ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

ULUSLARARASI MEDYA MI? BATI MEDYASI MI?

A. HASAN TEKELİOĞULLARI

10 Ağustos 2013 Cumartesi 23:16
  • A
  • A

Malumunuz odur ki dünya üzerinde bilhassa İslam dünyasında bir katliam bir vahşet yada soykırım yapıldığı vakit; Uluslararası Toplum Harekete Geçmeli, Uluslararası Toplum Ne Diyor, Uluslararası Toplumun Vicdanı Nerede, Uluslararası Toplum Nasıl Bakıyor/Değerlendiriyor, Uluslararası Medya Neden Susuyor, Uluslararası Medya Neden Görmezden Geliyor; Batı, İki Yüzlü Davranıyor; Batı, Çifte Standart Uyguluyor; Batı, Neden Susuyor, Uluslararası Kuruluşlar/STK’/Örgütler Nerede, BM Nerede, BM Güvenlik Konseyi Harekete Geçmeli... gibi bir takım klişeleşmiş sözler sarf ediliyor...

Peki bu adı çok geçen “Uluslararası”ndan kastedilen nedir, kimdir, neresidir? Sanki eski kaf dağı masalları gibi adı olan ama icraatı olmayan bir yapı mıdır? Kim bu Uluslararası? Uluslararası toplum/medya/kuruluşlar/STK’lar/vicdan kimlerden oluşur? Her nedense bu Uluslararası toplumu/medyayı/kuruluşları/STK’ları/vicdanı Ne Bosna’da Ne Çeçenistan’da Nede Halepçe’de görebildik. Şu sıralar dünya gündeminde olan Mısır’a bakalım. Mısır’da darbe olduğu vakit ve sonrasında yukarıda söylemiş olduğum klişeleşmiş sözler sıkça sarf edilmiştir.

Uluslararası’nın içinde barındırdığı Medya, Toplum, Kuruluşlar/STK’lar, BM ve alt kurumlarına bakalım.

ULUSLARARASI MEDYA

Uluslararası medya dediğimiz tüm basın ve yayın faliyetleri sırasıyla (1) İngilizce (İngiltere, ABD), (2) Fransızca (Fransa), (3) Almanca (Almanya), (4) İspanyolca (İspanya), (5) Portekizce (Portekiz)’dir. Bunların sömürgelerini de edilgen olarak ekleyebiliriz. Uluslararası Medya (Basın ve Yayın) değimiz oluşum özellikle ilk üç ülke tarafından oluşturulmaktadır, ki bugün Türkiye’nin bile küresel olarak İngilizce (diğer küresel dilleri söylemiyorum. Hele hele bölgesel ve yerel dilleri hiç söylemiyorum) Basın ve Yayın yapan bir medyası yoktur. (AA yeni birtakım adımlarla mahalli olmaktan çıkmaya niyetlenip bölgesel olmaya doğru bir takım emareler göstersede yeterli değil.) Bugün Uluslararası medyayı oluşturan bu ülkeler istediğini istediği şekilde istediği bakış açısıyla gösterebilmekte ve istediği kadar gündemde tutabilmekte yada yeni bir gündem oluşturabilmektedir. Dünya genelindeki bölgesel ve mahalli medyanın (Basın ve Yayın) \% 85-90 oranındaki bir kesimi her türlü medya (Basın ve Yayın) bilgisini yukarıda zikrettiğimiz Uluslararası Medyayı oluşturan organlardan karşılamaktadır. Occupy Wall Street, Occupy London, Occupy Moscov, Arakan Katliamı, Suriye’deki İç Savaş ve Katliamlar, Mısır’daki Darbe ve Katliam... gibi birçok örnek bulabiliriz...

ULUSLARARASI TOPLUM VE VİCDAN

Uluslararası toplumuda yine Uluslararası medyayı oluşturan ülkeler ve toplumlar oluşturmaktadır. Çünkü basit ifadeyle bir gurup içerisinde mikrofon kimin elindeyse gurubun kanı ve kanaati, mikrofon değişmediği sürece diğer kişiler ister katılsın ister katılmasın, mikrofunu elinde tutan kişinin söylediğinden ibarettir. Çünkü gurup içerisinde elinde mikrofon olmayan diğer kişiler yanındaki kişinin söylediğini duymayı bırakınız kendi söylediğini dahi duyamaz; tek duydukları ses elinde mikrofonu tutan kişinin hopörlörden çıkan sesidir. İşte Uluslararası camiada basın ve yayını (medya) elinde bulunduran ülkelerin halkları uluslararası toplumu ve dolayısıyla Uluslararası toplum da uluslararası vicdanı oluşturur... Uluslararası toplumu oluşturan halklara baktığımız vakit uluslararası vicdanın ne olduğu daha doğrusu vicdanın olup olmadığı ortaya çıkmaktadır. Ancak Uluslararası Toplumu oluşturan halkların geçmişlerine ve bugünkü adımlarına baktığımız vakit gerek bugün Uluslararası Vicdanın varlığından söz etmek gereksede gelecekte Uluslararası Toplumun [eğer güç dengeleri değişmez ise)] Vicdanı olacağını sanmak İsa’yı Tanrı Kabul Edip üzerine birde Kabul Ettiğinize İnanmakla Eşdeğerdir...

