ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

YENİ DÜNYA DÜZENİ’NİN DOĞUM SANCILARI [3/7]

A. HASAN TEKELİOĞULLARI

17 Eylül 2013 Salı 17:14
  • A
  • A

2) TARİHTE ULUSLARARASI SİSTEMLER VE UYGULANIŞI

Bugüne kadar dünya üzerinde çeşitli uluslararası sistemler kurulmuş yada teorileri öne sürülmüştür... Belli başlı olanları;

1) Güçler Dengesi Sistemi

2) İki Kutuplu Sistem

3) Tek Kutuplu Sistem

bunlardır... Ancak günümüze kadar ilk olarak İslam ve Hıristiyan Medeniyeti çerçevesinde sonra sadece Hıristiyan Medeniyeti içerisinde bu dünya sistemlerinin hemen hemen hepsi kendi döneminin şartları ve koşulları içerisinde oluşmuştur... Ancak şunu di‘Y’emeyiz: Bugünkü manası ile oluşmuş mudur: Hayır oluşmamamıştır ki bunun imkanı yoktur; zaten böyle bir soru sakat bir sorudur... Çünkü her dönem kendi şartları içerisinde ve kendi dönemi içerisindeki imkanlar ve anlayışlar doğrultusunda değerlendirmek zorundayız aksi halde sağlıklı bir sonuca ulaşamayız... Ancak burada Budist Medeniyeti, son dönemde Japonya’nın atılımı ile dünya sisteminde kendisini göstermiştir... Çin ve Hint kültüründen bir haber yoktur... Şunuda belirtelim Çin’in Soğuk Savaş döneminde büyük güç olarak kabul edilmesi Komünizmin iki büyük ülkesi olan SSCB ile Çin’in arasını açıp komünizmi çökertmekten ve SSCB’ye karşıt blok oluşturmak amacından ötede bir girişim yada neden değildir...

2.1) GÜÇLER DENGESİ SİSTEMİ

Güç Dengesi Sistemi, özellikle Hıristiyan Medeniyetinin ürünü olan ülkelerin İslam Medeniyeti’nin yegane yekvücudu olan Devlet-i Aliyye’ye karşı güçlenmeye başlamasıyla özellikle 1700-1850 arasında Hıristiyan Medeniyetinin iç‘İ’nde barındırdığı Kültürlerin güçlenmesi ile oluşmuştur...Bu dönemde, Ruslar, İngilizler, Fransızlar, Türkler, Almanlar... başlıca olanlardır...

2.2) İKİ KUTUPLU SİSTEM

İki Kutuplu Sistem, İslam ve Hıristiyan Medeniyetini yekvücud olarak aldığımız zaman özellikle İslam Dünyası ile Hıristiyan Dünyasının arasında ilk Haçlı Seferleri Dönemi kanlı savaşların geçtiği özellikle ve üstünlüklerin sağlanamadığı dönemler bu alana girmektedir...

2.3) TEK KUTUPLU SİSTEM

Tek Kutuplu Sistem ise, yine İslam ve Hıristiyan Medeniyetlerini yekvücud olarak aldığımız vakit, İslam Medeniyetinin Dünya Hakimiyeti ve Sisteminde Arapların İber yarımadasına çıkıp Frenk (Efrenç) diyarının doğal sınırı olan Pirene dağlarına dayandığı dönem ile özellikle Türklerin Viyana sınır olmak üzere Kutsal-Roma Germen İmparatorluğunun bügünkü Almanya’nın kalbine doğru etkisi ve bu bölgeleri hallaç pamuğu gibi darmadığın ettiği dönemler bu alana girer... Hıristiyan Medeniyetinin Dünya Hakimiyeti ve Sisteminde ise Haçlıların 1914’te geldikleri ve hakim oldukları Ortadoğu bu dönem içerisine girer...

Bu sistemlerin ilk olarak güç dengesi, ardından iki kutuplu ve son olarak tek kutuplu sistem halinde bir döngü içerisindedir... Tarihe baktığımız zaman ilk olarak güç dengesi, ardından iki kutuplu ve son olarak tek kutuplu si‘S’tem içerisinde döngü içinde olduğunu görürüz... Ancak ilk iki sistem, tarihte teoride öne sürülenlere en yakın sistem olarak oluşmuştur... Yine Tek Kutuplu Sistem ise tarihte kendi şartlarında büyük oranda gerçeklemiş olmasına rağmen diğerlerine nazaran teoriye daha uzak bir şekilde gerçekleşmiştir... Zaten teoriye tam uygun olarak hiçbir sistemin özellikle tek kutuplu sistemin oluşması imkansızdır... Ki bu dünya üzerinde Tek Kutuplu Sistem sadece Zülkarneyn ve İskender’e nasip olmuştur... Burada İskender (Bizim bildiğimiz Makedonyalı İskender değildir...)

