ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Batı'nın çıkarlarının Mısır üzerindeki tahakkümü

A. HASAN TEKELİOĞULLARI

22 Temmuz 2013 Pazartesi 23:35
  • A
  • A

Arap Halk Hareketlerinin ardından Mısır tarihinde seçimle iktidara gelen ilk kişi olan Mursi’ye hatta Mısır halkının iradesine ve hükmüne yapılan darbeye, tecavüze Batı’nın destek çıkmasının ve kapalı kapılar ardında Darbecilerin cesaretlendirilmesinin nedeni neler olabilir?

1) Mısır Demokrasisinin yarı çapının Batı’nın Demokrasisinin Çapınının üzerine çıkması mı?

2) İktidara dolayısıyla iç ve dış politikaya sirayet eden Mısır Halkı’nın inanç ve değerleriyle ideal ve gayeleri mi?

3) Mursi’nin Rusya ve Çin’le genel ifadeyle BRİCS ülkeleriyle yakınlaşmak hatta E-BRİCS olarak BRİCS’e katılmak istemesi mi?

4) Mursi’nin Suriye’de Muhalifler safında yer alması mı? Darbecilerin deyimiyle Mursi’nin Suriyede Muhalifler safında Cihad yapması mı?

5) Mursi’nin İsrail’e karşı Filistin halkını maddi ve manevi destekleyerek Filistinin hayat damarları olan tünelleri açması ve İsrail karşısında Filistinin güçlenmesi mi?

6) Mursi’nin Ortadoğu’da Türkiye ile birlikte hareket etmesi ve Ortadoğu’da hiçbir tahakkümü kabul etmeyen Sünni Siyaset anlayışının güçlenmesine daha doğrusu uyanmasına yardım etmesi mi?

7) Mursi’nin 80 milyonluk Mısır daha geniş ifadeyle İhvan’ın Ortadoğuda etkili olduğu ülkeleri Uluslararası sermaye ve güçlere (Batı’ya) entegre etmek istememesi mi?

8) T.C. Başbakanının Filistin ziyaretini engellemek mi?

9) Mursi’nin Rusya ile yakın alanda siyaset izlemek için girişimde bulunması mı?

10) Batı’nın kendi öz’ü mü?

Aslında baktığımız zaman tüm bu nedenlerin hepsi Batı’nın Mısır’daki Darbe’ye açık veya örtülü destek vermesinin nedenleri arasındadır. Neden olarak sadece bir tanesini gösterirsek yanlış olur elbet. Lakin Kadim Dünyanın Merkezleri olan Mısır, Türkiye, Irak, Suriye, Filistin’de vuku bulan hiçbir olay yoktur ki küresel çıkarlar ve menfaatlerin yada çatışmalardan bağımsız olsun. Arap Halk hareketleri öncesinde yada biraz daha geriye gidersek Soğuk Savaş’ın iki kutbu olan ABD ve SSCB’nin şiddetli tazyiki ile tahtlarında oturan tüm diktatörler SSCB’nin çökmesiyle birlikte Batı’nın tahakkümü altında kalmıştır; lakin Çin’in hızla büyümeye ve dünya liderliğine yükselmeye başlaması, Yaslanma Siyasetine alışkın olan bu tip diktatörler için yeni bir güç ve iktidar kaynağıydı. Zaten bu diktatörler de Çin ile yakınlaşmaya girmiş hatta Çin ile ortadoğu arasındaki ticaret hacmi 150 milyar doları aşmış ve her geçen yıl bu miktar olağanüstü bir hızda artmaktadır. Şuan Çin, Ortadoğu ticaretinde ABD’nin liderliğini yaklaşık 3 yıl önce ele geçirmiştir. Dolayısıyla Çin, bölgedeki Batı pazarını ele geçiriyor ve etkisini giderek artırıyor. Şunu da söyleyelim devrilen diktatörler Çin ile bir takım askeri anlaşmalarda yapmaya veya görüşmelere başlamıştı.

Özellikle Ortadoğu halklarının içerisinde bulunduğu her türlü gelişememezlik sendromu ve dışa kapalı olması nedeniyle yaklaşık 250 milyona yaklaşan ve hızla artan nüfusu nedeniyle, ki 2030 yılında nüfusun 350 milyona yaklaşacağı tahmin edilmektedir ve bu devasa büyüklükte bir Pazar anlamına gelmektedir, ki Mısır’da günlük gelirin bir-kaç dolar ile ifade edildiği düşünülürse bu kadar muazzam bir nüfusun tüketime ve üretim yani işgücüne ve uluslararası ticarete açılması çok önem arz etmektedir. Her alanda neredeyse sıfır durumda olan bu Ortadoğu Pazarı Uluslararası sermaye ve ticaret çevrelerinin iştahını kabartmaktadır. Diğer taraftan doyuma ulaşan Batı pazarları ve buna Çin’in ucuz işgücü ve ucuz ürünlerini eklediğimiz zaman Batı’nın Çin’in karşısında durması ve rekabet etmesi imkansız hale geliyor. Hatta AB, bazı Çin ürünlerini temel Serbest piyasa ve rekabet kaidelerini ihlal ederek yasaklamaya yakın kısıtlamalar yapıyor.

İktidara gelen Mursi, Batı’nın beklediği siyasi girişimleri gerçekleştirmeyerek yani Mısır’ın ve İhvan’ın siyasi, dini ve ideolojik etkisini kullanarak Ortadoğu’nun Uluslararası Sermaye ve Ticaret çevrelerine entegre etmeyi reddetmiştir. Dolayısıyla Mısır’ın Ortadoğu üzerindeki jeostratejik ve jeopolitik konumuyla birlikte halklar üzerindeki siyasi önderliği ve nüfuzu ile ve Mursi’nin bölgesel ve küresel olarak izlediği siyaseti göz önüne alarak bunları birleştirdiğimiz zaman neden Batı’nın Darbeye açık-örtülü olarak destek olduğu ve Darbecileri cesaretlendiği ortaya çıkmaktadır.

Peki son yüzyılda demokrasi, insan hakları, halkların sesi, halkların inanç ve değerlerinin yönetime yansıması gerektiği yönünde bir takım sözler söyleyip ve bu söyledikleri değerlerin dünya barışına hizmet edeceğini ifade eden Batı, niçin bu kutsiyet affetdiği bu değerleri-kriterleri çıkar ve menfaatlerine tercih ediyor ve sürekli İslam ülkelerinden Çifte Standart ve İki Yüzlülükle itham ediliyor; Niçin Uluslararası Medya, Uluslararası Toplum, Uluslararası Hukuk, BM, Uluslararası İnsan-Demokrasi Hakları ve Örgütleri bu Darbe ve Vahşet olaylarını görmüyor ve sessiz kalıyor. Çünkü tüm bunları ve Uluslararası Sistemi oluşturan toplumların değerlerinin, ahlakının, kültürünün ve medeniyetinin, insanlık anlayışının özüne indiğimiz vakit hakikatlar ortaya çıkmaktadır...

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.