ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

HAKİMİYET’TEN İTAAT’E: ORTADOĞU - [1/3]

A. HASAN TEKELİOĞULLARI

01 Ağustos 2014 Cuma 17:57
  • A
  • A

1. Dünya Savaşı Öncesi İslam Dünyasının Genel Görünümü

Kılıcı küflenmiş, bedeni sarılamayan derin yaralar içinde, yaşlı, yorgun ve hasta, kalbine kadar hançer yemiş, başına silah dayanmış At’sız Süvari Osmanlı; üzerinde canlı canlı ameliyat yapılıyor lakin ne ameliyatı yapanlar hastanın fikrini alıyor nede hastanın siz ne yapıyorsunuz, durun yapmayın demeye mecali var… 1914’ün İslam Dünyasına baktığımız zaman Kafkaslar dahil Hazar’ın doğusundaki ve kuzeydoğusundaki tüm İslam Diyarları, Asya’nın güneyindeki ve güneydoğusundaki tüm İslam Diyarları, Afrika’nın tüm İslam Diyarları; Osmanlı’nın ise Batı ve Kuzey Diyarları kaybedilmiş; Mısır ise fiili işgal altındadır… İslam Dünyasının tek ve bağımsız devleti ve tek sözcüsü Osmanlı İmparatorluğu kalmış ki Osmanlı dediğimiz vakit Anadolu, Arap Yarımadası ki güneyi asi kabilelerin hakimiyetindedir… Kısacası Anadolu, Arabistan Yarımadası hariç tüm İslam Asya’sı, tüm İslam Afrika’sı ve tüm İslam Avrupa’sı işgal edilmiş bir haldeydi…

2. Ortadoğu’nun Ehlileştirilmesinde 1. Perde

Ancak Osmanlı herşeye rağmen Batı’nın tüm İslam Diyarlarındaki ve özellikle bölgedeki planlarını bozuyor, bozamasa bile sekteye uğratıyordu… ve herşeye rağmen Osmanlı ehlileştirilemiyordu… Eğer Osmanlı parçalanırsa yani Anadolu, Arap Yarımadası ve Kuzey Afrika’da küçük küçük dominyon devletler kurulursa gerek Türkler gerek Araplar Batı’ya İtaat edecek ve böylece Ehlileştirileceklerdi… İşte 1918 sonrası tek bir devlet olan Osmanlı İmparatorluğundan birçok devlet çıkarmışlardır… Artık Osmanlı parçalanmış, İslam Dünyasının Hamisi, Lideri, Siyasi Teşekkülü, Sözcüsü bir devlet kalmamış böylece Genelde Tüm İslam Dünyası özelde Ortadoğu artık Batı’ya itaat edecekti ve aynı zamanda artık ehlileştirildiği düşünülüyordu… Ancak genelde ne İslam Dünyası özelde nede Ortadoğu Batı’ya itaat etti… Ancak sonradan anlaşılacaktı ki Genelde ne İslam Dünyası özelde nede Ortadoğu Ehlileş(tirile)memişti yani Batı buraları Ehlileştiremedi… Aslında Ortadoğu’nun parçalanması Ortadoğu’nun Ehlileştirilmesindeki Birinci Perdeydi... Batı, 1914’teki mantığı ile düşünerek yani buraları tekrar “böl-parçala-hükmet” ilkesiyle buraları ehlileştirebileceğini düşünmeye başlamış ve Ortadoğu’nun Ehlileştirilmesinde 2. Perde başlamış oluyordu…

3. Soğuk Savaş ve Sonrası Ortadoğu’ya Genel Bakış

Ortadoğu’nun Ehlileştirilmesinde 1. Perde’nin tamamlanmasına rağmen Ortadoğu, Batı’ya sürekli Sorun çıkarıyordu… Türkiye, Irak, Mısır, Libya, Filistin, Suriye Batı’nın sürekli başına bela oluyor ve bir sorun teşkil ediyordu… Türkiye Darbelerle, bir dönem sağ-sol kavgası, ardından terör belası ile yaklaşık bir asır durdurulmuş… Irak aynı şekilde darbeler, mezhep kavgaları, İran ile savaş, Körfez Savaşları... ile durdurulmuş… Suriye aynı şekilde darbeler ve Esad Hanedanının tahakkümü ve baskıları ile durdurulmuş… Mısır aynı şekilde darbeler, İsrail ve bölgedeki savaşlar ile meşgul edilmiştir… Libya aynı şekilde darbeler ile durdurulmuş… Suudi Arabistan Suudilerin tahakkümü altında baskı altında tutulmuş…

Dünyayı yaklaşık 40 yıldır Komünizm ve Kapitalizm tehdidiyle yöneten ABD ve Sovyetlerin oynadığı oyun maalesef 1989’da Berlin duvarının yıkılmasıyla son bulmuştur… Bu oyundan Sovyetler siyasi sınırlar bakımından küçülerek ve ekonomik açıdan çökerek çıkmıştır… Bu süreç sonucunda ABD kendisini dünyanın tek hakimi olarak addederken mengene misali sıkış(tırıl)maktan kurtulan dünyanın değişik bölgelerinde bölgesel güçlerin yükseldiği gözlenmeye başlanmıştır… Bunlar Güney Amerika’da Brezilya, Güney Asya’da Hindistan, Afrika’nın güneyinde Güney Afrika Cumhuriyeti, Sovyetlerin Halefi Rusya, Ortadoğu’da ve İslam dünyası içinde Türkiye, Uzakdoğu’da Çin…

