ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Kutlu Doğum - 2 - Doğumu anında gerçekleşen mu’cizeler

Hasan Tabur

18 Nisan 2013 Perşembe 16:28
  • A
  • A

Dünyaya manen reis olacak ve dünyanın manevi şeklini değiştirecek ve dünyayı ahiretin tarlası yapacak ve tüm insanların, hayvanların, mahlukatın kıymetlerini ilan edip onları getirdiği nur ile onurlandıracak, kainatın yaratılış sırrını açacak, izah edecek, bildirecek ve Allah’ı tanıyıp, sevip tüm insanlara tanıtıp sevdirecek bir Zat(a.s.m) , elbette O daha gelmeden ve dünyaya geldiği anda herşey O’nu bekleyecek, sevecek ve gelişini alkışlayacaktır. Çünkü efendimiz hususi bir yere yada topluluğa değil tüm insanları ve cinleri içine alan tüm aleme gelmiştir. Buna binaen elbette dünyaya teşrifleri esnasında bir takım harika hadiseler vücuda gelecek ve bu hadiseler bazı manalara işaret edecekti. Şimdi bu hadiselerden ve işaretlerden sekiz tanesini beyan ediyoruz;

Birincisi: Velâdet-i Nebevî gecesinde, hem annesi, hem annesinin yanında bulunan Osman ibni Âs'ın annesi, hem Abdurrahman ibni Avf'ın annesinin gördükleri azîm bir nurdur ki, üçü de demişler: "Velâdeti ânında biz öyle bir nur gördük ki, o nur maşrık ve mağribi bize aydınlattırdı.

Demek ki bu Zat(a.s.m) , getirdiği din ile batıyı ve doğuyu aydınlatacaktı. Aynı zamanda Resul-i Ekrem sünnetli ve göbeği kesik olarak doğmuştur. Sırtında ise, iki kürek kemiği arasında, tam kalbinin hizasında nebilik mührü “Hatem-i Nübüvvet” bulunuyordu. Üzerleri tüylü, kabarık, kırmızımtırak inci gibi benlerin bir araya gelmesinden meydana gelmiş ve keklik yumurtası büyüklüğündeydi. Bu mühür, peygamberimizin beklenen son peygamber olduğunun alameti idi.

İkincisi: Resul-i Ekrem(a.s.m) dünyaya teşrif ettikleri gece bir yıldız doğdu. Yıldızlardan hüküm çıkarmayı bilen yahudi alimleri bu yıldızdan ahir zaman peygamberinin dünyaya teşrif ettiklerini anlamışlardı.
Resul-i Zişan’ın meşhur şairi Hassan b. Sabit(r.a) bu hususu şöyle anlatmıştır; “ Ben sekiz yaşlarında var yoktum. Biliyorum. Bir sabah vakti Yahudinin biri “ Hey Yahudiler!” diye çığlık atarak koşuyordu. Yahudiler “Ne var, ne yırtınıyorsun?” diyerek adamın başına üşüştüler. Yahudi şöyle haykırıyordu: “Haberiniz olsun. Ahmed’in yıldızı bu gece doğdu! Ahmed bu gece dünyaya geldi.” Demek gökyüzü yıldızlarıyla Peygamberimizin geleceğini seviyor, bekliyor ve gelişini alkışlıyordu.

Üçüncüsü: O gece Tevhid dininin ilk abideleştiği yer olan Kabe’deki, çoğu yerlerine kurşunla perçinlenen, putlar baş aşağı düştüler. Bu hadise işaret ediyorki ; bu yeni dünyaya gelen zat putperestliği kaldıracak. İnsanlığı hem maddi putlardan, hem de gönüllerdeki putlardan temizleyecek.

Dördüncüsü: Meşhur Kisra’nın sarayı, doğum gecesinde sallanıp çatlaması ve on dört şerefesinin düşmesi hadisesidir. Kisra bu olayı meşhur Şam kahini Satih’ten sorduğunda “ 14 zat, sizlerde hakimiyet edecek ; sonra saltanatınız mahvolacak. Hem birisi gelecek bir din izhar edecek. İşte, o sizin din ve devletinizi kaldıracak. “ mealinde cevap almıştır. Evet söylendiği gibi bu olaydan tam 67 yıl sonra, 14. Hükümdar tahtta iken Kadisiyye’de İran İslam topraklarına katılarak Allah Resulu’nün getirdiği nur ile karanlık içinde kıvranan İran saltanatı ortadan kalktı.

Beşincisi: İstahrabad’da bin senedir daima yanan ve sönmeyen Mecusilerin ilah olarak taptıkları ateşin o gece sönmesidir. Bu hadise işarettir ki; putperestliği kaldıracak o zat ateşperestliğide kaldıracak ve o ateşe bedel yeryüzünü ve gönülleri tevhid ateşiyle yakacak, aydınlatacaktı.

Altıncısı: Sava’nın kutsal sayılan gölünün o gecede yere batmasıdır. Evet Allah’ın izniyle olmayan şeylerin kutsal sayılması her zaman batmaya mahkumdur.

Yedincisi: O gece taşan seller Semave vadisi ve şehrini sular altında bıraktı. İnsanlar dehşet içinde dağlara ve tepelere sığındı.

Sekizincisi: Resul-i Ekrem Efendimizin dünyaya teşrifleri gecesinde mancınıktan atılan ateş topları gibi gökyüzünde yıldızlar döküldü. Bundan sonra kahinlik bitecek, şeytan ve cinlerin gökten haber almaları son bulacaktı.

O ana kadar görülmemiş bu hadiseler elbette tesadüf değildi. Bütün hadiseler o gece doğan zatın getirdiği din ile alakadardı. Dünya O’nu bekliyordu. Kainatın çekirdeği olan nur ve mana, en muhteşem bir meyve olarak O’nun zatında libasını giyiyordu. İnşaallah ileriki yazılarımda Nuru Muhammediye(a.s.m) manasıda izah edilecektir.

KAYNAKLAR;
1)Mektubat, RNK Neşriyat,syf:187- Kadı İyaz, Eşşifa, c:1, syf:267
2)Kastalani, Mevahibül-Ledünniye,c:1,syf:22
3)Taberi, c:12,syf:131
4)S.Suruç,Kainatın Efendisi Peygamberimizin Hayatı,syf:64-70

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.