ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

ŞAM, KAHİRE’YE FEDA MI EDİLDİ? [2/3]

A. HASAN TEKELİOĞULLARI

06 Kasım 2013 Çarşamba 13:38
  • A
  • A
BATI VE ÖZELLİKLE İSRAİL AÇISINDAN, MISIR TERCİHİ

Mısır, Batı’nın Ortadoğudaki özellikle Arap Dünyasındaki çıkar ve menfaatlerini hem koruyabilecek hemde tehdit edebilecek Arapların içerisindeki Arap olan yegane tek ülkedir; Buna neden olan nüfus yApısı, askeri gücü, siyasi gücü, fikri gücü, kültürel ve tarihi gücü, jeopolitik ve jeostratejik güç unsurları gibi birtakım unsurlar ile öne çıkmaktadır... Aynı şekilde İsrail’i hem güvenliğini sağlayabilecek hem tehdit edebilecek Arapların içerisindeki tek ülke’dir... İsrail’e karşı girişilen tüm saldırı girişiminin önderliğinde Mısır vardır... Keza Sudan’da İngilizleri, Libya’da İtalyanları uğraştıran Mısır’ın verdiği destek ve Mısır’ın konumudur...

Mısır, geçmişten gelen kültürel, siyasi, fikri... gibi birtakım unsurlarının yanında jeopolitik ve jeostratejik olarak sahip olduğu unsurlar nedeniyle Arap Dünyasında Arapları tek bir güç ve siyasi merkez etrafında toplayabilecek ve Batı’nın bölgeye Garnizon misaLi yerleştirdiği Diktatörleri devirebilecek dolayısıyla Hıristiyan Medeniyeti’nin (hatta Budist Medeniyetinin de) mensup olduğu ülkelerin bölgedeki çıkar ve menfaatlerini tehlikeye sokabilecek potansiyele sahip Arap Ülkeleri içerisindeki tek ülkedir... Mısır’daki darbeye Hıristiyan Medeniyetinin ses çıkarmadığını anlayabiliyoruz peki neden Budist Medeniyeti’nin mensupları olan Çin, Japonya ve Hindistan ses çıkarmamıştır !!! Aynı Hindistan, Japonya ve özellikle Çin neden Suriye’de ses çıkarmaktadır... Çünkü Suriye’nin Ortadoğunun-Arapların dolayısıyla İslam Aleminin ve dünyanın kaderini değiştirebilecek potansiyeli ve gücü yoktur; burada sadece rekabetten doğan bir güç mücadelesi vardır; Suriye’de her iki tarafta kaybetse Türkiye kazansa bunun Bölgesel birtakım kazanımları elbette olur ancak küresel bir etkisi söz konusu değildir... Lakin Mısır gerek Hıristiyan gerek Budist Medeniyeti’nin kontrolünden çıkarsa bunun sonucu özellikle Ortadoğunun ve ardından İslam Dünyasının dolayısıyla küresel olarak zorunlu bir değişime gidileceğinden dolayıdır...

İslam Dünyasını bir vücuda benzetirsek Türkiye bu Vücudun Başı, Kolları, Kalbi ve Yüreği olurken Mısır, Ciğerleri, gövdesinin geri kalanı ve Ayaklarıdır... Türkiye, Mısırsız adeta yarım bir adam, gövdesinin altı olmayan bir insan gibidir... Aynısı tersten Mısır için geçerLidir... Değişik bir şekilde daha açıklarsak: Eğer İslam Dünyasını bir çadıra ve bu çadırı ayakta tutan direklerine benzetirsek: Mısır çadırın Ortadoğu Direği, Pakistan Güney Asya Direği, Endonezya Güneydoğu Asya Direği, Türk Cumhuriyetleri-Doğu Türkistan Merkezi Asya Direği, Türkiye ise çadırı ayakta tutan Merkez Direk konumunda’dır... Tarihte Devlet-i Aliyye Anadolu ve çevresinde, Karahanlılar-Timur vd Merkezi Asya’da, Memlüklüler vd Mısır’da, Gazneli Mahmud-Babürlüler Pakistan-Afganistan’da, Açe Sultanlığı ise Endonezya’dadır... Bugün Türkiye, Mısır, Türk Cumhuriyetleri, Pakistan, Endonezyanın içerisinde bulunduğu durumu, bu ülkelere ve istikrarsızlaştırma amacıyla çevrelerindeki ülkelere yapılan operasyonlara vede durumlarına baktığımız zaman yine Hıristiyan ve Budist Medeniyetinin mensubu ülkelerin, sırasıyla yukarıdaki ülkeler söz konusu olduğunda nasıl bir uzlaşıya vardıklarını geçmişten günümüze siyasi tarih tünelinde bir gezinti yaptığımızda açıkca görmekteyiz... Dolayısıyla Mısır, küresel güç olmak isteyen her ülke için önemlidir ve vazgeçilmezdir...