Burada iki devlet büyük önem arz etmektedir… Türkiye ve Çin… Çin, yakın dönemde Küresel Güç olmaya aday ülke olması bakımından önemlidir… Türkiye ise bölgesel olarak güçlenmesi bakımından daha ziyade Çin’den daha büyük bir etki sahasına ve daha büyük bir güç potansiyeline sahip olması hasebiyle Batı için asıl tehdidi oluşturmaktadır… Şöyle diyebiliriz yakın dönem küresel güç Çin ise Orta ve Uzun Vadeli Küresel Güç Türkiye’dir… Çin’in Batı Medeniyetini ve İnanç Sistemini yıkma yada tehdit etme iddiası yoktur, ihtimali de yoktur, potansiyeli de yoktur veya alternatif bir medeniyet ve inanç sistemi sunamamaktadır… Lakin Türkiye’nin Batı Medeniyetine ve inancına alternatif bir Medeniyet ve İnanç Değerleri getirme iddiası vardır; ihtimali vardır, potansiyeli vardır ki geçmişte bunu yapmıştır [Batı’nın başına sadece “İslam Döneminde” Bin yıl bela olmuştur ve Batı’yı temellerinden sarsarak iliklerine kadar korku salmıştır…] ve alternatifini sunmaktadır ki Batı’yı asıl korkutan bir unsurdur… Dolayısıyla Çin Batı’nın Değerleri ile sadece Batı’nın tahtına talip iken Türkiye Alternatif bir Medeniyet, Ruh ile Batı’nın sadece tahtına değil aynı zamanda Batı Medeniyetini ve Ruhunu değiştirmeye taliptir… Bu nedenledir ki Türkiye Uzun Vadede Batı’ya Çin’den daha büyük bir tehdit hatta dünya üzerinde tek tehdidi oluşturmaktadır…

İşte burada Batı hem İslam Dünyasını kontrol altına almak hem de Çini engelleyebilmek için birtakım projeler ortaya koymuştur…

A) BİRİNCİ PROJE: Ilımlı İslam’ın Hakim olduğu bir Türkiye’nin Tüm İslam Dünyasını yönetmesi…

Birinci Fayda: Böylece kendisine (Batı’ya) ezeli ve ebedi yegane tehdit olan Türkiye ve İslam Dünyasını denetimi altında tutacak ve gerek küresel manada İslam Dünyasından gerek bölgesel manada Ortadoğu’dan kendisine her türlü zarar gelmesini engelleyecek…

İkinci Fayda: Batı’nın giremediği yada dışlandığı yerlere İslam Truva Atıyla yada İslam Kalkanının ardında girmek… Güney Asya, Güneydoğu Asya, Ortadoğu, Afrika, Türkistan… [1991’de Türkiye’nin ardında Türkistan’a girmiş ve bugün baktığımız zaman Türkistan’da bir tek Türkiye yoktur…]

Üçüncü Fayda: Batı’nın içinde bulunduğu buhranlı ve hastalıklı özellikle şizofreni hastalığından kurtulmak için zaman ve fırsat kazanmak…

Dördüncü Fayda: Türkiye’yi ve İslam Dünyasını Çin ile karşı karşıya getirerek Çin’e karşı kullanmak… ve Çin’i gerek bölgede gerek küresel bazda engellemek… [Burada özellikle Doğu Türkistan olayları ve özellikle Müslümanların dini algılarının ve hassasiyetlerinin son derece açık ve zirve olduğu Ramazan Ayı’nda Burma’daki Müslümanların “Budistler” tarafından “YAKILARAK” öldürülmeleri önemli bir ayrıntıdır…]

Burayı biraz daha açmak istersek Türkiye ve Arap Devletleri Çin ile işbirliği yapmayacak, Batı’ya tehdit oluşturmayacak ve Batı ile uyum içinde olacaktı… Batı’nın Çin ile mücadelesinde Türkiye Batı’nın yanında yer alacaktı… Maalesef ilk dönemler Ilımlı İslam ve Medeniyetler İttifakı adı altında Türkiye’ye 2002 sonrası Batı tarafından inanılmaz övgüler ve methiyeler düzülmüştür; Time ve muhtelif dergilerde Başbakanın resimlerinin yayınlanması, altına büyük sözlerin yazılması (hatırlarsınız) hatta dünyanın birçok yerinde Türk ve İslam okullarının açılmasına göz yumularak gizli destek verilmesi hep bu planın kapsamındadır… Ancak bu plan ve süreç Türkiye’nin bölgesel olarak bölge içinde Batı karşıtı güçlerle işbirliği yapmaya başlaması yada bölge içinde Tek Başına İttifaklar, Birlikler kurmaya başlaması [Arap ülkeleriyle vizelerin kaldırılması, ekonomik ve siyasi ilişkilerin geliştirilmesi], Bölgede Batı’nın çıkarlarına darbe vurmasıyla… Küresel olarak Batının büyük rakibi Çin ve Rusya ile İşbirliği yapması bu planın ve sürecin çökmesine neden olmuştur… Batı burada şunu görmüştür; Hiçbir zaman Sünni kesimin her ne maksatla olursa olsun biraz güçlenmesi halinde tekrar 1500 yıldır devam eden Batı ile savaşına kaldığı yerden devam etmeye yöneldiğini fark etmiştir… [Bunun sonucunda Şii’lerin her zaman Kendilerine sadık birer dost olduklarını tekrar hatırlamışlar ve bu yöne eğilmek zorunda kalmışlardır…] Bu planın çökmesiyle 2. Projeye geçilmiştir…

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.