ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

YENİ DÜNYA DÜZENİ’NİN DOĞUM SANCILARI [1/7]

A. HASAN TEKELİOĞULLARI

17 Eylül 2013 Salı 17:08
  • A
  • A

1) MEDENİYETLER ÇAĞINDA DÜNYA NİZAMININ TARİHÇESİ

Her yüzyılda bir [...1715, 1815, 1915 ve 2015...] dünya sistemi değişir; bu değişimde bir önceki yüzyılın dünya sistemini kuran, oyunun kurallarını belirleyen, sahanın sınırlarını çizen egemen devlet, yeni yüzyılın yeni dünya düzeninde ya bölgesel-büyük bir güç olarak varlığını devam ettirir, yada içine kapanır yerel-mahalli bir güç olarak dünya sisteminde yerini alır... Bugün bunlara İngiltere, Rusya, Fransa, İspanya... belli başlı örneklerdir...

Ancak hiçbir devlet-kültür yoktur ki bu sistemin kurallarını ve sınırlarını tek başına çizsin, belirlesin... Gerek Türkler gerek İngilizler-Amerikalılar ekresiyetle sahip oldukları medeniyet içerisinden olmak koşuluyla hep kendilerinden önceki hedefe yakın olan yada eg‘E’menliği elinde bulunduran ülkenin birikimlerini alarak ve üzerine kendi birikimini ekleyerek diğer bir kültüre-devlete aktarır... İslam Medeniyeti içerisinde Türklerde Araplardan bir birikim ve miras almışlardır ancak üzerine de birçok şey eklemişlerdir... Keza bugün Amerikalılar İngilizlerden, İngilizler Fransızlardan, Fransızlar İspanyollardan ve oda Portekizlilerden... gelen ve biriken bir birikimin üzerine egemenliklerini kurmuşlardır...

Olaya en kapsayıcı ve mücadelenin çıkış noktasından baktığımız vakit yaklaşık 1300 yıldan uzun süredir dünya sistemini-hakimiyetini kuran bugüne kadar iki medeniyet vardı... İslam Medeniyeti ve Hıristiyan Medeniyeti... Dünya savaşları ve dünya sistemi-hakimiyeti bu iki medeniyet arasında sürekli bir mücadele alanı ve değişen bir güç merkeziydi... Tabi burada başka medeniyet yok muydu elbette vardı; Budist medeniyeti... Budist Medeniyeti’nin üç büyük mensubu Çin, Hint ve Japonya’dır.

1.A) İSLAM MEDENİYETİ VE KAPSAMINDA KURULAN DÜNYA NİZAMI

İslamın doğuşundan ve kısa bir süre zarfından sonra başlayıp 1600-1700’lü yıllara kadar dünyanın en güçlü devletleri ve dünya sistemini-hakimiyetini belirleyen ülkelerin ekseriyetle çoğunluğunun me‘N’sup olduğu medeniyet İslam Medeniyeti’dir. Ancak İslam Medeniyeti içinde de dünya düzeninin sınırlarını belirleyen-çizen ve dünya hakimiyetini elinde bulunduran kültürler farklılık göstermektedir... İslam Medeniyeti içerisinde ilk zamanlar dünya hakimiyetini elinde bulunduran kültür Arap Kültürü iken daha sonraki zamanlarda ise Türk Kültürü bu hakimiyeti ve üstünlüğü ele geçirmiştir...

Biraz daha açarsak İslam Medeniyeti içerisinde cihan hakimiyeti ve sistemini belirleyen iki büyük güç vardı: Birincisi Araplar-Arap Kültürü, İkincisi Türkler-Türk Kültürü... Araplar kendi kültürleri ile İslamı birleştirip, İslam Medeniyetinin ve İslami Cihan Hakimiyetinin ve Sisteminin temellerini atmış ve belirli bir yere kadar muvaffak olmuştur... Ancak Arapların kurduğu bu Cihan Hakimiyeti, İslam Medeniyeti ve Arap Kültürünün bir eseriydi... İkinci olarak Türkler, Araplardan İslam Medeniyetinin içerisinde Cihan Hakimiyetini devralarak Arap Kültürünün yerine Türk Kültürünü koymuşlar ve temeli atılmış olan İslam Medeniyeti ve Cihan Hakimiyeti’ni aldıkları yerden üzerine yeni fetihler ve hakimiyetler ekleyerek İslam Medeniyetinin Cihan Hakimiyeti’ni doruk noktasına ulaştırmıştır... Bu süre zarfında İslam Medeniyeti, Batı’da Hıristiyan Medeniyetine Doğuda Budist Medeniyetine kahredici ve dehşetli bir şekilde hakim durumdaydı...

