ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

YENİ DÜNYA DÜZENİ’NİN DOĞUM SANCILARI [5/7]

A. HASAN TEKELİOĞULLARI

17 Eylül 2013 Salı 17:16
  • A
  • A

4) 21. YÜZYIL DÜNYA SİSTEMİ VE GÜÇLERİ

Tarihi incelediğimiz zaman dünya sistemlerinin son olarak Soğuk Savaş dediğimiz süreçte İki Kutuplu bir yapıya ulaştığı ve Sovyetlerin dağılmasından sonra arkasından gelmesi muhtemel olan beklenen Tek Kutuplu Sistem gelmemiş bir önceki aşama olan Güçler Dengesi Sistemine doğru bir gidişat seyretmeye başlamıştır... Her ne kadar İki Kutuplu Sistemin galibi olan ABD, Tek Kutuplu Sistemi hakkı olarak görsede zamanımızdaki çok hızlı değişime uğrayan teknoloji, kalkınma, yapılanma gibi unsurlar ABD’ye Tek Kutuplu Sistemi oluşturmaya izin vermemiştir...

Olayın bu durumda olduğunu bugün gerek ABD gerek dünyanın diğer ülkeleri kabul etmiş durumda... Ardından dünya tekrar İki Kutuplu mu yoksa Güçler Dengesi Sistemine göre mi yönetilecek sorusu gündeme geldiği vakit gerek ABD gerek Rusya’nın iş‘İ’ne gelmesede Güçler Dengesi ağır basmıştır... Bu seferde bu Güçler Dengesi Sistemine kimler alınacaktır sorusu gündeme gelmiştir... Bu soruna karşı dünyanın büyük güçleri olan ve dünyayı yöneten Hıristiyan Medeniyetinin mensup olduğu devletler şunu savunmuştur:

Birinci ve asıl olarak Hıristiyan Medeniyeti içindeki unsurları bu sisteme dahil etmek;

Eğer bu başarılamazsa devreye İkinci aşama girecek yani Hıristiyan Medeniyeti dışında olan ama herhangi bir Hıristiyan Medeniyetine mensup ülke tarafından kontrol edilen ülkeler alınacak;

Eğer bunda da başarılı olunamazsa devreye üçüncü aşama girecek yani gerek Hıristiyan Medeniyeti içinde gerek Hıristiyan Medeniyeti dışında kontrol edilemeyen bir Bölgesel Güç unsuru ortaya çıkarsa kontrol edilemeyen bu güçler ko‘N’trol edilecek;

Eğer bunda da başarılı olunamazsa yani kontrol edilemez ve işbirliğine yanaşmaz ise devreye dördüncü aşama girecek yani bu devletler çeşitli yollarla istikrarsızlaştırılacak, etkisizleştirilecek ve bu bölgesel güç olma potansiyeli bir şekilde ortadan kaldırılacak... Batı’nın tahmin ettiği gibi Hıristiyan Medeniyeti dışında ve içinde en büyük güçler Çin, Japonya, Hindistan, Brezilya, Türkiye, Mısır...

Hıristiyan Medeniyeti mensuplarının Çin’i kontrol etme yada etkisiz hala getirme gibi bir güçleri olmadığı için Çin’i istemeyerekde olsa bölgesel güç değil küresel bir güç olarak kabul etttiler.

Japonya, Budist Medeniyetinde olmasına rağmen ABD’nin kontrolünde olması ve tarihsel olarak Çin’e karşı hasmane tutumu ve stratejik unsurları nedeniyle Japonya, bölgesel bir güç unsuru olarak kabul ed‘İ’lmiştir... Güney Kore’yi de buna ekleyebiliriz...

Hindistan, Budist Medeniyetinde olmasına rağmen İngiltere-ABD ile derin bağları olması nedeniyle her ne kadar pamuk ipliğine bağlı bulunan birliği ve yapısına rağmen Batı tarafından çeşitli destek ve yapılanma ile kontrollü ol‘A’rak Çin’e karşı dengeleyici ve bölgesel bir güç olarak kabul edilerek bu sisteme kabul edilmiştir...

Hıristiyan Medeniyeti mensubu olan Brezilya ise Batılı ülkeler ile işbirliğini reddetmesi nedeniyle Hıristiyan Medeniyetinin diğer mensupları tarafından istikrarsızlaştırılmaya, etkisizleştirilmeye ve bö‘L’gesel güç potansiyellerinin elinden alınması husunda girişimlerde bulunmaya başlamışlardır...

İslam Medeniyetinden olan Mısır, Batı ile işbirliği ve Batı’nın kontrolünü reddetmesi nedeniyle daha Bö‘L’gesel Güç unsurlarını oluşturamadan bir darbe ile Mısır [Mursi] düşürülmüştür... Düşürülen Mısır yerine Batı ile işbirliğine hazır ve nazır olan bir iktidar getirilmiştir...

İslam Medeniyetinin en güçlü ülkesi, gerek bölgesel gerek küresel her türlü güç unsurlarını ve potansiyelini bulunduran ve muhafaza eden [Her ne kadar \% 5’ini dahi kullanmasada] Hıristiyan Medeniyeti’nin 14 asırlık can düşmanı ve rakibi hatta Dünyadaki Tüm Medeniyetlerin ve bu Medeniyetlere mensup her ülkenin hatta İslam Medeniyetinde olmasına rağmen birçok ülkenin iktidarlarının üzerinde ittifak ettiği tek ülke Türkiye... Türkiye, Batı ile bazı konularda işbirliği yapsa da tüm medeniyetlerin üzerinde ittifak yapmasına neden olan esas nokta ilk olarak Bölgesel sonra Küresel Güç Unsur ve Potansiyellerini harekete geçirmeye çalışması en azından niyetinde olması nedeniyle Türkiye’de tıpkı Brezilya gibi istikrarsızlaştırılmaya, etkisizleştirilmeye ve bölgesel güç potansiyellerinin elinden alınmasına ve Mısır’daki bir İsyan ve Darbe benzeri ile düşürülmeye çalışılmış; şuan her ne kadar başarısız olsalarda bu yönde çalışmalara hız kesmeden ve arttırarak devam etmektedirler...

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.