3) 21. YÜZYILDA MEDENİYETLER KAPSAMINDA DÜNYA NİZAMI

21. yüzyılda ise yaklaşık 14 asırlık dönemde olduğu gibi yine İslam ve Hıristiyan Medeniyetinin yanında bu sefer güçlü olarak Budist Medeniyeti de yer almaktadır...

3.1) 21. YÜZYILDA İSLAM MEDENİYETİ VE KAPSAMINDA DÜNYA NİZAMI

21. yüzyılda İslam Medeniyetinin Dünya Nizamı ve Sisteminin içerisinde başlıca güç ve kültür unsurlarının merkezleri Türkler ve Araplar’dır... Bunun dışında yok mudur: Elbette vardır; Hint Müslümanları, Malezya Müslümanları birde birlikten ziyade ayırı(cı)lık yapan İran-Şii unsurları vardır... Ancak ne Hint Müslümanları (Pakistan, Bangladeş) nede Malezya Müslümanları (Malezya, Endonezya, Singapur) bırakınız katkı yapmayı kendi ülkeleri dahi parçalanmanın eşiğinde ve maalesef etkili bir unsur değildir... Burada ABD’nin Afganistan İşgali ve Pakistan’ı istikrarsızlaştırmaya yönelik siyaseti, Yine Endonezya ve Malezya vede Bangladeş’in içinde bulunduğu durum ve dış güçlerin bu olayları daha da alevlendirmeleri etkilidir...

Dolayısıyla burada geriye Araplar ve Türkler kalmakta, ki zaten Arapların burada elini güçlendireceği sanılan Arap Halk Hareketleri şuanlık istenilen başarıyı maalesef yakalayamamış ve ortaya çıkan bir umut ışığını da kaybetmişlerdir... Bunun dışında Suriye’nin durumu, Irak’ın ABD tarafından işgali ve diğer bazı İslam ülkelerinin bölünmesi, bölünmenin eşiğine gelmesi ve Batı tarafından Askeri ve Siyasi, Ekonomik bir takım darbeleri bu sonucu ortaya çıkarmaktadır...

Buraya İran’ı da eklersek daha anlaşılır olacaktır. İran, en başta geliştirmekte olduğu Nükleer Silah ve diğer balistik füzeler vede Enerji kartı sayesinde bu denklemde Bölgesel Güç olma potansiyeline sahiptir. İran’ın burada özellikle Rusya ve Çin’in Kalkan’ı olması münasebetiyle verdiği hertürlü desteğin yanında İslam Dünyasının yekvücud olmasında ve Türkiye’nin bölgede önünü kesebilecek yegane ülke olması nedeniyle Rusya ve Çin’in yanında diğer Büyük Güçlerin de el altından ve kontrollü olmak şartıyla Bölgesel Güç unsuru olarak görülmekte ve istenmektedir...

Sonuç olarak tüm bunları göz önüne aldığımız vakit geriye en güçlü ve tek doğal potansiyele sahip ülke Türkiye bulunmaktadır... Bu yanlış anlaşılmasın; Biz burada Türkiye’nin Küresel güç olacağını söylemiyoruz; İslam Medeniyeti içerisinde orta vadede Bölgesel Güç olmaya en uygun adayın Türkiye olduğunu söylüyoruz ama olacağını kesin olarak söylemiyoruz; Şunu unutmamak gerek akılcı bir şekilde iç ve dış gerekli girişim ve yatırımları yapıp bunu bir plan haline döküp devletin iç ve dış değişmez siyaseti olarak uygularsa bu mümkündür... Bu siyasetler uzun vadeli uygulanırsa uzun vadede küresel bir güç olabilir ama bu süre zarfında yine Uluslararası Sistemin yegane yani Tek Kutuplu Sistemi kurup yegane ülkesi olamaz; Bunun için daha uzun bir süre içinde tavizsiz bir siyaset ve akılcı olarak sürekli iç ve dış girişim ve yapılanmaları uygulaması gerekir...

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.