Biraz daha açarsak; Araplar 23 yıl gibi kısa bir sürede Devletin sınırlarını hızlı bir şekilde genişletmiş ve akabinde gelen Emeviler buna hız vererek devletin sınırlarını Endülüs’ten başlayıp tüm Kuzey Afrika, Arabistan, Güney Anadolu, Güney Kafkaslar, İran, Horasan, Aral Gölü, Kabil, Pakistan ve Taşkent’e kadar ulaştırmıştır... Abbasiler devletin daha çok iç sorunları ve çekişmeleri ile uğraşmış ve bu mücadele sonucunda zayıf düşmüşler ve Cihan Hakimiyeti Alemdarlığını yapamaz hale gelmiştir. Bu süreçte kitleler halinde Müslüman olan Türkler, Abbasilerin taşıyamadığı bu Cihan Hakimiyeti Mefkuresini ve Alemdarlığını devralarak ilk olarak Anadolu’yu fethetmişler, ardından Haçlı Akınlarını ve Egemenliklerini yok etmişler... Ardından Cengiz ilerleyişini Türk Baybars durdurmuştur... Anadolu’da Türkler tekrar teşkilatlanarak Batı’da kaldıkları yerden yani Balkanların fethine devam etmişler ; bin yıllık ve Arapların defalarca kuşattığı Konstantinopolis’i fethetmiş ve Beç’e dayanmıştır, ki Kutsal-Roma Cermen İmparatorluğunun içlerine kadar ordunun ayak basmasına, çiğnemesine rağmen Kral Ferdinand, Kanuni’nin karşısına çıkamıyor ve Kanuni’ye “Sen benim Babam’sın, ben ise Senin oğlun... oğlun bir hata yapmıştır Sen bağışla...” gibi Arznameler göndererek Devlet’i Aliyye’nin Hıristiyan Medeniyeti ve Devleti üzerindeki Üstünlüğünü ve Cihan Hakimiyetini Kabulleniyor, Baş eğip İtaat Ediyordu, yine Efrenç (Frenk) Vilayeti’nin tutsak Kıralı Fransçois’in kurtarılması için Fransçois’in annesi Kanuni’ye mektup yazarak Aman dileyip yardım ister. Kanuni, bir mektubu ile Efrenç Vilayetinin Kıralı Fransçois’in serbest kalmasını sağlar; ve yine bu sırada Ruslar da Haraçları ile birlikte benzer Arznameler gönderiyordu. Doğuda ise Gazneli Mahmud, Hindistan içlerine kadar akınlar yapıyor ve yine bu bölgede olan Babürlüler ve ardılları hemen hemen tüm Hindistanı fethediyor ve bugünkü Pakistan, Bangladeş ve Hint Müslümanlarını oluşturuyordu... Çeşitli Türk Devletleri’de Çin Sınırlarına dayanmış vaziyetteydi...

Coğrafi olarak bu hakimiyeti çizersek Avrupa’da Beç (Viyana) sınır olmak üzere etki bakımından Almanya içlerinden, Cebelitarık Boğazından ve Afrika’nın kuzeyinden başlayıp Doğuda Çin’e Malezya ve Endonezya’ya... Güneyde Seyşellerden başlayıp kuzeyde Saray’a, Hazar’ın ötelerine, Sibiryanın güneylerine kadar kısacası eski dünyanın en önemli yerlerine hakim durumdaydı. Ancak İslam Medeniyeti içerisinde Türk’lerin, Araplardan Dünya hakimiyetinin-sisteminin ve kuruculuğunu-egemenliğini alması bir mücadele-savaş sonucu değil bir “Bayrak Devri - Bayrak Yarışı” şeklinde olan bir değişimdi... Ancak şu yanlış anlaşılmamalı Türklerin ve Arapların yegane amacı İslam Medeniyetini ve İslam Medeniyetinin gerektirdiği şekilde Dünya Hakimiyeti ve Sistemini kurmaktı; farklı bir sistem kurmak değildi. Sadece Arapların sahip olduğu üstün meziyetlerin yitirilmesinden ve sahip oldukları Ruh’un kaybedilmesinden sonra bu görevi yerine getirecek bir potansiyelleri kalmadığı için ve Türklerde var olan Cihan Hakimiyeti Mefkuresi ve Cihangirliği kısacası Cihan Hakimiyeti Potansiyeli nedeniyle İslam Medeniyetinin Cihan Hakimiyeti egemenliği Türklere geçmiştir... Ancak hedefler ve gayeler bir olmakla birlikte Cihan Hakimiyetinin Türkler ile Araplar arasında bulunduğu vakit arasındaki en önemli 2 fark şudur: Birincisi Araplarda yukarıda saydığımız potansiyel meselesi, İkincisi Devlet İdare ve Geleneğindeki anlayış ve farklılıklardır...

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.