SUUDİ ARABİSTAN’IN MISIR VE SURİYE TERCİHİ

Suudi Arabistan, Arap Halk Hareketlerine mesafeli durmuş ve özellikle Mısırdaki İhvan’a asla ve asla güvenmememiştir... Çünkü, Suudi Arabistan tıpkı İsrail, Diğer Batılı ülkeler vede bölgedeki Batı’nın Garnizon İktidarları gibi aynı endişe ve korkulara sahiptir... Lakin Suriyede bAş gösteren Halk Hareketlerine destek veriyordu. Ancak şunu karıştırmamak gerek Suudi Arabistan’ın Suriye’de destek verdiği kesim ÖSO değil, Batı’nın El-Kaide’si ile Vahhabi fırkası kaynaklı gruplara destek sağlıyordu, ki bu grupların açık veya gizli olarak Batı ile ilişkileri var ve Batı’nın verdiği direktifler doğrultusunda hareket etmektedirler... Bugün kendisini El-Kaide olarak adlandıran kesimler ÖSO’yu arkadan vurarak, ÖSO’nun kurtarmış olduğu bölgeleri, şimdi ise Irak !!! - Şam İslam Devleti için Kurtarıyormuş... Sormak gerekiyor: Irak’ı kurtardınız mı? Maliki’yi devirdiniz mi? Esad’ı devirdiniz de mi paylaşım derdine düştünüz? Oraları, Esad’dan siz mi kurtardınız? Kurtarılan bir bölgeyi nasıl oluyorda bir daha kurtarıyorsunuz? Vede kimsen kurtarıyorsunuz? Türkiye’de pkk’nın yerini alabilecek hatta pkk’dan daha etkili olabilecek ve son zamanlarda sürekli eylem yapan örgütlerin “Yeni Beka’da” El-Kaide ve Esad Milisleri” tarafından eğitilip Türkiye’ye gönderilmesi ihtimal dahilindedir... Hatta bu doğrultuda çalışmalar yapılmakta ve ÖSO buna karşılık bazı güçlerini bu tarafa doğru kaydırmak için çalışmalar yapmaktadır...

Peki nasıl oluyorda Mısırda Darebecileri destekleyip, Suriye’de Esad’ın devrilmesini istiyor... Ortaoğuda üç devlet vardır ki, bu devletler dini inançları ile dünya ideolojilerini vede ulusal kültürlerini birleştirerek adeta “Ulusal bir Din” oluşturmuş ve rejimlerini ve devletlerini vede iç ve dış siyasetini bunun üzerine bina etmişlerdir.. Bu ülkelerden birincisi İsrail, İkincisi İran, Üçüncüsü Suudi Arabistan’dır... Bu ülkelerin yapıları, anlayışları ve bakış açıları öz itibari ile aynıdır... Ancak doğal olarak aralarında bir rekabet de vardır...

Suudi Arabistan, Suriye’de ve bölgesinde İran’ı Şii’likten ziyade siyasi bir tehdit olarak görmektedir... Yani Şii’lik inanç olarak Vahhabilik için bir tehdit değildir... Şii’liğin Ortadoğudaki Sünnileri bir güç haline dönüştürme gibi bir potansiyeli ve gücü ki amacı hiç yoktur... Ancak Şii inanca mensup kitlelerin ve Şii İnancın “Siyasi bir Vücuda” kavuşması yani Siyasi bir Güce, İktidara vede Devlete kavuşması Suudi Arabistan’ı tehdit etmektedir... İran’ın ardından Irak’ta Şii Siyasi İktidarın egemen olması ve Suriye’nin tamamen İran’ın kontrolüne girme tehlikesi ve İran-Irak-Suriye-Lübnan Hattı’nın Şii’lerin (veya Sünnilerin yada bölge dışı başka güçlerin) tek egemenliğinde ve hakimiyetinde olması Suudi Arabistan için tehdittir, ki aynı zamanda “Sünnilik” hariç Türkiye içinde geçerlidir... Ancak Dini İnanç ile Siyasi Gücün birbirini destekleyen unsurlar olduğu unutulmamalı...