ULUSLARARASI KURULUŞLAR [STK’LAR, BM, BM ALT ÖRGÜTLERİ]

Yerel kuruluşlar ve STK’ları bir kenara koyarsak bölgesel özellikle Küresel Kuruluş ve STK’ların hepsinin merkezleri uluslararası medyayı elinde bulunduran ülkelerin başkentlerinde bulunmaktadır. Tüm Uluslararası Kuruluşlar izleyecekleri siyasetleri, atacakları adımları bulundukları başkentlere ve içinde yaşadıkları toplumlara, ülkelere göre belirlemektedir, ki aksi bir yayın yada siyaset izleyen bir Uluslararası Medya (basın ve yayın) bulamazsınız. Yukarıda Uluslararası Medya, Uluslararası Toplum ve Uluslararası Vicdandan bahsetmiştik. Dolayısyla bu Uluslararası Kuruluşların nasıl bir siyaset izleyeceklerini, nasıl adım atacaklarını tahmin edebilirsiniz. Dünya halklarını temsil eden dolayısıyla dünya halklarının sesi olacak, dünya halklarının vicdanını ortaya koyacak olan BM’lerde 193 ülkeden en az 150 tanesi darbeye darbe, katliama katliam, soykırıma soykırım derken maalesef ki BM Güvenlik Konseyi Üyesi ülkeler ve Uluslararası Medyayı elinde bulunduran belkide en fazla 20 ülkeyi geçmeyecek bir takım ülkeler BM’ye üye en az 150 ülke ile taban tabana zıt bir söylem ve temsil içerisinde bulunmaktadır. Eğerki dünya barışı, evrensel barış hedefleniyorsa üç-beş tane ülkenin en az 150 ülkeyi hiçe sayarak evrensel barış sağlanamaz; eğerki bu üç-beş ülke evrensel barışı sağlamaya çalıştığını iddia ediyorsa uğrunda çalıştıkları evrensel barış değil evrensel tahakkümden, istibdad’dan ibarettir, ki geçen yüzyıllarda İngiltere’nin, Fransa’nın, Almanya’nın, Rusya’nın, İspanya’nın, Portekiz’in, Hollanda’nın, Belçika’nın, İtalya’nın barışını ve barıştan ne anladığını gördük. Bugünde ABD’nin yaklaşık 70-80 yıllık barış anlayışını gayet iyi biliyoruz... Çünkü Barış da, Savaş da, Sevgi de, Alışveriş de karşılıklı yapılan şeylerdir ki, hele hele Sevgi, Aşk, Alışveriş, Ticaret, Barış gibi şeyler en az iki tarafla ve en az iki tarafında razı olması ve anlaşmasıyla yapılan şeylerdir. Eğer Aşk, Sevgi rıza ile değilse bu yapılan tecavüzdür; ticaret yada alışverişte ise gasp’tır, hırsızlıktır...

Bugün kimse çevresel, eşyasal, isimsel birtakım değişikliklere uğradık -yani at yerine arabaya, uçaklara, trenlere biniyoruz; televizyon izliyoruz, bilgisayar kullanıyoruz- diye herşey yeniden başladı, yeni çağa girdik, dün dündür bugün bugündür anlayışına kapılmamak gerekir... Ne Batılı devletlerin zihniyetleri değişti nede geçmişte yaptıkları telafi yada yok edildi... Geçmişte yapılanlar gelecekte yapılacak olanların teminatıdır, emaresidir. Dolayısıyla Bugün Mısır’da yaşananlardan dolayı kimse Uluslararası Medyaya, Uluslararası Topluma, Uluslararası Vicdana, Uluslararası Kuruluşlara çağrıda bulunmak, bunlardan yardım beklemek tabiri caizse bir gaflet ve dalalet’tir. Yine Batı’ya İki Yüzlü davranmakla, Çifte Standart uygulamakla Batı’yı rencide edeceğinizi, yüzünün kızarmasını, Batı’nın bu yaptıklarından utanmasını, özür dilemesini, attığı adımdan geri dönmesini, yaptıklarını yanlış kabul etmelerini bekliyorsanız kusura bakmayın ama ikinci kez gaflet ve dalalet içerisindesinizdir. Batı yaptığı bu siyaseti ve uygulamaları iki yüzlülük yada çifte standart diye nitelendirmez; çifte standart ve iki yüzlülük ifadesi onur, şeref, doğruluk gibi bir takım insanlığa ait (insan hakları ile karıştırmayalım. Çünkü insan haklarI farklı ve dar’dır.) erdemler gerektirmektedir. Bu erdemlerin olduğu milletlerde utanma, yüz kızarma olur vede iki yüzlülük ve çifte standart gibi birtakım ifadeler yer alır ve bunlardan aşağılanma, suçluluk duygusu belirir... Çünkü utanma, yüz kızarma emarelerinin olması için Vicdan olması lazımdır... Batı yada Uluslararası Toplum/Medya/Kuruluşlar için esas önemli olan çıkar ve menfaatlerdir... Onun dışında Demokrasi, İnsan Hakları, Özgürlük, İnsan gibi şeyler Lord’lar içindir ve Lord’lar için vardır, Lord’lar için geçerlidir ancak bunlar Avama karşı bir Kalkandan ve Zırhtan ibarettir...

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.