Çin’in hayati çıkarları varken bazı ülkelerde (Hindistan) ABD’nin çıkarları vardır... Özellikle ABD’de ikamet eden Dalay Lama’nın Budistler üzerindeki etkisi gayet açıkken akıllara başka sorular getiriyor... Dünyadaki Hıristiyan ve Budist Medeniyetinin mensuplarının üzerinde tek ittifak ettikleri Müslüman Katliamları ve Müslüman ülkelerinin işgalinde, istikrarsızlaştırılmasında nasıl oluyorda hem fikir olabiliyorlar? Burada sadece Siyasi ve Ekonomik iki nedeni söyleyelim: Birincisi, Müslümanların yaşadığı bölgelerdeki yeraltı ve yerüstü her türlü kaynak ve potansiyeldir. İkincisi, tarihte bu iki medeniyet üzerinde uzun süreli ve dehşetli bir hakimiyet kuran tek medeniyet İslam Medeniyeti ve onun mensuplarıdır...

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.