Suudi Arabistan, İran-Irak Savaşında ve Şah döneminde Irak’ı, siyasi nedenlerden dolayı desteklemiş ve Saddam’ın kendisine siyasi bir tehdit olması üzerine bu desteği çekmiştir... Lakin bu sefer Şii’lik üzerinden gelen tehdit siyasi iktidar ile vücuda kavuşarak teHdit daha güçlü bir hale gelmiştir... Daha doğrusu dağınık ve başsız Şii’ler bir Siyasi İktidara, Vücuda kavuşarak devlet halinde bir Siyasi güç ve tehdit olmuştur... Bugün Şii Siyasi gücü, Irak’ta iktidardadır... Yine Bahreyn’de İran destekli Şii’lerin hareketi Suudi Arabistan’ı tedirgin etmiştir... Suudi Arabistan, Şii ideolojinin Siyasi Vücuda, Siyasi Güce yani devlet bünyesine, dış politikada ve bölgede belirleyici güce dönüşmesinden ve giderek güçlü hale gelmesinden dolayı Suriye’de Esad’ın devrilmesini istemektedir... Çünkü Suudi Arabistan’ın kuzeyi ve kuzeydoğusu Şii Siyasi İktidarınca sarılmaktadır... Kuzey ve Kuzeydoğusundaki bu siyasi güç Şii temelli olmasada başka bir temele dayansa Suudi Arabistan için yine tehdittir. Çünkü Şah’ın siyasi iktidarı ve gücü Şii’lere dayanmıyordu lakin siyasi olarak tehditti...

Mısır’daki durum ise yine Şii’lik ve İran’dan farklı ve daha önemli hatta Suudi Arabistan için en önemli Mesele dolayısıyla en büyük tehdittir... Çünkü Ortadoğu’daki Sünnilerin yani Sünni Arapların siyasi uzantısı ve teşkilatlı hali olan İhvan ve özellikle Mısır İhvan’ı, tüm Sünni Arapları tarihten gelen misyonu ve bölgesel güç unsurları ile etrafında toplayabilecek ve önderlik edebilecek potansiyele sahiptir... Arap dünyasındaki her siyasi ve fikri hareket Mısır’dan çıkar ve buna Mısır Önderlik eder... Mısır, Arap Dünyasının Siyasi, Dini, Askeri, Kültürel, Ekonomik... birçok açıdan Merkezi ve Lideri olma potansiyeline sahip tek ülkedir, ki jeopolitik ve Jeostratejik unsurları daha da güçlü ve vazgeçilmez kılmaktadır... Geçmişte bunun örneğini görmekteyiz... Aynı zamanda Mısır İhvan’ı, Suudi tahtının üzerine kurulduğu Vahhabilik içinde asıl ve en güçlü tehlikedir... Suudi Arabistan bu nedenlerden dolayı, Mısır’da İhvan’ın iktidar olmasını istemiyor dolayısıyla hem Suudi Tahtını hem Vahhabiliği yerinden edebilecek konumda olduğu için, kendisi için “hayati” tehdit yani “varlığını” sonlandırabilecek güç olarak görmekte... Lakin İran ve Şii’leri bu şekilde görmemekte ve zaten Şii’lerin ve İran’ın buna potansiyeli yoktur... Ancak İran ve Şii’leri, Suudi Arabistan’ın “Siyasi” etki alanını daraltabilecek bir güç olarak görmektedir, yok edici bir güç olarak değil... Diğer bir ifadeyle aynı kulvarda yarışan Rakip olarak görmektedir... Diğer bir taraftan İhvan, Suudi Arabistan’a Devlet-i Aliyye’yi hatırlatmaktadır...
YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.